Geçen haftanın hak ihlalleri (8-15 Ocak): Adıyaman İl Emniyet Müdürü Metin Alper: Kafalarını da kıracağız!

Adıyaman İl Emniyet Müdürü Metin Alper'den, İçişleri Bakanı Soylu'nun önerisine benzer bir açıklama geldi: "Uyuşturucu satıcılarının belini kırdık. Yeri gelirse kafalarını da kıracağız,". İçişleri Bakanı Süleyman Soylu da, geçen hafta polislere talimat niteliğinde "Uyuşturucu satıcısının ayağın kırın, suçunu bana atın" sözlerini sarf etmişti.

Google Haberlere Abone ol

Şenal Sarıhan

Yeni Türkiye’de bu hafta;

Artık vaka-ı adiyeden sayılan bir KHK daha yayımlanırken her alanda dozu artarak devam eden hak ihlalleri sürdü. Artık olağan hale gelen OHAL’in kaldırılması talebi ise bu hafta yüksek sesle bir kez daha dillendirildi.

YENİ KHK

Öte taraftan bu hafta bir yeni KHK daha yayımlanarak birçok yeni görevden alınma ve göreve iade işlemi meydana geldi. KHK ile 2 bin 217 kişi görevine iade edildi. Bugün yayınlanan yeni KHK ile 262 kişi de görevlerinden ihraç edildi. Ayrıca bir televizyon ve bir radyo kanalı da kapatıldı.

DEMİRTAŞ 434 GÜN SONRA İLK KEZ HAKİM KARŞISINDA

Edirne F Tipi Kapalı Cezaevi'nde tutuklu bulunan Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, İstanbul 38'inci Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülecek duruşmaya katılmak üzere İstanbul’a getirildi. Demirtaş duruşma salonuna alkışlar eşliğinde girdi. Demirtaş ve avukatları iddianameye itiraz ederek, dosyanın Anayasa mahkemesi'ne (AYM) gönderilmesini talep etti. Duruşma 17 Mayıs'a ertelendi.

ÖZGÜRLÜK KARARINA 'RESMİ GAZETE' MAZERETİ

AYM'nin hak ihlali kararı verdiği Şahin Alpay ve Mehmet Altan hakkında İstanbul 13'üncü Ağır Ceza Mahkemesi tutukluluklarının devamına karar verdi.

AYM hakkında hak ihlali kararı verdiği Şahin Alpay’ı tutuklu yargılayan İstanbul 13'üncü Ağır Ceza Mahkemesi ve Mehmet Altan’ın yargılandığı 26'ncı Ağır Ceza Mahkemesi, AYM’nin gerekçeli kararının Resmi Gazete’de yayımlanmadığı gerekçesiyle tutukluluğun devamına kararı verdi.

Anayasa Mahkemesi'nin Şahin Alpay ve Mehmet Altan'ın hak ihlali gerekçesiyle tahliyesine karar vermesine eski Adalet Bakanı, şu anki Hükümet Sözcüsü Bekir Bozdağ'ı yanıtı ise iktidarın yargıya bakışını özetler nitelikteydi. Bozdağ “Anayasa Mahkemesi; anayasa ve yasaların çizdiği sınırı aşmış, temyiz mahkemesi gibi hareket edip karar vermiştir. Alpay ve Altan kararları, Can Dündar kararının kötü ve yanlış bir tekrarından ibarettir!” dedi.

YENİ GÖZALTILAR

Aralarında akademisyen Veysi Altıntaş, Yazar Güneş Daşlı ve TV10 Yönetim Kurulu Başkanı Veli Büyükşahin'in de bulunduğu en az 30 kişi gözaltına alındı. İstanbul genelinde gece saatlerinde düzenlenen ev baskınlarında İl Emniyet Müdürlüğü TEM Şube'ye bağlı polisler tarafından çok sayıda kişi gözaltına alındı. Barış Akademisyeni Veysi Altındaş, “Kadınların Barış Mücadelesinde Dünya Deneyimleri” kitabının araştırmacılarından Güneş Daşlı ve OHAL kapsamında yayınlanan KHK ile kapatılan TV10'un Yönetim Kurulu Başkanı Veli Büyükşahin'in de aralarında bulunduğu en az 30 kişi gözaltına alındı.

