İHAM’dan 15 Temmuz’la İlgili İlk Karar: İç Hukuk Yolları Tüketilmeli

15 Temmuz darbe girişimi sonrası 'FETÖ' üyesi olduğu iddiasıyla tutuklanan hâkim Zeynep Mercan'ın, İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi'ne (Türkiye kamuoyunda bilinen adıyla AİHM) yaptığı başvuruyu reddetti. Kararda, AYM'ye yapılacak başvurudan sonuç alınabileceği belirtilerek, Can Dündar ve Erdem Gül kararlarına dikkat çekildi.

Google Haberlere Abone ol

Benan Molu

DUVAR - İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi (İHAM), 15 Temmuz’da yaşanan darbe girişimiyle ilgili ilk kararını bugün açıkladı. Giresun’da hâkimlik yapan ve 16 Temmuz’da HSYK kararı ile meslekten ihraç edilen 2.900 hakim ve savcıdan biri olan başvurucu, 17 Temmuz’da Fetullahçı Terör Örgütü / Paralel Devlet Yapılanması operasyonu kapsamında gözaltına alınması ve 18 Temmuz’da tutuklanması üzerine yaptığı itirazın 8 Ağustos’ta reddedilmesi nedeniyle makul şüphe/somut delil olmaksızın tutuklandığı ve uzun süredir tutuklu kaldığı gerekçesiyle özgürlük ve güvenlik hakkını düzenleyen İHAS’ın 5. maddesinin; cezaevi koşulları nedeniyle İHAS’ın insanlık dışı muamele yasağını düzenleyen 3. maddesinin ve İHAS’ın adil yargılanma hakkını düzenleyen 6.  maddesinin ihlal edildiğini iddia etmişti. İHAM, aşağıda Mahkeme tarafından yapılan özet çevirisine yer verilecek kararda başvurucunun tüm ihlal iddialarını iç hukuk yolları tüketilmediği için kabul edilemez buldu. Fransızca yazılan Mercan v. Türkiye (başvuru no. 56511/16) kararının tamamı buradan okunabilir.

“Mahkeme’nin Kararı

Sözleşme’nin 5. Maddesinin 1. ve 3. Fıkraları – Özgürlük ve Güvenlik Hakkının İhlal Edildiği İddiası

Bayan Mercan, hakkında verilen tutuklama kararının kanuna aykırı olduğunu ileri sürmekte ve tutukluluğunun süresinden ve tutuklama kararına itiraz edebileceği etkili bir başvuru yolunun mevcut olmadığından şikâyet etmektedir. Başvurucu özellikle, iki Anayasa Mahkemesi üyesinin ve aynı mahkemenin bazı raportörlerinin gözaltına alındığını ve tutuklandığını belirtmektedir. Başvurucuya göre, böylesi bir ortamda Anayasa Mahkemesi’nin tarafsız bir karar verebilmesi mümkün görünmemektedir. Başvurucu ayrıca, olağanüstü hal kapsamında kanun hükmünde kararname ile alınan tedbirlere karşı kanun yollarının kapalı olduğunu ifade etmektedir.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 148. maddesinin 3. fıkrası Anayasa Mahkemesi’ne, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Protokolleri ile Anayasa tarafından korunan hak ve özgürlüklerin ihlal edildiğine dair bireysel başvuruları, olağan kanun yollarının tüketilmesinden sonra, inceleyerek karara bağlama hususunda yetki vermiştir. Mahkeme, bu başvuru yolunu Hasan Uzun/Türkiye kararında daha önce incelediğini ve söz konusu başvuru yolunun, kural olarak, sözleşmeye ilişkin ileri sürülen hak ihlallerine elverişli bir telafi şansı sunduğunu ve bunun aksine ilişkin hiçbir unsur olmadığını belirtmiştir.

