YAZARLAR

Gözleri umutlu kadınlardan birini tanıdım

Thomas Anderson’ın önceki yönettiği “Kan Dökülecek” (2007) filmiyle En İyi Erkek Oyuncu ödülü alan Daniel Day-Lewis oyunculuğu bıraktığını “Hayalet İplik/Phantom Thread” filmi çekiminden sonra açıklayacaktır.  Oysa oyunculuğu bırakmaktan hiç söz etmemiştir. Metot oyunculuğunun özelliği rolünü kusursuz canlandırabilmek için New York City Ballet kostüm tasarımcısı Marc Happel eğitmenliğinde  terzilik bile öğrenmiştir.

2024 yılına girdik, “sağlıklı, huzurlu, barış özleminin biteceği bir yıl dilerim”; umarım hepimiz için önceki yıla benzer bir yıl olmaz ama bu yazıda üzerinde duracağım filmin yapım tarihine göz atılırsa kanımca ben 2017’de takılı kaldım… İki yıldır Gazete  duvaR’da her pazar yazdım, daha önce de ‘yemek ve sinema ilişkisi’ üzerine yazdıklarım vardı. İkisini birleştirince basılmaya aday bir kitabım ortaya çıktı. Kısaca arayı ‘kitap’ için de uzattım ve işime yaradı… Ayrıca bundan sonra da on beş günde bir pazar günleri yazmak “gastrosinema” iştahamı firenleyecek, diye düşünüyorum…

Ancak son haftalarda ‘bitmeyen acılarıma' bir kötü acı daha eklendi. Son yazımda savaş muhabiri/yazar Martha Gellhorn’un Filistinli mülteci  gözlemlerini aktarmıştım.  Filistinliler için “Dünyanın şimdiye kadar gördüğü en büyük adaletsizliğe uğrayan insanları” saptaması yaptığından söz etmiştim…

İsrail'in Gazze'ye düzenlediği saldırıda 7 Ekim 2023’ten Kasım 2023’e dek 35 Filistinli gazeteci hayatını kaybetmişti. Ya şimdi? Korkunç bir rakam önümde duruyor, son kez Filistinli gazeteci Muhammed Ebu Huveydi öldürüldü ve 7 Ekim'den bu yana  devam eden saldırılarda ölen gazeteci sayısı 100'e yükseldi…

İsrail'in Han Yunus kentini hedef aldığı bombardımanda Filistin TV muhabiri gazeteci Muhammed Ebu Hatab ve ailesinden 11 kişi öldü.

Bazıları kuşkusuz savaş muhabiri değildi, bu tehlikeli bölgede ‘biraz daha haber, bilgi için’ mesleklerini icra ediyordu. Ve içlerinde erkek mesleği olarak görülen bu zorlu alanda haber ve fotoğrafın peşinde kadınlar da vardı.

Neruda şiirinde,

“Şimdiyse ölüme hazırım
Beni saran bir elbise gibi
Sevdiğim renkten
Boyu posuma tıpatıp; uygun
Ve benim için gerekli olan
Beni saran bir elbise gibi!” 

diyordu ama, Gazze’de bombalar ve yıkıntılar altında kalan otuz bini aşkın Filistinli hiç de ölüme hazır değildi…

Kitabıma girecek yazıları düzenlerken fark ettim, Hayalet İplik/Phantom Thread” (2017) üzerine yazmamıştım, filmin kahramanı gazeteci değil ne de politikanın içinde…

“Phantom Thread” filmini bu kez izlediğimde anlatısında oyuncuların yanı sıra  bir “kahraman” daha gözüme çarptı, zaten klavyenin başına da bunu anlatmak için oturdum.

Sözünü ettiğim ‘kahraman’ gizlenmemişti, belki sadece 50’li yılların Londra’sında kraliyet ailesi ve yüksek sosyete kadınları için çizdiği ve elde diktiği giysileriyle ünlenen Reynolds Woodcock (Daniel Day-Lewis) ile Alma Elson (Vicky Krieps) hikayesinde ikinci planda kaldığı için dikkatimi çekmemişti. “Nedir?” diyeceksiniz.

Yemek ve kahvaltı.”

Oysa ikilinin müthiş oyununa yaslanan bu gotik romansta “en hareketli etkileşimler” yemek ve kahvaltı sofrasında gerçekleşiyordu.

Phantom Thread (Hayalet İplik) filminde Alma ve Reynolds yakınlaşmasının anahtarı yemek-kahvaltılar...