İKİ YILDA 289 KEZ SOKAĞA ÇIKMA YASAĞI

Türkiye İnsan Hakları Vakfı Dokümantasyon Merkezi verilerine göre; sokağa çıkma yasaklarının süresiz (sona erdirileceği tarihin ucu açık bırakılarak) ve/veya gün boyu (24 saat sürmesi öngörülür biçimde) uygulanmaya başlandığı ilk tarih olan 16 Ağustos 2015’ten 1 Ocak 2018 tarihine kadar geçen süre içerisinde toplam 11 il ve en az 49 ilçede resmi olarak tespit edilebilen en az 289 sokağa çıkma yasağı ilanı gerçekleşti.

Tüm bu süre boyunca ise en az 1 milyon 809 bin kişinin özgürlük ve güvenlik hakkı; özel ve aile hayatına saygı hakkı; toplanma özgürlüğü; örgütlenme özgürlüğü; din özgürlüğü; bilgi alma ve verme özgürlüğü, mülkiyetin korunması hakkı, eğitim hakkı, işkence ve insanlık dışı ya da aşağılayıcı muamele yasağı, yaşam hakkı ve vücut bütünlüğü hakkı olmak üzere en temel haklarının ihlal edildiği kaydedildi.

16 YILDA 3 BİN 432 HASTA MAHKUM YAŞAMINI YİTİRDİ

16 yılda 3 bin 432 tutuklunun yaşamını yitirdiği cezaevlerinde, raporlara göre bini aşkın hasta tutuklu bulunuyor. Bu rakamlara göre; her yıl 215 tutuklu, cezaevlerinde hayatını kaybediyor.

Bunlardan biri; İHD’nin bu hafta durumuna bir kez daha dikkat çektiği, ilik kanseri ve 35 kiloya düşen Seyran Demir. Durumu gittikçe ağırlaşan Demir için İHD bir kez daha çağrı yaptı.

CEZAEVLERİNDEKİ ÇOCUKLAR

Adalet Bakanlığı verilerine göre cezaevlerinde anneleriyle birlikte kalan kalan 0-6 yaş arası çocuk sayısında yüzde 20 oranında artış ile 668’e yükseldi. Nisan ayında bu rakam 560 idi.

OKULA VAAZ DA GİRDİ... 10 YAŞINDAKİ ÇOCUKLARA 'ÜMMET VE ŞEHADET' ANLATILACAK

Okullarda laik eğitimin yok edilmesinin yeni adımı olarak, Diyanet’in vaiz görevlendirme süreci başladı. Diyanet, 81 ile gönderdiği yazı ile Aile ve Dini Rehberlik Büroları’nın 2018 yılı için çalışma takvimini açıkladı. Vaizler, “Milli ve manevi değerler”i anlatacak. 10 yaşındaki çocuklara verilecek vaazlarda "ümmet bilinci, şehitlik, şehadet, felaket anında sabır, duanın kabul olması" konuları yer alıyor.

ÖĞRENCİLER FİŞLENİYOR MU?

Milli Eğitim Bakanlığı’na (MEB) bağlı okullarda anket/araştırma adı altında her gün yeni bir fişleme metodunun baş gösterdiğine dair iddialar bu hafta bir yenisi daha eklendi. Eskişehir’de birçok devlet okulunda öğrencilerin önüne ‘Mirajans’ adlı Konya merkezli araştırma merkezinin anketleri konmuş ve ne için yapıldığı anlaşılamayan anketlerde öğrencilere; “ Cemaatten yardım aldın mı? Kendinizi etnik kültürel olarak nasıl tanımlarsınız? En çok izlediğiniz TV kanalı hangisidir? (“Tek seçenek işlenecek” notu düşülen sorunun cevap seçenekleri şunlar: Kanal D, TRT-1, ATV, Star, Fox, Kanal 7, CNN-Türk, NTV, HaberTürk, Beyaz TV, A Haber, Halk TV ve diğer... En çok okuduğunuz gazete hangisidir?” gibi soruları yönelttiği ortaya çıktı.

İŞ CİNAYETLERİ

Bu hafta iş cinayetlerinde dokuz emekçi yaşamını yitirirken sekiz emekçi de yaralandı.

Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü'nün (OECD) yeni araştırması, yıllık kapsamda insanların çalışma saatlerine göre, Türkiye’nin dünyada en fazla çalışılan ülkeler içerisinde 16. Sırada olduğunu ortaya koydu. OECD araştırmasının sonuçlarına göre, Meksika'da bir kişi haftada ortalama 43.2 saat olmak üzere yılda 2 bin 246 saat çalışıyor.

GEÇİM SIKINTISI NEDENİYLE KENDİNİ YAKTI

Emekçilerin en çok çalıştığı Türkiye’de mevcut durumu bu hafta yaşanan bir olay ortaya koydu.

İnşaat işçisi Sıtkı Aydın, “Geçinemiyorum” diyerek Meclis Devlet Hastanes'inin önünde kendini ateşe verdi. Polislerin müdahale ederek kıyafetlerini söndürdüğü Aydın, hastaneye kaldırıldı. Durumu iyi olan Sıtkı Aydın'ı çaresizliğe iten süreç de ortaya çıktı. İnşaat-İş Ankara Temsilcisi Murat Can Çoban, iş kazası geçiren Aydın’ın çalıştığı şirketin verdiği sözleri tutmaması ve mahkemelerden sonuç alamaması üzerine borç batağına saplandığını, bu nedenle kendini yaktığını söyledi.

MAHKUMLAR, BÖCEK İLACINDAN ZEHİRLENDİ

Her gün yeni bir hak ihlali iddiasının kayıtlara geçtiği cezaevlerinde bu kez de mahkumlar böcek ilacından zehirlendi. Adıyaman Açık Ceza İnfaz Kurumu'nda yapılan ilaçlamadan dolayı 100’ün üzerinde mahkumun zehirlendiği bilgisi geldi.

EMNİYET MÜDÜRÜ EL YÜKSELTTİ: KAFALARINI DA KIRACAĞIZ

Adıyaman İl Emniyet Müdürü Metin Alper'den, İçişleri Bakanı Soylu'nun önerisine benzer bir açıklama geldi: "Uyuşturucu satıcılarının belini kırdık. Yeri gelirse kafalarını da kıracağız,". İçişleri Bakanı Süleyman Soylu da, geçen hafta polislere talimat niteliğinde "Uyuşturucu satıcısının ayağın kırın, suçunu bana atın" sözlerini sarf etmişti.

ERDOĞAN İSTEDİ YARDIMCI DOÇENTLİK DE KALKIYOR

Cumhurbaşkanı Erdoğan, yardımcı doçentliği kaldıran düzenlemenin önümüzdeki hafta Meclis'e geleceğini açıkladı. Düzenlemenin “yandaş akademik kadro” için yapıldığı eleştirileri geldi.

“ALLAH AŞKINA ŞU YARDIMCI DOÇENTLİK OLAYI NEDİR?”

Erdoğan, temmuz ayında "Ülkemdeki rektörlerimizden de ricam var, YÖK Başkanımız ile de bunu konuşuyorum, Allah aşkına şu yardımcı doçentlik olayı nedir? Şunu bir gözden geçirin. Dünyanın kaç yerinde acaba yardımcı doçentlik var?" demişti. Ardından ise katıldığı bir televizyon programında TEOG’un kaldırılmasını buyurmuştu.

CHP’DEN OHAL’İN KALDIRILMASI MÜCADELESİ

CHP, darbe girişiminin ardından ilan edilen ve altıncı kez uzatılan OHAL’in kaldırılması talebiyle 81 ilde eylem yaparak ‘OHAL’in kaldırılması ve Türkiye’nin yeniden demokrasiye dönerek normalleşmesi’ çağrısı yaptı.

Öte yandan aralıksız olarak devam eden ve olağan hale gelen OHAL için, CHP tüm muhalif kesimlerin bir araya geldiği bir çalıştay düzenledi. "OHAL'de Yeter" forumunda sendikalar, akademisyenler, hukukçular, gazeteciler, milletvekilleri ve mağdurlar bir araya geldi.

