Hastane odasında 43 derecede vantilatörle...

Ameliyatı yapan doktorlar muhtemelen alışmışlar elektriklerin bu kadar sık kesilmesine ama ya hasta yakınlarını serinletmek için hastane odalarına vantilatör taşıyanlar...

Google Haberlere Abone ol

DİYARBAKIR - Babamın Kızıltepe Devlet Hastanesi’ne yatırıldığını öğrenince, soluğu Kızıltepe’de aldım. Babamın yattığı odada kardeşlerim babamın hastalığı hakkında ayrıntılı bilgi veriyorlar. Safra kesesinde taş varmış ve bu taşlar bazı kanallarda iltihap yapmış. Kanallarda taş varsa endoskopi ile alınması gerekiyor. Ayrıca doktor, biriken taşlar nedeniyle safra kesesinin alınması gerektiğini söylemiş.

Babamın yattığı oda inanılmaz sıcak. Çünkü hastanenin klimaları bozukmuş. Kardeşlerim evden vantilatör getirmişler. Koskoca hastanenin klimalarının bozuk olması akıl almaz ama durum bu. Küçük bir balkonu var ikinci kattaki odanın, ama orası daha da fena, akşam olmasına rağmen asla durulacak gibi değil. Gün içinde hava sıcaklığının 43 derece olduğunu söylüyor kardeşim.

kiziltepe

'MÜMKÜN AMA GÜVENLİ DEĞİL'

Babam, atletiyle yatağında uzanmış, terini siliyor bir havluyla. 'Şu kadar hastane yaptık diye ahkam kesmek kolay', diye düşünüyorum.

Ertesi gün doktor, tıbbi terimlerle donatılmış bir sürü şey anlatıyor. Cümleler afili ama anlamak için sorular sormak zorunda kalıyoruz. Sonunda şunu anlıyoruz: Taşlar kanallara düşmemiş, bu iyi haber. Safra kesesi? Alınması gerekiyor. Burada alınabilir mi? Anlıyoruz ki bu mümkün ama teknik donanım yetersizliğinden dolayı hiç güvenli değil. Doktorların arasındaki koordinasyonun da hasta yoğunluğundan dolayı çok zayıf olduğunu anlamamız uzun sürmüyor. Konuştuğumuz herkesin basit diye nitelendirdiği safra kesesi ameliyatı, babamın yaşı, daha önce by-pass olması ve hastanenin koşulları nedeniyle bir felaketle sonuçlanabilir. En güzeli, doktorun sık sık “Sizi Diyarbakır’a sevk edebilirim” hatırlatmasında bulunması oluyor. Anlayacağınız koskoca hastanede insan kendini güvende hissedemiyor.

Arada elektrikler kesiliyor. Bunu vantilatörün baş ağrıtan sesinin kesilmesinden anlıyoruz. Bir-iki dakika sonra muhtemelen jeneratörler devreye giriyor ve vantilatör yeniden dönmeye başlıyor. Bir iki dakika uzun bir süre değil elbette ama insanın aklına o sırada ameliyathanede neler olup bittiği geliyor ister istemez. Ameliyatı yapan doktorlar muhtemelen alışmışlardır elektriklerin bu kadar sık kesilmesine ama ameliyathanenin kapısında yakınlarından iyi haber bekleyenler, her elektrik kesildiğinde ne hissediyordur, kim bilir?

HASTANEYE TAŞINAN VANTİLATÖRLER

Hastanenin koridorları serin, çünkü buradaki klimalar çalışıyor. Arada babamı yalnız bırakıp koridora çıkıyoruz bu nedenle. Yatağını koridora mı taşısak, diye düşünüyoruz. Birkaç kişi geçiyor önümüzden, birinin elinde vantilatör var. “Hastaları bu gece daha rahat uyuyacak” diyorum. Babamız ameliyat olacak, sinirlerimiz bozuk ve bu nedenle içinde bulunduğumuz durumla dalga geçmeyi deniyoruz.

Aşağıda kantin var, oradaki manzaranın dağınık olduğunu söylemekle yetineyim. Kardeşlerimle çay içiyoruz orada.

cocuk

Küçük bir kız çocuğu, bir vantilatörün yanında duruyor. Birazdan annesi geliyor, vantilatörü alıp hastaneden içeri giriyorlar. “Umarım asansör bozuk değildir. Yoksa kadın çıkacağı kata kadar vantilatörü taşımak zorunda kalacak” diye düşünüyorum. Bir gece önce kardeşim çocuklarıyla birlikte asansörde mahsur kalmıştı, bu düşünce bu nedenle hasıl oluyor.

