Türkiye’de gazetecilik yapanlara 12 öğüt
Evine yapılacak olası bir baskında ‘Polis kapına vurduğu zaman, ah edip vah edip inleme. Gereksiz yere evi telaşa verme, polisler içeri girdiği zaman, sen gitmiş olacaksın’.
Oktay Candemir*
Geçe hafta sonunda açlık grevi eylemcilerinin taleplerine destek vermek amacıyla Sanat Sokağı’nda yapılan basın açıklamasını takip ederken, bir polisin “Ne yapıyon ulan sen?” demesi ile “Ben gazeteciyim” demeye fırsat bile bulamadan kendimi yerde buldum.
Yerde yediğim meydan dayağının ardından götürüldüğüm emniyette saatlerce bekletildikten sonra serbest bırakıldım ama, o esnada yaşadıklarımdan anladım ki Türkiye’de gazeteciler kendilerini korumak için yeni tedbirler geliştirmeli ve ona hareket etmeli.
Bu konuda artık deneyim sahibi olduğum için bu konuda birkaç önerim var.
Günümüz Türkiye’sinde habercilik yapıyorsanız eğer uymanız gereken 12 temel kural :
1- Habere giderken önceden aileni ya da bir dostunu habere gideceğine dair mutlaka bilgilendir.
2- Haber ya da makale yazarken sakın, yanında CMK ya da TMK kitabını bulundurmayı unutma. Açılabilecek muhtemel bir davada, yapacağın savunmada lazım olacak.
3- Günümüz Türkiye’sinde haber takibi sırasında sakın polislere ‘gazeteci’ olduğunu belli etme. Soran polislere ‘Ben gazeteciyim, gazetecilik suç değildir’ ile başlayan cümleler kurma.
4- Ulu orta yerde fotoğraf makinesi ya da kameranı çıkarma. En nefret ettikleri şey budur. Fotoğraf makinesi gördüklerinde kırmızı görmüş boğaya dönüyorlar.
5- Sen, sen ol asla basın açıklaması sırasında polis kamerasının önüne geçip çekim yapma… Maazallah biri arkadan seni iter, itiraz edersin… Al başına belayı! Götürürler merkeze, ondan sonra anlat derdini anlatabilirsen!
6- Polisler, eylemcilere müdahale ettiği sırada zula bir yere uzan ya da daha iyi, korunaklı bir şeyin arkasına saklan. Ha illa olay yerinde çekim yapacağım dersen sen bilirsin… İçeride yatarsın bir zaman ama iyimser düşünürsen eğer, bir ihtimal daha var; mahkeme hakimi birazcık insaf ederse eğer, ‘adli kontrol’ ile serbest kalır… Haftada iki gün emniyete imzaya gidersin.
7- Haber takibi sırasında polisler, hangi basın kurumunda çalıştığını sorarlar ise ‘kem küm’ ederek geçiştirmeye çalış. Tam o sırada “Pardon telefonum çaldı” diyerek derhal oradan uzaklaş. Muhalif-demokrat bir basın-yayın organında çalışıyorsan vay haline. Öğrendikleri anda kafana kask ya da copu yersin.
8- Gözaltı için sana ters kelepçe yaptıklarında sakın direnmeye kalkma… Direndiğin zaman kolun daha fazla uyuşuyor ve plastik kelepçeyi olabildiğince sıkıyorlar. Sessizce yere uzan ve eğer güzel bir yere denk gelmişsen mis gibi çimenlerin ya da toprağın kokusunu içine çekerek ferahlamaya bak.
9-Ters kelepçe ile yere yatırıldığında az uzağında yere düşmüş fotoğraf makinene bak ve ona yeniden kavuşacağın günü hayal et. O makine ile çektiğin güzel fotoğraflarını aklından geçirerek zaman geçirmeye bak.
10- Gözaltı aracına bindirildiğinde oradaki polis memurlarına gazeteci olduğunu anlatmak gibi bir zahmete girme… Hiçbirini bu söylediklerin ırgalamadığı gibi garip garip yüzüne bakarlar.
11- Evine yapılacak olası bir baskında ‘Polis kapına vurduğu zaman, ah edip vah edip inleme. Gereksiz yere evi telaşa verme, polisler içeri girdiği zaman, sen gitmiş olacaksın’.
12- İşin özcesi şu: Ülkemizde basın özgürlüğü bu kadarcık. Şartlar ne olursa olsun, gazeteciliğini yapacaksın ve asla geri adım atmayacaksın.
Nazım Hikmet’in dediği gibi ‘Kararmasın yeter ki sol memenin altındaki cevahir’.
*Gazeteci
* Forum kategorimiz çok çeşitli türde içeriğe açıktır. Gazete Duvar'ın editoryal politikasıyla uyumlu olmak zorunda değildir.
FORUM
[10s 48d] Peter Handke’ye ödül kararı İsveç Akademisi'ne edebî olarak sonsuza dek zulmedecek. Peter Handke kararı iyilik öznesini erdemli olandan önce kapan, modernist paradigmaların barındığı İsveç Krallığı nezdindeki tüm “sarayların” hipokrit yüzünü açığa vurmuştur.
[11s 36d] AKP’nin kurucu kadrolarının içsel anlaşmazlıkları sonucunda hareketin bölünmesi ve yeni partilerin ortaya çıkması, koalisyonları zorunlu kılan mevcut sitem içinde sayısal azalmaya değil çoğalmaya sebep olur. Bunun bir nedeni yeni kurulacak partilerin AKP’nin kurulum aşamasındaki ideolojik bakiyeye hâlâ sahip çıkması ve bu ideolojiyi farklı oranlarda taşısalar dahi daha önce sirayet etmedikleri kesimlere taşıyacak olmalarından kaynaklanmaktadır.
