YAZARLAR

Görünmez Adam’dan bugünün görünürlüğüne

Araştırmacıların iştahını kabartacak bir konu: Görünmezliğin peşindeki insanın artık görünürlüğe inanıyor hatta tapıyor olması. Tam da şimdi edebiyatın en yalnız karakterlerinden biri Griffin’i nam-ı diğer Görünmez Adam’ı bir kez daha hatırlamalı. Öldürüldükten sonra görünür olan Görünmez Adam’ın sonu, bugün hâlâ kederli ve yenilikçi yorumlara açık. Farklının varlığına bile bir türlü alışamayan toplum yokluğa hiç hazır değildir.

Nurullah Ataç 1935 yılında bir haber okur. Bu habere göre Macaristan’da bir genç birtakım ışınlarla bir cismi gözden kaybetmeye muvaffak olmuştur. Ataç, bilmem doğru mu diyerek kuşkuyla yaklaşır bu habere, öte yandan da bir zamanlar olamaz gözüyle bakılan birtakım icatları hatırlatır. Gramofon ve tren örneğini verir. Ses kaydetmeye yarayan ilk fonograf Fransa Bilimler Akademisi’nde çalındığında, dönemin bilinen bir bilim insanının, “İnanmam, bu işte bir hokkabazlık var; belki salona bir vantrilok saklamışsınızdır da bu sesleri o çıkarıyordur,” dediğini anlatır. Çarpıcı bir örnek daha verir. Meşhur tarihçi Thiers’ın ilk trenlerin yolcu almaya başladığı günlerde, “Bu bir eğlenceden başka bir şey değildir; birkaç yıl çoluk çocuğu oyalar, sonra ortadan kalkar,” dediğini hatırlatır. Ataç’ın görünmezlik konusuyla başlayan denemesini bugün okurken ters istikamete gitmek de mümkün. Nurullah Ataç yaşasaydı görünmezliğin değil de görünürlüğün heyecanlandırdığı çağı nasıl yorumlardı acaba? Sosyolojik açıdan araştırmacıların iştahını kabartacak bir konu; görünmezliğin peşindeki insanın artık görünürlüğe inanıyor hatta tapıyor olması.

Ataç 1935’te yazdığı “Görünmeyen Adam” adlı denemesinde, görünmezliğin getireceği iki önermeyi yani iyilik ve kötülüğü tartışırken H. G. Wells Görünmez Adam’ı (1897) çoktan yazmıştı. Kitap zaten tam da Ataç’ın bahsettiği ikilemde ilerler. Birey ve toplum arasındaki ilişkinin gelgitlerini tekinsiz bir atmosferde anlatır. Köşetaşı ve bilimkurgu klasiği roman bir başka yönüyle de öne çıkar. Edebiyatın en yalnız karakterlerinden biridir Görünmez Adam. H. G Wells’in başkarakteri bilim insanı Griffin, toplumun gözünde ‘yabancı’ ilan edilen çoğu kişinin temsilidir. Tüm yabancılar gibi müphem bir çizgi üzerinde yürür, bize iyinin ne ve kim olduğunu sorgulatır, çelişkilerle baş başa bırakır bizi.

Hüzünlü yanını açıkça değil de içten içe gösteren bir romandır Görünmez Adam. Ta ki sonuna kadar. Wells romanın sonunda hüznü saklamadığı gibi zirveye ulaştırır. Öldürüldükten sonra görünür olan Görünmez Adam’ın sonu, bugün hâlâ yenilikçi yorumlara açık.

Ne Yalan Söyleyeyim - Salon Dergilerindeki Yazılar, Nurullah Ataç, Yapı Kredi Yayınları, 2022.

Görünmez Adam, H.G. Wells, Çevirmen: Ali Kaftan, İthaki Yayınları, 2013.

Bilim tutkusuyla kendini görünmez yapan Griffin’in verdiği mücadele suçla birleşmiş ve gitgide elinde kalan sadece çoğalan suçları olmuştur. Onu rahat bırakmayan toplumun fitili ateşlemeye ne kadar gönüllü olduğunu ise söylemeye gerek bile yok. Romanın başında sargılarla, bandajlarla kendini saklayan Griffin’in tuhaflığı herkesi meşgul eder ancak görünmezliğini açıkladığı anda kimse yokluğa hazır değildir. Farklının varlığına bile bir türlü alışamayan toplum yokluğa hiç hazır değildir.

Okurun hep kayırdığı, kıyamadığı karakterlerdendir Griffin. Yabancının, yalnızın, tuhafın başına neler geleceğini bildiğimizden belki de. Öldürüldüğünde görünür olduğunu söylemiştim. Asıl şunu hatırlatmalıyım; öldürüldüğünde yüzünden öfke ve keder okunur.

Roman, yerde çırılçıplak ve yara bere içinde yatan, otuzlu yaşlarındaki, albino olduğu anlaşılan Griffin’in cansız bedenine çarşaf örtülmesiyle biter. Bu son, tefrika edilen versiyon ve İngiltere’de yapılan ilk baskıdakidir. Farklı baskılarda ise kitap şu sahneyle biter: “Ve işte orada, loş ışıklı, bayağı bir yatak odasındaki eski püskü bir yatağın üzerindeydi. Cahil ve telaşlı bir insan güruhu sarmıştı kendini görünmez kılabilen ilk insan olan, gelmiş geçmiş en yetenekli fizikçi Griffin’in çevresini. Kırgın ve yaralıydı, ihanete uğramış ve hiçbir şekilde merhamet gösterilmemişti ona. Tuhaf ve korkunç kariyeri nihayetsiz bir felaketle sona ermişti bu şekilde.”

H.G. Wells yapıtlarında öne çıkarmak istediğinin buluşun kendisi olmadığını, hikâye boyunca hissedilecek duygudaşlık olduğunu söyler. Tıpkı Görünmez Adam’da olduğu gibi. Okur görünmezliğin keşfedilmesinden çok Griffin’in duygularıyla, psikolojisiyle ilgilenir. H. G. Wells bir yandan da tüm kitaplarında yaptığı gibi “hayal gücü alıştırmaları” yaptırır. Ya görünmez olsaydınız?

Görünürlüğün görünmezlik merakının yerine geçmesi daima incelenebilecek, hayret verici bir konu. Kendini Griffin’e yakın hisseden herkes eminim böyle düşünüyordur. Kendini Griffin’in etrafını kuşatan, toplumu temsil eden kalabalığa yakın hissedenler ise her şeyi göstererek saklamanın ustası oldular.


Burcu Aktaş Kimdir?

Burcu Aktaş, 1980’de İstanbul’da doğdu. İstanbul Üniversitesi’nde Antropoloji eğitimi aldı. Uzun yıllar Radikal gazetesinde çalıştı. Radikal Kitap’ın editörlüğünü yaptı. Selim İleri’nin iç dünyasını anlattığı Düşüşten Sonra adında bir anlatı kitabı ve Çarpık Ev, Durmayalım Düşeriz, İstasyonda Vals, Vahşi Şeyler isimli dört çocuk romanı var.