KARŞILIKSIZ SORULAR

Arada babamı unutup klimanın neden çalışmadığını dert ediyorum kendime. Önüme çıkan hastane çalışanına klimaların neden çalışmadığını soruyorum. İstisnasız hepsi omuz silkip “Bilmiyoruz” dedi. Israr edince “Yetkililere sorun” dediler. Bu yetkililer kim, isimleri nedir, nerede bulunurlar? Kime sorduysam “Bilmiyorum” dedi. Kuşkuyla baktılar, süzdüler beni. Başlarına bir iş gelmesinden korktukları o kadar belliydi ki. Öyle ya, yaklaşık bir yıl içinde binlerce insan sorgusuz sualsiz işsiz bırakıldı.

Babam gece epey sancı çekmiş yine. Babama bakan ve iyi niyetinden hiç kuşku duymadığım doktor “Yemek yemiş, bu da taş düşürmesine neden olmuş” yönünde bilgi vermiş kardeşime. Yemek taş düşürmesine neden olacaksa, neden yemek yedirdiniz? Vücuttaki iltihap bitsin diye hastanede tuttuğunuza göre daha önce pankreasında bulunmayan iltihap, bir gecede nasıl peyda oldu? Hepsi zor sorular. Cevaplar afili ama zor anlaşılır türden.

Babamı Diyarbakır’da, bir özel hastanede tedavi ettirmeye karar verdik. İyi niyetli doktor, “Bu gece de burada kalsın, yarın götürürsünüz” dedi. Bir kez daha onu dinledik.

MARDİN-DİYARBAKIR YOLUNDA

Babamdan önce döndüm Diyarbakır’a. Yol boyunca kimsenin gıkını çıkarmadan kendisine reva görülen muameleye rıza göstermesinin nedenlerini düşündüm. En çok da Kızıltepe’de duyduğum şu cümle giderek cisimleşti aklımda: “İnsanların devletten bir iyilik beklentisi kalmamış. Her tarafta asker, polis… Devlet derme çatma bir hastane mi yapmış, bunu da kendi askeri polis için yapmıştır diye düşünüyor. Onlar da bu olanaktan nimetmiş gibi yararlanıyorlar, hepsi bu. Şikayet etmiyorlarsa bu nedenledir.”

Beni Diyarbakır’a götürecek minibüste klima çalışmıyor ve akşamüstü olmasına rağmen hava sıcaklığı 38 derece. Minibüs bir müddet yol aldıktan sonra “Klimanız var, değil mi?” diye sordum şoföre. Varmış. Tepeden bir sıcak hava esmeye başladı. Kızıltepe’den Mardin’e vardık, tepemizde sıcak, uyuşturan bir hava. Yanımdaki dayanamadı, “Buradan sıcak hava geliyor, bu nasıl klima?” dedi. Şoför hiç istifini bozmadı, “Ben burada üşüdüm, o yüzden kıstım” diye karşılık verdi. O üşüten havadan faydalanamadığımızı söyledim. Söylediğimle kaldım. Sırtım ter içindeydi.

Şoförlerin devletten öğrendiği ve hiç farkında olmadan benimsediği bir yöntemi yolculara uyguladığını düşünüyorum. Mesela yıllardır bölgenin bütün ilçe ve köylerinde elektrik kesintileri yapılıyor. Gerekçe olarak çiftçilerin kaçak elektrik kullanarak tarla sulaması gösterildi. Devletin gücünü arkasına alan DEDAŞ, kaçak elektrik kullanan çiftçiyle birlikte, çiftçilikle hiç ilgisi olmayan insanları da cezalandırdı. Bir ara ayaklandı insanlar, büyük olaylar oldu. Ama DEDAŞ uygulamadan vazgeçmedi. Çiftçiler elektrik saatlerini kullanmaya başladı. DEDAŞ, uygulamadan hâlâ vazgeçmiş değil. Ve insanlar günde 4 saat elektrik kesintisine razı oldular. Bu, doğal bir şeymiş gibi benimsediler bile.

Yolcunun minibüs şoförüne verdiği 15 lira elbette ulaşım bedeli. Ama bu ücret güvenli ve mümkün olduğunca konforlu yolculuk için de veriliyor. Diyarbakır Mardin hattında çalışan minibüs şoförleri bunu bütün yolculara unutturmuş durumda. Yoksa şoförler, uyarı almadan, elbette klimayı çalıştırmayı biliyorlar. Arada şoförden klimayı çalıştırmasını rica eden yolcu, bu yolun yabancısıdır, aklınızda bulunsun. Ya da sıcaktan canı burnunda bir yurttaştır.

Duble yolda 6 yıldır ne olduğunu anlayamadığım çalışmalar devam ediyor. Parça parça onarıyorlar duble yolu. Buna son iki yıldır yol üzerindeki karakolların önünden geçen yolun trafiğe kapatılması eklenince, araçlar duble yolun yarısını tek şeritte geçmek zorunda kalıyor. Hal böyle olunca en fazla bir buçuk saatlik yol, ancak 3 saatte kat edilebiliyor.

Ben dahil kimse şikayet etmiyor.