[23s 13d] Bir zamanlar sanatçıların egzantrikliklerinde ve delice yaşam tarzlarında toplumsal normlara tabi sıradan yurttaşlar bir teselli bulur, dehanın tabiatına eşlik eden bu bir parça deliliği insan doğasının normali içerisinde düşünmekten zevk duyardı. Bugün sanatçıların zoraki delilikleri ve nüfusun büyük kesiminin kendinden olmayan her şeyi, bizatihi dışlanan konumundan dışlama çabası her türden aşırılığı törpülerken, kendisini ifade edebileceği kaynakları da kurutmak durumunda kalıyor.
[23s 13d] Aleviliğin kurucu ilke ve esasları, destur ve düsturları, ritüelleri bir bütün olarak Kırklar Cemi’nde mevcuttur. Kırklar Cemi’nin hiçbir yerinde ve hiçbir aşamasında "kadınlıktan düşmüş olmasına dikkat edilir”, kirli olmayanlar” vb. ifadeler geçmez. Ve artı deyiş, nefes, deme, duaz-ı imam, mersiye, buyruk, velayetname vb hiçbir kaynağımızda bu tür beyanlara rastlanılmaz.
[1g 11s 27d] Türkiye’de bugüne kadarki tüm merkezi hükümetlerin toplum aleyhine aldıkları lokal ve ulusal düzeydeki kararlar karşısında eleştirel bir pozisyon sergilemiş ciddi bir aydın duruşundan bahsedilebilir mi mesela? Özellikle de Kürt meselesi ve insan hakları konusunda devletin halen de sürdürdüğü inkârcı ve ihlalci tavrı karşısında topyekûn mücadeleci bir tutum sergilenmiş midir?
[1g 12s 14d] Sadece bir üniversite arazisi üzerinden “Komisyon kurulsun, hesap vermekten imtina etmem” diyen Davutoğlu’nun yaşanan onca katliama ilişkin söyleyeceği tek bir sözü, vereceği tek bir hesabı yok mu?...
[2g 11s 17d] Yeni-belediyeci hareketler yerel iktidarı “daha doğru” politikalar izleyecek isimlere teslim etmek yerine kent bürokrasisinin öneminin azaldığı bir kendi kendine yönetim modelini gerçekleştirmeye çalışıyorlar. Geleneksel halkçılığın “halk için karar alma” ilkesinden farklı olarak, “halkın karar alması” düşüncesini vurguluyorlar.
[2g 12s 16d] Bugünün "isyan"ı ile geçen yüzyılın devrimleri arasında iki önemli fark var; geçen yüzyılın devrimleri "hiyerarşik dikey örgütlenme" idi, günümüz isyanları ise "yatay örgütlenme" olarak seyrediyor. Yine geçen yüzyılın devrimleri sınıf mücadelesinin keskinliğinin sonucuydu. Günümüz isyanları ise sınıf mücadelelerinin kapsadığı her türlü farklılığı bünyesinde topladığı halde sınıf mücadelesinin siyasal dinamikleri ile bağıntılı olmanın çok çok uzağında bulunuyor.
[2g 23s 13d] Merkezi yönetim enerji politikalarının ulusal düzeyde kapsayıcı ve etkin bir biçimde yürütülmesinden sorumluyken, yerel yönetimler de kentlerde enerji verimliliğinden, enerji kullanımına yönelik olarak bölgesel değişkenliği, iklim ve çevresel faktörleri, demografik yapıya bağlı olarak ortaya çıkacak özgün koşulları dikkate almak durumunda.
[2g 23s 14d] Sevgili Selcen benim gibi seksenler değil doksanlar kulübü üyesi Şükrü Ağabeyimizin Türkiye'nin en çok satan gazetesinde hiç lafını sakınmadan Uğur Dündar'a vermekte olduğu mülakatları nasıl göz ardı edersin? 2017 Nisan'ındaki malûm ve meş'um Anayasa referandumundan üç ay önce üniversiteler, barolar birlikleri, eski ve yeni siyasetçiler ve iş dünyası temsilcilerinin hiç sesleri çıkmazken 100 küsur Monşer çok sert denebilecek bir deklarasyona imza attılar.
[3g 7s 43d] Adaylardan aşırı, bol slogan, soyut, muğlâk sözler yerine daha çok somut politikalar, adımlar, çözümler duymak istiyoruz. Kahvaltı ve yemekler yerine forumlarda buluşmak, hem böyle bir somut adımdır, hem de taraflara hiçbir “borç” getirmeyecektir.
[3g 11s 34d] Mevliyar Er’in makalesindeki rivayetlerden arınmış tek temellendirme girişimi “Similarities in the Conduct of Operations”. 24 sayfalık makalenin altı sayfası. Askeri harekatlara dair somut bir karşılaştırma ortaya koyamıyor. Yakın anlamıyla yazacak olursam “Che’nin Bayo’dan öğrendiği taktiklerin Rif’e kadar izi sürülebilir çünkü Harris’in anlatımıyla bakacak olursak 'Che’nin pusu taktiği bir buluştur'.” (Harris’ten bir alıntı) türünden yakınlaştırmalardan öteye gidemiyor.