Çalıştay sonunda açıklanan bildirgenin tamamı ise şöyle;

OHAL’DE YETER

OHAL’İN TÜRKİYE’NİN OLAĞAN REJİMİ HALİNE GELMESİNE İZİN VERMEYECEĞİZ

OHAL DEMOKRASİYE VE CUMHURİYETE YÖNELİK BİR OPERASYONDUR

15 Temmuz 2016’da gerçekleşen, darbe girişiminin ardından 20 Temmuz tarihinde AKP iktidarı tarafından OHAL ilan edilmiştir. Olağanüstü hal ya da sıkıyönetim gibi adı üstünde “olağanüstü” rejimler; sosyal, hukuksal, politik, ekonomik ya da doğal nedenlerle ortaya çıkan yoğun kriz ya da bunalımların aşılması amacı ile gündeme gelirler. Bunalım ya da kriz, mevcut rejimin sürdürülmesi ile mümkün olmayacaksa, tehlike yakın ve engellenemez boyutta ve ülke çapında yaygınsa ilgili yasal prosedürlerle ilan edilebilirler. Bu nedenle kural olarak değil, istisna olarak; sürekli değil, krizin aşılması ile sınırlı olarak uygulanabilirler.

20 Temmuz’da ise önlenmiş, girişim aşamasında kalmış, devletin mevcut güvenlik güçleri eliyle bastırılmış bir darbe girişimine karşı OHAL ilan edilmiştir. Halbuki, 15 Temmuz’da halkımız darbecilerle meydanlarda mücadele ederken, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde bulunan dört siyasi parti de, bombalar altında darbeye karşı direnmiş, demokrasiden ve parlamenter rejimden yana tavrını tüm dünyaya göstermiştir. 15 Temmuz’da TBMM iradesinin gösterdiği mücadelenin, darbe girişimi sonrasında da kararlı bir şekilde sürdürüleceği görülmüş olmasına karşın, iktidarın OHAL ilan ederek neyi amaçladığı ortadadır. İktidar tarafından yaratılan yeni rejim, parlamenter demokrasiye, milli iradeye ve Cumhuriyete yönelik bir operasyonun adı olmuştur. Sonuç olarak OHAL ilanı, haklı ve hukuki hiçbir gerekçeye dayanmamaktadır.

DARBECİLER İÇERİDE AMA FİKİRLERİ İKTİDARDADIR

İktidar, yasal temelleri olmayan OHAL’i ilan ederken bunun kısa süreli olacağını ifade etmiştir. Ne var ki OHAL, üç aylık periyodlarla uzatılarak “Yeni Türkiye’nin” olağan rejimi haline gelmiş bulunuyor. Hukuk kuralları ile yönetilmesi gereken OHAL, AKP iktidarının muhalif tüm kesimleri bastırmasının aracı haline getirilmiştir. Hukuksal hiçbir kuralın tanınmadığı, uluslararası sözleşmelerin rafa kaldırıldığı bu süreçte, yüzbinlerce mağdur yaratılmış, Türkiye giderek daha da antidemokratik bir ülkeye dönüştürülmüştür. Bu anlamda darbecilerle mücadele bahanesiyle ilan edilen OHAL’in kendisi 18 aydır, Anayasa’nın, demokrasinin, hukuk devletinin, temel hak ve hürriyetlerin, evrensel hukuk ilkelerinin ve ulus iradesinin somut tecellisi olan TBMM’nin askıya alındığı bir darbe süreci halini almıştır. Açıktır ki, 15 Temmuz darbecileri başarısız olmasına rağmen, darbecilerin tüm amaçları OHAL darbesi ile hayata geçirilmiştir. Darbeciler şu anda içeride olmakla birlikte, fikirleri iktidardadır.

TBMM İŞLEVSİZLEŞTİRİLMİŞ; KARARNAMELER “KANUN” OLMUŞTUR

20 Temmuz’dan bugüne yayınlanan 31 KHK ile 125 bin 294 kamu çalışanı ihraç edilirken 118.813 kişi açığa alınmıştır. 114 televizyon ile basın yayın organı kapatılmıştır. 30 yayınevinin kapısına kilit vurulmuştur. Binlerce kitaba el konularak gazeteciler hapsedilmiştir. Sivil toplum Kuruluşları, hak arama örgütleri çalışamaz hale getirilmiştir. On binlerce insan gözaltına alınmıştır. En temel haklar yok edilerek ifade ve örgütlenme özgürlüğü engellenmiştir. Kayyum atanan belediyeler, hapse gönderilen milletvekilleri ile siyaset baskılanırken, iktidar, yalnızca kendisi için meşru olduğuna inandığı milli iradeyi de ortadan kaldırmıştır.

