8 yaşındaki Leyla’yı 28’lik Ahmet için bekletsinler mi Bakan Bey?

Ömrünüzde kaç kere çocuk istismarı davası takip ettiniz de çocukların hayatını karartabilecek düzenlemelere yol açabileceği gün gibi aşikar kararlar almaya heves edebiliyorsunuz Bakan Bey? Sekiz yaşındaki Leyla’yı 28’indeki Ahmet için bekletsinler mi Bakan Bey?

Google Haberlere Abone ol

Burcu Karakaş

*Davaya konu isimler değiştirilmiştir.

Van’ın Çaldıran ilçesine bağlı bir köy… Leyla, o zamanlar yedi yaşında. Leyla’nın babası çoban. Yedi yaşındaki Leyla bir gün hayvanları otlatmak için ağabeyiyle tarlaya gidiyor. Bir de Ahmet var, o 28’inde. İki kardeşi tarlada takip eden Ahmet, Leyla’ya ağabeyinin yanında tecavüz ediyor. Leyla hastaneye, Ahmet cezaevine…

Kadın hakları savunucusu Gülmay Gümüşhan, olayı basından duyuyor. Hastaneye kızı ziyarete gidiyor. Leyla’nın ağzını bıçak açmıyor o gün çünkü konuşamıyor. Gülmay’ın deyişiyle, “Kız parçalanmış”. Leyla’nın ağabeyi ayrı, ailesi ayrı perişanlıkta. Gülmay, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nı da durumdan haberdar ediyor. Bakanlık davaya müdahil oluyor. Gülmay da kurucusu olduğu kadın derneği YAKA-KOOP adına davayı takibe başlıyor.

Duruşmalardaki savunmalar, bildiğiniz gibi. Sanık, annenin kendisinden “kızına tecavüz etmesini istediği” gibi aklın almayacağı şekilde rezil bir savunma yapıyor. “Cilve yaptı” bana diyor sonra, yedi yaşındaki kızı “suçluyor”. Duruşmalar devam ederken bir gün Gülmay’ın telefonu çalıyor. Arayan, Leyla’nın İstanbul’da yaşayan dayısı.

“Söz kızın amcasında bitiyor” diyor Gülmay’a.

“Eğer tamam derse, kızı bekletecekler!”

Gülmay bu telefon konuşmasından öğreniyor ki tecavüz eden Ahmet’in ailesi olayı kapatmak için kızın ailesine para ve “evlilik” teklif ediyor.

Sekiz yaşındaki Leyla’nın hayatı, 50 bin lira ediyor.

Yani istiyorlar ki, Ahmet cezaevinden çıkınca Leyla ile evlensin.

Dayı, Gülmay’a telefonda yalvarıyor:

“Ben bir şey yapamıyorum, sen müdahale et!”

Kızın ailesi, korkudan bir şey yapamayınca iş Gülmay’a düşüyor. Aile kızlarını satmak zorunda kalacağını düşünerek titriyor. Gülmay ortalığı ayağa kaldırıyor. Kızın ailesini “teklifi” kabul etmemeleri için ikna ediyor. “Korkmayın, bir şey yapamazlar, suç duyurusunda bulunuruz” diye bir yandan da telkin ediyor. Dava olması gereken seyirde ilerliyor, aile şikâyetini geri çekmiyor. Ahmet, 35 yıl hapis cezasına çarptırılıyor.

Leyla, yedi kardeşten biri. Kardeşlerin hiçbiri o sıra okumuyor. Gülmay hepsini teker teker okula yazdırıyor. Olay nedeniyle çocuklar zarar görecekleri endişesiyle korku içinde. Hele bir büyük kız kardeş var ki, kız çocuğu tedirginlik nedeniyle evden çıkamıyor. Ancak anne hepsine sahip çıkıyor, çocuklarına elinden gelen desteği sağlıyor. Gülmay anlatıyor:

“O günler anne ayrı, bana ayrı kabustu… Erken yaşta evliliklere getirilmesi istenen affın yeniden gündeme gelmesi bile hem çocuk hem aile üzerinde nasıl bir psikoloji yaratır, düşünsene…”

Van’daki kadın kooperatifi YAKA-KOOP’la tanışmamış olanlar için kısaca anlatayım:

Muhtar ve imamları erken yaşta evlilikler konusunda bilgilendiriyorlar. Köy köy gezerek kuaförlere, “18 yaş altı gelin saçı ve damat tıraşı yapmıyoruz” yazılı kağıtlar asıyorlar. Müzik gruplarına, çocuk yaşta evlenenlerin düğünlerinde sahne almamaları için “Eğlendirmiyoruz, evlendirmiyoruz” sloganıyla çağrı yapıyorlar. En son pastaneler için kampanya başlattılar. Şimdi sıra terzilerde… Van’dan başlattıkları çözüm odaklı kampanyalar, Türkiye geneline yayılıyor.

İstismar tasarısıyla ilgili haber yaparken görüş almak için aradığım Gülmay’ın sesi telefonda titriyor. Ben bu titreyen sesi çok iyi biliyorum. Son birkaç senedir kaç kere bu titrek sesle karşılaştığımı artık hesap edemiyorum. Türkiye’de kadın ve çocuk hakları alanında çalışan, 80 milyon toplanıp bir araya gelsek emeklerini katiyen ödeyemeyeceğimiz kadınların yasal düzenlemelere yapılmaya çalışan “ayarlar” karşısında nasıl nefessiz kaldıklarını biliyorum. Beş senedir sahada gecesini gündüzüne katarak çocuk yaşta evliliklerle mücadele eden Gülmay ile bu nedenle telefonda susuyoruz. O telefonun bir ucunda, ben diğerinde, karşılıklı sessiz kalıyoruz. Sessizliği Gülmay bozuyor:

“Ne olacak şimdi Burcu, bu kızları bu adamlar için bekletecekler mi? Af gelirse tecavüzcüler yüz bulur. Bu kız çocukları bu adamlarla mı evlenecek? Bunu nasıl kabul edelim?”

Gülmay tek bir nefes alıp devam ediyor:

“Bu kadar emek varken böyle bir affın çıkması enerjimizi de alıyor. Bu kadar emek veriyoruz, boşa mı gidiyor?”

Gülmay ne dese. haklı. Gülmay ne yaptığını, neden yaptığını gayet iyi biliyor. Gülmay’ın çabasını baltalamaya, enerjisini çekmeye kimsenin hakkı yok. Kız çocuklarının neler yaşadığını Meclis binasını terk etmeye tenezzül etmeyen erkekler değil, Gülmay gibi kadınlar biliyor. Onlara yaşatılan acıyı ancak Gülmaylar etinde hissediyor. Ve halen dünya dönüyorsa eğer, Gülmayların yüzü suyu hürmetine dönüyor.

Bu ülkede yaşayan önce bir kadın, sonra da bir gazeteci olarak Adalet Bakanı başta olmak üzere ben de yasa yapıcılara buradan sormak istiyorum:

Ömrünüzde kaç kere çocuk istismarı davası takip ettiniz de çocukların hayatını karartabilecek düzenlemelere yol açabileceği gün gibi aşikar kararlar almaya heves edebiliyorsunuz Bakan bey?

Sekiz yaşındaki Leyla’yı 28’indeki Ahmet için bekletsinler mi Bakan bey?

2019 Türkiye'sinde buna mı razı olalım istiyorsunuz gerçekten?

Olmuyoruz. Kabul etmiyoruz.

Çünkü bir çocuğun çıkaramadığı ses olmak zorundayız biz, başka türlüsünü bilmiyoruz!