YAZARLAR

Elektronik sigaranın dumanına çocukları sarmayın

2024 yılında, dünyayı olduğu gibi Türkiye’yi de yakından ilgilendiren ve çocuklarda adeta yeni bir salgına dönüşmesi an meselesi olan e-sigara furyasının önüne geçecek ciddi adımlar ve stratejiler geliştirmemiz şart. E-sigara, dijital çağın en büyük bağımlılık salgınıdır. 

Yaşantılarımızın elini ne kadar sıkı tutuyoruz?

Çocukluk hayallerimize ne kadar bağlıyız?

Peki çocukların sağlığına ne kadar önem veriyoruz? Kalabalıklarda annesinin eline sımsıkı yapışan bir çocuk misali mi, yoksa eğreti bir tavırla mı?

Onların sağlığını korumak için özenli miyiz, yoksa bu bir kamu sağlığı önceliği değil mi?

Çoğu zaman “çocuklar geleceğimizdir” diyerek onları ağır bir “yarın sorumluluğu” altında ezerken aslında onlara biçtiğimiz değerin sahiciliğinden şüpheye düştüğümüz oluyor mu?

Dünya Sağlık Örgütü, 14 Aralık’ta önemli bir açıklamada bulundu ve çocukların elektronik sigara tehlikesinden korunması için ülkeleri acil eyleme davet etti.

Nikotin ve birçok zararlı madde içeren ve yüksek düzeyde bağımlılığa sebep olan elektronik sigaraların serbest pazara rahatlıkla sürüldüğünü ve çocukların da gençlerin de bu sigaraların kontrolsüz şekilde pazarlanması sürecinde hedef haline geldiğini vurgulayan Dünya Sağlık Örgütü, 88 ülkede e-sigara satın alımı için asgari yaş sınırının olmadığına ve 74 ülkenin de bu tehlikeli ürünlere yönelik yönetmelik geliştirmediğine dikkat çekiyor.

Türkiye’de 2020 yılından beri elektronik sigara ithalatı, 2013 yılından beri de e-sigara reklamı, kapalı yerlerde içilmesi ve satışı yasak olsa da, “yasaklar çiğnenmek içindir” mantığıyla hareket eden birçok kesim, internet üzerinden ve merdiven-altı şekilde piyasada zararlı kimyasallar içeren aromatik e-sigaralar satıyorlar. Bu satışların hedef kitlesi, liseli öğrencilere dek inmiş durumda.

Gümrüklerde binlerce ünite elektronik sigara yakalansa da, halen iç piyasada çocuklara yönelik tehdit olduğu belirtiliyor. Çünkü sektörün pazarlama stratejileri de, teknoloji üzerinden kurdukları ikna ağları da ne yazık ki çok güçlü.

Bu durum ise çocukların çok erken yaşlarda yanıltıcı şekilde elektronik sigara reklamlarına maruz kalıp bu tuzağa düşmelerine yol açıyor; zira nikotin içeren elektronik sigaralar oldukça fazla bağımlılık yaratıyor ve sağlığa zararlı. Zaten elektronik sigara endüstrisinin iki hedef kitlesi var: Sigarayı bırakmak isteyenler ve dijital çağın gençleri ve çocukları.

Uzun süreli etkileri halen tam olarak anlaşılmasa da, toksik maddeler ürettikleri ve bunların bir kısmının da kansere yol açtığı, kanda pıhtılaşma eğilimini artırdığı, kalp krizi ve akciğer sorunları doğurduğu belirtiliyor.

Ayrıca elektronik sigara kullanımı beyin gelişimini de olumsuz etkilerken çocuklarda ve gençlerde öğrenme güçlüğü doğuruyor. Beyin gelişiminin yaklaşık 25 yaşına kadar devam ettiği ve nikotinin beyindeki dikkat, öğrenme ve dürtü kontrol kısımlarını etkilediği düşünüldüğünde ciddi bir tehlike söz konusu.

Hamile kadınların elektronik sigara kullanmaları, henüz fetüs aşamasında fetüsün gelişimini olumsuz etkilerken, elektronik sigaradan yayılan dumana maruziyet bile içmeyen kişi açısından risk yaratabiliyor.

