Korona virüsü ve gelişmemiş ülkeler

Devletler bu salgını milli sınırları içinde değerlendirmemeli çünkü din, din, ırk, cinsiyet ve sınır tanımayan bu virüsün hangi ülkede kime bulaşmış olduğunun önemi olmadığı ortada. Herhangi bir ülkede bu virüsün bulunması ve yayılmakta olması diğer bütün devletleri de tehdit ediyor.

Google Haberlere Abone ol

Zeynep Kurbanzade*

Dünya, daha önce hiç karşılaşmadığı boyutta bir salgınla karşı karşıya. Covid-19 2019 Aralık ayında Çin’de yayılmaya başladıktan kısa bir süre sonra dünya geneline yayıldı ve 2020 Mart ayında, çoğu ülkede hızla artan vakalar gözlemlenebiliyordu. Nisan ayının başındaki verilere göre dünya genelinde vaka sayıları milyonlarla ifade ediliyor, ölümle sonuçlanan vakalar da giderek artıyor. 6 Nisan’daki verilere göre dünyada Covid-19’dan ölenlerin sayısının ikiye katlanma süresi ise ortalama 7 gün.(1)

Küreselleşen dünyanın sistemine ve hızına ayak uyduran bu virüs, sınır tanımadan ilerlemeye devam ederken ülkeler bu global krize milli çözümler üretmeyi tercih ediyorlar. Bazı ülkeler sokağa çıkma yasağı gibi sıkı tedbirler uygularken bazıları ise rahat önemler alarak insanların günlük hayatlarına devam etmelerini sağlıyor. Ancak bir ülkeden başlayıp iki ay içinde bütün dünyayı saran bu virüse karşı sadece birbirinden bağımsız çözümler üretmek ne kadar faydalı? Gündemde ana odak olan Avrupa, Uzakdoğu ülkelerinin ve ABD’nin yanında bu virüse karşı ekonomik, politik, sosyal ve birçok açıdan daha yetersiz ve savunmasız konumda olan ülkeler de var. Bu virüsü atlatma aşamasında, bu ülkelerin durumu da büyük önem teşkil etmekte.

Küreselleşmenin yapılandırdığı devletlerarası çıkar ilişkileri ve güvensizlik ortamı, işbirliği ve güven ile çözülebilecek global bir krizi daha da karmaşık bir mevzuya dönüştürüyor. Birçok ülkenin, ürettikleri milli çözümler çerçevesinde, tıbbi malzemelerin ihracını yasaklamasıyla ortaya suçlamalar atılıyor. Çoğu insan Avrupa Birliği’nin işlevini sorgularken çoğu ülke ise başkalarını, parasını ödediklerini iddia ettiği malzemelere el koymakla suçluyor. İtalya, diğer Avrupa Birliği ülkelerinden yardım istediğinde derin bir sessizlik yaşandı. Almanya, Çin’de bir Amerikalı üreticiden sipariş ettiği FFP-2 tipi maskelerin 2 bin tanesi gelmeyince, Amerika’yı onlara el koymakla suçladı. İspanya ise parasını ödediği solunum cihazlarına Türkiye’nin el koyduğunu iddia etti.(2) Bu çok boyutlu krizde gelişmiş ülkelerin sağlık sistemlerinin büyük ölçüde yetersiz kalması ve her gün bu tarz yeni sorunların patlak vermesi dünyadaki paniği arttırıyor. Ancak bu salgının bir diğer parçası ise Avrupa ülkelerinin baş etmekte zorlandığı bu krizle gelişmemiş ülkelerin nasıl baş edebileceği.

Gelişmiş ülkeler; sağlık alanında tıbbi malzeme eksiklikleri, hastanelerinde kapasite sıkıntısı ve sağlık personellerinin de salgından oldukça etkilenmesi gibi sorunlarla karşı karşıya kalsalar bile var olan ekonomik kaynaklarını ve büyük şirketlerin altyapı kapasitelerini bu salgınla mücadeleye aktarabiliyorlar. Çin hükümeti, Wuhan kentine yaklaşık bir haftada toplam 2 bin 600 yatak kapasiteli iki hastane inşa edebiliyor (8) veya Kanada sokağa çıkma yasağı ilan ederek insanlara geçimle alakalı maddi sıkıntılarını düşünmemeyi, bu işlerle hükümetin ilgileneceğini söyleyebiliyor. Ancak biliyoruz ki salgın sadece bu ülkelerden ibaret değil. Gelişmemiş pek çok ülkede hastanelerin yatak kapasitesi, tıbbi malzeme ve personel yeterliliği böyle bir krize hazır değil. Bu ülkelerin, sağlık kuruluşlarının yeterliliği açısından dünyada ilk onda olan ülkelerin bile büyük kapasite artırımlarına başvurduğu bir durumda, salgına karşı gerekli önlemleri alabilecekleri kaynakları oldukça yetersiz.