Reynolds Woodcock’ın bir özelliği diktiği giysilere gizlice etiketler yerleştirmesiydi. Örneğin filmde  Princess Mona Braganza için diktiği gelinliğe  “Hiç bir talihsizlik yaşamayasın” etiketini yerleştirir. (Ayrıca pek alışılmadık Woodcock  adı da ilgimi çekmişti. Meğer yönetmen Paul Thomas Anderson, Day-Lewis’in oynayacağı karaktere isim ararken şakavari Wood cock yazıldığında aynı zamanda argolaşan Woodcock ortaya çıkmış.)

50’li yılların moda-couture dünyası tanınmadan senaryosu kaleme alınması mümkün olmayan bu filmde Anderson ilan etmese de referans birkaç ismi keşfettim. Üstelik tümünün Reynolds Woodcock karakteri gibi “yeteneğine tavizsiz inancı olan ve davranış biçimiyle etrafındakilerin yaşamını zehir eden” (Jack Moss) kişiler olması bingo!

Örneğin Cristóbal Balenciaga, kraliyet modacısı Hardy Amies. Filmde Reynolds  Woodcock'ın Alma ile  fotoğraf çekiminde yer aldığı sahne, Hardy Amies ve model Fiona Campbell-Walter'ın 1953'te çekilen fotoğrafının benzeri, hatta kopyası. Diğer moda tasarımcısı, Kraliçe 2. Elizabeth’e Başkan Eisenhower ile Washington’daki  akşam yemeği için inciyle süsleyerek diktiği giysinin (“Kraliçenin Amerika'yı fethettiği giysi” olarak anılan) yaratıcısı Norman Hartnell…

Cristóbal Balenciaga, 1962 (solda),  Fashion designer Hardy Amies ve mankeni, 1953 (sağda)

Filmin bir başka özelliği doğrudan Daniel Day-Lewis ile ilgili olması.

Thomas Anderson’ın önceki yönettiği “Kan Dökülecek” (2007) filmiyle En İyi Erkek Oyuncu ödülü alan Daniel Day-Lewis oyunculuğu bıraktığını “Hayalet İplik/Phantom Thread” filmi çekiminden sonra açıklayacaktır.  Oysa oyunculuğu bırakmaktan hiç söz etmemiştir. Metot oyunculuğunun özelliği rolünü kusursuz canlandırabilmek için New York City Ballet kostüm tasarımcısı Marc Happel eğitmenliğinde  terzilik bile öğrenmiştir.

Vicky Krieps ise tamamı gönderilmediği, ayrıca e-postayı ileten Thomas Anderson adını gözden kaçırdığı için başlangıçta senaryonun bir öğrenci/kısa film projesi olduğunu düşünmüş… Hollywood’u toplumun, sanatçının özgürlüğü üzerine kapatılan  bir kapak gibi gören bu Luxembourg doğumlu oyuncunun elbet bir Avrupa filmi olacak “Phantom Thread”de baş rol önerisini kaçırması akla getirilemez… 

Filmin girişinde Alma’nın aktardığı gibi Reynolds Woodcock onun hayallerini gerçekleştirirken Alma da sözde istediği şeyi ona vermiştir. “- Ne verdin? “ sorusuna  “-Her bir parçamı.” yanıtı verir, ki filmde gördüklerimiz kısmen bunu doğrular. Özeni, inceliği ve tutkusu çevresindeki kadınlara değil diktiği giysilere olan ‘zor adam’ Woodcock ile yaşamak kolay değildir.  Alışkanlık ve kurallarından taviz vermeyen Woodcock’ın inişli çıkışlı davranışlarına önceki kadınlarından farklı olarak Alma inatla ve suskunlukla  direnecektir.

Daniel Day-Lewis önceki Paul Thomas Anderson’un yönettiği Kan Dökülecek filminde... (2007)

KAHVALTI

Woodcock elinde kalem-kağıt yeni dikeceği giysiyi tasarlarken Moda Evi’ni yöneten kızkardeşi -ve akıl hocası- Cyril ile yaptığı kahvaltıda çay, kruvasan, çörek vardır. Ama aklı o gün Kontesin bizzat gelerek teslim alacağı giyside olduğu ve biraz da hazım sorunuyla boğuştuğu için çay fincanı dışında hiç bir şeye elini uzatmayacaktır. “… alışılmadık gelişen ilişkileri, beklenmedik bir irade savaşına dönüşür.” (Naomi Gordon)

1. Yemek: Cyril ile müdevami oldukları restorandadırlar. Konuşmalar Woodcock’ın modelleriyle kısa süren aşklarının varlığı ve ceketinin astarına teyellediği, kalbinin üzerinde taşıdığı saç buklesinin ve fotoğrafının hatırlattığı ‘anne aşkı-özlemi’ üzerinedir.

