Gıda fiyatları: Üretim yok, israf var, fiyatlar gerilemez

Hızlı yükselen döviz kuru ve gıda fiyatları alım gücünü oldukça düşürdü. Ali Ekber Yıldırım, Nil Tibukoğlu ve Veysel Ulusoy, Türkiye'deki gıda üretiminin ve fiyatların geleceğini değerlendirdi.

Google Haberlere Abone ol

ANKARA - Son aylarda Türk lirasının yabancı para birimleri karşısında değer kaybetmesiyle birlikte alım gücünde ciddi bir düşüş yaşayan hane halkları, gıda enflasyonundaki yükseliş trendi karşısında endişeli.

Küresel gıda fiyatları da son 10 yılın en yüksek seviyesine ulaşmış durumda. Ancak Türkiye’nin durumunu daha da kırılgan yapan sorun; tarımsal üretimdeki girdi maliyetlerinin yüksekliği ve bu girdilerde büyük oranda dışa bağımlılık.

Bir zamanlar “tahıl ambarı” olan Türkiye, birkaç yıldır buğday ithal ederken, tohum pazarı da büyük oranda ithal kökenli bir hale geldi.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, Türkiye’de bu sene buğday rekoltesinde özellikle kuraklık kaynaklı olarak yüzde 13 oranında bir azalma söz konusu.

Her ne kadar hükümet gıda fiyatlarındaki artışın sebebi olarak zincir marketleri ve stokçuları suçlasa da, bazı uzmanlar gıda üretiminde azalma riskine ve bunun tetikleyeceği fiyat artışlarına dikkat çekiyor ve tarımsal üretimin artırılması gerektiğine vurgu yapıyorlar.

EN ENDİŞELİ DÖRDÜNCÜ ÜLKE

Ipsos’un kasım ayında yaptığı son araştırmaya göre yoksulluk ve sosyal eşitsizlikten endişelenenlerin dünya çapındaki sıralamasında Türkiye yüzde 43 ile dördüncü sırada yer alıyor.

Geçtiğimiz günlerde basına yansıyan 13 yaşındaki çocuğun “acıkmamak için kendimi geliştiriyorum, aklımdan çıkarmaya çalışıyorum, karnımı tok tutsun diye bazen su içiyorum” sözleri ise ne yazık ki aysbergin görünen yüzü.

TÜİK verilerine göre 2021’in Kasım ayında yıllık enflasyona en büyük etki 6,90 puanla gıda ve alkolsüz içeceklerden geldi ve yüzde 3,92 oranında artan söz konusu grubun fiyatları kasım ayı enflasyonunun belirleyicisi oldu. Buna göre gıda enflasyonu geçtiğimiz yılın kasım ayına göre yüzde 27,11 oranında artış kaydetti.

YILDIRIM: TÜRKİYE'DE KITLIK OLMAZ DİYORDUM AMA...

Gıda mühendisleri, sağlıklı beslenmeyi temin edecek bir dayanışma programı oluşturulmasını ve bunun için de siyasi partilerin, meslek örgütlerinin, sivil toplum kuruluşlarının ve yerel yönetimlerin ortak bir eylem planı geliştirmesini öneriyorlar.

Tarım yazarı Ali Ekber Yıldırım, “Zengin toprakların yoksul insanları olmayı hak etmiyoruz” diyor ve sorunun kaynağında tarımsal üretime dair politikalara işaret ediyor.

Gazete Duvar’a konuşan Yıldırım, “Pandemi döneminde Türkiye’de açlık, kıtlık olur mu sorusuna Türkiye gibi tarımsal zenginliği olan bir ülkede açlık, kıtlık olmaz şeklinde yanıt verirdim. Ama geldiğimiz noktada, bir buçuk iki yıldır öyle bir yere geldik ki, bu gıda krizinden artık tek çıkış yolu üreticinin desteklenmesi ve üretimin artırılmasıdır” diyor.

