İŞKUR kandırılıyor mu? Nerede 1.2 milyon istihdam?

İŞKUR gerçekten 1,2 milyon kişiye iş buldu mu? Bulduysa bu işler nasıl işler?

Google Haberlere Abone ol

Sinan Ok

Türkiye İş Kurumu (İŞKUR) 2018 Aralık ayı bülteni geçtiğimiz günlerde yayınlandı. Aslında 2018 yılında yaşanan ekonomik krizin işgücü piyasasına yansımaları İŞKUR istatistiklerinde de görülmektedir. İşverenlerden gelen işgücü taleplerini kapsayan “açık iş” verisinin ocak-aralık döneminde önceki yıla göre yüzde 11 daralması (-297 bin açık iş azalışı) ve bu azalışın krizin yoğunlaştığı haziran seçimleri sonrası dönemde gerçekleşmesi genel işsizliğin artışını açıklamaktadır. Ancak İŞKUR istatistik bültenine ve İŞKUR Genel Müdürlüğü'nün açıklamalarına göre 2018 yılında 1 milyon 247 bin kişinin işe yerleştirildiği ifade ediliyor. Açık işler yüzde 11 oranında azalırken işe yerleştirmelerin hem de ekonomik krize rağmen yüzde 18 artması çok olumlu bir gelişme olarak da okunabilir. Tıpkı cari açık azalışının olumlu okunması gibi!

Ancak TÜİK ve SGK’nin istihdam verileri İŞKUR’un işe yerleştirme rakamlarının açıklanmasını gerektiriyor. İŞKUR istatistik bülteninde “işe yerleştirme (Plasman): İş arayanların kurum aracılığı ile işe yerleştirilmesi” olarak tanımlanmıştır.

Öncelikle ifade edelim ki SGK verilerindeki sigortalı sayısı, TÜİK verilerindeki ilave istihdam verisi ve İŞKUR işe yerleştirme verilerinin veri toplama yöntemi ve tanım/kapsam farklılıklarından kaynaklı birebir örtüşmesi beklenmemelidir. Üç kurumun verileri elbette farklı olacaktır. Bu farklılık göz önünde bulundurulsa dahi üç kurumun “istihdam verisi” açıkladığı ve bire bir olmazsa dahi eğilimlerin örtüşmesi gerektiği ifade edilmelidir. Bu ön açıklamadan sonra başlıkta ifade edilen duruma geçebiliriz. İŞKUR gerçekten 1,2 milyon kişiye iş buldu mu? Bulduysa bu işler nasıl işler?

İŞKUR’un 1,2 milyon kişilik işe yerleştirmesine karşın TÜİK’in istihdam verisinin 2018 yılı için negatif olacağı ortaya çıkmış durumdadır. En son açıklanan ekim dönemi hanehalkı anketi verisine göre Türkiye’de 2018 yılı başında 28 milyon 861 bin olan istihdam, ekim dönemi sonunda (Ki bu dönem kasım ayını da içerir) sadece 2 bin kişi (1) artmıştır. Bir yanda İŞKUR’un 1,2 milyon işe yerleştirmesi öte yandan sadece 2 bin kişilik TÜİK artışı! Mevsimsel etkilerden arındırılmış bu veriye göre Türkiye’de 2018 yılında herhangi bir istihdam artışı yoktur. Aralık ayı verileri dahil edildiğinde istihdamın reel azalışı da ortaya çıkacaktır. Yılbaşına göre işgücünde 700 bin kişi artmış ama hiçbirisine iş bulunamamış olacak. Yani yıl sonu itibariyle mevsimsel etkiden arındırılmış veride işsiz sayısı 3,8 milyon bandının üzerinde açıklanacak.