Covid-19’dan önce de birçok krizle karşı karşıya kalmış olan ülkelerin sayısı oldukça fazla. Suriye'ye baktığımızda savaş durumu, devlet organlarının işlevsizliği, mülteci sorunu, su sorunu gibi birçok temel sorun gözlemleyebiliyoruz. Böyle bir ülke, böyle bir salgınla ne kadar başa çıkabilir? Şu ana kadar ülkede doğrulanmış 19 vaka ve 2 ölüm var. (3) Bu sayılar dünyadaki diğer ülkelere oranla oldukça az olduğu için istatistiklerde görünür düzeyde bile değil. Ancak böyle bir durumda olan ülkenin yeterli ilaçlara erişememesinden önce yeterli teste sahip olamadığı da bir gerçek. İdlib’de Dr. Munzer al-Khalil’in söylediğine göre sadece bir yılda 76 sağlık imkanı sunan tesis kaybedilmiş, birçok bağışçı yardımlarını kesmiş ve sağlık personelleri öldürülmüş, tutuklanmış veya yeri değiştirilmiş. (4) İç savaşın sonucunda Dünya’nın dört bir yanına resmi veya resmi olmayan yollarla yayılan mültecilerin ise bu salgını yardım görmedikçe atlatabilmesi veya dünyaya yaymamalarının beklenmesi olanaksız ve bu durumun göz ardı edilmesi çok tehlikeli.

Suriye, bu örneklerden sadece bir tanesi. Yaz kuraklığı ve bundan kaynaklanan kıtlıklar yaklaşırken temiz suya ulaşmayan bölgeleri olan Sahraaltı Afrika ülkelerinin durumu da pozitif değil. Orta Amerika’daki gelişmemiş ülkeler, Güneydoğu Asya’daki hem çok nüfuslu hem de düşük ekonomik gelirli ülkeler de tabloya eklendiğinde bu global krizin evrensel çözümlere de ihtiyaç duyduğu önemli bir gerçek çünkü istatistiklerin yeterliliği, test uygulanabilirliği ve yeterli tıbbi olanakların varlığıyla doğru orantılı. Test sayısı ve tıbbi olanaklar arttıkça elde edilen veriler geniş tabloyu göstermekte yardımcı olabiliyor. Yani bu istatistikleri okurken Hindistan’da nisan başında bir milyon kişiye düşen test sayısının 50.06 olduğunu bilmeli (5); bu ülkede 364 milyon kişinin yoksulluk sınırının altında, temel ihtiyaçlarına zorluklara ulaşabildiğini veya büyük ölçüde ulaşamadığını göz önünde bulundurmalı(6) ve bu örneklerden çok daha fazlasının olduğunu anlamalıyız.

Bu tabloya karşı, bazı örgütler harekete geçmiş durumda. UNICEF 651.6 milyon dolar, gelişmemiş ülkelere yardım yapıyor. Bu yardımın içinden kişisel korunma malzemeleri, ilaçlar ve solunum cihazları bulunuyor.(7) Bunun yanında sivil toplum kuruluşları da yardım kampanyaları başlattı. Ancak bu yardım kampanyalarının daha verimli olabilmesi için medyada daha ön plana çıkarılması gerekiyor. Yetersiz test verilerden dolayı istatistiklerde gerçeği tamamen yansıtamayan bu ülkeler ana haberlerde daha çok yer tutmalı. Sadece fazla veri toplayan ve zor durumda olan ülkeler değil aynı zamanda veri toplayacak yeterliliğe sahip olmayıp zor durumda olan ülkeler de durumun en kısa zamanda atlatılabilmesi için görünür olmalı. Bu ülkelerle ilgili tablo daha çok dikkat çekmeye başladığında dünya, içinde bulunduğu durumun daha evrensel çözüm yollarıyla atlatılabileceğinin farkına varabilir.

Gelişmemiş ülkelere en azından geçici süreliğine hizmet veren hastaneler kurulmalı, büyük şirketler tıbbi malzeme üretecek altyapıları olabildiğince hızlı şekilde bu ülkelere sağlamalı ve gönüllü insanlar maddi yardım yapmalı. Aynı zamanda salgını belli ölçüde kontrol altına almış ülkeler de doğrudan kapsamlı yardımlarda bulunabilir. Devletler bu salgını milli sınırları içinde değerlendirmemeli çünkü din, din, ırk, cinsiyet ve sınır tanımayan bu virüsün hangi ülkede kime bulaşmış olduğunun önemi olmadığı ortada. Herhangi bir ülkede bu virüsün bulunması ve yayılmakta olması diğer bütün devletleri de tehdit ediyor. Bu sebeplerden dolayı bütün ülkeler kendi sınırlarında önlem almayı önceleseler bile bu işin sınır tanımayan boyutunu ve salgınla başa çıkmakta daha büyük sorunlar yaşayacak ülkeleri de düşünmeli.

Kaynaklar

1) “Coronavirus Disease (COVID-19) – Statistics and Research,” Our World in Data, erişim 6 Nisan 2020,

2) “Maske Savaşları,” erişim 6 Nisan 2020,

3) Jessica Wang, Ellie Zhu ve Taylor Umlauf “How China Built Coronavirus Hospitals in Just Over a Week,” Wall Street Journal, erişim 7 Nisan 2020,

4) “Total Coronavirus Cases in Syria,” erişim 06 Nisan 2020,

5) “Coronavirus Disease (COVID-19) – Statistics and Research,” Our World in Data, erişim 6 Nisan 2020,

6) Hashem Safieddin,“Fears over hidden Covid-19 outbreak in Lebanon, Iraq and Syria,” The Guardian, erişim 6 Nisan 2020,

7) “2018 Küresel Çok Boyutlu Yoksulluk Endeksi (ÇBYE) Sonuçları,” Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı, erişim 6 Nisan 2020,

8) “Novel Coronavirus (COVID-2019) Global Response,” UNICEF, erişim 6 Nisan 2020,

*Öğrenci, Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler