Bak sarı yelek giymiş umut

Sarı Yelekliler, sınıfların çok katmanlı bir yapıya sahip olduğunu, sınıflar mücadelesinin izlediği hattın hiç de düz olamayacağını hepimize hatırlattı. Kimlik siyasetinden başını kaldıramayanların yönelttiği, "Siyahlar, mülteciler, kadınlar, eşcinseller nerede?" sorusunun yanıtı yine tam burada, sınıfın içinde.

Google Haberlere Abone ol

Tunca Özlen

“Macron denen alçak gelsin bin 200 euro'ya yaşasın, bakalım ayın sonunu getirebilecek mi?”

Kasım ayında Fransa’nın çeşitli yerlerinde başlayan, Paris’e sıçrayınca daha fazla dikkat çeken isyan dalgasına katılan bir kadın göstericiye ait bu sözler. Söz konusu meblağı altı ile çarpıp hiç de fena para değil diye düşünenlere hatırlatarak başlayalım: Olay Fransa’da geçiyor.

Macron hükümetinin “çevreci” akaryakıt zamlarına tepki olarak patlak veren eylemlerde kullanılan “yüksek görünürlük yeleği”, protestocuların adeta “taleplerimizi yok sayamazsınız, buradayız!” demesini simgeliyor. Orta sınıfın giderek yoksullaşan kesimini temsil eden Sarı Yelekliler, işçi sınıfını idealize ettiği ölçüde farkına varmadan onu tarih sahnesinin dışına iten solcuların aklını oldukça karıştırmışa benziyor.

Alican Tayla’ya göre Sarı Yelekliler, “Sistemin ya dışına itilmiş ya da iyice periferisinde yaşayan, büyük kısmı göçmen kökenli ve gettolaşmış banliyölerden gelen, en ufak bir güvencesi ve geleceğe dair neredeyse hiçbir umudu olmayan, günümüzün bir anlamda yeni en alt sınıfını oluşturan kesim değil. Sarı Yelekliler hareketinin özü büyük ölçüde taşralı, ortalama kırk yaşlarında, yaklaşık asgari ücretli bir işe sahip, Fransa’daki eski bir tabirle ‘aşağı Fransa’ halkı.” (1)

Dolayısıyla, işçi denildiğinde yalnızca mavi yakalıları anlayan, protestocu denildiğinde gözünün önüne ortalama Geziciyi getiren birinin Sarı Yeleklilerden hoşlanmayacağı çok açık. (2) Bu durum sınıfın tanımının kültürel kodlarla, yaşam tarzı veya solla özdeşleşmiş semboller üzerinden yapılmasının kaçınılmaz bir sonucu.

Üretim ilişkilerinde durdukları yer, Sarı Yelekliler hareketinin taleplerini ve geleceğini değerlendirirken göz önünde bulundurmamız gereken temel kıstas olmalı. Bilhassa eylemlerin ilk evresinde aralarında aşırı sağcıların bulunması, erkeklerin çoğunlukta olması, siyahların ve göçmenlerin katılım göstermemesi, Sarı Yeleklilerin işçi sınıfının büyükçe bir parçasını oluşturduğu gerçeğini değiştirmiyor.

Sarı Yelekliler üzerine süregiden tartışmalarda “prekarya” kavramı kilit bir rol oynuyor. (3) Orta sınıfın giderek yoksullaşan, her an sona erebilecek geçici sözleşmelerle çalışan, bu sebeple gelecek güvencesi olmayan kesimini ifade eden prekarya, Sarı Yeleklilerin omurgasını oluşturuyor gibi görünüyor. İşini kaybetme ve yoksullaşma kaygısının mülteci düşmanlığı ile birleşmesi, prekaryanın aşırı sağ ideolojilere daha açık hale gelmesinin de temel nedeni.

Eylemleri başlatanların hatırı sayılır bir bölümünün 2017 cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ilk turunda aşırı sağcı aday Le Pen'i desteklediği sır değil. Bununla birlikte hareket büyüdükçe, farklı kesimlerin talepleri de kendisine yer bulmaya başlıyor. Sarı Yelekliler hareketine bakınca sadece göçmen politikalarının sıklaştırılmasını savunan Le Pen destekçilerini gören birinin mücadeleye inancını sorgulamak gerekir.

.

Başlardaki tereddütlerine karşın CFDT (Fransız Demokratik İşçi Konfederasyonu) ve CGT (Genel İşçi Konfederasyonu) gibi sendikal yapıların yanı sıra, Fransa'da Komünist Yeniden Doğuş Cephesi (PRCF) eylemlere aktif destek veriyor. Boyun Eğmeyen Fransa hareketinin lideri Jean Luc Melanchon, faşistler katılıyor diye haklı bir eylemden uzak kalamayacaklarını açıkladı. (4)

Hareket büyüdükçe zamların iptali, asgari ücretin artırılması, burjuvalardan alınan servet vergisinin geri getirilmesi ve sosyal yardımların iyileştirilmesi gibi talepleri ön plana çıkıyor. Bu talepleri sahiplenmek, geliştirmek ve bütünlüklü bir siyasi program etrafında birleştirmek bizlerin görevi değilse, sosyalistler ne işe yarar?

