Zerzevan (Samachi) Kalesi: 'Asur mührü'nün sırrı

Ortaya serdiğim veriler; mühürün Asur yönetimi altında ona bağlı olarak varlığını sürdüren, Mittani İmparatorluğu'nun vârisi bir hanedanlığa veya bu imparatorluğun kült merkezine ait olması olasılığını neredeyse kesinleştiriyor.

Google Haberlere Abone ol

Ali K. Yıldırım*

Kürtçede zer altın, ziv ise gümüş anlamına gelir. Zerzevan ismi; insanın zihninde, ‘’zer I ziv’’ dışında, başka ihtimal olarak dönemin zaman tanrısı Zrvan (Zervan/zurvan) ile ilişkili çağrışım yapıyor. Kazı ve araştırmalar bitmediğinden yerleşkenin bütünü ile ilgili bir değerlendirme yapmak erken olacaktır. Bu yazıda asıl olarak mührün kime ait olduğu konusuna kısmen açıklık getirmeye çalışacağım.

Solda Sasani Kralı II. Shapour döneminde yapılan kaya kabartmasında Tanrı Mithra; sağda Zerzevan (Samachi) Kalesi ve orada bulunan "Asur mührü".

Solda Asur panteonunun başı Tanrı Ashur ve sağda hayat ağacının üstünde uçan Ashur

Tanrı Mithra’nın en başta gelen özelliği, onun güneş tanrısı olmasıdır. Yukarıdaki fotoğrafta başının etrafındaki şekil onun güneş tanrısı olmasını ifade eder. Sağdaki resimde aynı şekilde bir baş ve etrafındaki güneşi görüyoruz. Ortadoğu’da bulunan başta güneş tanrıları olmak üzere, çeşitli tanrı resimlerimi incelememe rağmen, Mithra (Mihr) dışında başında güneş bulunan başka benzer bir resim görmedim. Hz. İsa ve sonrası Hz. Ali resimlerinde bulunan başın etrafındaki güneş Tanrı Mithra’dan esinlenmedir. Onun da ötesinde, bu durum; Tanrı’nın canının (ruh) enkarne olup başka birisinde vücut bulacağına dair, antik İrani inancada uygundur. Bu nedenledir ki, İncil’in Yunan versiyonunda, üç Magi’nin doğuda görünen yıldızı takip ederek Betlehem’e gidip İsa’nın doğuşu sırasında hazır bulundukları anlatılır; zira inanışa göre mağaraya giren yıldızın kayalığa çarpması sonucunda onun nurundan Mithra oluşmuştur. Başta Geo widengren olmak üzere, otoriteler bu üç Magi’nin, Urmiye yakınlarındaki Shiz ateşgahından geldikleri görüşünde. Bu ön bigiden sonra konumuza dönebiliriz:

Damga ile ilgili 22 Ekim 2019 tarihli Daily Sabah’da şu haberi okuyoruz:

Kazılara önderlik eden Aytaç Coşkun, Anadolu Ajansı'na, keşif alanının çok önemli olduğunu, çünkü kale alanının aslında düşünüldüğünden neredeyse 1200 yıl öncesine ait olduğunu gösterdiğini söyledi.

Çoşkun, kil izi olan klorit damgasının üzerine kazınmış eşsiz figürler nedeniyle türünün tek örneği olduğunu söyledi.

“Üzerinde bir tanrı figürü var. Tanrı'nın önünde bir hayat ağacı vardır ve arkasında bir kuş vardır. Damgadaki tanrı figürü, kovadaki koniler ve kutsal su ile hayat ağacına hayat verir. Güneş ışınlarının ve tanrının başının gökyüzüne uzanmasının kutsal bir anlamı vardır. Bu nedenle bu mühür önemlidir ”dedi

………………

Çoşkun, kazılar sırasında çeşitli bronz eserlerin de ortaya çıkarıldığını, bu da bölgenin Romalılardan çok önce Asuriler tarafından yaşandığını gösteriyor.

