Güldür Güldür: Haberler mi skeç, skeçler mi haber?

Birkaç gündür Güldür Güldür Show’da yayınlanan bir skeç gündemde. O skecin gündem yaratmasının nedeni ise bence açık. İnsanlar ekranlarda siyasi mizah görmeyeli o kadar zaman olmuş ki şaşırdılar. Skecin insanların hasret kaldığı bir boşluğu doldurduğu Youtube'da videonun altına yazılan binlerce yorumdan anlaşılıyor.

Google Haberlere Abone ol

Sevil Kılıç

Biz ki zengin ülkenin fakir bekçileriyiz. Her gün bu ülkede yaşamanın zorluklarına katlanıyoruz. Biraz gülmek hakkımız değil mi? Bu ülkede yaşamanın belki en güzel en heyecanlı yanlarından biri de bitmeyen gündem yoğunluğu. Ülkede gündem o kadar çabuk değişiyor, bazen de o kadar akıl almaz şeyler oluyor ki, sıkılmanıza imkân yok. Malzeme çok bol ancak mizah olmayınca onun da ekmeğini yiyemiyoruz. Ne o öyle kuzey ülkeleri, İsveç Norveç filan, o kadar sıkıcı ve soğuk ki hayat, insanlar seçimlere bile ilgisini kaybetmiş artık. Oysa bizde heyecan hiç bitmiyor. Her seçim ölüm kalım meselesine dönüşüyor. Gerim gerim geriliyor, sonuçları bekliyoruz. Hele bir şu seçim geçsin, ona göre düşünürüz diyoruz. Belediye seçiminde bile akla karayı seçiyoruz. Ama öyle çeşit çeşit projeler, belediyecilik mucizeleri değil karar vermemizi zorlaştıran. Kimi seçimin ardı bahar derken kimi bizi seçmezseniz kaos olur diyor. Gel de seç şimdi.

31 Mart seçimine özel geleceginisec.com diye bir site yaptırmış bir parti, biraz mizah katmışlar olaya, haklarını yemeyelim. Ancak benim çocukluğumda gerçek siyasi taşlama türü mizah vardı, hayat pahalılığı, ekmeğe, elektriğe gelen zamlar gibi büyüklerin başa çıktığı bazı sorunlar en azından bizi güldürüp eğlendiriyordu. Şimdi söyleyeceğime yaşı yetmeyenler inanmakta güçlük çekebilir ama siyasi parti liderlerinin taklidi bile yapılıyordu o zamanlar. Artık karikatürü bile çizilemiyor siyasi zevatın. Ülke yönetmek ciddi iş vesselam. Dönelim geleceginisec.com sitesine. Gelecekte teknolojiyle ilgili başımıza gelmesi muhtemel felaketlerin anlatıldığı bir dizi var, gençlerden bilmeyen yoktur: Black Mirror. geleceginisec.com sitesini yaparken de bu diziden esinlenilmiş besbelli. Yalnız fikir yeni değil. Mansur Yavaş belediye seçimi için daha önceden benzer bir reklam filmi yayınlamıştı. Bu sitede de Black Mirror Bandersnatch’deki gibi-her aşamada bazı seçimler yaparak filmi siz yönlendiriyorsunuz. Özetle filmi yaptıran partiyi seçerseniz her şey mükemmel, diğer partilerden birine oy verildiği senaryoyu seçerseniz beş yıl sonra ülkede kaos oluyor, İstanbul Levent’te su kuyrukları görüyorsunuz. Filmin kahramanı gencin hayatı kararıyor. Babasını dinlemeliydi halbuki. ‘Ülke yönetimiyle yerel yönetim aynı olmazsa nasıl bütünlük sağlanır?’ demişti babası seçim günü, yerel seçimin önemini vurgulamak için. Yalnız anlamadığım o zaman neden yerel seçim yapıyoruz ki? Ülke yönetimini bir kere seçelim olsun bitsin. Bütünlük önemli madem!

