Eğitimcilerin OHAL'le imtihanı

İşlerini geri isteyen iki kadın eğitimci 11 günde, 15 kez gözaltına alındı. 20 yıllık öğretmen Acun Karadağ ile akademisyen Nuriye Gülmen'i buluşturan ortak payda, işlerini almak için başlattıkları kararlı mücadele oldu.

Google Haberlere Abone ol

ANKARA - 20 yıllık öğretmen Acun Karadağ, OHAL kapsamında çıkarılan son kanun hükmünde kararnameyle mesleğinden ihraç edildi. Akademisyen Nuriye Gülmen de üniversitesinde OHAL kapsamında başlatılan 'FETÖ soruşturması' sonrasında açığa alındı, üstelik göreve başlayalı sadece bir gün olmuştu.

Eğitim-Sen üyesi olan Karadağ ve Gülmen'i buluşturan işlerini almak için başlattıkları bireysel mücadeleleri oldu. Karadağ çalıştığı Hasköy Halim Şaşmaz Ortaokulu önünde, Gülmen de Kızılay Yüksel caddesinde oturma eylemi yaparak işlerini geri istemeye karar verdi. Sadece tek başlarına oturacak ve 'bu hukuksuz durumu kabul etmiyoruz, işimizi, öğrencilerimizi geri istiyoruz' diyeceklerdi. Eylemlerine başladılar da. Gülmen 11, Karadağ da 6 günü geride bıraktı. Ancak, eğitimcilerin bu süreçte yaşadıkları onlar için OHAL'le imtihana dönüştü. Her gün gözaltına alındılar. Gülmen 10, Karadağ 5 kez, üstelik oturma eylemine başladıktan sadece 2 dakika sonra, taleplerine ilişkin tek bir kelime bile edemeden alındılar. Ve her gün 5-6 saat gözaltında tutulduktan sonra bırakıldılar. Her gün aynı süreci yaşadılar.

'İŞİMİ, EKMEĞİMİ, ÖĞRENCİLERİMİ İSTİYORUM'

Acun Karadağ: Bir gece ailemle otururken bir mesaj geldi. Arkadaşım yeni kanun hükmünde kararname açıklandığını, yeni ihraçlar olduğunu söyledi. Ben arkadaşlarım da var mı diye bakarken, bir mesaj daha geldi, 'sen de varsın' diye. Önce şok oldum tabi. Kızım biraz panikledi. Ablamın gözleri doldu. Aradan biraz zaman geçti ve ben o gün dedim ki 'okulun önüne oturacağım. Bu hukuksuzluğa sessiz kalmayacağım'. 14 Kasım'da başlama kararı aldım. Facebook'tan duyurdum. İşimi geri alana kadar eylemimi sürdüreceğimi söyledim. Sloganımı da , 'işimi, ekmeğimi, öğrencilerimi istiyorum' olarak belirledim.

Nuriye Gülmen: Selçuk Üniversitesi'nde Öğretim Görevlisi Yetiştirme Programı kapsamında kadroluydum ve Osman Gazi Üniversitesi'nde görevlendirmeyle çalışıyordum. 2015 yılında öğrenim süremin dolması gerekçesiyle görevime son verildi. Tam 1 yıl sonra açtığım davayı kazanarak görevime dönmeye hak kazandım. 5 ay boyunca fiili olarak göreve başlatılmadım. 5 aylık bir bekletilmenin ardından göreve başladım ancak, göreve başlamamın ertesi günü açığa alındım. Yani aslında daha göreve başlamadan açığa alınma yazısı aldım ve şok oldum, çok öfkelendim. Adalet duygum gerçekten çok zedelendi. Bu kadar haksızlığı sineye çekemeyeceğimi düşündüm.