Özellikle, Sözleşme’nin 5. maddesi altında öne sürülen şikâyetlere ilişkin, Mahkeme Koçintar/Türkiye kararında Anayasa Mahkemesi’ne yapılacak bireysel başvurunun tutuklunun salıverilmesini sağlayabileceğini ve bu başvuru yolunun makul derecede başarılı sonuç verebilecek bir yol olduğunu tespit etmek suretiyle, başvurucunun tutukluluk süresi şikâyetini, iç hukuk yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle, kabul edilemez bulmuştur.

CAN DÜNDAR VE ERDEM GÜL KARARINA ATIF

Mevcut davada mahkeme, yerleşik içtihadından farklı yönde karar vermeyi gerektiren hiç bir neden görmemekte ve Anayasa Mahkemesi’nin vermiş olduğu kararların da bu tezi güçlendirdiği kanaatini taşımaktadır. Bu kapsamda Anayasa Mahkemesi, özellikle gazeteci E.G. ve C.D. ile ilgili 25 Şubat 2016 tarihli kararında, bu kişilerin isnat edilen suçu işledikleri yönünde güçlü şüphe doğurabilecek somut olguların bulunmadığı ve başvurucular hakkında hürriyeti bağlayıcı bir tedbir uygulanmasının gerekliliği gösterilemediği gerekçesiyle, gazeteci olan başvurucuların tutuklanmasını Anayasanın 19. maddesine aykırı bulmuştur.

Mevcut davada Bayan Mercan’ı Anayasa Mahkemesi’ne başvurma yükümlülüğünden muaf kılan özel şartların mevcut olup olmadığı konusunda Mahkeme, başvurucunun ileri sürdüğü iddiaların Anayasa Mahkemesi’ne yapılacak bireysel başvurunun etkililiğinden şüphe duymaya yeterli olmadığını belirtmiştir. Bu bağlamda, Sözleşme’nin 35. maddesinin 1. fıkrasına uygunluk açısından, Anayasa Mahkemesi üyelerinin tarafsızlığı hususunda duyduğu basit endişelerin, Bayan Mercan’ı bu yargı organına bireysel başvuru yapma yükümlülüğünden muaf tutmayacağını belirtmiştir.

Dolayısıyla Mahkeme, Bayan Mercan’ı Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yapma yükümlülüğünden muaf tutabilecek özel bir neden görmemektedir. Sözleşmenin kurduğu koruma mekanizmasının ikincil nitelikte olduğunu vurgulayarak, Mahkeme başvurucunun yerel mahkemelere bu koruma mekanizması içerisindeki temel rolü oynama fırsatını verecek bir girişimde bulunmadığı kanaatini taşımaktadır. Ayrıca, Bayan Mercan’ın tutuklanması kararı olağanüstü hal uygulaması çerçevesinde, kanun hükmünde kararname ile alınan bir tedbir olmadığı için Mahkeme, başvurucunun tutukluluk kararına itirazın imkânsız olduğu yönündeki iddiasını haklı görmemiştir.

Sonuç olarak Mahkeme, başvurucunun Sözleşme’nin 5. maddesine dayalı şikayetini iç hukuk yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle, Sözleşme’nin 35. maddesinin 1. ve 4. fıkraları uyarınca reddetmiştir.

İnsanlıkdışı Muamele Yasağının ve Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiği İddiası

Mahkeme, Bayan Mercan’ın tutukluluk koşulları ile ilgili şikâyetlerini, iç hukukta yetkili makamlar önünde ileri sürmediği ve bu itibarla iç hukuk yollarının tüketilmediği gerekçesiyle reddetmiştir.

Mahkeme, adil yargılanma hakkına ilişkin şikayeti ise, davanın mevcut aşamasında prematüre olarak nitelendirerek anılan şikayeti incelemeyi reddetmiştir.”

https://anayasagundemi.com/2016/11/17/ihamdan-15-temmuzla-ilgili-ilk-karar-ic-hukuk-yollari-tuketilmeli/#more-5687

Anayasa Gündemi'nden yazarın izniyle alınmıştır.