Türkiye’de Anayasa fiilen lağvedilmiş, hukuk askıya alınmıştır. Yemin ettikleri Anayasa’yı savunmak yerine cübbelerini iliklemeye çalışan kimi yüksek yargı mensupları ile birlikte, OHAL kanunsuzlukları adeta zor kullanılarak resmileştirilmiştir. İktidara gelirken OHAL’i kaldırma vaadi ile yola çıkanlar, bugün OHAL’i, güçler ayrılığı ilkesini yok etmek için kullanırken, KHK’lar ile yargıyı militanlaştırmış, tek adam düzenine dayanan bir devlet yapısı dizayn edilmiştir.

OHAL İLANI AMACININ DIŞINA ÇIKMIŞTIR

Fethullahçı Terör Örgütü ile mücadele bahanesi ile ilan edilen OHAL, hem amacından hem de anayasal çerçevesinden çıkarılmıştır. Millete karşı olmadığı yalanıyla duyurulmuş, ancak KHK’lar eliyle toplumun tüm kesimlerine ve yaşamın bütün alanlarına dokunulmuştur. OHAL ile uzaktan yakından ilgisi bulunmayan, kış lastiği, tebabet Yasası, Şeker Kurumu, epilasyon merkezleri gibi konular Meclis iradesi yok sayılarak KHK’lar eliyle düzenlenmiştir. Rejimin sopası haline getirilen KHK’lar grev yasakları ve sendikasızlaştırmanın da aracı olmuş; kimi zaman taşeron işçilerin yasal haklarını aramalarına yönelik engel, kimi zaman ekmekleri için sokağa çıkan tütün üreticilerine vurulan cop, sıkılan biber gazı olmuştur.

Oysa OHAL, keyfi işlem ve eylemlere izin vermemektedir. OHAL koşullarında alınan önlemler, olağanüstü rejimin amacı ile sınırlı ve orantılı olmak zorundadır. Ancak ülkemizde, iç hukuk ve uluslararası hukukun kural ve ilkeleri OHAL gerekçesi fazlasıyla aşılmıştır.

TEMEL HAK VE ÖZGÜRLÜKLER YOK EDİLMİŞTİR

OHAL gerekçe gösterilerek mağdurların demokratik hak arama yolları dahi kapatılmıştır. Türkiye, İnsan Hakları Anıtı’nın adeta gözaltına alındığı, barikatla hapsedildiği bir ülke haline getirilmiştir. OHAL’in verdiği gücü kötüye kullanan iktidar, her türlü eylem ve etkinliği yasaklamayı ve şiddetle baskılamayı olağanlaştırmıştır. Sokakta türkü söylemenin bile yasaklandığı Türkiye’de, 10 Ekim Katliamı anmalarında acılı ailelerin üzerine biber gazı sıkılması, üniversitelerde akademisyen cübbelerinin çiğnenmesi, Anayasa değişikliğine karşı Meclis’e gelen yurttaşlara yoğun şiddet uygulanması gibi örnekler ve ülkenin dört bir yanında hak aramak için sokağa çıkan herkese müdahale edilmesi, OHAL’in doğrudan doğruya millete karşı ilan edildiğini ortaya koymaktadır.

Cezaevleri için darbe döneminin tek tip giysilerini getirenler, yarattıkları korku imparatorluğu ile toplumu da tek tipe sokmaya çalışmaktadır. İktidar sahipleri, yalnızca görevden uzaklaştırmalarla değil, can ve mal güvenliğini tehdit ederek, mülkiyet hakkını gasp ederek tüm toplumu diz çökmeye zorlamaktadır. Evrensel hukukun tüm kuralları yok sayılarak, sorumsuzluğu da aşan kararlarla, sivillere müdahale hakkı ve cezasızlık getirilmiş, yurttaşlar sokak ortasında katledilme tehlikesiyle karşı karşıya bırakılmıştır. İş dünyasından sivil topluma, emekçilerden işverenlere, medyadan, eğitim kurumlarına, cezaevlerinden, yargıya, sağlıktan siyasete hayatın her alanı geniş bir kuşatma altındadır.

OHAL’DE YETER!

Ülkemizi adım adım karanlığa sürükleyen bu kuşatma demokratik mücadele ile yarılmalıdır. Bugünümüzü ve geleceğimizi tehdit eden, yalnızca AKP iktidarına yarayan OHAL’in bir an önce kaldırılarak eşit, özgür ve demokratik bir Türkiye’nin yaratılması ortak ve ivedilikli hedefimizdir.

