Ekonomi Dünyası: Bizi kurtaracak olan yüksek teknoloji ama bu kafayla yatırım almak zor

Yüksek teknoloji ihracatının payı yüzde 3’ün üzerine çıkamıyor. Türkiye yüksek teknoloji yatırımlarının merkezi olmalı. Ortamın düzelmesi ve insan sermayesine muazzam yatırımlar yapmak gerekiyor.

Google Haberlere Abone ol

31 Mart'ta dış ticaret verileri açıklandı. Yılın ilk iki ayında dış ticaret açığı neredeyse patladı, yüzde 44 artış var. Çünkü kurdaki durgunluk ve büyük depremlerin etkisiyle ithalat artarken, ihracat duraklamış durumda.

Geçelim, bugün benim konum o değil.

TÜİK'in son dış ticaret bülteninde şöyle diyor:

Şubat ayında yüksek teknolojili ürünlerin imalat sanayi ihracatı içindeki payı yüzde 3.6 oldu.

Evet, işte bu Türkiye ekonomisinin en büyük sorunu bence...

Üretim hem de yüksek teknolojili ürünlerin üretimi ve ihracatı... Rant ekonomisi değil.

Türkiye'nin ihracatının kilogram başına değeri 1.2 dolar. Almanya'nın ki bizim üç katımız, Polonya'nın iki katı...

İhracatın içinde yüksek teknolojili ürünlerin oranı yıllardır yüzde 3'e asılı kalmış durumda, 4'lere bile çıkmıyor. 2000 ile 2006 arasında yüzde 5-6'nın üzerine çıktık ancak daha sonraki yıllarda hem yüksek hem de orta yüksek teknolojili ürünlerin ihracatı inişe geçti.

Bu oran Filipinler'de yüzde 64, Malezya'da yüzde 52, İzlanda'da yüzde 33, Çin ve İsrail'de ise yüzde 30...

Moğolistan’da yüzde 22, Estonya’da yüzde 19, Şili’de yüzde 13, Brezilya’da yüzde 9…

Dünyada en çok teknoloji ihracatını 942 milyar dolarla Çin yapıyor. Sonra Hong Kong (432 milyar dolar) Almanya da 210 milyar dolarla üçüncü.

Sıralama şöyle (milyar dolar): 

Bu sıralamada Filipinler 19’uncu… Türkiye toplam ihracatta dünyada 28'inci sırada ancak, yüksek teknoloji ihracatında değer olarak 36'ıncı. Yüksek teknoloji ihracatının imalat sanayi ihracatına oranında ise çok aşağılardayız, tablosu aşağıda…

Yüksek teknoloji ihracatında 70’inci sıradayız

YÜKSEK TEKNOLOJİ İHRACATIYLA BEŞ YILDA EKONOMİK BÜYÜME İKİYE KATLANABİLİR

Amerikan Eğitim Konseyi’nin Türkiye’deki tek üyesi olan Prof. Dr. Muhammed Şahin, yüksek teknoloji ihracatıyla beş yılda ekonomik büyümenin ikiye katlanabileceğini, Türkiye’nin en geç 10 yılda dünya devi ilk 10 ülke arasına girebileceğini söylüyor.

Prof. Dr. Şahin, bunun için uluslararası şirketler için Türkiye’nin bir merkeze dönüştürülmesini ve master ve doktora düzeyinde küresel eğitim gerektiğini vurguluyor.

ATATÜRK'ÜN YURTDIŞINDA EĞİTİM POLİTİKASI ASYA'YI KALKINDIRDI

Bir de şöyle diyor:

“1929'da Atatürk'ün emriyle 1416 sayılı Ecnebi Memleketlere Talebe Gönderilmesi Kanunu çıkarılıp, Türkiye, kendi araştırmacısını yetiştirmek için yurt dışına burslu öğrenci gönderdi. Atatürk'ün bu yaptığını Çin, Japonya, Singapur, Güney Kore 1950'lerde fark edip, gönderdi. Onlar şimdi bunun meyvelerini yiyor. ABD'deki yıllık 1.1 milyon yabancı öğrencinin 400 binini Çin gönderiyor. Türkiye'nin ABD'de 10 bin öğrencisi var. Sadece 300-400'ünü devlet destekliyor.”

Evet, bütün mesele STEM denilen (Bilim, Teknoloji, Mühendislik ve Matematik) alanlarında nitelikli okullardan üniversite mezunlarının sayısını artırmak. Malezya yüzde 43.5, Tunus yüzde 37.9 ile, BAE ise yüzde 36.2 ile üniversite mezunları arasında STEM mezunlarının oranının en yüksek olduğu ülkeler. Almanya'da bu oran yüzde 35.8, Türkiye'de ise yüzde 17.

