YAZARLAR

Emekli maaşı, toplu sözleşmeyle belirlenmeli

Ülkemizde emekli ikramiyesinin 900 lira artırılmasında, en düşük emekli aylığının 7 bin 500 TL’ye yükseltilmesinde Cumhurbaşkanı ve hükümet tek yetkili makam. Oysa Avrupa’nın birçok ülkesinde bu tür artışlarda sendikalar ile hükümet arasında yapılan pazarlık etkili oluyor. Türkiye’de de emeklilere sendikalaşma ve toplu pazarlık hakkı tanınmalı.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, yaklaşan bayram nedeniyle seçimleri de dikkate alarak emekli ikramiyelerinin 2.000 TL olarak ödeneceğini açıkladı. 1.100 TL’lik ikramiyelerde sadece 900 liralık bir artış söz konusu olacak.

Öte yandan AKP Grup Başkanvekili Mustafa Elitaş da, en düşük emekli aylığının 7.500 TL olacağını belirtti. AKP’li Elitaş, bununla ilgili yasa teklifinin bu hafta TBMM’de görüşüleceğini ifade etti. Böylelikle 5.500 TL’lik en düşük emekli aylığında 2.000 TL’lik bir artış yapılacak.

Aslında en düşük emekli aylığındaki bu artış, bir zam olmayacak, 2.000 TL’lik fark Hazine tarafından karşılanmış olacak. Emeklinin asıl maaşı 7.500 TL’yi geçene kadar enflasyon farkından kaynaklanan artışlar yansıtılmayacak.

EMEKLİNİN YARISI AÇLIK SINIRININ ALTINDA

AKP Grup Başkanvekili Mustafa Elitaş, Türkiye’de 7.500 TL’nin altında emekli aylığı alanların sayısının 8 milyon 796 bin olduğunu bildirdi. Yani, toplam 14 milyona yakın emeklinin yarısından fazlası, hem açlık sınırının altında, hem de asgari ücretten daha düşük maaş alacak durumda bulunuyor.

Asgari ücret net 8.506 TL, Türk-İş’in Şubat 2023 itibariyle açıkladığı açlık sınırı da 9.426 TL. Açlık sınırı, dört kişilik bir ailenin sadece gıda masrafından oluşuyor. Öte yandan yine Türkiye’de 9.245 TL olan ortalama emekli aylığı da, açlık sınırının altında bulunuyor.

En düşük emekli aylığındaki artış, diğer tüm emeklilere yansıtılmayacak. AKP’li Elitaş, “7.500 TL’nin üstünde emekli maaşı alanlar için bir yasal düzenleme yapılmayacak” açıklamasında bulundu.

Oysa bu durum da büyük bir haksızlık. Örneğin 7.501 TL alan bir emeklinin aylığında bir artış söz konusu değil. Zaten emekliler, sefalet ücretiyle yaşıyorlar ama bu durumu düzeltecek bir girişim yok.

Normal koşullarda en düşük emekli aylığına yüzde 36,4 oranında bir zam yapıldıysa diğer emeklilerin aylıklarına da bu oranda bir artış yapılması gerekirdi.

SİSTEM DEĞİŞMESEYDİ 12 BİN TL OLACAKTI

İşçi emekli aylıklarının bu derece düşük kalmasında AKP iktidarının 2008 yılında çıkardığı 5510 sayılı yasa etkili olmuştur. 5510 sayılı yasaya göre, aylık bağlama oranları düşürülmüş, güncelleme katsayısı değiştirilmiş, büyümeden (milli gelirden) emekliye verilen pay oranı yüzde 100’den yüzde 30’a indirilmişti.

Sosyal güvenlik uzmanı Özgür Erdursun’un yaptığı hesaplamaya göre, emekli aylıklarıyla ilgili sistem eğer 2008 yılında değiştirilmemiş olsaydı en düşük emekli aylığı şimdi otomatik olarak 12 bin TL’ye çıkmış olacaktı.