İŞKUR’un 1,2 milyonluk işe yerleştirmesine karşılık SGK’nin sigortalı sayısının önceki yıla göre artmaması da açıklanmaya muhtaçtır. 2017 yılında başlayan milli istihdam seferberliği ile “çırakların işsizlik sigortası fonu üzerinden” sigortalanması, sigortalı sayısında artışa yol açmıştı. Milli İstihdam Seferberliği adı altında yapılan işsizlik fonu harcamasının da sigortalı sayısını artırmada, 2018 yılında yetersiz kaldığı görülmektedir. SGK sigortalı istatistikleri de “Nerede bu istihdam” sorusunu sordurmalıdır. En son açıklanan ekim dönemi SGK istatistik bülteninde geçen yılın aynı dönemine göre tüm sigorta türleri dahil edildiğinde dahi sigortalı sayısı sadece 230 bin kişi artmıştır. 2018 yılı içerisinde ise elimizde verisi olan 10 ayın beşinde (Ocak, şubat, haziran, ağustos, ekim ) sigortalı sayısı önceki aya göre azalmıştır.

İŞKUR Toplum Yararına Programlar (TYP) işçilerinin, stajyerlerin/çırakların, geçici işlerde toplu bir şekilde sigortalı yapılıp yine toplu bir şekilde sigortalı olmaktan çıkartıldığı bir işleyişin, SGK verilerine yansıdığı da göz önünde bulundurulmalıdır. Örneğin “24 Haziran seçimleri için başlatılan TYP’lerde istihdam edilen yaklaşık 300 bin kişi” TYP süreleri dolduğundan ocak ayı içerisinde sigortalı sayılarından düşecektir. Bunların yerine 31 Mart seçimleri için başlatılan TYP programlarına yerleştirilenler kaydedilecektir.

.

SGK ekim istatistik bültenine göre stajyer ve kursiyer olarak sigortalı olan sayısı yüzde 216 artış göstermiştir. Bu veri toplam sigortalı sayısında yaşanan azalışı da göstermektedir. 2017 yılında çırak statüsünde sigortalı olanların sayısı, 368 binden 2018 yılı Ekim döneminde 352 bine düşmüştür. 2016 yılı sonunda bu sayı 1 milyon 170 bin kişiydi. 2017 yılında başlayan milli istihdam stratejisi; çırakların, “kursiyerleştirilmesi”şeklinde uygulandı. 2016 yılı sonunda 360 bin olan SGK’li kursiyer sayısı 2018 Ekim döneminde 1 milyon 140 düzeyine yükseldi. Ancak toplam sigortalı sayısında aynı oranda artış olmadı. Bu dönemdeki sigortalı artışının yüzde 53’ü ifade edilen kursiyer şeklinde istihdam edilmiş kişilerdedir.

Aşağıdaki grafik İŞKUR, SGK ve TÜİK verilerinde aylık verileri göstermektedir. İŞKUR işe yerleştirme sayılarının sürekli pozitif olması olağandır. Çünkü birikimli bir şekilde ve mükerrer işe yerleştirmeleri de içermektedir. Burada sözü edilen ve grafiğe yansıtılan ise daha farklı bir durumdur. İŞKUR istatistik bültenine göre Ekim ayı sonuna kadar İŞKUR tarafından işe yerleştirilen sayısı 992 bin kişi iken ilave sigortalı sayısı bu verinin üçte biri kadar bile olmamıştır. TÜİK aylık ilave istihdam verisi ise, sadece 24 Haziran için geçici TYP işine alım yapılan ağustos “döneminde” İŞKUR verilerini geçmiştir.

.

Bu uzun ve bol sayılı veri ve grafiklerin nedeni, aslında aşağıdaki açıklamaları söylemek içindi. İŞKUR ve eski adıyla Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı (ÇSGB) uzunca bir süredir sermaye kesimlerinin hedefinde olan ve özelleştirilmek istenen bir alanı yöneten kamu kurumları idi. Ortaya çıkış amaçları ve tarihsel nedenlerine karşın “ne İŞKUR’un ne de ÇSGB’nin önceliği artık işsizliğin azaltılması, emek alanının metalaştırılmasının önüne geçilmesi” değil. Alanı, kiralık işçilik uygulaması ile sınırsız ve denetimsiz bir şekilde Özel İstihdam Büroları’na (ÖİB’ler) açılan İŞKUR ve “sosyal güvenlik kelimesine dahi tahammül edilmeyen” yeni adıyla Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı artık “yeni rejimde” emek sömürüsünün aparatları haline gelmiştir.

