The Guardian: Seçilmiş diktatörlük askeri rejim kadar tehlikeli

The Guardian gazetesi, başarısız darbe girişiminin ardından Erdoğan ve AK Parti'yi insan hakları ve hukukun üstünlüğüne saygı göstermeye çağırdı. Guardian, 'Erdoğan'ı, bugüne dek tehdit ettiği sivil toplumun kurtardığını' yazdı.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - İngiltere'nin saygın gazetelerinden The Guardian, Türkiye'deki darbe girişimini başyazısında ele aldı. Hükümete 15 Temmuz darbe girişiminden sonra insan haklarına saygı gösterme çağrısı yapan The Guardian, meydanlara dökülenlerin 'Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'dan önce demokrasiyi savunduğunu' vurguladı. "Bu, cumhurbaşkanından daha büyük bir dava" diyen gazete, "Seçilmiş diktatörlük askeri rejimden daha az tehlikeli değil" ifadesini kullandı. Başyazının tam metni şöyle:

'KÖTÜ SİNYALLER GELİYOR'

"Türkiye'deki darbe girişimine dair haberler daha da kötü olabilirdi. Darbe başarıya ulaşabilirdi. Askeri diktatörlük, bilinen en kötü yönetim biçimlerinden biridir. Fakat seçilmiş diktatörlük askeri rejimden daha az tehlikeli değil ve Türkiye de şu an tam da böyle bir devlet olma yolunda. 6 bin kişinin gözaltına alınması ve 2 bin 700 yargı üyesinin açığa alınması, bugüne dek sivil toplumu tacizle baskı altına almak ve gazetecileri yargılamak konusunda zaten elinden geleni yapmış olan bir rejimden gelen çok kötü sinyaller.

'ERDOĞAN ÇOK BÜYÜK HASAR VEREBİLİR'

Başarısız bir askeri darbenin ardından orduda tasfiye yapılması kaçınılmazdır ama seçilmiş hükümete karşı ayaklananlar yargıçlar değildi. Recep Tayyip Erdoğan'ın insan haklarını ve hukukun üstünlüğünü küçük gören yaklaşımları göz önüne alındığında, yargı sistemine yönelik saldırı daha da kaygı verici hale geliyor.

Bununla birlikte, bu değişken ve hırslı adam şu çok büyük bir güce sahip; en azından büyük hasar verebilecek bir konumda bulunuyor. Her ne kadar Erdoğan'ın İslam anlayışı ile IŞİD arasında dağlar kadar fark olsa da, verdiği örtülü destek Suriye'deki muhalif grupların en kötü oluşumlarının elde ettiği başarılarda hayati öneme sahipti. Her ne kadar Erdoğan'ın partisi AKP'nin İslamcılık anlayışıyla IŞİD'inki arasında dağlar kadar fark olsa da, verdiği örtülü destek Suriye'deki muhalif güçlerin en kötü unsurlarını güçlendirmek açısından son derece önemliydi.

'NATO KAYGILI'

Türkiye aynı zamanda hayati önem taşıyan bir NATO üyesi; silahlı güçleri, ittifakın ABD'den sonra en büyük ikinci gücü. Ordunun ve hava kuvvetlerinin birbirleriyle çatıştığını görmek son derece kaygı verici. Erdoğan hükümetinin darbenin bütün suçunu rakipleri olan Fethullah Gülen'in İslami ağına yüklemesi, ABD-Türkiye ilişkilerinde kayda değer bir gerilim yaratmış durumda.

Darbenin ve başarısızlığının ironilerinden biri şu: Erdoğan koltuğunu korumasını, tam da yıllardır hükümetinin iradesine boyun eğdirmeye çalıştığı dağınık sosyal ağlara borçlu olabilir. Görünüşe göre 20. yüzyıl tipi bir darbe için hazırlanmış olan darbeciler, devlet televizyonunu ele geçirmiş ama interneti güvence altına almayı gözardı etmişti. Erdoğan destekçilerini sokağa dökmeyi, özel televizyon kanallarını ve sosyal medyanın gücünü kullanarak başardı.

'SİVİL TOPLUM KURTARDI'

Bu, hukukun üstünlüğü çerçevesinde işleyen sivil toplum kuruluşlarının kendilerini sık sık tehdit eden bir adamı kurtarmasının ilk örneğiydi. Darbeci güçleri yenilgiye uğratmak için sokağa dökülen insanların hepsi Erdoğan'ı savunmak için meydana inmemişti. Birçoğu, bizzat demokrasiyi savunmak için oradaydı. İzmir gibi AKP'nin zayıf olduğu kentlerde bile protestolara katılım yüksekti. Bütün siyasi partiler, HDP bile, tereddütsüz bir biçimde demokrasi yanlısı bir tavır gösterdi. Bu, cumhurbaşkanından daha büyük bir davaydı.

Önümüzdeki soru, Erdoğan'ın bunu anlayıp anlamadığıyla ilgili. Bundan sonra, muzaffer olan hükümet ılımlı davranmalı, insan hakları ve hukukun üstünlüğüne saygı göstermeli. Erdoğan yönetimi bugüne dek bu alanlarda olumlu iz bırakmadı ama Türkiye bu yaklaşımlara nadiren bu kadar ihtiyaç duymuştur."

BAŞYAZININ İNGİLİZCE TAM METNİ