İsmail Cem ve Yaser Arafat’ın gizli Kudüs pazarlığı

Cem: "ABD, Türkiye ve bazı Avrupa ülkelerinin de benimsediği bir öneriyle geliyorum. Beklentilerinizin sağlanmasının ortamını hazırlarım. Buna karşılık tek şartımız var: Müslümanların kutsal mekânı Mescid-ül Aksa’nın önünde küçük ve simgesel bir yapı inşa edeceksiniz". Arafat: “Kabul etmek için benim de bir önerim olacak. Bu konuyu halkınızın oylamasına sununuz"...

Google Haberlere Abone ol

Faik Bulut

1990’lı yılların sonlarına doğru dönemin Dışişleri Bakanı İsmail Cem’in özel kaleminden Filistin lideri Yaser Arafat’ın makamına acil ve son derece gizli kaydıyla bir mesaj gönderiliyor: “ABD, Türkiye ve bazı Avrupa hükümetleri adına Dışişleri Bakanımız İsmail Cem, Sayın Arafat ile çok özel bir görüşme yapmak istemektedir.”

O sırada Gazze’de denetimlerde bulunan Arafat, merak ettiği “acil ve özel görüşmeyi” kabul eden bir mesaj iletir Türkiye’ye. Bunun üzerine Cem, özel bir uçakla Gazze-Refah Havaalanı’na iner. Hiç bekletilmeden Arafat’ın makamına götürülür.

“Hoş beş” faslının ardından karşılaşma, şu sözle başlar: Arafat, “ Buyurun, Sayın Cem, size dinliyorum.” Cem, “Sadece sizinle baş başa görüşmeyi rica ediyorum. Zira konu gayet mahrem ve hassastır.” Feleğin çemberinden geçmiş Filistin lideri, tarihi anlardaki görüşmelerde yanında olaya tanıklık edecek bir kişi olmadan işe başlamamıştır. Aynı zamanda Cem’i de kırmak istememektir. Şöyle ince bir formül bulur: “Evet, baş başa görüşebiliriz. Ancak tercümanım bana yardımcı olacaktır.” Cem, tercümanın bulunmasına itiraz etmez. Arafat’ın tercüman diye yanına aldığı kişi Filistinli deneyimli bir avukat ve geçmişte Adalet Bakanlığı yapmış önemli bir şahsiyettir. Ancak İngilizcesi iyi değildir; deyim yerindeyse Çinlilerin konuştukları İngilizceye yakın bir telaffuzu vardır. Aslında Arafat’ın derdi, onun iyi bir tercüman olup olmadığı değil; tarihi olaya tanıklık etmesidir. Ayrıca Arafat, yabancı görüşmelerinin çoğunu kendi bildiği İngilizceyle yapmaktadır.

Bu mesele halledildikten sonra, ana konuya geçilir. Cem, önerisini aktarır: “Sayın Arafat; zatı âlinizin bağımsız bir devlet, milli bir bayrak ve bu devletin uluslararası alanda kabul edilmesini çok arzuladığınızı biliyorum. Ayrıca miktarı milyarlarca doları bulan maddi yardımlardan yararlanmak istediğinizin de farkındayım. ABD, Türkiye ve bazı Avrupa ülkelerinin de benimsediği bir öneriyle geliyorum. Dolayısıyla ben, bütün bu isteklerle beklentilerinizin sağlanmasının zemini ve ortamını hazırlarım. Buna karşılık tek şartımız var: Müslümanların kutsal mekânı Mescid-ül Aksa’nın önündeki açık meydanda küçük ve simgesel bir yapı inşa edeceksiniz. Bir kulübe veya 4x4 metrekarelik bir oda bile olabilir. Bunun adı da Hz. Süleyman Tapınağı olmalıdır.”

Arafat’ın yanıtı şöyledir: “Çok güzel bir öneri” deyince İsmail Cem, ilk anda rahatlayıp gevşer. Arafat sözlerini şöyle sürdürür: “Kabul etmek için benim de bir önerim olacak. Bu konuyu halkınızın oylamasına sununuz: Mescid-ül Aksa meydanında bir Hz. Süleyman Tapınağı olsun mu olmasın mı! Eğer Türkiye’de yaşayan insanlar, evet derse, ben de hay hay, başım gözüm üstüne diyerek kabul ederim. Yoksa asla kabullenmen parlak önerilerinizi!”

Son sözleri duyan İsmail Cem’in suratı asılır ve şöyle der: “Aramızda kalsın bu öneri. Ne ben söylemiş oldum; ne de siz duymuş oldunuz.” Ardından apar topar geldiği gibi, aynı hızla Ankara’ya döner Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı.

Peki, madem görüşme çok gizliydi; nasıl duyuldu? İşte, o görüşmeye tercüman olarak alınan Freh Abu Zeyd (veya Zeyn) vasıtasıyla. O, gazeteci arkadaşı Abdülbari Atwan’a aktarmış. Atwan ise, Trump’un Kudüs için aldığı kararının ardından 6 Aralık 2017 tarihli bir video konuşmasında bunu kamuoyuna açıklamış oldu. Kendisi eskiden el Quds el Arabi gazetesinin imtiyaz sahibi ve yayın yönetmeniydi. Suriye’de iç savaş olunca, Katar’ın finanse ettiği bu gazete, Atwan’ı görevinden ayrılmaya mecbur etti. Zira Atwan, Arap veya yabancı devletlerin Suriye’ye müdahalesine karşıydı. Aynı Atwan, şimdi merkezi Londra’da bulunan Ray-el Yom gazetesini yönetmektedir. Malum, Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan’ın Filistin davasına hamaset dolu sözlerle destek verdiği (One Minute gibi) ve Mavi Marmara gemisi olayı nedeniyle İsrail yönetimiyle bozuştuğu dönemde Atwan, AKP liderinin hayranıydı. Ancak Türkiye’nin gerek Mavi Marmara davası konusunda İsrail ile uzlaşması gerekse Suriye iç savaşına müdahalesi gibi nedenlerle Erdoğan ile AKP’ye mesafeli davranmaya hatta zaman zaman eleştirel yazılar yazmaya başladı. Kudüs’teki son gelişmeden ötürü, Erdoğan’ın ABD Başkanı’na yönelik eleştirilerine de sıcak bakıyor. Bu arada, İsmail Cem ile Yaser Arafat’ın gizli görüşmesini de açıklamaktan geri durmadı.