İrani kaynaklarda, Mithra’nın; en yüksek dağ, Hara dağını kendisine mesken seçtiği anlatılır. Hara su kaynağıdır. Doğu ve Batı’ya akan iki büyük nehir burada doğar. Işık ve suyun geldiği bu yüksek dağın dibindeki hayat ağacının üstünde kanat çırpışı ile tohumları bütün dünyaya yayan klasik İran literatürünün efsenevi kuşu Simurg (orijini Saena kuşu) oturmaktadır.

"Güneş ışınlarının ve tanrının başının gökyüzüne uzanmasının kutsal bir anlamı’’ bu tanrının Güneş Tanrısı Mithra olmasındadır. Mühür ile kabartmadaki başın etrafında bulunan güneşin benzerliği dışında yukarıda kısaca verdiğim İrani mitoloji’de Tanrı Mithra’nın oturduğu Hira dağında bulunan hayat ağacı, Saena kuşu (simurg) ve su ırmak mühürde bulunan "Tanrı'nın önünde bir hayat ağacı vardır ve arkasında bir kuş vardır. Damgadaki tanrı figürü, kovadaki koniler ve kutsal su ile hayat ağacına hayat verir" tasvirine tamı tamına uyuyor.

Konuyu daha anlaşılır kılmak için sekiz ciltlik meşhur referens, The Cambridge History of İran, iki cildinin editörlüğünü yapmış olan Prof. Ehsan Yarshater’e kulak verelim:

İran efsanelerinde insanlara yardım eden ya da insanlara zarar veren çeşitli muhteşem yaratıklar bulunmaktadır. Bunların en meşhuru; Avesta’da kendisinden bahsedilen, Pehlevi edebiyatında işlenip Firdevsi’nin meşhur Şhãh-nãma eserinde konu edilen Sãena Kuşu (sēmurgh), yani Simurg’dur. Yasht 12.17'ye göre onun dinlenme yeri, Vourukaša Denizi'nin ortasında bulunan ve tüm bitkilerin ve şifalı otların tohumlarını taşıyan muhteşem ağacın üzerindedir. Bu kuşun kanatlarını çırpması ile çevreye saçılan tohumlar, tüm dünyaya rüzgar ve yağmurla taşınır. Şhãh-nãma; Sēmurgh’u, yuvası yüksek bir dağın tepesinde bulunan, büyülü güçlere sahip büyük bir kartal olarak tasvir eder. O Zal'ı yetiştirir ve Rustam'ın İsfandiyar'ı yenmesine yardım eder. Bununla birlikte, bunun Avesta'da açıklanan kuşla aynı olup olmadığı kesin değildir. Zal ve Rustam efsaneleri muhtemelen Saka kökenli olduğu için, ve her durumda Avesta'nın doğum yerinden farklı bir bölgeye ait olduğundan, iki farklı mucizevi kuşun veya farklı bölgelere ait mitlerin aynı ad ile anılmış olması muhtemeldir. Vendidãd 2.24’e göre başka bir efsanevi kuş, Yima'nın yeraltı kalesinde iyi dine geçen, Karshiptar adlı kuştur. (1)

Tasvir nerede ise tamı tamına damgadaki şekil ile uyuşuyor. Denilebilirki damga bir nevi anlatımın prototipini oluşturuyor. Dolayısı ile bu efsanenin menşeinin ilk aranacağı yer geniş manada İndo-Avrupai eksen, ya da daha daraltırsak olursak, İrani Dünya olacaktır. Semitik bir halk olarak Asurluların Mithra isimli tanrılarının olmadığı biliniyor.

Mark Miller’in, 25 Ağustos 2017 tarihli Hürrriyet Daily News’e dayanarak verdiği haberde şöyle bir bilgi var.

Zerzevan Kalesi'nde bir yeraltı ve yerüstü şehri var. 3 bin yıl önce kapalı olan gizli bir yeraltı geçidi, bin 500 yıl önce kapalı olan bir yeraltı kilisesi, 400 kişiyi barındırabilecek bir yeraltı sığınağı ve son olarak bir Mithras tapınağı keşfettik.

