Fransa'da cumhurbaşkanlığı seçimleri: Gençlerin oyları ne söylüyor?

Fransa’da ilk turu düzenlenen cumhurbaşkanlığı seçimleriyle beraber gençlerin oy tercihleri gündemde. Analistler, Fransız gençlerin seçmen yönelimlerini inceledi.

Google Haberlere Abone ol

ANKARA - Fransa’da Pazar günü gerçekleşen cumhurbaşkanlığı seçimleri, oldukça çekişmeli bir sürecin ardından hiçbir adayın yüzde 50’den fazla oy alamamasından dolayı ikinci tura kaldı. En fazla oy alan Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve rakibi Marine Le Pen, 24 Nisan’da seçimlerin ikinci turunda yarışacaklar.

48,7 milyon vatandaşın oy kullandığı, 18-24 yaş arasındaki gençlerin yüzde 42’sinin, 25-34 yaş aralığındakilerin ise yüzde 46’sının sandığa gitmediği seçimlerde ilk turda kendisini ideolojik olarak merkezde konumlandıran Macron yüzde 28,1; aşırı sağcı siyasetçi Le Pen ise yüzde 23,3 oy aldı.

Fransa’da gençler toplam nüfusun yaklaşık yüzde 19’unu oluşturuyor. Bu gençlerin ortalama üçte ikisi, 2017 seçimlerinin iki aşamasında da sandığa gitmişti. Yine aynı genç nüfusun yaklaşık üçte ikisi temel endişeleri olarak “satın alma gücündeki azalma”yı gösteriyor.

Ancak seçim sonuçlarının sosyolojik açıdan gösterdiği bir başka eğilim daha var: "Fransa'nın Trump'ı" olarak anılan Le Pen'e 18-24 yaş arası her dört gençten birinin, beş yıllık cumhurbaşkanlığı döneminde sık sık popülist ve dini ayrımcılık söylemleriyle gündeme gelen Macron'a da her beş gençten birinin oy vermesi, ayrıca aşırı solcu aday Jean-Luc Mélenchon’un da gençlerin üçte birinin oyunu alması doğru okunduğunda, Fransa özelinde önemli mesajlar veriyor.

GENÇLER SİYASETTEN KOPMUŞ DURUMDA

Strasbourg Üniversitesi bünyesindeki Türkiye Etütleri Bölümü direktörü siyaset bilimci Prof. Samim Akgönül’e göre; gençlerin Le Pen ve Mélenchon'a oy vermesinin ne iç politikayla ne de dış politikayla ilgisi var.

“Öncelikle gençler oy vermiyor. Verenler de yerleşik partilere (Les Républicains, Parti Socialiste, Fransız Komünist Partisi) ya da iktidara (Macron) oy vermiyorlar. Bunun sebebi kuşaksal olarak Fransa'da siyaset kurumundan ümidin kesilmiş olması, hatta siyasetten nefret edilmesi. O yüzden oy veren gençler ya radikal sola (Mélenchon) ya da radikal sağa (Le Pen) oy veriyorlar ki bir şeyler sarsılsın, yer yerinden oynasın” diye açıklıyor Akgönül.

Mélenchon’un seçim vaatleri arasında, oy verme yaşını 16’ya indirmek, asgari ücrette 200 Euro’luk bir artış sağlamak yer alıyordu.

İç politikada dini semboller, göçmenler ve yabancı düşmanlığı konusundaki söylemleriyle bir kesimin beklentilerine yanıt vermiş olan Le Pen’e verilen oylar, Fransa’nın yanı sıra Avrupa’da da aşırı sağın yükseliş trendi içerisinde olduğunun bir kanıtı ve yansıması.

Le Pen, seçim kampanyası sırasında, tüm kamusal alanlarda başörtüsünün yasaklanması konusunda çağrıda bulunmuş, “Emniyet kemerinizi takmamak nasıl yasa dışı ise, bu konuda da insanlara para cezası verilmesi gerekiyor. Kolluk kuvvetleri bunu rahatlıkla uygulayabilir” demişti. Le Pen, dış politikada da NATO karşıtlığı ve Putin’e yakınlığıyla rakibinden ayrılıyor.

FRANSA’DA MİLLİYETÇİ SAĞ BAKİ KALDI

Prof. Akgönül’e göre; geleneksel olarak 5. Cumhuriyet'te 1958'den beri Gaulist ve Liberal sağ bir yanda, Sosyalist ve Komünist sol diğer yanda yarışılırdı ve bu yerelde ve ülke çapında paralel şekilde ilerlerdi.

“1980'lerin sonundan itibaren Milliyetçi sağ Le Pen özelinde yükselişe geçti ve üçüncü aktör olarak yerini aldı. 2000'lerde sol hızlı bir bölünmeye geçti ve komünistler, radikal sol ve yeni aktör olarak Yeşiller yavaş yavaş hegemon Sosyalist Parti’yi bitirdiler. Sağda ise Macron 'Kültürel olarak solda, ekonomik olarak sağdayım' dese de, kapitalizmle bir derdi olmadan solda konumlanamadığından sağın ortasına yerleşti ve geleneksel sağ partileri bitirdi. Sol, eski Sosyalist Partili Mélenchon'un eline geçti, sağ ise Macron'un” diyor Akgönül.

Dolayısıyla, Akgönül’e göre, Fransa’da 2000’lerden sonra sağ-sol ayrımı baki kalsa da, aktörler değişti.

“Sabit alan aktör ise milliyetçi sağ oldu. İşlenen temalar tam 40 yıldır aynı ve bu sebat işe yaradı, her seçimde biraz daha yüksek oy aldı. Hele bu seçimlerde sağın daha sağında bir aday çıkınca (Zemmour) Le Pen popülist söylemine karşın 'saygıdeğer' sağa oturdu. Yani Zemmour'un sert ırkçılığı bir şekilde Le Pen'in kanıksanmış ırkçılığını meşrulaştırdı. Bu çok tehlikeli elbette” diye ekliyor Akgönül.

Öte yandan, Fransa solunun çok bölünmüş bir durumda olduğuna ve bu bölünmüşlüğün yerelde gayet iyi işe yaradığına, sol partilerin yerel seçimlerde bölgesel başarılar elde etmelerine karşın ülke çapında silindiklerine dikkat çeken Akgönül, bunun tek istisnasının Mélenchon olduğunu belirtiyor.

“O da gençlerden oy alıyor ama kendisi çok yaşlandı. Muhtemelen son cumhurbaşkanlığı seçimiydi. Gençler Fransa'da ekonomi, kimlik ve çevre konularında hassaslar. Mélenchon sonrası sol bu konularda yerel ve ulusal düzeyde farklı politikalar üreterek ancak varlığını koruyabilir. Bu da kolay değil” diye ekliyor.

SOSYO-EKONOMİK ADALETSİZLİĞE İTİRAZ

Paris/Sorbonne Üniversitesi’nden sosyolog-akademisyen Pınar Kılavuz ise, gençlerin oy dağılımlarının ideolojik olarak birbirinden çok uzak iki aday olan Le Pen ve Mélenchon arasında bölünmesini şu şekilde açıklıyor:

“Ortak noktaları, Macron’u ‘zenginlerin başkanı’ olarak görmeleri ve var olan sosyo-ekonomik adaletsizlik. Gelir dağılımı, vergi sistemi, maaşların durumu ve servetin halkla eşit paylaştırılmaması gibi konular, bu iki farklı siyasi yelpazedeki gençlerin kesişim noktaları. Mélenchon bu sorunlara çözüm ararken daha evrensel bir çizgideyken, Le Pen tüm seçim kampanyasını ‘Fransız kimliği’ üzerinden kurgulamış ve örneğin bir sene iş bulamayan yabancının oturum izninin yenilenmemesi, devletten aldığı sağlık hizmetleri desteğinin silinmesi ve böylelikle beş senelik sürede devlet bütçesine 80 milyar Euro kazandırılması gibi önerilerle gelmişti.”

Peki şu anda Mélenchon oyun dışı kaldığına göre, gençler Le Pen ile Macron arasında nasıl bir tercih izleyecekler?

Kılavuz’a göre, hem Macron hem de Le Pen, önümüzdeki kısıtlı dönemde Mélenchon’un genç kitlesini kendilerine çekmeye çalışacak.

“Bunun için ilk adımlar atıldı. Ağırlıklı olarak üst sınıfın oylarını alan, sosyal yardımlar konusunda kısıtlama getirmeyen Macron, kadın hakları, göçmenler ve insan hakları olmak üzere ortak değerler altında buluşma çağrısında bulundu. Savaş bitince Rusya ile yeniden iyi diplomatik ilişkiler kurulmasını telkin eden ve Rusya’ya yönelik yaptırımların Fransızları olumsuz etkileyeceğini söyleyen, işçilerin oylarını alan Le Pen ise, sosyal adalet, gelir eşitsizliği, alım gücü üzerinden seçim söylemlerine ağırlık verdi” diyor Kılavuz.

Dolayısıyla, gençler de önümüzdeki dönemde bu iki adayın söz konusu vaatleri üzerinden oy tercihlerini netleştirecekler.

GENÇ SEÇMEN HOMOJEN DEĞİL

Fransa’daki seçim sürecini sahadan takip eden Sciences Po Paris siyaset bilimi yüksek lisans öğrencisi Mehmet Yaşar Altundağ’a göre, Fransa’da gençler için en popüler siyasi tercih, oy kullanmamak olup, “A voté” şeklinde kampanyalar düzenlenerek sosyal medya aracılığıyla oy verme bilinci geliştirilmeye çalışıldı.

Ancak, Altundağ da “genç seçmen” dediğimiz grubun homojen bir grup olmadığının özellikle altını çiziyor: “Oy verme davranışında bile hangi sınıftan geldiğiniz, göçmen olup olmadığınız ve özellikle eğitiminiz belirleyici oluyor. Amaïa Courty isimli bir sosyoloğun eşitsizlikler üzerinden siyasete katılım üzerine bir tezi var. Onun bulgusuna göre üniversite mezunu olan gençler siyasete baya aktif katılırken sadece lise mezunu gençler siyaseten o kadar angaje değiller. Siyasete katılımın arasındaki farka baktığımızda bu oran farkı yüzde 30’ları buluyor.”

Altundağ’a göre Macron’dan ziyade Mélenchon ve Le Pen gibi siyasetçiler Fransa’daki gençler tarafından daha çok tercih edildi.

“Genç işsizliği Fransa’da yüzde 20 dolaylarında, enflasyon Rusya savaşı ve pandemiyle Avrupa’da endişe verici noktalara ulaştı, pandemi özellikle psikolojik ve sosyal açıdan gençleri kötü etkiledi. Avrupalı bir genç için ev alabilmek ve kısa dönemli kontratlara mahkum olmadan çalışmak hayal olmuş durumda. Bütün bunların üzerine temsil edilmemeyi de eklediğinizde gençlerin sistem karşıtı iki partinin temsilcisine -Mélenchon ve Le Pen- gitmesi şaşırtıcı değil” diyor Altundağ.

EMEKLİLİK VE UKRAYNA SAVAŞI

Öte yandan Altundağ, Fransa özelinde özellikle bir konunun halihazırda başkanlık yarışının temellerinden birini oluşturduğunu da ekliyor: Emeklilik. Zira, emeklilik yaşının yükselmesinden en çok, iş piyasasına girip yeni sistem altında çalışacak olan gençler etkilenecek.

“Fransa dünyada GSYİH’sına oranla sosyal harcamalara en çok para ayıran ülke. Ülkenin milli hasılatının yüzde 31’i sosyal harcamalara gidiyor. Macron’un başından beri amacı da bu harcamaları kısmak. Bu harcamanın en büyük kalemlerinden biri de emeklilik. Nitekim kendisi kamu destekli 60 yaşında emekli olabilmeyi sağlayan sistemi reforme etmek istediğinde Fransa’nın en uzun grevlerinden biriyle karşılaşmıştı. Şimdi de emeklilik yaşını 62’den 65’e yükseltmek istediğini söylüyor. Sadece emeklilik özelinde değil, Macron’un bu reformist politikaları onun neoliberal ve piyasacı olduğu mentalitesini güçlendiriyor, gençleri ona oy verdirmekten çekindiriyor” diye açıklıyor Altundağ.

Öte yandan, Mélenchon’un emeklilik yaşını 60’a indirmeyi önermesi, asgari ücreti artırma vaadi, Altundağ’a göre, gençler nezdinde “Sizin yanınızdayım” mesajı şeklinde algılandı. “Ayrıca Mélenchon partisinde gençlere oldukça rol veriyor. Mesela partisinin meclis grup başkanvekili 33 yaşındaki Mathilde Panot” diye ekliyor Altundağ.

Peki, Rusya’nın Ukrayna topraklarını işgali, dolaylı olarak Fransız gençlerin oy verme eğilimine etki etti mi?

Altundağ’a göre, bunun marjinal düzeyde bir etkisi oldu: “Şu anki seçimlerin ana konusu enflasyon, emeklilik reformu, işsizlik gibi ekonomi temelli konular. Hatta Macron ilk turdan önce ekonomi hakkında pek konuşmadığı için sinerjisini kaybetmişti. 10 Nisan akşamı yaptığı konuşmada hayat pahalılığıyla ve işsizlikle mücadele edeceğiz söylemlerini bastıra bastıra söylemesi boşuna değildi. Hatasını fark edip tekrar ekonomi konuşmaya başladı. Hatta Rusya-Ukrayna Savaşı’nın seçimlere yönelik izdüşümü bile ekonomi üzerinden oluyor. Le Pen sürekli hayat pahalılığı üzerinden Macron’a eleştiride bulunuyor ve savaşın ardından başlayan enerji krizi yüzünden Macron döneminde geçen yakıt ve elektrik vergisini eleştiriyor. Bu vergiyi yüzde 20’den yüzde 5,5’e indireceğini söylüyor.”