Elektronik sigaralar, çocuklara hem geleneksel medyadan, hem sosyal medyadan, hem de takip ettikleri influencer’ların “cazip” videoları ve deneyimlerini paylaştıkları blog yazıları üzerinden ulaşıyor. Kolalı, naneli, mentollü (hele mentollü olduğunda beyinde bağımlılığı artıran kanallar üzerinde daha büyük bir etki doğuyor), şekerli, meyveli gibi en az 16 bin aromasının olması da başka bir cezbedici özellik...

Hatta bazılarının üzerinde çizgi film kahramanları ve çocukların aklını çelecek türden tasarımlar da var.

E-sigaralarda kullanılan bazı aromaların yenmesi güvenilir, ancak ciğerlere çekilmesi zararlı, çünkü bağırsaklar, ciğerlere göre çok daha fazla maddeyi işleyebiliyorlar.

Kimi e-sigaralar da, harici belleğe benzer şekillerde üretildiğinde, çocukların okullara kolaylıkla sokmalarına yol açıyor, ailelerden de gizlemelerini kolaylaştırıyor.

Ayrıca merdivenaltı üretilmiş bazı e-sigaraların pilleri patlayıp ciddi yaralanmalara yol açabiliyorlar. E-sigaraların içindeki likidin koklanması, yutulması veya cilt ya da gözler üzerinden emilmesi ise, çocuklarda zehirlenmelere yol açıyor.

ABD’de 5 yaş ve altı çocuklarda son dönemde zehirlenme vakalarının yarıya yakını e-sigara kaynaklı olarak belirtiliyor.

Yine ABD’de 2016 yılında yapılan ulusal bir araştırmada, orta okul ve lise öğrencileri arasında daha önce e-sigara kullananların yaklaşık üçte biri, bu cihazın içine marihuana gibi bağımlılık yaratan maddeler de koyduklarını itiraf etmişler.

Dolayısıyla, ilk başlardaki “pazarlama stratejisi”nin aksine, e-sigaranın masum olmadığı anlaşıldı. 

Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre, 13-15 yaş aralığındaki çocuklar, dünya çapında yetişkinlere göre daha yüksek oranda e-sigara kullanıyorlar. Örneğin 2017-2022 yılları arasında elektronik sigara kullanımı oranları Kanada’da 16-19 yaş aralığında iki katına çıkarken, geçtiğimiz üç yıl içerisinde Birleşik Krallık’ta genç kullanıcıların sayısı üç katına yükselmiş. Çünkü çocuk yaşta edinilen alışkanlıklar insanın peşini çok zor bırakıyor.

Dünya Sağlık Örgütü’nün dayandığı araştırmalara göre, elektronik sigara kullanan gençler, ileride sigara kullanımına üç kat daha yatkın oluyorlar.

ABD’de orta okul ve lise öğrencileri arasında yapılan araştırmalara göre, e-sigarayı denemeye başlamak, genellikle bir arkadaşın önerisiyle oluyor ve e-sigarayı kullanmaya devam etme sebebi olarak genellikle “kullanmayınca endişeli, stresli veya depresif olma hali” gösteriliyor. 2022 yılında yapılan Amerikan Gençlik Tütün Araştırması sonuçları ise, ortaokul ve lise düzeyinde 2,5 milyon öğrencinin – yani neredeyse on öğrenciden birinin- e-sigara içtiğini ortaya koymuştu.

Dünya Sağlık Örgütü’nün iki temel önerisi var:

- Elektronik sigaraları yasaklayan ülkelerde, yasağın uygulanması daha da sıkılaştırılmalı ve kamu sağlığı müdahalelerini destekleyecek şekilde izleme mekanizmaları geliştirilmeli.

- Elektronik sigaraların ticarileştirilmesine izin verilen ülkelerde, farklı tüm aromaların yasaklanmasından nikotinin niteliği ve yoğunluğunun sınırlandırılmasına ve vergilendirilmesine dek onu cazip kılan tüm unsurlar sıkı bir şekilde düzenlenmeli.

Türkiye ilk gruba giriyor. Yani, e-sigara satışı yasak. Ancak onlarca internet sitesinden ve serbest piyasadan kolaylıkla temin edilebiliyor, hatta “kapıda ödeme” kolaylıkları bile var.