21 Nisan 2020 tarihli Gazete Duvar’da Vecdi Erbay tarafından Zerzevan Kalesi ile ilgili ise şu haber verilmekte:

Kazı çalışmalarının ardından Zerzevan Kalesi’nin tarihinin Asur Dönemi’ne (MÖ 882-611) kadar gittiği anlaşılıyor. Roma Dönemi’ne MS. 3. yüzyılda asıl askeri yerleşim inşa edilmiş ve 400 yıl boyunca bu özelliğini koruduğu ve 639 yılında İslam ordularının fethine kadar kesintisiz kullanıldığı çıkıyor ortaya.

Zerzevan’daki Roma öncesi dönemlere ait önemli verilere de rastlayacaklarından emin olduğunu vurgulayan Çoşkun, “Son zamanlarda bulduğumuz 3 bin yıllık bir Asur mührü ve beraberinde ortaya çıkan diğer eserler de yerleşimin tarihini 1200 yıl geriye götürmüştür” diyerek, Zerzevan Kalesi’nde yürütülen kazı çalışmasının önemine dikkat çekiyor.

Mevcut tapınağın altındaki üç bin yıllık yeraltı geçidi büyük bir ihtimalle yine eski bir Mithra kült yeridir ve sözkonusu "Asur Mührü" büyük bir ihtimalle yine bu kült yerine veya onun bağlı bulunduğu hanedanlığa aittir. Nitekim Romalıların Mithra kültünü İranlılardan aldığını biliyoruz.

Bölgenin ilk Aryan yöneticileri Mitani kralları. Mittani İmparatorluğu; Fırat ve Dicle’nin kuzey kesimlerini kapsayan bölgede M.Ö 16 yüzyıl-1275 aralığında hüküm sürdü. Bu devletin başkenti Washukanni’nin Habur suyunun çıktığı kaynak olduğu konusunda bir konsensus var. Kani kelimesinin kendisi bugünün Kürtçesinde "su kaynağı" ya da "çeşme" kelimelerinin karşılığı.

Diğer İranlı klanların, MÖ 12-11 yüzyılları arasında bugünkü Tükiye’nin doğusunu da kapsayan alanda yaygınlaştığını görüyoruz. Neo Asuri devletinin egemenlik yıllarında orta bölge demek olan Media ve onun batısı ve kuzeydoğusu büyük çoğunlukla İranlı dilleri konuşan topluluklarca meskun idi. Başka bir İndo-Avrupa halkı olan Hititlerce işgal edilen Mittani ülkesi en sonunda orta dönem Asuri devletinin egemenliğine girdi. Sonradan yeni Asuri devleti (MÖ 10-7 yüzyıl) bu mirası devr alarak sürdürdü.

"882-611 aralığı" Neo-Asuri devletinin egemenlik dönemine ait olmakla birlikte, başlarda bu imparatorluğun vasalı olan Medler; MÖ 616-609 yıllarında Neo-Babil Kralı Nabopolassar ile yaptıkları anlaşma sonucunda, Asurluları yenerek topraklarını batıda Küçük Asya’nın içlerine kadar genişletir (2). Bu bölgenin doğu kesimlerinde, en kalabalık halk olarak bugün, Kürtlerin yaşamakta olduğu ise bir sır değil.

Çok aşiretli Mittani, Med ve İrani toplumlarda aşiretler arasında barış ve koruyuculuk rolü Mithra’ya aittir. O hem cennetsel aydınlığın efendisi ve hem de gerçeğin savunucusudur. Ne zaman bir kontrat düzenlense veya yemin edilse Mithra’nın ismi anılarak ona dua edilirdi. Vedic Hinduizm’de Mitra, İran’da güneş tanrısı olan Mithra, Roma’da ise Mithras ismini alır. Geçmişi M.Ö iki bin yıllarına uzanan Mitraizm, dördüncü yüzyılda Hristiyanlığın "devlet dini" haline gelmesiyle etkisizleşti (3) . Mithra Mittani ve Med İmparatorluğu'nun yüce tanrısıdır.