Bu durum kıdem tazminatı tartışmalarından, işsizlik sigortası fonu kullanımına kadar, emeklilik yaşının ve priminin yükseltilmesinden zorunlu bireysel emeklilik sistemi dayatmasına kadar, kiralık işçilik uygulamasından iş cinayetlerine kadar … Bu bakanlığın ve İŞKUR’un aldığı tutumlarda görülmektedir. Grev yasakları, sendikalılık oranlarının düşüşü ve sendikal yozlaşmanın yayılması, çalışma saatlerinin uzaması, işyeri denetimlerinin seçim dönemlerinde yapılmaması, kayıt dışılık oranının yüzde 30’ların üzerinde tutulması, mülteci emeği sömürüsüne alan açılması ve en önemlisi ücretlerin reel olarak düşürülmesi bir politik tercihtir.

AKP’nin hedeflediği Sosyal Güvenliksiz ‘Çalıştırma’ Bakanlığı, faaliyetlerine Ulusal İstihdam Stratejisi kapsamında devam etmektedir. Hedef hak temelinden koparılmış, iktidar partisine bağımlılık yaratan, güvencesiz, düşük ücretli, geçici (ücrette, mekânda, zamanda, nitelikte esnek) mobing yoğun, cinsiyetçi, ‘üniformalı’, ayrımcı, yani ‘yandaş istihdamcı’, mezarda emeklilik öneren, emekliliği özelleştiren, emeği bir metaya dönüştüren bir istihdam düzeni arayışıdır. 2 bin 20 TL asgari ücretin ve bin liraya çekilmiş emekli maaşlarının müjde diye verilebilmesi bu hedefe ne kadar yaklaşıldığını göstermek için yeterlidir. Bin TL’ye bir emekli nasıl geçinebilir veya 2 bin 20 TL’ye bir asgari ücretli ailesini nasıl geçindirebilir sorusuna karşın her gün müjdeler ve yeni istihdam paketleri ve projeleri açıklanmaktadır.

2018 yılı içerisinde İŞKUR “işçilerden toplanan paralarla biriken işsizlik fonundan” 24 milyar TL’yi harcadı. Buna ilave olarak fondan 12 milyar TL’yi ucuz kredi olarak “kamu” banklarına aktardı. Bu kadar büyüklüklerde fon kullanılmasına rağmen ortada kalıcı, insan onuruna yakışır bir istihdam sağlanamamıştır. İstihdam koşulları kamu da dahi AKP’yle geçen her gün kötüleşmektedir. Bu durum (İş cinayetlerinden sigortasız çalışmaya kadar ifade edilen durum) tesadüf değil AKP politikalarının hedefidir. AKP’nin emek karşıtı bir oluşum olduğu görülmeden ne KHK ihraçlarındaki hukuksuzluk, ne de kıdem tazminatından kiralık işçiliğe kadar emeğe yönelen saldırıların izahatı yapılamaz. Bu şekilde ele alındığında işsizliğin neden arttığı ve gelecek dönemlerde neden artacağı da anlaşılmış olur. Bitirirken her türlü insani koşulun dışında çalıştırılan mültecilerin akını ve işsizliğin arttırılması AKP’nin reel ücretleri düşük tutabilme politikasının başarılı bir sonucudur. İŞKUR’un kursiyer istihdam politikası ise uzun dönemli, kıdemli, yüksek ücretli istihdamın tasfiyesi amaçlıdır. Kısmen başarılı olduğu 2019 yılı içerisinde işten atılacak “kıdemlilerdeki artışta” görülecektir. Kamuda ihraçlarla başlatılan süreç özel sektöre bu şekilde yansıtılacaktır. Ara form olarak taşerona kadroya(!) geçişte emekli ve engellilerin uğradığı ayrımcılık herkes için öğretici olmalıydı.

(1) TÜİK verilerinde yok sayılabilir bir değerdir. 5 bin ve altındaki değerler için bu değerlendirme yapılabilir.