FİLİPİNLER, YÜKSEK TEKNOLOJİDE NASIL MERKEZ HALİNE GELDİ?

Filipinler'de yüksek teknoloji ihracatının bu kadar yüksek olması ilgi çekici. Çünkü ülkede Texas Instruments'tan Samsung'a kadar bütün büyük mikroişlemci üreticilerinin yatırımı var. Filipin yarı iletkenler ve elektronik endüstrisi, ülkenin imalat sektörüne en büyük katkıyı yapan sektör. Ülkede 500'ün üzerinde yarıiletken ve elektronik şirketi faaliyet gösteriyor.

Filipinler dünyanın en büyük DSP çipi (dijital sinyal işleyen mikroişlemci) üreticisi... Intel, Analog Devices, Onsemi gibi sektörün büyükleri üretim yapıyor ve yatırımlarını daha da büyütüyor. Toshiba'nın bilgisayar, Lexmark'ın yazıcı üreten fabrikaları var.

KÜRESEL YARIİLETKEN ENDÜSTRİSİNDE KRİTİK OYUNCULARDAN BİRİ…

2021 yılında bile ülkeye yabancı yatırımlar yüzde 38 arttı, yabancı doğrudan yatırımlar 114 milyar dolar oldu. 2021'de imalat sanayi yüzde 22 büyüdü ve bu son 10 yıldır devam eden bir trend...

ABD merkezli Yarıiletken Sanayi Birliği (SIA) Filipinler'i küresel yarıiletken endüstrisinde kritik oyunculardan biri olarak tanımlıyor.

YÜKSEK TEKNOLOJİ SAVAŞLARI BAŞLADI; ABD ÇİN’İN ENSESİNDE…

ABD ile Çin'in çip savaşlarına giriştiği bir dönemde, bu endüstride kritik oyuncu olmanın önemi ortada... 580 milyar dolarlık bu pazarda, ABD'nin payı son 10 yıldır inişte, yüzde 60'lardan yüzde 46'yla düştü. Çin ise halen yüzde 7 olan payını yüzde 20'lere çıkarmayı ve kendi iç pazar talebinin en az yarısını karşılamayı planlıyor.

Bu nedenle büyük yatırımlar yaparak hızla büyüyen Çin'in piyasada payını artırması istenmiyor. Yaptırımlarla Çin'in yatırımlarına engel olmaya çalışırken diğer yandan Batılı ülkelerle işbirliği yaparak Çin’e teknoloji ihracatı konusunda kısıtlamalar getiriyor.

Sektörde altı oyuncu hakim durumda; ABD (Intel, Texas Instruments, Qualcom, AMD, Apple, Broadcom, Micron), Güney Kore (Samsung, SK Hynix), Japonya (Renesas, Lasertec), Avrupa Birliği (Infineon, NXP, ASM), Tayvan (TMSC, MediaTek) ve Çin (SMIC, HH Grace, DB HiTek).

ÇİP ENDÜSTRİSİNİN DEVLERİ DURMADAN YATIRIM YAPIYOR VE AR-GE’YE HARCIYOR

ABD ve diğer ülkeler diğer yandan yatırımlara ağırlık verdiler. ABD şirketleri 2020'nin başından bu yana çip üretim projeleri için yaklaşık 200 milyar dolar yatırım taahhüt etti. Biden'ın Sanayi Politikası İnisiyatifi de 76 milyar dolarlık teşvikle bu yatırımları destekliyor.

Kore de dijital güç merkezi olma hedefinde yeni bir çip stratejisi açıkladı. Buna göre Seul yakınlarında dev bir mikroçip üretim bölgesi kurulacak ve Samsung 215 milyar Euro yatırımla beş yarı iletken fabrikası kuracak. Bu bölgenin 2042'ye kadar tamamlanması planlanıyor.

Bir taraftan da AR-GE için müthiş harcamalar yapılıyor. Beş büyük teknoloji firması Apple, Amazon, Google, Meta ve Microsoft, 2022'de 380 milyar dolar toplam yatırımın yaklaşık yüzde 60'ı olan 220 milyar doları AR-GE'ye harcadılar. Sadece Apple 2022'de AR-GE için 26.3 milyar dolar harcadı. Türkiye'nin 2021'de kamu ve özel toplam AR-GE harcaması ise 9.2 milyar dolardı...