Birkaç gündür Güldür Güldür Show’da yayınlanan bir skeç gündemde. Bir kısım medyaya taşlama var ama öyle ahım şahım bir şey değil. Gülüp geçilecek kadar. Kimden bahsettiği anlaşılıyor evet, yani uzay boşluğuna gönderilen bir kurmaca değil, gerçek olması muhtemel kişilerden ve olaylardan bahsettiğini anlıyorsunuz, Türkiye’de yaşıyorsanız. Medyanın bir bölümüne eleştiri var, bunun yanı sıra ülkedeki bazı gündelik sorunlar da skeç içinde geçiyor. Dolayısıyla bir anlamda da siyasi eleştiri var denebilir. Normal dozda mizah yapılıyor, çünkü adı üzerinde, bu bir mizah programı. Bildiğim kadarıyla da bir elin parmaklarını geçmiyor zaten ülkemizde yayında olan mizah programı sayısı. Aşırı abartı yok- abartı olması zaten normal-, hakaret yok, hedef gösterme yok, halkı kin ve nefrete yönlendirme yok. Programın daha doğrusu o skecin gündem yaratmasının nedeni ise bence açık. İnsanlar ekranlarda siyasi mizah görmeyeli o kadar zaman olmuş ki şaşırdılar. Skecin insanların hasret kaldığı bir boşluğu doldurduğu Youtube'da videonun altına yazılan binlerce yorumdan anlaşılıyor. Yaşı yetenler ‘Olacak O Kadar’ programını hatırlatıyor, bir kısım insanlar oyuncuların cesaretini övüyor, programın başına bir iş gelmesinden endişe ediyor, diğer bir kısım da ne hale geldik, şu kadarcık şeyden korkar olduk diyor. Medyadan karşı saldırı da gecikmiyor üstelik. Amiyane tabirle yarası olan birileri gocunuyor ve haber bülteninde skece yer veriyorlar. Bence mizah programını ana habere taşımakla kendi ayaklarına sıkmışlar ama koskoca algı operasyonunu nasıl görmezden geleceklerdi. Omurilikten gelen otomatik bir refleks şeklinde, cansiperane bir habercilik ve gazetecilik yaptıkları. Durup düşünmeye fırsat yok, belki gerek de yok. Üstelik şurada seçimlere kalmış üç beş gün. Zamanlama çok manidar. Zihinlerindeki fonda sürekli çalışan bir uygulama gibi olan paralel lügat harekete geçiyor. Paralel kelimesi yanlış anlaşılmasın, demek istediğim bilinen anlamlarının yanı sıra bir de başka anlamlar girmiş sonradan lügatlerine.

Bazı kelimeler gerçek anlamlarını yitirmiş, başka bir takım anlamlara daha geliyor. İçinde bulunduğumuz ahval ve şeraiti düşününce çok uyanık olmak lazım. Beka meselesi bu, boru değil. Gelelim paralel evrende ve zihinde çalışmakta olan paralel lügatteki sözcüklere. Mesela ‘muhalefet’ kelimesi gerçek anlamını yitirmiş. Bizim gibi beka sorunu yaşayan bir ülkeye çok lüks bir kelime. Ne demek muhalefet etmek. Hem her şey olması gerekenin fevkinde iyi yapıldığına göre, yapılan her muhalefet olsa olsa ihanettir. Eleştiri de bu sözlükte eşittir manipülasyon. Zaman zaman dış mihraklar kendi söyleyemediklerini de söyletiyor olabilir. Eleştirinin filan şimdi yeri ve zamanı değil. Birlik beraberlik dururken. Seçime günler kala mizah yapmanın lügat karşılığının ise algı operasyonu olduğunu öğreniyoruz haberler sayesinde. Yine aynı cenahtan bir köşe yazarı ortayı açmış, haberlerde vuruyorlar, gol oluyor. Köşe yazarı köşesinden yazmış, madem diyor bir algı operasyonu yaptınız, niye terörden de bahsetmiyorsunuz. Her vesileyle beka sorunumuzu canlı tutmamız lazım. Mizah yapıyoruz deyip işin içinden çıkmak olmaz. Malum su uyur, düşman uyumaz.

Şaka ve mizah bir yana eskiden elinde silah, arkasında siyasi güç olan bir takım vesayet odakları vardı ülkemizde. Artık kapı gibi medya var. Daha doğrusu kapı gibi medya odaklarımız var. Bir ülkede medyanın güçlü olmasına sevinilir normalde. Vatandaş olarak, yarın bir gün başıma haber niteliği taşıyan bir olay gelirse bunun medyada yer bulacağını, üzerine gidileceğini bilirim. Hayatımı ilgilendiren olay ve olguların üzerinin örtülemeyeceğini bilirim. Birileri hak yerse, gazetecilerin bunu açığa çıkaracağını bilirim. Hele farklı yayın anlayışına ya da dünya görüşüne sahip medya kuruluşlarının olması daha da memnun edicidir. Birbirlerini dengelerler. Bir kısım medya yalan haber yapsa diğer kısım bunu ortaya döker. Böylece yalanlanmayan haberin doğru haber olduğunu da varsayabilirim. Peki Türkiye’de durum nedir? Haber alma özgürlüğümüz şöyle böyle var çok şükür. Ama yeter mi, yetmez. Bizim medya bir medyadan fazlası. Gerektiğinde halkın yerine karar veriyor, diyelim bir milyon insan bir araya gelse, bir takım medyaya o haber yaramıyorsa göz ardı edebiliyor, sanki bir milyon karınca bir araya gelmiş gibi. Gerekirse hedef gösterip savcılara yol gösteriyor. Haber tadında skeç yapanlara itiraz ediyor, algı operasyonu oyununu bozuyor. Ama kendilerinin skeç tadında haber yapmasında bir sorun yok. O kadar ki gerçekten artık çok oluyorlar. Son yıllarda kalem kılıçtan keskindir olayı bir kısım medya tarafından fazla mı abartıldı?