Esaretin yeni bedeli: Worldcoin

Sam Altmangiller, ufak ufak da değil, artık hızlandırarak “transhümanizm” çağının kilometre taşlarını döşüyorlar. Mesele, biz naçiz ölümlüler, hangi aşamada bu gelmekte olanı idrak edebileceğiz?

Google Haberlere Abone ol

Özcan Yazıcı - [email protected] 

ChatGPT ve yapay zeka yaklaşık bir yıldır dünyayı sallıyor ama yakında onu da aşan bir tartışmanın içinde bulabiliriz kendimizi…

Tartışmanın odağı değişse de başrol oyuncusu yine aynı olacak gibi: Sam Altman.

Sam Altman, malum ChatGPT ve Dall-E gibi yapay zeka devrimini hızlandıran teknolojilerin geliştiricisi OpenAI’ın kurucusu ve CEO’su.

İnsanoğlu ChatGPT hülyalarıyla mest olmaya devam ededursun, yaratıcısı Sam Altman, gelecek tasarımı içerisinde bir sonraki merhaleye geçmiş durumda…

Peki, şimdi ne yapıyor Sam Altman?

Worldcoin” isimli bir kripto paranın lansmanını yaptı ve piyasaya sundu. 2019 yılında Sam Altman, Max Novendstern ve Alex Blania tarafından kurulan ve VC Andreessen Horowitz tarafından desteklenen Worldcoin, San Francisco ve Berlin merkezli “Tools for Humanity” tarafından geliştirilen bir “iris” biyometrik kripto para birimi projesi.

Buraya kadar aktardıklarım size elbette şaşırtıcı gelmemiştir, alışageldiğimiz sıradan bir kripto para haberi gibi gözükebilir, ama işin aslı öyle değil.

Sam Altman, Worldcoin projesi ile “küresel bir kimlik doğrulama sistemi” ve dünyanın en büyük “kimlik ve finans ağını” oluşturmayı hedefliyor. Aynı zamanda biyometrik verilere odaklanan proje ile gerçek insanlarla yapay zekadan güç alan makineler arasında kesin ayrım yapabilen bir teknolojik altyapı da oluşturmak hedefleniyor.

Bu teknolojinin mimarisini gerçekleştirebilmek için “Orb” ismini verdikleri ve küreye benzer krom kaplı bir cihaz geliştiren Tools for Humanity, lansman sonrası birkaç hafta içinde 27 ülkeye bu cihazı dağıtarak iris odaklı biyometrik verileri ve kimlikleri toplamaya başladı bile. Şu ana kadar birkaç yüz Orb aracılığıyla yaklaşık 2 milyon kişinin yüzü ve irisi taranarak kimlik oluşturulmuş durumda. Plan, Orb’ların sayısını 50 bine çıkarmak ve dünyadaki 8 milyar insanın tamamını bu küresel kimlik ağının parçası haline getirebilmek.

GÖZ BEBEĞİNİ VER WORLDCOIN’İ AL

Sam Altman ve ortakları akıllıca bir strateji de izliyor ve biyometrik verisini teslim edenlere Worldcoin ile ödeme de yaparak katılımı cazip hale getiriyor, teşvik ediyor. Doğrusu etkili olduğu da anlaşılıyor; Orb’un dağıtıldığı merkezlerin çoğunda uzun kuyruklar da olduğu gözleniyor.

Şirketin Orb’ları dağıtma stratejisi de ilginç. Worldcoin'in internet sitesinde bulunan bir bölüm üzerinden kayıt yaptıran ve kendilerine Orb gönderilen bireyler, "operatör" olarak anılıyorlar ve her kayıt için de komisyon alıyorlar. Yani şirket, “dağıtım ve pazarlama” işini de “marka elçileri” yaratarak sıradan bireylere yaptırıyor.

Elbette yüce idealler eşliğinde sunulsa da toplanan biyometrik verilerin “işlenmesi, saklanması, korunması ve kullanılması” kritik konulardan birisini oluşturuyor. Şirketin web sitesinde, “İnsanlar tarandıklarında kendilerine karmaşık kriptografiyle güvenli hale getirilmiş eş benzeri olmayan bir kimlik (kod) verilirken tüm görseller siliniyor” deniliyor.

Bu açıklamayı denetlememiz ve inanmamız için elimizde “iyi niyetimiz” ve şirkete güven duyup duymamak için bireysel kanaatlerimiz dışında bir seçeneğimiz yok. Kaldı ki, güven duyulsa bile yeterli mi? OpenAI birkaç ay önce hack’lenmiş bir şirket.

Kuşkusuz projenin arkasında OpenAI ve Sam Altman’ın olması, küresel bir kapsamının olması iris gibi insanların benzersiz biyometrik verilerini toplaması dünyada büyük tartışmaları da tetikledi.

İNSAN, DUYARSIZLIK VE UMURSAMAZLIK KÜLTÜRÜNE Mİ YENİLECEK?

Almanya’da Bavyera Veri Koruma Gözetim Ofisi, Worldcoin kripto projesinin kullanıcılarının hassas biyometrik verilerinin nasıl kullanıldığına dair "yeterli ve açık" bilgiye sahip olup olmadıklarını araştırıyor. Benzer bir araştırmayı İngiltere ve Fransa’daki resmi otoriteler de yapıyor. Arjantin ise, Worldcoin hakkında soruşturma başlattı. Kenya polisi, birkaç gün önce Worldcoin’in Nairobi birimine baskın düzenledi ve tüm belgelerle makinelere el koydu. Yalnızca Kenya’da 250 binden fazla iris taraması yapıldığı kaydediliyor.