Uzmanlar, bu süreçte sadece devletin değil, yerel yönetimlerin ve sivil toplum kuruluşların da sorumluluk üstlenmesi, tarımsal üretimi artırıp tüketiciye ürünlerin en kısa yoldan ulaştırılması gerektiğine dikkat çekiyorlar.

'DÖNÜLMEZ BİR NOKTADA DEĞİLİZ'

Ali Ekber Yıldırım

“Gıda fiyatları dediğimizde etikete bakarak bir çözüm üretilir, ama etiket bu işin sonucu. İzlenen yanlış politikalar, gerekli desteğin zamanında ve yeterli miktarda verilememesinin sonucunda üretimin yapılamaması, ithalat politikasındaki hatalar, etikete yansıyor”, diyor Yıldırım ve ekliyor:

“Tarladan başlayarak sofraya kadar olan süreç iyi yönetilmeli. Üretimin planlanması, lojistiği, pazarlanmasını uygun şartlarda yapmalıyız. Yoksa gıda fiyatları üretici açısından ucuz, tüketici açısından pahalı olur.”

Dağıtım zincirlerindeki sorun da gıdanın üreticiye ulaştığı andaki fiyatını belirliyor. Üretim bölgesiyle tüketim bölgeleri arasındaki uzaklık, lojistik maliyetleri artırıyor.

“Dönülmez bir noktada değiliz; yeter ki tarımın iyi bir çıkış yolu olduğunu, buradan zenginlik üretebileceğimizi kanıtlayalım” diyen Yıldırım ayrıca ihtiyaç sahiplerine verilen gıda yardımlarının partizan bir temelden çıkarılması ve belediyelerin hazırladıkları gıda paketlerinin sistematik hale getirilmesi gerektiğine vurgu yapıyor.

'ÜRÜN-YEM PARİTELERİ SÜREKLİ BOZULUYOR'

Özellikle süt, süt ürünleri ve yumurtada ciddi bir pahalılık öngörülüyor. Yumurta sektörünün önemli girdilerinden biri olan yem son bir senede yüzde yüze yakın bir fiyat artışı söz konusu oldu. Yumurta üreticileri ise devletten destek bekliyor; zira hammadde fiyatlarının yükselmesi yumurta fiyatlarını daha da yukarı çekebilir.

“Yem ihtiyacının ham madde olarak yüzde 60’ı dışarıdan ithal ediliyor. Yem ham maddeleri Türkiye’de üretilmeli; çünkü dövizdeki her artış oraya da yansıyor. Dünyada bir litre süt ile bir buçuk kilo yem alınması şeklinde bir parite vardır. Ama Türkiye’de bu parite çok sık bozuluyor. Türkiye’de çiğ süt fiyatları sabitlenip yem fiyatları genellikle serbest bırakıldı. Artık yumurta, süt ne alırsanız alın burada maliyet sorunu var. Girdilerde fiyat arttığı için bu da maliyete yansıyor. Bir adet yumurtayla 200 gram yem alınması şeklindeki parite de bozulmuş durumda” diyor Yıldırım.

TİBUKOĞLU: TÜRKİYE'DE İSRAF BİLİNCİ YERLEŞMEDİ

Temel İhtiyaç Derneği (TİDER) Genel Müdürü Nil Tibukoğlu ise uzun yıllardır Türkiye’de gıda bankacılığı uygulamalarını yerleştirmek üzere yerel yönetimler ve şirketlerle ortak projeler geliştiriyor.

Gıda bankası israftan kurtarılan ve bağışlanan gıda ve temizlik ürünlerini toplayan, ayrıştıran, depolayan ve ihtiyaç sahiplerine dağıtan bir sivil toplum örgütlenmesi. Bugün dünyada sayıları 30 bine ulaşsa da Türkiye’de halen bu konuda tam bir bilinç yerleşmiş değil. Oysa 2021 BM Gıda İsrafı Endeksi Raporu’na göre Türkiye’de her yıl 7,7 milyon ton gıda israf ediliyor.