Dolayısı ile egemenliğin Asurlular eline geçmiş olması demek burada çoğunluk durumda olan diğer halkların hiçbir statülerinin olmadığı ve hiçbir şey üretmedikleri anlamına gelmez. Eğer söz konusu antik 3 bin yıllık kalıntılar gerçekten Asurlulardan kalma olsa idi onların tanrılarına ait izlere de rastlanması gerekirdi.. Kaldı ki bir yerin sonradan gelen başka bir uygarlık tarafından kullanılması o yerin başka bir uygarlık tarafından kullanılmadığı anlamına gelmez. Mittani ve Med devletleri bölgede hüküm sürmüş ise mutlaka bir yerde onlara ait izlerede rastlanmalıydı. Roma’nın Mithra tapınağı bölgenin kendisine ait kültürel devamlılığı ifade eder.

Yeni Asuri devletinin yıkılması sonrası Med İmparatorluğu

Mithra’nın bir mağarada yıldızın çarptığı kayadan yükseldiğine inanılması nedeni ile, Mittani ve Medler ve sonrasında gelen Partlılar döneminde, ibadet yeri olarak ona benzer benzer mekanlar oluşturulurdu. Heredot’un verdiğ bilgilere göre Medler altı aşiretten oluşuyor ve bunlardan biri din adamları kastı olan Magilerin adını taşıyor, ki bunlar önemli bir ihtimalle Mittani devleti halkının çoğunluğu olan Hurri kökenli idi.

Farklılaşarak Roma’ya ulaşan Mithra’nın gizemli kültündeki kabul töreni sayesinde, yeni üyenin ruhu; yedi gök cisminde dolaşarak, "çile" ve arınma sonrası tekrar doğduğu yer olan dünyaya döner. Bunlar, sırasıyla gezegen olduğuna inanılan Güneş ve ay dışında Jupiter, Mars, Venus, Mercury ve Saturn’dan oluşuyordu(4). Bu tören sonraki dönemlerde İrani saha kaynaklı tasavufun "İnsan-ı kamil" düsturuna ilham kaynağı olacaktır. Payam Nabarz’ın anlatımında bir ara yapılan bazı sufi zikirlerinde (dhikir) "ya doust Mithra" sözü de tekrarlanıyordu (5).

Solda bir Mithra tapınağı; sağda ilk boğayı kurban ederek onun kanından yeryüzündeki hayatı başlattığını betimleyen bir Mithra kabartması.

Yukarıda Roma dönemine ait sağdaki kabartmada yer alan boğanın kurban edilerek yaşamın başlatılması aşağıda vereceğim 4. 5. ve 6. İrani/Aryan yaratılış miti ile ilşkisi var:

İraniler’in vatanı Airyanɘm Vaējah (Orta dönem Pers. Ēran Vēj) Xvaniratha’da bulunuyordu. Vidēvdãd’da burası ilk ve en eski meskenler ile en iyi toprağın bulunduğu ülke olarak betimlenir. Dünyanın merkezindeki masalımsı bölge İranlılar tarafından en önemli dünya olaylarının geçtiği en büyük fenomen olarak görülüyordu. Veh Dãiti nehri burada akıyor, ilk boğa ve ilk insan Gayömard orada yaratıldı. Vidēvdãd’ın ilk bölümünde Ahura Mazda’nın yarattığı ülkelerin listesi verilir ve Airyanɘm Vaējah 10 ay kış, iki ay yaza sahip olarak tasvir edilir.

Xvaniratha’nın ortasında Harã’nın zirvesi (Taēra, Orta Pers. Tērag) diye adlandırılan yüksek bir dağ vardı ki, gök kuşağına ait olduğu düşünülen yıldızlar, ay ve güneşin bunun etrafında bir yörüngeye sahip olduğu hayal ediliyordu. Mithra Yasht 51-22’e göre Ahura Mazda; Aməša Spəntalar ile birlikte, Mithra’ya Harã’nın zirvesini ikametgah olarak kılmıştı. Bu dağın tepesinde Mithra’nın dünyayı gözlediği 180’I doğuya, 180’I de batıya bakan toplam 360 pencere vardı. Harã ile bir tutulan Alburz dağının zirvesi olan Demãvand’da, Feridun Dehãk’I zincire bağlayıp hapsetti ve yine Rustem Kai Kavad’I burada buldu. Harã suyun da kaynağı olup, bu dağın dibinde dünyanın üçte birini kaplayan Vourukaša denizi uzanıyordu. Harã’nın zirvesinden, bütün diğer nehirlerin toplamı kadar büyük olan, Arɘdvi Sũrã denize akıyordu. Vourukaša’dan, Xvaniratha ülkesinin doğu ve batı sınırlarını belirleyen Iki nehir; Vaŋghvi Dãityã "iyi Daitya" (Ort. Pers. Veh Daiti or Veh Rod) ve Ranha (Ort. Pers. Arang), akıyordu.