2. Yemek: Kır evinin çevresindeki restoranda garson olarak çalışan Alma’yı görür ve ilk bakışta ‘hayatının kadını’ ile karşılaştığını düşünür.  Servis için koşuşturan naiv, gülümseyen yüzü ve alımlı fiziği ile Alma onu etkilemiştir. Alma sipariş almak için sorduğunda Reynolds Woodcock sıralar:

“- Gal tavşanı,  poşe yumurtalı lütfen. Çok sulu olmasın. Ayrıca bacon. Çörek. Tereyağı. Kaymak ve reçel,  ama çilekli değil.”

“- Peki, frambuazlı olur mu?”

Woodcock içecek olarak  Lapsang çayı siparişi verir. (Siyah çay, Çin’in Fujian bölgesinde yetişen iri çay yaprakları çam ateşinde kurutularak elde ediliyor.) …Ve ayrıca birkaç sosis.

“- Başka bir isteğiniz?” sorusuna “Benimle yemeğe çıkar mısın?” yanıtı Alma’yı nedense çok şaşırtmamıştır.

Alma nasıl bir tutku ya da egemenlik oyunun içine girdiğini düşünmeksizin “çıkarım”  diyecek, sadece “kendine karşı hep dikkatli olması” uyarısını yapacaktır. Servis sonrası da  “İştahlı çocuk, benim adım Alma” yazan bir notu da önüne koyacaktır.

Alma’nın Alman aksanlı konuşmasının -mülteciliğinin- üzerini, Reynolds’un onda önemsediği yüzünden yansıyan parıltılar kapatmıştır… Bir başka sahnede Reynolds’un müşterisi kadınlar aralarında  İngiltereye sığınma izni verilmiş Yahudilerden söz eder… Belki senaryo yazarı da olan Paul Thomas Anderson için ilginç bir yan hikaye kapısı açılmıştır, ama Anderson bu konu üzerinde durmamış, Alma’nın geçmişine ilişkin çok az bilgi edinilmesi filmin önemli zaaflarından biri olarak kalmıştır.

Alma nasıl bir tutku ya da egemenlik oyununun içine girdiğini düşünmemiştir.

3. Yemek: Reynolds genç olsa da sevebileceği kadın ve ‘ilham perisi’ olduğuna karar verdiği Alma ile başbaşadır. Onun yemek alışkanlığının göstergesi bu lüks restoran egemenlik alanlarından biridir ve Alma’nın yemeğini yerken hissetmesini istediği “Nasıl buldun?” sorusu da bunun içindir. Reynolds mağrur ve sessiz gücünü yemekten sonra onu evine davet ederek -seks imasız- ve ölçülerine göre tekrar dikeceği bir elbiseyi üzerinde deneyerek gösterir.

4. Yemek: Görmeyi alıştığımız restoranda Reynolds’un soğuk, katı, iç dünyasını kapatmış alter egosu Cyril ona Fransız usulü steak tartar söyler. 

5. Yemek: Çevresinde  “Affedersiniz Bay Woodcock… Umarım ileride yaptığınız bir giysinizi  giyerim” diyen kadınlar vardır.

KAHVALTI

Alma ile kır evinde ilk kahvaltı:  Reynolds önündekilere yine ilgisizdir. Alma ise kahvaltı sonrasını verimli geçirir, aşçıdan zehirli-zehirsiz mantar türlerini, ayrıca Woodcock’un kuşkonmaz nasıl pişirildiğinde sevdiğini öğrenir.

Heyecansız ve sevgisiz bir doğum günü yemeği

6. Doğum günü yemeği: Alma’yı yaşadıkları incitmiştir. Pamuk ipliği ile (filmin ‘Hayalet İplik’ adı şeffaf dikiş ipliği ‘hayalet ip’ten geliyor) bağlanmış hissettiği ilişkisini, Woodcock’un koyduğu mesafeleri güçlüğüne karşın aşarak sürdürme isteğine ‘özel’ bir  doğum günü  yemeği eklemeyi düşünür. Ev giysileriyle nezaket dışı yemeğe inen Reynolds’u kuşkonmazın sevdiği biçimde zeytinyağlı ve tuzlu yerine, tereyağı ile servis edilmiş olması çileden çıkartır. Woodcock’un bencil ve duygusuz, suçlayıcı  konuşmaları Alma’nın iç dünyasını karartır.

7. Kır evinde yemek: Güç dengesini değiştirmek için Alma’nın “Zehirli Mantarlar: Ne Yenir ve Nelerden Kaçınmalıdır?” kitabından öğrenecekleri vardır. 

Reynolds Woodcock yediklerinin etkisiyle hastalanır, üstelik sonraki gün teslim edilecek Prensesin gelinliğine verdiği hasarın onarımı tüm ekibin sabaha dek çalışmasını gerektirecektir.  

