Gebe ve çocuklu kadınlar ve tutukevi

Hükümlü kadınla birlikte olan çocuğun cezaevi ortamından zarar görmemesi için her türlü önlemin alınması gereklidir. Unutulmamalıdır ki yasal düzenlemeler hükümlü annenin ceza infaz kurumunda tutulmasından beklenen kamusal yarara göre çocuğun yüksek yararına üstünlük tanımaktadır.

Google Haberlere Abone ol

İzzet Doğan*

“İyi kanunlar kötü uygulayıcıların elinde kötü; kötü yazılmış kanunlar iyi uygulayıcıların elinde iyi olur” deyişi son yıllarda sanki bizdeki yargı uygulamaları için söylenmiş.

Burada iyi veya kötü uygulayıcılardan kasıt özellikle yargıda görev alan savcılar ve hakimlerin nitelik ve liyakat sahibi olup olmamalarıdır. Çünkü bir kısım yasalarımız çağdaş hükümler içermekte ama uygulayıcıların elinde bu yasaları yaşama geçirmek mümkün olmamaktadır.

Bu konuda Anayasa yargılamasına konu olan bir olayı paylaşmak istiyorum:

Nitelikli hırsızlık suçundan hükümlü bir kadın 2/01/2014 ve 12/2/2016 yıllarında doğan iki çocuğunun bakım ve ihtiyaçlarını karşılayabilmek için Cumhuriyet Başsavcılığından infazın ertelenmesini istemiştir. Hükümlü kadının bu istemi C. Başsavcılığı tarafından reddedilmiştir. C. Başsavcılığının ret kararına karşı kadının infaz hakimliğine yaptığı itirazda, infazın ertelenmesi talepleriyle ilgili verilecek kararların C. Savcısının takdir yetkisinde olduğu, bu kararlara karşı itiraz ve şikâyet yolunun öngörülmediği ve infaz hakimliğinin bu konuda değerlendirme yetkisinin bulunmadığı nedeniyle ile reddedilmiş bu karara karşı da ağır ceza mahkemesine yapılan itiraz da kararın usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesi ile ret olunmuştur.

Bu ret kararlarının gerekçelerinden kadının 25/7/2013 tarihinde 0-6 yaş grubunda çocuğu bulunması nedeniyle cezasının infazına ara verilerek tahliye edildiği ancak sonradan ara verme kararına uymayarak teslim olmadığı, hakkında çok sayıda hükümlülük kararının bulunduğu, resmi olarak evli olmadığı, doğum raporlarını ibraz etmediği ve gebeliğini cezaların infazını engellemek amacıyla kullandığının belirtildiği görülmektedir.

Gebe kadın hakkında 21 yılı aşkın kesinleşmiş hapis cezası bulunduğu ve ayrıca tehlikeli hükümlülerden sayılması gerektiği nedeniyle infaz erteleme hükümlerinden yararlanamayacağı da bu kararlarda belirtilmiştir.

Söz konusu kararlarda dikkat çeken en önemli husus olayın çocuğun yararları açısından hiçbir değerlendirmeye bağlı tutulmamasıdır.

Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin Uygulanması Hakkındaki Kanun'a göre hükmün infazı gebe veya doğurduğu tarihten itibaren altı ay geçmemiş bulunan kadınlar hakkında geri bırakılır. Çocuk ölmüş veya anasından başka birine verilmiş olursa, doğumdan itibaren iki ay geçince ceza infaz olunur. Bu hüküm “tutuklular” hakkında da uygulanır. Zaten hüküm kesinleşinceye kadar her insan masum sayılır.

Olayımızda, ceza ertelemesi istemini reddedilen gebe kadın 6/5/2016 tarihinde tedbir talepli olarak Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuruda bulunmuştur. Tedbir talebinin incelenmesi aşamasında başvurucunun kaldığı koğuşun fiziki ortamının çocukların gelişimi ve yaşamı için uygun olmadığı Ceza İnfaz Kurumu tarafından bildirilmiştir.

Anayasa Mahkemesi 28/6/2016 günlü ara kararı ile başvurucunun çocuklarının maddi ve manevi bütünlüğü bakımından oluşan tehlikenin ortadan kaldırılması konusunda gerekli önlemlerin alınmasına hükmedilmiştir. Bu tedbir kararına göre de Ceza İnfaz Kurumu ve Gözlem Kurulu Başkanlığı kadını koşulları daha uygun olan Sincan Kapalı Kadın Ceza İnfaz kurumuna nakletmiştir.

Kadının Anayasa Mahkemesine başvurusu 2016/8660 sayılıdır.

Anayasa Mahkemesi 7/11/2019 günlü kararı ile sonuçta gebe kadının aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğinin kabul edilebilir olduğuna ve Anayasa’nın 20'nci maddesinde güvence altına alınan aile hayatının ihlal edildiğine karar vermiştir.

Anayasa Mahkemesi başvuruyu öncelikle aile hayatına saygı kapsamı içerisinde incelemiştir. Kararın gerekçesinde öncelikle aile yaşamına saygı kapsamında devlet için söz konusu olan yükümlülüğün sadece belirtilen hakka keyfi surette müdahaleden kaçınmakla sınırlı olmadığı, bu olumsuz yükümlülüğe ek olarak aile yaşamına etkili bir şekilde saygının sağlanması bağlamında olumlu yükümlülükleri de içerdiği belirtilmiştir.

Anayasa Mahkememiz kararında Çocuk Hakları Sözleşmesi ve Anayasamızdaki düzenlemelere göre özelikle çocuğun yüksek yararının aile yaşamına saygı hakkının öngördüğü olumlu yükümlülüklerin yerine getirilmesindeki önemine dikkat çekerek kamusal makamların bir yandan ebeveyn ile çocuk arasındaki aile bağının devamlılığını sağlamak, diğer yandan çocuğun zihinsel ve fiziksel gelişimini sürdürebileceği bir ortamda yaşamasını sağlayacak önlemleri almakla yükümlü olduğunu vurgulamaktadır.

Hiç kuşkusuz ceza infaz kurumlarında barındırılan çocuklara sağlıklı koşulların sağlanması devletin yükümlülükleri altındadır.

Hükümlü kadınla birlikte olan çocuğun cezaevi ortamından zarar görmemesi için her türlü önlemin alınması gereklidir. Unutulmamalıdır ki yasal düzenlemeler hükümlü annenin ceza infaz kurumunda tutulmasından beklenen kamusal yarara göre çocuğun yüksek yararına üstünlük tanımaktadır.

Anayasa Mahkemesi'nin 2016/8660 başvuru sayılı 7/11/2019 günlü kararı göz önünde tutularak hükümlü ve tutuklu gebe veya doğum yapmış kadınlar için Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin Uygulanması Hakkındaki Yasa hükümleri özenle uygulanmalı, koşulları varsa halen tutukevinde bulunan bu kadınlar hakkındaki infazlar da ertelenmelidir.

*Emekli İstanbul Hâkimi