MELENCHON’UN VAATLERİ GENÇLERİ CEZBETTİ

Fransa’da cumhurbaşkanlığı adayları arasında en geniş kapsamlı ve ayrıntılı gençlik programı ise, Mélenchon’a aitti.

Mélenchon’un gençlik programında, gençlere oldukça fazla yer verildi: “2021'de, 18 ila 24 yaş arasındaki gençlerin yaklaşık üçte ikisi, sağlık krizinin zihinsel sağlıkları üzerinde olumsuz bir etkisi olduğuna inanıyor. 2021'de, yüzde 40'ı yaygın anksiyete bozuklukları ve yüzde 21'i orta derecede şiddetli veya şiddetli depresif bozukluklar bildiriyor. 18-24 yaşındakilerin yüzde 32'sinin ruh sağlığı sorunu var, bu genel nüfusa göre 11 puan daha fazla. Son olarak, bağımlılıklar ilk karantinadan bu yana yüzde 30'dan fazla arttı.”

Mélenchon, yine aynı gençlik programı dahilinde, 2002'de 18-24 yaşındakilerin yoksulluk düzeyinin yüzde 17,6’dan 2018'de yüzde 23'e yükseldiğine dikkat çekmiş, 2021'de 18-25 yaşındakilerin yüzde 22'sinin yani 619 bin kişinin işsiz olduğunu kaydetmişti. Bu da, bir yılda yüzde 16'lık bir artış anlamına geliyor.

Fransa’da yaşayan gazeteci Meltem Ö. Marbois’ya göre ise, Jean-Luc Mélenchon, geldiği Sosyalist Parti’nin Cumhurbaşkanı François Hollande’ın ikinci dönem aday olamayacak kadar hayal kırıklığı yaratan performansından sonra komünistlerin de desteğiyle solda bir lider olarak çıkış yaptığında vergilendirme ve evrensel gelir, esrar kullanımını yasallaştırma ve havayı, suyu ve gıdayı 'ortak mallar' olarak koruma, servetin yeniden dağıtılması, asgari ücretin ve vergilerin artırılması, emeklilik yaşının 60'a indirilmesi ve oy kullanma yaşının 16’ya indirilmesi gibi vaatlerle gençlerin ilgisini çekti.

Marbois, “Mélenchon, gençlerle kurduğu bu diyaloğu pandeminin de etkisiyle yoksulluğu derinleşen öğrencilerle pekiştirdi. Özellikle eğitim seviyesi yüksek olan öğrenciler ve çalışma hayatının başındaki gençler için umut kaynağı oldu” diyor.

Mélenchon, kapsamlı gençlik programında, “Ebeveynleriyle birlikte yaşayan gençlerin oranı 2016 ve 2019 yılları arasında ikiye katlanarak 18-24 yaş grubunda yüzde 61'e ulaştı. Bu olgu, 2020'deki ilk evlere kapanma sırasında yüzde 73'lük bir rekorla sağlık kriziyle daha da pekiştirildi. 18 ila 24 yaş arasındaki genç işçiler öğrencilerden daha yüksek bağımsızlığa sahiplerse, yüzde 50'den fazlası ebeveynleriyle birlikte yaşıyor, hem de yılda ortalama 7830 euro veya ayda 650 euro'nun biraz üzerinde bir maaşla” diye belirtilmişti.

GENÇLERE KULAK VEREN SİYASETÇİ

Mélenchon, “Yoksulluk, işsizlik, bunalım, güvencesizlik... Ülkemizin gençlerine nasıl davrandığı, bizim kadar zengin bir ülkenin sunacağı gibi değil. Geçmişleri ve durumları ne olursa olsun, gençler, sağlık kriziyle şiddetlenen, yalnızca anlık kâr mantığıyla yönlendirilen politikaların feci sonuçlarının yükünü taşıyorlar” demişti.

Dolayısıyla, Marbois, Mélenchon’un bu tespitleri ile gençlere hitap ettiğini ve onları iyi dinlediğini kaydediyor. Ancak, Marbois’ya göre Mélenchon, aldığı bu sorumluluğa rağmen solda birleşme için ciddi bir çaba göstermedi.

“421.420 oy farkıyla 2. tura katılamadı ancak kendisi için çok büyük bir skor elde etti. Bu da bir dahaki seçime solun bir numaralı adayı olma avantajı ile girecek olması anlamına geliyor. Marine Le Pen ve babasının çeyrek asırda inşa ettiği başarıyı gençleri etkileyen ekonomik kriz nedeniyle daha kısa sürede inşa etmiş oldu.”

Fransa’da ikinci turu 24 Nisan’da gerçekleşecek olan cumhurbaşkanlığı seçimlerinde gençlerin oy tercihleri, yeni dönemin gençlik politikalarının da kodlarını belirleyecek.