Balkonun yaşama katılması

Pandemi ile karantinalar ve sokağa çıkma sınırlamaları balkonu hayati bir noktaya taşımıştır. Balkonlar artık salt hava alma mekânları olarak değil aynı zamanda kolektif eylemlerin gerçekleştiği alanlar olarak karşımıza çıkmaktadır.

Google Haberlere Abone ol

Halil Ecer*

Kamusal alanların yitirilmesi ile birlikte bireyin mahremi olan evinin bir parçasını kamusal alana çevirme gayreti tarihsel bir arka plana dayanmaktadır. Evin bu parçası balkon olarak karşımıza çıkmaktadır. Seçim sonuçlarının açıklandığı gecenin vazgeçilmez bir parçası haline gelen balkon konuşmaları, pandemi sürecinde sağlık çalışanlarına destek için gece balkondan yapılan destek gösterileri, öte yandan hükümet karşıtı eylemlerde ortaya çıkan balkon direnişleri gibi aynı amaç için aynı anda kullanılma durumu balkonları daha da önemli hale getirmektedir.

Anadolu’da “balkonu mutfağa katma” özlemi her daim diri tutulurken balkonun aslında ne olduğu sorusu önem kazanmaktadır. İnşaat mühendisi edasıyla yaklaşıldığında evin temelinde belirlenen metrekare hesabının artırılması, bir psikoloğun balkon yaklaşımında başka kişilerle temasa geçmeden temiz havanın solunması, bir siyasetçinin gözünde balkon zafer sarhoşluğudur/arzudur. Bir sosyoloğun gözünde ise balkon birçok şeydir. Sosyoloğun gözünde mekânsal üretimin toplumsal yansımalarının vuku bulduğu yerdir. Sanallaşma dünyayı kasıp kavururken mekânın sanallaşması balkon ile gerçekleşmektedir. Bir destek veyahut bir protesto anında meydanların coşkulu kalabalıklarla dolması, afişlerin, bayrakların mekâna renk vermesi değerinin yitirirken balkonlarda herbir bireyin bireysel olarak fakat aynı amaç doğrultusunda eyledikleri hal ve eylemlere dönüşmüştür. “Bireysel kalabalıkların” somutlaştığı alan olarak balkonun karşımıza çıkması beraberinde bir tehlikeyi de getirmektedir. Özel mülkün bir parçası olan balkonun kamusal çıkar için kullanılması bireyin balkonu anlamlandırma sürecinde bireysel despotizme neden olmaktadır. Ludovic Lamant “Balkonun siyasi tarihini” ele alırken bu durumu “Her perdenin arkasında bir yurttaş devriyesi gizleniyor. Balkonların İspanya’sı bir muhbirler ülkesi.” diye aktarmaktadır. Balkona mahrem-kamusal ikileminde yaklaşıldığında bu durum daha da anlaşılır olmaktadır. Kendi evinin balkonundan herhangi bir destek veya protesto eylemine iştirak ettiğinde aynı zamanda bu durum artık balkonunda otururken dışarıda gerçekleşen olaylar üzerinde söz hakkının olduğu sonucunu doğurmaktadır.

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın sağlıkçılara destek olmak için mecliste alkış istemesi birden gece saat 21.00’de ülkenin genelinde evlerin balkonlarında alkış ve ıslık seslerini beraberinde getirdi. Bu bağlamda balkonu kullanma pratiklerinde değişmeler gerçekleşmektedir. Bir başka deyiş ile balkonun kullanım şekli özüne dönmektedir. Roma’da gladyatör dövüşlerinde, Atina’da meşale geçişlerinde dizayn edilen alanın soylular/krallar için balkon şeklinde tasarlandığı göz önünde bulundurulmalıdır. Balkonun kendinden menkul bir güce sahip olması yerden yüksek olması ile de ilintili olmaktadır. Yani balkonda olan kişi yer seviyesine üstten bakar, ki bu durum kendiliğinden bir üstünlük yaratmaktadır. Günümüze yeniden dönecek olursak Gezi sürecinden sonra sık sık balkonlarda buluşan ve gürültü eylemi gerçekleştiren protestocular, bu durumu gelenek haline getirme uğraşına girip sola mal etme girişimleri olsa da destek eylemlerinde sağ bu durumu daha bir benimseye başladı. Balkon ile birlikte aynı zamanda rol değişimi de yaşanmıştır.

Balkonların hayatımızdaki yeri ve işlevselliği kişiden kişiye değişiklik gösterse de, günün sonunda yeni bir eylem mekânı olarak karşımıza çıkmaktadır. Dünyada ve Türkiye’de balkonun son dönem işlev dönüşümünde aynı zamanda toplumsallaşmanın teknikleşmesine neden olmaktadır. Yani başka bir deyişle alanlarda yüzbinlerce kişi aynı amaç uğruna bir araya geldiğinde gösterdikleri etkileme gücü balkon eylemleri ile örtülmektedir. Alanlarda politika yapım sürecinde etkili olmak isteyen topluluktan politika uygulama aşamasında gönüllü olan bireye evrilmektedir. Yani sokaktan geçen birini balkondan azarladığında aslında ona ne demek istemektesin? Ben buradayım ve senin şu an içinde bulunduğun eylem halini desteklemiyorum balkonun bana verdiği yetkiye dayanarak sana sözel güç uygulamaktayım demek istiyorsun.

Sonuç olarak balkonların işlevlerinde görülen bu dönüşüm hali olağanüstü döneme tekabül etmektedir. Pandemi ile karantinalar ve sokağa çıkma sınırlamaları balkonu hayati bir noktaya taşımıştır. Balkonlar artık salt hava alma mekânları olarak değil aynı zamanda kolektif eylemlerin gerçekleştiği alanlar olarak karşımıza çıkmaktadır. Alanlarda ve meydanlarda bir araya gelen bireylerin sayısı eylem (edim) anında aktif balkonların sayısı ile eşitlenmektedir. Bu süreç ile birlikte anlam kazandı ve kazanmaya devam edecek gibi görünmektedir.

*Kent ve Toplum Uzmanı