OHAL’in hedef aldığı toplumun tüm kesimleri olarak 12 maddelik bir çağrı yapıyoruz;

1) OHAL derhal kaldırılmalı ve KHK düzenine son verilmelidir. Bu süreçte oluşturulan OHAL Komisyonu, Venedik Komisyonu’nun tavsiyelerine uygun kurulmamıştır. AİHM’in içtihatlarında değerlendirme kriterleri bellidir. Bu kriterlere göre inceleme yapılıp, yapılmadığı bildirilmelidir. Verilen kararlar acilen açıklanmalı, komisyon önünde savunma hakkı tanınmalı ve kararlar ilgililere tebliğ edilmelidir.

2) Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin yasama ve denetleme yetkisi tekrar teslim edilmeli, gasp edilen milletvekili hakları iade edilmelidir. Yasama sorumsuzluğunun Anayasal bir hak olduğu ve Anayasa Mahkemesi’nin içtihatları doğrultusunda, milletvekilinin salt kendisini değil, bütün bir milleti temsil ettiği de değerlendirilerek, tutuklu milletvekilleri derhal serbest bırakılmalıdır.

3) OHAL gerekçe gösterilerek valilikler tarafından ilan edilen, başta toplantı ve gösteri özgürlüğünü kısıtlayan tüm kararlar ile sokağa çıkma yasakları olmak üzere, özgürlüğü kısıtlayıcı tüm yasaklar derhal kaldırılmalıdır. Bu yasaklara uyulmaması gerekçesiyle yürütülen tüm soruşturmalar ve verilen cezalar kaldırılmalıdır.

4) Haklarında ihraçlarını gerektirecek bir kesin hüküm yokken ihraç edilen yüz bini aşkın kamu görevlisi, tam anlamı ile açlığa terkedilmiştir. Bu durum, salt kendileri değil, bakıma muhtaç ailelerini de etkilemektedir. Bu durumun yaşam hakkı gibi temel bir hakkın ihlaline neden olduğu açıktır. Bu nedenle, 657 Sayılı Yasa’ya da uygun olarak haklarındaki ihraç işlemi, açığa alma işlemine dönüştürülerek, kendilerine adli ve idari adil yargılanma hakkı tanınmalıdır.

5) İhraçları nedeni ile açlık grevine giren ve bugün 313. günü geride bırakan, eğitimciler Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın yaşama hakkının, içinde bulundukları hassas durum da göz önüne alınarak derhal görevlerine iade edilmelidir.

6) İfade, konuşma ve basın özgürlüğü üzerindeki baskılar sona erdirilerek, yaptıkları haberler, yazıları ve konuşmaları nedeniyle cezaevinde bulunan basın emekçileri özgürlüklerine kavuşturulmalıdır.

7) FETÖ ile uzaktan yakından alakaları olmamasına karşın, yalnızca muhalif oldukları için hukuka aykırı olarak kapatılan demokratik kitle örgütleri bir an önce açılmalı, el konulan yazılı ve görsel medya kurumları teslim edilmelidir.

8) İhraç edilmiş olan ya da haklarında adli ve idari soruşturma olmayan akademisyen ya da diğer çalışanların, başka alanlarda çalışmasını yasaklayan düzenlemeler derhal kaldırılmalı, iptal edilen pasaportları iade edilmelidir.

9) Cinsiyetçi, ayrımcı, anti-laik, bilim dışı uygulamalarla doldurulan eğitim programlarına derhal son verilmelidir.

10) AKP’nin görevden baskıyla el çektirdiği AKP’li belediye başkanları ve diğer siyasetçiler hakkında soruşturma başlatılmalıdır.

11) OHAL döneminde gerçekleştirilen tüm idari işlemler ve kamu ihaleleri bağımsız bir komisyon tarafından incelenmelidir.

12) Paramiliter oluşumlar ile ordu ve polis teşkilatındaki gayrimeşru siyasi oluşumlara ilişkin iddialar, bağımsız yargı organlarınca incelemeye alınmalıdır.

Bu istemlerimizin bir an önce yaşama geçmesi için OHAL’e karşı olan tüm yurttaşlarımızı demokratik mücadeleye çağırıyoruz.

CHP Ankara Milletvekili – TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkan Vekili