Jalal Haddad’a göre, “Aralarında ırkçılar var ama söylemler artık çok değişti. Eylemcilerin çizgisi ve talepler sola kaydı. Macron taraftarları bunun daha çok propagandasını yaptı. Çünkü asıl mücadele zaten ekonomik talepler. Asgari ücrete zam talebi, zenginlik vergisinin kaldırılması, siyasi yapıların demokratikleşmesi…” (5) Bu taleplere, son günlerde hareketin radikalleştiğini gösteren bir yenisi eklendi: “Macron istifa!”

İsyan dalgası Paris’i sardıkça, başlangıç noktasında kapsayamadığı unsurlar harekete dahil olmaya başlıyor. Giderek daha fazla kadın, eşcinsel, siyahi ve mülteci isyana katılıyor. Taşradaki erkek, beyaz, orta yaşlı eylemci profili, Paris’te yerini daha kozmopolit ve sınıfın farklı katmanlarını içermeye müsait bir profile bırakıyor. Komün ruhu neredeyse 150 yıl sonra canlanıyor…

Sonuçta Macron hükümeti ülkeyi saran Sarı Yelek eylemlerinden sonra geri adım attı ve akaryakıt zamları altı ay ertelendi. Başbakan Edouard Philippe “Halkın öfkesini duymamak için sağır olmak gerekir” derken aslında üç maymunu oynamaktan vazgeçtiklerini itiraf etmiş oldu.

Fransa’da taşradan merkeze yayılan isyan dalgası, Fransa’dan da Avrupa’ya yayılıyor. Belçika’nın başkenti Brüksel’de gerçekleşen protestolarda bugüne kadar onlarca kişi gözaltına alındı. Hollanda’nın büyük şehirlerinde toplanan Sarı Yelekliler, Başbakan Rutte'nin istifasını istedi. Sırbistan'ın başkenti Belgrad'da iktidarı protesto etmek için bir araya gelen binlerce göstericinin arasında Sarı Yeleklilerin de olduğu görülüyor.

Peki ya Türkiye’de “Sarı Yelekliler” yok mu?

Fransa’da isyan patlak vermeden önce, geçtiğimiz eylül ayında 3. havalimanının inşaatında çalışan yaklaşık on bin işçi, son derece insani talepleri duyurabilmek için direnişe geçtiğinde hemen hepsi sarı yelek giyiyordu. Bu elbette Sarı Yelekliler hareketinin Türkiye’de başladığını göstermez ancak bu hareketin ülkemize has dinamikler üzerinden canlanabilme potansiyelini de görmezden gelemeyiz.

Sarı yelek giyen herkesi aynı sınıfsal katmana sokmak, benzer talepler etrafında hızlıca örgütlenmelerini beklemek gerçekçi değil. Diğer taraftan, Fransa’da ortaya çıkan Sarı Yelekliler hareketinin, sınıf mücadelesinin 21'inci yüzyılda bürüneceği biçimlere dair ipuçları sunduğunu da görmezden gelemeyiz.

Sarı Yelekliler, sınıfların çok katmanlı bir yapıya sahip olduğunu, sınıflar mücadelesinin izlediği hattın hiç de düz olamayacağını hepimize hatırlattı.

Kimlik siyasetinden başını kaldıramayanların yönelttiği, "Siyahlar, mülteciler, kadınlar, eşcinseller nerede?" sorusunun yanıtı yine tam burada, sınıfın içinde.

Çünkü aslında hepimiz, sarı yelekliyiz.

(1) Bu Fransa hangi Fransa?, https://www.birartibir.org/siyaset/190-bu-fransa-hangi-fransa

(2) Sarı Yelekliler Gezi Parkı eylemcilerine ne kadar benziyor?, https://tr.euronews.com/2018/09/12/sari-yelekliler-paris-e-isyan-eden-tasrali-fransizlar

(3) Tehlikeli ve umutlu: Artık hepimiz prekaryayız!, https://www.gazeteduvar.com.tr/forum/2018/05/13/tehlikeli-ve-umutlu-artik-hepimiz-prekaryayiz/

(4) Sarı Yelekliler: 'Fransız Baharı' mı 'faşizmin ayak sesleri' mi?, https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-46405041

(5) Irkçı söylemler istisna: Sarı Yelekliler sağdan çıkıp sola evrilmiş bir hareket, https://www.artigercek.com/haberler/irkci-soylemler-istisna-sari-yelekliler-sagdan-cikip-sola-evrilmis-bir-hareket