Bilginler arasında isimler tartışma konusu oldu. Örneğin Raŋhaŋ, Indus, Jaxartas, Tigris, Volga, Sogdiana’nın (Bugükü Orta Asya B.N) Zarafshãn ve hatta Nil ile özdeşleştirildi. Böylece bu ülkelere sahip dağ, nehir ve ülklerin başlangıçta nerede olduğu konusunda spekülasyonlar yapmanın yararsız olduğunu söyledi, zira hem İran’lı aşiretleerin nerede olduğunu bilemeyiz ve hem de göç ile birlikte İranlılar yeni yerlere eski ismleri verdiler.

4. efsanedeki Rashn Yasht 17’ye isnat edilen, üzerinde her çeşit bitkinin yetistiği dertlere deva Saēna ağacı; Vidēvdãd’da tasvir edildiği üzere, Vourukaša denizinin ortasında yetişmektedir.

5. yaratılış, hayvan yaşamı’nın başlangıcı, yaratılan Boğa'nın (Ort. Pers. Gãv ī ēvdãd); dünyanın ortasında bulunan Erãn Vãj ülkesinde, Veh Dãiti nehrinin kenarında ortaya çıkması ile başlar. Bundahishn’de anlatıldığı üzere süreç, "Ay kadar ak olan, üç kamış yüksekliğinde’’ Boğa’nın muhtemelen Tanrı tarafından kurban edilmesi sonucu, yeni bir hayatın zuhur etmesi ile sonuçlandı. Boğa’nın sperminden bir kısım Ay’a götürülerek arındırıldı. Bütün hayvanlar onunla varoldu. Tohumların diğer bir bölümü dünyaya düşerek birçok yararlı bitkinin yetişmesini sağladı.

6. yaratılış Güneş gibi ak olduğu söylenen, eni ve boyu aynı, "ölümlü yaşam" demek olan ilk insan Gayō.marathan’ın (Ort. Pers Gayōmard, Shãh-nãma’de Kayōmarth) yaratılışı hakkındadır. O; Boğa’nın zıddı tarafta, Veh Daiti nehrinin batı yakasında bulunuyordu. Efsanenin Zerdüştü versiyonunda, Ahriman’ın saldırısı sonrası hem Boğa ve hem de Gayōmard Ohrmazd’ın (Hürmüz) dünyasında yok olurlar. Güneşin ışınları tarafından arınan Gayōmard’ın spermleri; kısmen ateş ve Mithra ile ilişkilendirilen ibadet tanrısı Narisah’a (Pers. Narsa) emanet edildi. Ve kısmen de, dünya, Spandãrmad (Spanta. Ãrmiti) tarafından kabul edildi. Dünyaya havale edilen kısmından gelişen uşkun (rhubarb, kürtçe rıbês) bitkisinden Mashya ve Mashyãsna (Adam ve Eva’nın karşılığı B.N) ilk insan çifti oluştu (6)

Zerzevan Kalesi ve 'Asur mührü' olarak bulunan mühürden sonra mitolojinin kaynağı olarak, Mitani devletini ve bu imparatorluğun ilk Aryan topluluğunu da saymak gerekiyor. Mühür ile efsanenin kaynağı olarak Tigris (Dicle) ismi öne çıkıyor. Dışarıya doğru olan nüfus ve uygarlık hareketinin önceleri "verimli Hilal" merkezli olması bu olasılığı güçlendirmektedir. Zamanında bu bölgede yaşamış olan her halkın kültür ve mitolojilerin oluşumunda bir payı var. Kürtlerin ataları olan toplulukların, kendisinden öncekilerden bir şey alıp diğerlerine devretmiş olmaması için bir neden yok. Bunlardan birisinin "Asur mühürü" olması güçlü bir ihtimal olarak beliriyor. Zerdüştlüğün peygamberi Zarahustra’nın kendisinden önce Mazdaizm’de bulunan Yazatalara (Tanrılar) ve dolayısı ile Mithra’ya kutsal kitabında yer verdiği sır değil.