Hasta olmasına karşın, genç Dr. Robert Hardy’nin muayene isteğini kaba sözlerle geri çevirir.  Alma pişirdiği çorba ve yakın davranışlarla annesi gibi şefkat ve ilginin temsilcisi, kurduğu ve yeni başlattığı ‘oyunun yönetmeni’ olacaktır. Reynolds’un sevilmeye, korunup kollanmaya gereksinmesi vardır. Alma’dan kopamaması “Değişmeyen bir ev ölü evdir” sözlerini ona söyletecek ve Alma’ya evlenme teklifi yapacaktır.

Alma eline geçirdiği gücü bırakmayacaktır.

8. Düğün yemeği:  Tahmin edilebileceği gibi müşteri ve dostlarıyla yapılan zengin menülü bir kutlama yemeğidir.

Balayında kahvaltı: İsviçre kış sporları merkezindeki balayının görüntüsü kontinental ve yine Reynolds’un sessiz  kahvaltılarından biridir.

9. Davet yemeği: Alma’nın çekici-parıltılı kişiliği Dr. Robert Hardy ‘nin ilgisi Reynolds’un kıskanmasına neden olur.

10. Son yemek (filmde görülen): Alma’nın eline geçirdiği gücü devam ettireceği, -artık kendine güvenen, değişen kadındır- Reynolds’un da hazırlanışını gördüğü ve Alma’nın onu biraz yola getirmek istediği ‘son oyunun yemeği’  zehirli mantarla pişirilen omlettir. Reynolds sessizce ve çekincesiz  tadacaktır.

Alma direnişinin sonucunu aldığı, adeta yaptığını onaylayan acı bir gülümseyişle şöyle bitirir:

“- Bunu atlatamasaydı… yarın aramızda olmasaydı…fark etmezdi… çünkü diğer dünyada beni bekleyeceğini biliyorum… ya da güvenli, kabul edeceğim herhangi bir yerde… Bu hayatta ve bir sonrakinde ve ondan sonrakinde …”

Alma ve Reynolds’un bebek arabasıyla parktaki görüntüsü ironik de olsa ‘SON’ için ayrıca açıklamaya gereksinim bırakmamakta…

Meğer hikayenin hareketli etkileşimi yemek ve kahvaltılarla kurulmuş, geç gördüm.

İzleyenler zaten kararını vermiştir, Woodcock’ın etkin karakterine karşın anlatıyı yönlendiren dik ve güçlü duruşuyla Alma’dan başkası değildir.

Alma’yı tanıma fırsatım oldu, gözleri umutlu kadınlardandı…


Mantarlı Omlet

4 adet yumurta

12 adet orta boy kültür mantarı (doğranmış)

2 çorba kaşığı süt

2 adet taze soğan (doğranmış)

2 yemek kaşığı zeytinyağı

1 yemek kaşığı tereyağı

Tuz, karabiber

Bir kapta, yumurta, süt, tuz ve karabiberi çırpın. Taze soğanı da ekleyip çırpmaya devam edin. Zeytinyağı ısıttığınız kapaklı tavada mantarları kavurun.Üzerine yumurtalı karışımı dökün, kapağını kapatın kısık ateşte alt üst  -biraz tereyağı ekleyerek- kızartın. Maydanoz, taze nane, fesleğen vb. ile süsleyerek servis yapın. (2 kişilik.)


Oğuz Makal Kimdir?

Sinema alanında ilk doktora yapan öğretim üyesi. 1997 yılında Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde profesör oldu. Yemek ile sinema arasındaki ilişki yeni ilgi odağı, bu alanın filmlerini ve toplumsal-kültürel tanıklıklarını kitaplaştırmak için araştırmaya devam ediyor. Sinema Tarihi, Film Kuramı, Türk Sineması, Sinema ve Diğer Sanatlar, Sinema ve Tarihi İlişkisi gibi dersler veren, tezler yöneten Makal, Uluslararası İzmir Film Festivalini kurdu, 2001 yılına dek on bir yıl yönetti… Kısa, uzun, belgesel filmler yaptı, son yıllardaki birkaç belgeseli: El Cezeri, Eğitmenler, İstanbul’da Bir Gizli Bahçe-Alfred Heilbronn Botanik Bahçesi, Uzak ve Yakın, Suriye Mutfağı İstanbul’da, Merdiveni Arayan Adam. Bazı kitapları ise: Sinemada Yedinci Adam, 1895-1950/İzmir Sinemaları Tarihi, Fransız Sineması, Beyazperde ve Sahnede Nazım Hikmet, Sinemada Tarihin Görüntüsü, Yönetmenleri ve Filmleriyle Gülmenin Sineması.