2023 yılını bu konuda alınması gereken önlemler açısından bir kayıp yıl olarak değerlendirip, ciddi bir özeleştiriye gitmemiz şart. 2024 yılında da, dünyayı olduğu gibi Türkiye’yi de yakından ilgilendiren ve çocuklarda adeta yeni bir salgına dönüşmesi an meselesi olan e-sigara furyasının önüne geçecek ciddi adımlar ve stratejiler geliştirmemiz şart.

Bunun için de hem söz konusu sigaraların rahatlıkla satıldığı internet siteleri yakın takibe alınıp net bir şekilde önüne geçilmeli, hem sosyal medya üzerinden yapılan yanıltıcı reklam ve tanıtımlara dair önlemler alınmalı, hem de aileler, okullar ve çocuklar nezdinde bu konuda ciddi bilgilendirme kampanyaları ve bilinçlendirme eğitimleri verilmeli.

Ailesi ve öğretmeni kadar çocuk da e-sigaraların akut zararlarını bilmeli, nefes yoluyla içlerine çektikleri veya özendikleri bu aromaların tehlikeleri karşısında bilgilendirilmeli, nikotin ürünü yüksek olan bu ürünlere dair bilimsel çalışmalar bizzat konunun uzmanı dernek temsilcileri ve tıp doktorları tarafından ülke çapında bir seferberlikle anlatılmalı.

E-sigara, dijital çağın en büyük bağımlılık salgınıdır. 

Çocuk göğüs hastalıkları uzmanı ve Sağlığa Evet Derneği Başkanı Prof. Dr. Elif Dağlı, uzun zamandır tütün endüstrisini izleyen bir hekim. Kendisiyle bu konu özelinde yaptığım söyleşide çok kıymetli bilgiler paylaştı:

“Tütün endüstrisi 1970’li yıllarda bugünkü elektronik sigaraya benzer cihazlar geliştirmiş, patentini almış ancak piyasaya sunmamıştı. Dünya devletlerinin tütün mücadelesinde başarılı olabileceği kara günler için buluşlarını saklamışlardı. Tütün ve sigara yerine konabilecek kurtarıcı bir ürün şimdi adeta çeyiz sandığından çıkarıldı. Tütün ve nikotin endüstrisi esrar içeren ürünlere geçmeden önce müşterilerini e-sigara ile zarar azaltma durağında bir süre oyalıyor.”

Prof. Dağlı’ya göre, tütün endüstrisi kendini kıstırılmış hissediyor ve pazar payları daraldıkça, çaresiz bir şekilde debeleniyor.

“1990 yılında tütüne aroma katarak değişime başladılar. Aroma katılan nargile ile gençlere ve ele geçirilememiş Orta Doğu ve Asya kadınlarına ulaşmak istediler. Aroma tütüne girdi çocuklara yayıldı ama kadınlar hala tamamen fethedilemedi. Endüstri için gelecek tütünde değil, başka bağımlılık yapıcı bir bitkide. Tütün endüstrisi ilk defa bu kadar yıllar sonra merdiven altına indi ve göz göre göre çocukları hedefe aldı. Sosyal medyada pazarlamaya ilk kez bu kadar saldırgan şekilde başladı,” diye açıklıyor Elif hoca.

Peki, e-sigaraları çocuklar için bu kadar cazip kılan ne?

Prof. Dağlı, elektronik sigaralara katılan 16 bin değişik aromanın hepsinin çocuklara küçük yaşta alıştırılan, kah muhallebilerinde, kah şekerlerde, kah gıda maddelerinde olan tatlandırıcılar arasından seçilmesinin manidar olduğuna dikkat çekiyor.