egitim4

'CANIM İSTEDİ, ATTIM' DİYORLAR

Acun Karadağ: Gördüm ki ben başlamazsam başkaları başlamayacak. Benim kafamda olan şey şuydu; herkes işyerinin önünde duracak. 10000 kişi 10000 işyerinin önünde oturacak. Çünkü gerçekten kabul edilecek bir şey değil. Ben 48 yaşımdayım, bu kadar hukuksuzluk olamaz. Yani 'canım istedi attım' diyor. Baktım benden başka da bunu yapacak yok, okulun önüne gidip oturdum. Oturmama izin vermeyeceklerini de tahmin ediyordum. Ama şunu dedim, 'Yüzlerce kez de gözaltına alınsam, yüzlerce kez de beni dövseler asla öğrencilerimden ve hakkımdan vazgeçmeyeceğim'. O öfkeyle gittim oraya.

Nuriye Gülmen: Görevden alındığımda ilk düşündüğüm, bir şey yapmamız gerektiğiydi. Zaten bir süredir çok büyük baskılar vardı, imzacı akademisyenlere yapılan baskılar bunun örneğiydi. Taşra üniversitelerindeki akademisyenlere nefes aldırılmıyordu. Açığa alındıktan sonra insanlarla görüşüp bir şey yapmamız gerektiğini söylemeye karar verdim. 'İşimizi geri istiyoruz' dememiz gerektiğini söyledim. Kısmen karşılık buldu ama ben beklemek istemiyordum artık. Açığa alınmıştım ve işimi istiyordum. Bu çok meşru bir talep. Bir an önce başlamak istiyorum dedim ve 2-3 gün kala ilan ettim. Neyle karşılaşacağımı, insanların destek verip vermeyeceğini bile bilmiyordum. İnsan Hakları Anıtı'nın önünde sabah 8'den akşam 7'ye kadar, dövizimi alıp oturmaya karar verdim. 'Bizi böyle atamazsınız, açığa alamazsınız' demeliydim. Çok kolay bir karar değildi. Adaletsizliği çok derinde hissetmek gerekiyor.

'AĞZIMI AÇAR AÇMAZ GÖZALTINA ALINDIM'

Acun Karadağ: Birinci gün kitlesel de bir destek vardı. Ama sanki orası bombalanacakmış gibi terörize edilmişti. Zırhlı araçlar, çevik kuvvetler gelmiş. Öğrencilerimi korkutmuşlardı. İl milli eğitimden yazı gelmiş, destek verecek öğretmen ve öğrencilerin büyük ceza alacağını söylemişlerdi. Okul müdürü tek tek sınıfları dolaşmış, 'Destek veren olursa okul hayatınız yanar' demiş. Çocuklar korku içinde. Ben bile, 'Birkaç polis gelir beni alır' diyordum. O gün bunu yaptıkları için biraz daha bilendim, öfkelendim. İkinci gün gittiğimde bir öğrencim yanıma ulaştı, koşarak bana sarıldı ve içli içli ağladı, bırakmadı beni. 'Öğretmenim size bir şey yapacaklar' dedi. Öğrencilerimle, öğretmenlerle, velilerimle ağlayarak ayrılmıştık zaten. Bana Facebook'ta destek mesajları atıyorlar. Bir öğrencim özelden 'gıcık polis' yazmış. Bir yandan böyle şeyler yaşıyorum. Ama bir yandan da şöyle dedikodular üretiyorlar; bayrak yaktı, terörist, bomba patlatacak. İnsanları ürkütecek ne varsa her şeyi kullanıyorlar. Tüm bunları yaşayınca devam etmem gerektiğini düşünüyorum.

Nuriye Gülmen: İlk gün basın açıklaması yapacağımı duyurmuştum. Polis Kızılay'ı ablukaya almıştı. İnsanlar gelmişlerdi ama bana destek için geldiklerini belli etmiyorlardı. Ben de anıtın önünde bekliyordum, polis 'Burada bekleyemezsiniz' deyince arkadaşlarımı beklediğimi söyledim. Ama 5 dakika zor durabildim orada. Sonra insanlar tepki göstermeye başladılar, kadının biri 'Sokakta da mı duramayacağız" dedi. Biraz daha kalabalık arttı ve ben sonunda başladım; 'Açığa alınmış bir akademisyenim' dememe kalmadan, daha bu cümlem bitmeden susturup aldılar beni ve 4 kişiyi daha.