En düşük emekli aylığında Hazine tarafından karşılanan bu artış, aslında daha fazla prim ödeyenle az prim ödeyeni aynı maaşta buluşturuyor. Fazla prim ödeyen, karşılığını alamadığı için bu adaletsizlik bir süre sonra kayıt dışı çalışmaya yol açacaktır.

Oysa eskiden olduğu gibi fazla çalışıldığı ve fazla prim ödendiği takdirde daha yüksek aylık bağlama oranlarının saptanması özendirilmelidir. Keza emekli olduktan sonra çalışılması halinde SGK’ya Sosyal Güvenlik Destek Primi adı altında bir prim ödenmektedir.

Bu prim ödemesinin emekli maaşının artışına hiçbir katkısı yoktur. Dolayısıyla emeklinin kayıt dışı çalışmasına yol açmaktadır. Aslında yeterli bir emekli aylığı olsa, zaten emekliler çalışma ihtiyacı duymayacaklardır.

EMEKLİYE SENDİKA VE TOPLU PAZARLIK HAKKI

Emeklilerin “tek adamın iki dudağına” ya da hükümetlerin tek yanlı yaptırımına muhatap olmaması için kendi güçlerine güvenerek aylıklarının artırılmasında söz sahibi olması daha sağlıklı ve adaletli bir durumdur.

İtalya ve birçok Avrupa ülkesinde emekliler, sendikaları kanalı ile hükümetlerle maaşlarının belirlenmesinde toplu pazarlık hakkına sahip bulunuyorlar. İtalya ve benzeri ülkelerde çalışanların emekli olduktan sonra da sendika üyeliği devam ediyor ve bu sendikalar emekli maaşlarının artışında da etkili oluyorlar. Ya da başka birçok Avrupa ülkelerinde olduğu gibi emekliler ayrı sendika kurup hükümetlerle toplu pazarlık yapabiliyorlar.

Ülkemizde emeklilere yasal anlamda sendikalaşma ve toplu pazarlık hakkı tanınmıyor. Oysa imzaladığımız ILO sözleşmeleri çerçevesinde bu tür hakların olması gerekir.

Türkiye’de memur emeklileri, kamu çalışanlarının hükümetle yaptığı toplu pazarlık sonucunda oluşan artışlardan yararlanabiliyor. Ancak memur sendikalarıyla hükümet arasında yapılan toplu sözleşme görüşmeleri anlaşmazlıkla sonuçlanırsa bu uyuşmazlığın çözümü için grev hakkı söz konusu değil, sadece hükümetin ağırlıklı olduğu bir kurul ücret artışına karar verebiliyor.

DİSK’e bağlı Emekli-Sen ise, emekli aylıklarının belirlenmesinde hükümetle emekli sendikalarının müzakere etmesini ve emeklilere toplu pazarlık hakkının tanınmasını talep ediyor. Tabii bunun için de emeklilerin sendikal örgütlenmesinin önündeki engellerin kaldırılması gerekiyor.


Atilla Özsever Kimdir?

1967 yılında Kara Harp Okulu’nu bitirdi. 12 Mart (1971) döneminde piyade üsteğmeni iken siyasi görüşleri nedeniyle ordudan çıkarıldı. 2.5 yıl cezaevinde kaldı. Daha sonra iktisat öğrenimi gördü, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde yüksek lisans yaptı, doktorasını İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde tamamladı. 1974 – 2002 yılları arasında gazetecilik yaptı. 2003- 2011 yılları arasında da Maltepe Üniversitesi’nde kadrolu öğretim üyeliği görevinde bulundu. 2011 yılından itibaren de çeşitli üniversitelerde çalışma ekonomisi ve medya alanında dışarıdan dersler veriyor. “Tekelci Medyada Örgütsüz Gazeteci” ve “Mesele Teslim Olmamakta” isimli iki kitabı ile çeşitli kitap ve dergilerde yer alan makaleleri bulunuyor.