“Asıl hedef; bir 'aracı parça' kullanarak elektronik sigarayla başlayıp inhalasyon cihazlarına geçerek ve onların içerisinde keneviri kullanarak 'nihai ürün' meydana getirmek. Elektronik sigara pazarındaki firmalardan biri, iki yıl önce İngiltere’de bir solunum teknolojisi cihaz firması satın aldı. Şimdi de medikal kenevir işletmeleri satın almaya yöneldi. Tütün endüstrisinin üst düzey yöneticilerinden biri ise, bir demecinde, zarar azaltma yöntemi kullanarak tütünden ve sigaralardan, e-sigaraya ve ısıtılmış tütüne geçtiklerini, burada bir süre bekleyeceklerini, zarar azaltma kavramını topluma ve kullanıcılara yaydıktan sonra asıl hedefleri olan kenevire geçeceklerini belirtmişti,” diye ekliyor Prof. Dağlı.

Dolayısıyla, Elif hoca, bugün elektronik sigaralara çocukların ve gençlerin merak salmasının, bundan sonraki aşama olan kenevire geçme sürecinde yeni bir cihaza alıştırmada bir ara basamak olduğunu, bu yüzden tehlikenin çok daha büyük olduğunu belirtiyor.

“Sigara firmalarının yaptıkları hesaplar, bazı uluslararası webinar zeminlerinde paylaşılmıştı. Hangi tarihte ne kadar ilerleme beklediklerini, hangi ülkeleri hedeflediklerini göstermişlerdi. Ama bugün bunun hayli gerisinde kaldılar ve en çok geride kaldıkları ülkelerden biri de Türkiye. 2021 yılında Türkiye’de bunun tamamen yasal bir ürün olarak satılacağını hesaplıyorlardı. Bu yüzden de 2017 yılında bir torba yasada buna dair bir madde eklenmişti ve bu maddenin fark edilip durdurulmasıyla bu planın gerisinde kaldılar. Türkiye, Japonya ve ABD, üç büyük pazar olarak belirlenmişti. Japonya’yı en başından beri aldılar. ABD'de zaten şu anda çocuklar düzeyinde elektronik sigarada inanılmaz bir ürün kullanımı var ve içlerinde kenevirli ürünler çok fazla kullanılıyor. Öğretmenler ne yapacaklarını bilemez haldeler. Çocuklar da zekalarından, becerilerinden uzaklaştırılmış durumdalar,” diye açıklıyor Prof. Dağlı.

Korkuyoruz, korkmalıyız da...

Ama sadece ölümden veya yaşlılıktan değil, hayatın tuzaklarından da korkmalıyız. Hele Türkiye’nin küresel tütün endüstrisi için “ele geçirilmesi gereken bir pazar” olarak konumlandırıldığı gerçeği karşısında çok daha fazla korkmalıyız.

Teknolojinin kolaylıklar kisvesi altında ayağımıza taktığı çelmelerden korkuyoruz.

Korkmalıyız da…

Kendimizden, kötü yaşamaktan, yaşarken yapılan hatalardan, sağlığı tehdit eden zararlardan, bazen bir yağmurdan, bazen de sigaranın dumanından korkuyoruz.

Korkmalıyız da…

Korkuyoruz, hatta ödümüz kopuyor, çünkü yaptığımız her hata, bu güzel hayatın hakkını veremememize yol açabiliyor.

Elektronik sigaralar çocuklar için de tam tamına böyle bir korkunun nesnesi olmalı.

Korkmalıyız…  Ve önlemeliyiz de...


Menekşe Tokyay Kimdir?

Uluslararası ilişkiler alanında Galatasaray Üniversitesi'nde lisans, Avrupa Birliği bölgesel politikaları alanında Belçika Katolik Louvain Üniversitesi'nde yüksek lisans eğitimini tamamlayan ve Avrupa Birliği siyaseti alanında Marmara Üniversitesi Avrupa Birliği Enstitüsü'nden doktora derecesi olan Tokyay, 2010 yılından beri ulusal ve uluslararası haber ajansları için röportaj ve analizler yaptı. Uzmanlık alanları arasında AB siyaseti, Orta Doğu, çocuk hakları ve sosyal politikalar yer almaktadır. Kendisi Fransızca ve İngilizceden birçok kitabı Türkçeye kazandırdı. Aynı zamanda aylık klasik müzik dergisi Andante’de köşe yazarı olan Tokyay, bir yandan da sanat alanında önde gelen isimlerle ve müzik alanında üstün yetenekli çocuk ve gençlerle ses getiren söyleşi dizileri gerçekleştirdi.