HER GÜN GÖZALTI

Nuriye Gülmen: 10 gündür aynı şeyi benzer şekillerde yaşıyorum. Biraz daha fazla söz söylemek için uğraşıyorum. Çünkü oturmaya fırsat vermeden alıyorlar beni. Ben anlatırken geliyorlar, eylem yapamayacağımı, 2911 sayılı toplantı ve gösteri yasasına uygun olmadığını söylüyorlar. Tek başıma oturduğumu, 2911'in koşullarının oluşmadığını söylesem de 10 tane polis etrafımı sarıyor. Genelde 2 dakika konuşabiliyorum. Ağzımı bile açamadığım günler oluyor. Sürükleyerek, kolumu bükerek, ters kelepçe yaparak götürüyorlar. Götürdükleri yol boyunca yaşadıklarımı anlatmaya çalışıyorum, işimi istediğimi söylüyorum.

Acun Karadağ: İlk gün çok terörize olduğu için çocuklar çok korkmuştu, benim arabaya apar topar götürülüşüm onları ürkütmüştü. Çocukların bunlara tanıklık etmesini çok istemediğim için çok direnmiyorum polise. Bu arada polis bana desteğe gelenleri tehdit etmeye başladı. Öğretmen arkadaşıma 'Senin kafanı ezerim' dedi. Çevredekileri, çocukları bu yöntemle etrafımdan uzaklaştırmaya , beni yalnızlaştırmaya çalışıyorlar. Bir irade savaşı var. Son günlerde güvenlik önlemlerini azalttılar, sadece karakol polisleri geliyor. Her sabah daha ağzımı açıp çocuklara seslendiğim anda beni gözaltıına alıyorlar. Kollarımdan tuttukları gibi arabanın içine atıyorlar. 5-6 saat tutup bırakıyorlar.

'TEOG'A 3 HAFTA VARDI, ACELE NİYE?'

Acun Karadağ: Birkaç hafta önce çocuklarımla kucaklaşıyordum, birden terörist oldum. Ne değişti 2 haftada. Ben 9 yıldır o okuldayım. O insanlar beni çok iyi tanıyorlar. TEOG sınavına 3 hafta kala acelen neydi? Madem çok tehlikeliydim tutuklasaydın o zaman. Bu çelişki niye? Ama sonuç olarak bu süreçte polisle karşı karşıya kalmak dışında her şey çok güzel. Ben çok umutla bakıyorum. İşe döneceğime inanıyorum. İşimi alana kadar devam edeceğim. Öğrencilerimi çok özledim, rüyalarıma giriyorlar.

Nuriye Gülmen: Ben eyleme başlarken böyle bir destek olacağını bilmiyordum. Gerçekten her anıyla çok güzel. 'Bu hukuksuzluğa teslim olmuyorum' hissi, insanların bunu anlamaları çok güzel. 'Bize umut oluyorsun' demeleri çok güzel. Hiç tanımadığım insanların benimle olmaları çok güzel. Gidip oturuyorum, 'Bugün yalnız mı gözaltına alınacağım' diye düşünürken mutlaka birkaç kişi yanımda oluyor. Tanımadığım insanlar gözaltına alınacaklarını bile bile bana destek oluyorlar.

'ÖZÜR DİLEYECEKLER'

Nuriye Gülmen: İşime geri dönene kadar orada olacağım. Onlar pes edecekler ve beni işime alacaklar.

Acun Karadağ: Bir sürü insan aracı olmak istedi, 'Geri dönmeni sağlamaya çalışalım, AKP'li biri var onunla konuşalım' diyenler oldu. Bunu kendime yediremiyorum. Hayır, özür dileyecekler, bu bir hukuksuzluk ve bu hukuksuzluğun herkes tarafından bilinmesi gerekiyor. Hatalarını kabul edecekler, özür dileyecekler.