Sam Altman hayranları, kripto para meraklıları ve dünyada giderek yaygınlaşan genel olarak verilere, özel olarak biyometrik verilere karşı “duyarsızlık ve umursamazlık kültürü”, Worldcoin’in arkasında bir rüzgâr yaratmış gibi gözüküyor. Ancak, coşkuyla ve umursamazlıkla iris’lerini teslim edenlerin hemen tamamı şirketin bu verileri ne için ve nasıl kullanacağını bilmiyor, dert de etmiyorlar.

Yapay zeka alanında yaşanan sıçramalı ilerleyişi ve teknolojinin neredeyse tüm ekosistemi domine etmeye başladığı koşulları da hesaba kattığımızda bundan sonra yalnızca madalyonun tek yüzüne bakmakla yetinemeyiz. Teknolojinin insana sunduğu yaşamı kolaylaştırma imkân ve fırsatlarının yanı sıra, insanı “esarete sürükleyen” ve giderek “hiçleştiren” yönlerini de daha güçlü biçimde sorgulamalıyız. Teknoloji şirketlerinin albenili gösterileriyle gözlerimizi kamaştıramayız.

DAHA FAZLA FELSEFE, SOSYOLOJİ, PSİKOLOJİ, HUKUK VE SİYASET ZAMANI

İnsan “kapasitesinin, kontrolünün ve sınırlarının” ötesine geçmeye başlayan bir teknoloji gücünü “kutsamayı ve ayinler düzenlemeyi” artık bırakmalı. Elbette, teknolojik ilerleme durdurulsun, yok sayılsın demek istemiyorum.

Ancak bugüne kadar çok da odaklanmadığımız bazı yeni “düşünme ve tartışma” alanlarına yönelmemiz gerekiyor. Örneğin, “teknoloji felsefesi”, “teknoloji sosyolojisi”, “teknoloji psikolojisi”, “teknoloji hukuku”, “teknoloji siyaseti”ne gereksinimimiz var.

Teknolojinin “icat” coşkusunun tek başına at oynattığı dönemi sona erdirmemiz gerekiyor. İcat çıkarmaya, keşfetmeye “her şey”, maruz kalınan “şeylere” teferruat zihniyetiyle bakmayı terk etmeliyiz.

Yarattığımız” şeyin sonuçları ve sınırlarını daha fazla düşünmemiz gerekiyor. Teknolojinin sağladığı değişimi, insanın özgürlüğünü, yaşamını, özetle varlığını koruyucu ve geliştirici bir şekilde ilerleyebilmesi için sorgulamamız gerekiyor.

TEKNOLOJİ ŞİRKETLERİNİN YAŞAMIMIZI ‘İCAT’ ETMELERİNE İZİN VERMEMELİYİZ

Düşünün şimdi, iris gibi biyometrik verilerinizi bir kimlik ağı içerisine teslim ettiğinizde, bu verilerinizin “saklanma, korunma ve kullanma” sınırlarını da sınırsızca açmış oluyorsunuz; kim ne derse, ne güvence verirse versin. Bu verilerin yasal ve yasa dışı yollarla farklı hedefler içerisinde kullanılmasının da yolunu açıyorsunuz. Giyilebilir kıyafetler başta olmak üzere, akıllı evler, akıllı araçlar, akıllı kentler gibi yaşamımızın her alanının dijitalleştiği, birbirine bağlandığı ve şimdilerde yapay zekayla bunların taçlandırıldığı bir dünyada bu biyometrik verilerle (kimliklerle) şirketlerin, devletlerin neler yapabileceğini bir hayal edin!

Oysa sahnenin önünde bize servis ettikleri tek şey, “sizin sağlığınız ve güvenliğiniz için yapıyoruz her şeyi” değil mi?

Eğer bir kişiye benzersiz bir kimlik tasarlarsanız ve her nerede olursa olsun O’nu iris gibi ayrılmaz biyometrik verileriyle eşleştirebilir ve izleyebilirseniz, O’nun varlığını (eylem ve duygu durumlarını) tamamen anlayabilir, kontrol edebilir ve yönetebilirsiniz. Hemen her yerde izlendiğiniz, manipüle edildiğiniz, mahremiyetinizin tamamen ortadan kalktığı bir dünya…

Devasa teknoloji şirketleri, “icatlarıyla” mevcut regülasyonların çok ilerisinde kontrolsüzce, dur durak bilmeden, itirazsızca koşar adım gündelik yaşamımızı, geleceğimizi de “icat” ediyorlar.

Ne yiyip ne yemeyeceğimize, nereye gidip gitmeyeceğimize, kime oy verip vermeyeceğimize, hatta kimi sevip sevmeyeceğimize karar verecekleri, özetle “seçim hakkımızı” (tüm hata ve günahlarıyla birlikte) ortadan kaldırdıkları distopik bir dünya inşa ediyorlar.

Sam Altmangiller, ufak ufak da değil, artık hızlandırarak “transhümanizm” çağının kilometre taşlarını döşüyorlar. Mesele, biz naçiz ölümlüler, hangi aşamada bu gelmekte olanı idrak edebileceğiz ve daha güçlü biçimde, “Eyy teknoloji biz senin için değil, sen bizim için varsın; Sam Altman sen hele dur bakalım biraz” diyebileceğiz.