Aytaç Coşkun damganın kime ait olduğundan emin olmamakla birlikte Asur adı dışında başka bir medeniyet ve onun varislerinin ismini anmakta imtina ediyor:

Coşkun, mühürlerin kişisel eşya olduğunu, yeni keşfedilen eserin Asur zamanlarında üst düzey yönetici veya general gibi yüksek öneme sahip birine ait olabileceğini söyledi.(7)

Şimdiye kadar ortaya serdiğim veriler; mühürün Asur yönetimi altında ona bağlı olarak varlığını sürdüren, Mittani İmparatorluğu'nun vârisi bir hanedanlığa veya bu imparatorluğun kült merkezine ait olması olasılığını neredeyse kesinleştiriyor. Bilim metodu gereği, bana ait olan gerekçelere temel olan verilerden daha makul ve inandırıcı olanlar ortaya konmadıkça benim çıkarsamamın doğru kabul edilmesi gerekmektedir.

VE KIRKLAR CEMİ

5 Mayıs 2017 tarihli Mark Miller tarafından "Daily Sabah" referans gösterilerek Coşkun'un şu ifadelerine yer veriliyor:

Suyun Mithras törenlerinde çok yaygın olarak kullanıldığına ve burada düzenlenen törenlere yaklaşık 40 kişinin katıldığına inanıyoruz.

Bu olsa olsa bugün sonradan "Alevi" olarak adlandırılan topluluğun "Kırklar Cemi"ne temel olan gizemli ritüeldir. Efsaneye göre Ali ve selmani Farısi’nin üye olduğu, bir tek üzüm tanesini bölerek doyan gizemli cemaate Hz. Muhammed’de katılmak için başvurur. Bu cemaat Hz. Muhammed’in Arap cemaati olmadığına ve onun zamanında bölgede Türkler olmadığına göre bunun başka birilerine ait olması gerekir. Yahudilere ait olanlar gibi, İsavi topluluklarında kendilerinin sahip olduğu ritüller biliniyor. Geriye İran ve Roma, veya onlara muhalif daha önceki başka bir kültürün mirasçısı Heteredox inanç sahipleri kalıyor. Bölgenin ortasında, çeşitli kültürlerin kesiştiği alanda, Mithraizm dininin en eski sahipleri olarak Mittani devletinde zirve yapan, Kürtlerin ataları var. Üstelik İslam egemenliği sonrası aykırılık demek olan heteredoksi en fazla Kürtler içerisinde güçlü ve bu bugünde Hak Yolu/Rêya Haq, Ehlî Haq, Yezidilik, Kakailik ve de Alevilik isimleri ile yaşıyor.

Küçük Asya’nın Kürtlerin akrabası olan İndeo-Avrupa kökenli olan halkı; resmi Kemalist söylemin bilim ve tarihten uzak temelsiz görüşlerine rağmen, Türkiye nüfusunun bugün de büyük bir çoğunluğunu oluşturuyor. Ama zamanında bir ırk temeline dayanmak adına, döneminde büyük ekseriyet tarafından hiç bilinmiyen Orta Asya efsanelerinin hükmü sürüyor. Gerçek kabul edilmedikçe Kürtller ve onların ataları hiçbir mühüre layık görülmeyecektir. O ata zamanında bugünkü büyük çogunluğun dedelerinin genetik akrabası olsa bile….

(1) Prof. Ehsan Yarshater, The Cambridge History of İran cilt 3(1), s.346

(2) Wikipedia İngilizce versiyonu

(3) Payam Nabarz, The mysteries of Mithraizm, s.1-4

(4) Age, s.30-45

(5) Age, s.109

(6) Prof. Ehsan Yarshater, The Cambridge History of İran cilt 3(1), s.351-353

(7) Daily Sabah, 22 Ekim 2019