AR-GE'de OECD’de 31’inci sıradayız
TÜRKİYE YATIRIM PASTASINDAN PAY ALABİLİR Mİ? BU POLİTİKALAR İLE ÇOK ZOR…

Bu endüstrinin devleri yatırımlarını artırma planları yapıyor. Türkiye de bu pastadan pay kapabilir. Ancak bu politikalar ile değil. Yatırım ortamını oluşturmak, güven tesis etmek gerekiyor. Türkiye’den kaçan kaçana…

Yabancı yatırımlar hızla azalıyor. Yatırımlar sadece gayrimenkule yapılıyor. Portföy yatırımları bile inişte, son 16 ayda 8 milyar dolar sıcak para çıktı. 2013’te 158 milyar dolarla rekor kıran yabancı portföy yatırım stoku 58 milyar dolara inmiş durumda…

Avrupa Birliği ile tam üyelik müzakerelerinin başlamasından itibaren 2005 ile 2015 arasında hızla artan yabancı doğrudan yatırımlar da zirveden inişe geçti. 2021'de toplam yabancı doğrudan yatırımlar 232 milyar dolar oldu. Doğrudan yabancı yatırımlar son 7 yılda yüzde 50 azaldı. Geçen yıl ise, ilk kez yabancıların konut alımları doğrudan yatırımları solladı.

Yeniden yatırım yapılabilir ülke olmak, yüksek teknoloji yatırımları için ortam hazırlamak gerekiyor.

İNOVASYONDA, İŞ YAPMA KOLAYLIĞINDA O KADAR KÖTÜ DEĞİLİZ…

Türkiye, bazı göstergelerde o kadar kötü durumda değil. Örneğin Küresel İnovasyon Endeksi 2021’de 41’inciyiz. Daha yükseklere çıkmamız gerekir yine de Tayland, Vietnam, Rusya, Hindistan gibi ülkelerin üzerindeyiz. Dünya Bankası’nın İş Yapma Kolaylığı Endeksi 2021’de ise 33’üncü sıradayız. İsrail, İsviçre, Portekiz, Polonya, Çekya gibi ülkelerden iyiyiz.

SORUN İNSAN SERMAYESİNDE, BİLİŞİM ÇALIŞANI, AR-GE PERSONELİ, BİLİM İNSANI YETİŞTİRMEKTE…

Yüksek teknoloji konusunda Türkiye'ye dönecek olursak. İhracatta orta kaliteli, orta teknolojisi olan ürünlerin payı artıyor, örneğin, beyaz eşyalar... Yüksek teknoloji ihracatının payında ise yüzde 4'ün üzerine çıkamıyoruz.

Bence, sorun insan sermayesinde, bilişim çalışanı, AR-GE personeli, bilim insanı yetiştirmekte... AR-GE yapacak, teknoloji üretecek nitelikli personel eksiğimiz var. Türkiye’deki AR-GE harcamalarının GSYİH'ya (gayrisafi yurtiçi hasıla) oranı OECD ülkelerinin epey gerisinde...

Her bin çalışana düşen AR-GE elemanı konusunda OECD ülkeleri arasında 26'ıncı sıradayız. Kişi başına düşen bilimsel yayın sayısında ise Meksika ve Kolombiya'dan sonra OECD'de sondan üçüncü sıradayız.

PROF. DR. UFUK AKÇİĞİT'İN ÖNEMLİ KONUŞMASI…

Prof. Dr. Ufuk Akçiğit'in Aralık ayında CHP'nin düzenlediği İkinci Yüzyıla Çağrı toplantısında hedefi 12'den vuran, içerik dolu bir konuşması var. Oradan önemli gördüğüm bölümleri aktarıyorum, sıkılmadan okuyun:

"Türkiye’de AR-GE harcamalarının düşük olmasının sebebi kamunun destek vermemesinden mi kaynaklanıyor? Özel sektör AR-GE’sine kamu destek oranında OECD ülkeleri arasında çok yukarıdayız. Demek ki bu ne demek oluyor? Aslında olay kamunun verdiği destek miktarı değil başka bir yerde yatıyor. Kişi başına düşen bilimsel yayın sayısı açısından çok çok arkalardayız. Peki bu yine kamunun destek vermediği için mi?

NÜFUSA ORANLA YAZILIMCI SAYISINDA ÇOK GERİLERDEYİZ

Kamunun yüksek öğretim harcaması açısından da OECD’nin çok üzerindeyiz. Yani aslında inovasyon için Gayri Safi Milli Hasıla'ya oranla kamunun desteği açısından, miktar açısından problem görülmüyor. Hatta OECD’nin üzerinde görünüyoruz. Problem miktarda değil, problem o paraların nasıl kullanıldığıyla alakalı. Efektif bir şekilde kullanamadığımız için, bu kadar kaynak ne yazık ki işe yaramıyor.

Türkiye’deki firmaların dijital dönüşümü yapabilmesi için en önce neye ihtiyacı var? Tabii ki de yazılımcıya ihtiyacı var. Peki, Avrupa ülkeleri arasında yazılımcılar açısından ne durumdayız? Türkiye’nin nüfusuna göre yazılımcı oranı, Avrupa ülkelerinin arasında en sonda.