Nil Tibukoğlu

Gazete Duvar’a konuşan Tibukoğlu, “Türkiye’de son aylarda gıda bankacılığında, üretimin azalması ile bağışlarda da azalma kaydedildi. Artık bu iş biraz daha hayırseverlik tarafından yürütülecek. Birkaç firma bizi arayıp İstanbul’da bir aş evi açmak istediklerini belirttiler. Hem israftan kurtardığımız ürünleri orada servis etme, hem de bağışlanan sıcak yemekleri orada paketleyip ihtiyacı olan yerlere göndermeyi düşünüyoruz,” diyor.

TİDER’in gezici mobil gıda bankası da bir kamyon aracılığıyla İstanbul’un birçok mahallesine ulaşarak “askıda yemek” yapan firmaların sıcak yemeklerini ihtiyaç sahiplerine dağıtıyor; israf edilen veya edilme riski olan ürünleri sosyal hizmetlerin erişmediği, kalabalık ailelerin yaşadığı mahallelere, çadırda kalan yurttaşlara ulaştırıyor.

Türkiye çapında 61 belediye ile ortaklığı bulunan TİDER, 2022’de gıda enflasyonuyla mücadeleye katkı amacıyla mobil gıda bankası ve aş evi uygulamalarını yaygınlaştırmayı planlıyor.

“İhtiyaç sahipleri bize websitemiz üzerinden ulaşabilir. Böylelikle gıdaya erişim zorluğu yaşayanlar veya böyle kişileri tanıyanlar, bu durumlarda nereye başvuracaklarını bilirler,” diyor Tibukoğlu.

ULUSOY: FİYATLAR GERİLEMEZ

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın pazartesi günü Kabine Toplantısı sonrası ekonomiye ilişkin yaptığı açıklamaların ardından dolar ve euronun fiyatının gerilemesinin, önceki aylarda gıda ürünlerine yapılan zamlar üzerinde nasıl bir etki doğuracağı ise şu an için merak konusu.

Yeditepe Üniversitesi’nden ekonomist Prof. Veysel Ulusoy, kurdaki gevşemenin gıda fiyatlarında bir gerilemeye etki etmeyeceği görüşünde.

Gazete Duvar’a konuşan Ulusoy, “Zaten tüm gelişmeler 'roket ve tüy teorisi' kapsamında olduğundan, ani kur sıçramalarında fiyatların yukarı hızla çıktığını, tersine bir durumda ise tüy misali yavaşça aşağıya geldiği görülür. Ama bu aşağı eğilim gıda ürünlerinde olmayacaktır” diyor.

Veysel Ulusoy

Ulusoy, son dönemde yaşanan krizlerde önemi en çok anlaşılan sektörün tarım olduğunun altını çiziyor ve etkin bir tarım politikası belirlenmesi gerektiğini belirtiyor:

“Geçmişten günümüze kadar gıdaya erişim konusu gündeme fazla gelmemişken, özellikle son beş yılda sürekli bir kriz sürecinde olan ekonomimizde sürekli bir şekilde gündemi meşgul etti. Türkiye'de ilk defa gıda stoklu, arzı ve onun sürekliliği en derinden bir sorun olarak kabul edilmeye ve yine ilk defa 'kıtlık' kavramı gündeme geldi.”

Gıda fiyatları konusunda önlem alınması önümüzdeki yılın resmi hedefleri arasında. 2022 Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı’na göre; “Gıda fiyatlarının enflasyon üzerindeki baskısını azaltmaya yönelik olarak lojistik ve depolama alanlarında gerekli düzenlemeler yapılması ve tarımda bölge ve ürün bazında bir planlamanın kurumsal altyapısı hayata geçirilmesi” hedefleniyor.