TIP, EĞİTİM, TARİH, İŞLETME-EKONOMİ, DİN TERCİHLERİ ELEKTRONİK, BİLGİSAYAR MÜHENDİSLİĞİNE DÖNMELİ…

Peki Türkiye son 10 yıldaki mezunlarını hangi alanda vermiş diye soralım, YÖK verilerini kullanarak cevaplayacağım bunu. Tıp, eğitim, işletme, tarih, ziraat, psikoloji, ekonomi, din, hukuk, elektrik, elektronik ve ondan sonra bilgisayar mühendisliği.

Bence grafik zaten her şeyi anlatıyor. Az önce gösterdiğim firma verileri dünü anlatıyor ve bugünü anlatıyor. Ama eğitimimiz yarınlarımızı anlatıyor. Çünkü bu insanlar mezun olduklarında 5 sene sonra, 10 sene sonra Türkiye ekonomisinde iş yapacak insanlar.

Biz yeterince beşeri sermaye yatırımını yapmadığımız için, 5 sene sonra yine hâlâ problemlerimizin devam edeceğini görmeye çok şaşırmamamız gerekiyor. Dolayısıyla bunları, geniş kapsamlı sanayi politikalarıyla eğitim politikalarını birbirinden ayrı düşünemeyiz. Aynı şekilde geniş kapsamlı tartışılması gereken konular bunlar.

BEŞERİ SERMAYEYE YATIRIMLAR YAPMAK ZORUNDAYIZ

Türkiye’de doktoralı ve master'lı sayısı nasıl diye sorarsak grafik ortada. Türkiye’deki yüksek lisans ve doktora mezunlarının toplam nüfusa oranı diğer ülkelerin sadece arkasında kalmıyor koparak arkasında kalıyor. Yani azalarak arkaya doğru giderken bizim olduğumuz grup artık kopmuş durumda.

Tekrar ediyorum, biz bu beşeri sermayeye yatırımlarımızı yapmak zorundayız. Ama bu yapılan yatırımlar bugünden yarına etkilemeyecek, 5 yıl sonrasını, 8 yıl sonrasını etkileyecek ve bizim bu sabrı göstermemiz gerekiyor. Eğer Türkiye’yi gerçekten o birinci grafikteki gruptan çıkartmak istiyorsak.”

GEÇEN HAFTA NE OLDU, BU HAFTA NE OLACAK?

Geçen hafta borsalar yükselişteydi. Hafta boyunca Wall Street, Merkez Bankası'nın (FED) faiz sıkılaştırma döngüsünün yakında sona erebileceğine dair beklentilerle olumlu bir haftayı geride bıraktı. Dow Jones endeksi hafta boyunca yüzde 3.6 yükseldi. İlk çeyrekte, Nasdaq yüzde 17,6, Dow yüzde 0,4 ve S&P 500 yüzde 7,4 yükselirken teknoloji hisseleri yüksek getiriler sağladı.

Avrupa'da da hava olumluydu, Euro bölgesinde enflasyon yüzde 6.9 ile bir yılın en düşüğüne geriledi. Euro 50 Endeksi 14 ayın en yükseğine çıktı. İngiltere'de FTSE 100 endeksi hafta boyunca yüzde 3 yükselerek, Ocak başından beri en iyi haftalık performansını gösterdi. Fransa'da CAC 40 endeksi yüzde 4.4 performans gösterdi.

Dolar değer yitirmeye devam ediyor, dolar endeksi (DXY) Mart ayında yüzde 2 geriledi. Altının onsu haftanın ikinci yarısında 2 bin dolar barajını aşsa da bu seviyede tutunamadı ve haftayı 1.987 dolardan kapattı.

Bu hafta izlenmesi gereken üç önemli gelişme var: 1- ABD'de tarım dışı işsizlik başvuruları, 2- Cleveland Fed Başkanı Loretta Mester, St. Louis Fed Başkanı James Bullard'ın konuşmaları, 3- petrol fiyatlarının varil başına 70 doların altını gördüğü ortamda OPEC'in pazartesi günü bakanlar seviyesinde yapacağı toplantı.

Ayrıca, Güney Kore, İsviçre, Meksika, Filipinler, Endonezya ve Türkiye enflasyon oranlarını açıklayacak. Hindistan, Avustralya, Yeni Zelanda, Polonya ve İsrail merkez bankaları para politikasının seyrini belirleyecek. Satın alma yöneticileri endeksi rakamları da Çin, Hindistan, Rusya, Güney Kore, Kanada, İspanya ve İtalya'daki imalat sektörünün durumunu gösterecek.