E-atık denizinde boğulmaya 5 kala

Sürekli daha yeni, daha iyi, daha estetik, daha moda olan elektronik aleti almak yerine elinizdeki ürünü kullanmaya devam etmelisiniz. Gerçekten de ürünü artık elinizden çıkarmak istediğinizde, eğer hâlâ işlevini yerine getirir durumdaysa bunu atık olarak değil ikincil kullanıma uygun bir araç olarak düşünmelisiniz.

Google Haberlere Abone ol

Modern hayatı elektrikli ve elektronik araçlar olmadan düşünmek artık imkansız. Klima, buzdolabı, telefon, bilgisayar, aydınlatıcı, bazı oyuncaklar, kamera, şarjlı diş fırçası… Çalıştırmak için direkt bir güç kaynağına bağlamak veya pilini şarj etmek gereken tüm araç ve eşyalara elektrikli ve elektronik araç (yazının geri kalanında EEE olarak geçecek) deniyor.

En basit haliyle anlatmak gerekirse plastik türevleri ve çeşitli madenlerin bir araya gelmesiyle oluşan EEE’ler çevre kirliliği, insan sağlığı ve ekonomi açısından farklı riskler barındırıyor. Uluslararası Telekomünikasyon Birliği’nin son Küresel E-Atık İzleme Raporu’na göre 2019’da, dünya çapında 53,6 milyon ton (yazının geri kalanında Mt olarak geçecek) e-atık üretildi. Kayıtlara göre bu atıkların sadece yüzde 17,4’ü uygun şekilde toplandı ve geri dönüşüme tabi tutuldu. Yani sadece 2019’dan arta kalan on milyonlarca ton e-atıkla baş başa kaldık. Üstelik 2014’te 44,4 milyon ton e-atık üretilmişken bu sayının 2030’da 74,7 milyon tona çıkması bekleniyor: 16 yılda e-atık sayısı ikiye katlanacak.

TEBRİKLER: GEÇEN YIL 7,3 KİLOGRAM E-ATIK ÜRETTİNİZ

Aynı rapora göre yıllık kişi başı e-atık üretim miktarı 7,3 kg; oldukça iddialı bir sayı. Şöyle düşünün, birkaç metrelik kablo, bir laptop, bir telefon, belki bir kahve makinesi, birkaç tane batarya sadece ve sadece bir kişinin tüketimi sebebiyle dünya çöplüğüne eklendi. Elbette her kıtada aynı miktarda e-atık üretilmediğini not düşmek gerek. Kıtalara göre e-atık üretim miktarı şu şekilde: Asya 24,9 Mt, Amerika 13,1 Mt, Avrupa 12 Mt, Afrika 2,9 Mt, Okyanusya 07, Mt. Kıta bazlı e-atık üretim miktarlarını, nüfusa bölünce Avrupa’da kişi başı 16,2 kg e-atık üretildiği ortaya çıkmış. Avrupa’nın ardından Amerika (13,3 kg), Asya (5,6 kg) ve Afrika (2,5 kg) geliyor.

Türkiye, bu can sıkıcı tabloda hiç de ‘fena’ bir noktada değil: 2019’da her birimiz ortalama 10,2 kg, toplamda ise 847 bin ton e-atık üretmişiz. Türkiye’de e-atık regülasyonu var olmasına var ama toplanan ve geri dönüşüme gönderilen e-atık ise sadece 125 bin ton olarak kayda geçmiş.

DÜNYANIN E-ATIK ÇÖPLÜĞÜ ASYA VE AFRİKA

Raporda ülke bazlı verilere hızlıca bakıldığında da görülüyor ki e-atık düzenlemesi olmayan ülkelerin büyük bir bölümü Asya ve Afrika’da. Avrupa ve Amerika’ya göre kişi başı e-atık üretme hacmi daha düşük olan bu iki kıta, kendi ürettiği e-atıkla uğraşmanın dışında özellikle dünyanın “gelişmiş” tarafından gelen atıkların da depolandığı bir merkez haline gelmiş. Bu konuda yürütülen araştırmacı gazetecilik faaliyetlerinin sonucunda öğreniyoruz ki Afrika’daki e-atık denizlerinde yoksul yüzlerce insan, bu atıklardaki değerli parçaları ve madenleri çıkarmak için çok büyük sağlık risklerini göze alabiliyor. Sömürgecilik ve erken kapitalizm çağında yer üstü ve yer altı rezervleri Batı’ya taşınan ülkeler, şimdi de aynı ülkelerden gelen tehlikeli ve yok olmayan atıkların üssü olarak kullanılıyor… (Bu işin nasıl yürüdüğüne dair fazladan birkaç bilgi edinmek isteyenlere PBS ve The Verge’deki makaleleri tavsiye ederim)

KAMU, ŞİRKET VE BİREY SORUMLULUĞU

Kamunun en temel sorumluluğu e-atık konusunda ülke çapında bilinçlendirme kampanyaları yapmanın yanı sıra, regülasyonlara göre denetimlerini yapmak ve uluslararası inisiyatiflerle uyum içinde hareket etmek olmalı. Özellikle yerel yönetimler e-atık toplama ve geri dönüşüm konusuna ciddiyetle yaklaşmalıdır. Devletler e-atık düzenlemeleri konusunda yasal zemin hazırlama konusunda dünya genelinde kötü olmayan bir performans gösteriyor. E-atık yönetimine dair 2014’te 61 ülkede herhangi bir tür yasal düzenleme varken bu sayı 2019’da 78’e çıkmış. Rapora göre de bu regülasyon artışı dünya nüfusunun yüzde 70’ini kapsayacak ülkelerde gerçekleşmiş.

Şirketler, tahmin edebileceğiniz gibi kârlarını maksimize etmek için her yolu mübah gören modern dönemin canavarlarıdır. Abartmıyorum, çoğu gerçekten de öyledir. Sadece bizi nasıl kemirdiklerini her an fark edemeyiz, hepsi bu. Çevre felaketlerine yol açan veya insanları daha fazla tüketime yönlendirmek için yanıltan şirketler, PR çalışması olarak çevreci birkaç STK’yla işbirliği yapar, bu çalışmalara da devede tüy sayılacak miktarda fon ayırır. Hepsi bu. Onlar için ürünün “doğal yaşam döngüsü” olan sürecin aslında planlı eskitmeye açılan kocaman bir kapı olduğunu görürüz.

Ürünlerin kullanım süreleri henüz tasarım aşamasındayken belirlenir. Yedek parçası az veya pahalı, servise ulaşılması zordur. Siz daha elinizdeki elektronik aleti güzelce kullanmadan yeni modelini, daha iyisini, daha kolay kullanılabilir olanını piyasaya sürerler ve sizden onu satın almanızı beklerler. Diyelim ki bu pazarlama taktiği sizde işe yaramadı ve ürününüzü kullanmayı sürdürdünüz. Bir arıza durumunda size öyle bir tamirat bedeli veya süresi söylerler ki yenisini almanın daha mantıklı olduğuna bir saniye içinde karar vermeniz işten bile değildir. Gözünüzün önüne telefondan çok daha çabuk bozulan şarj kabloları, en küçük bir darbede kırılan telefon ekranlarını ve onlara ödemek zorunda kaldığınız paraları getirin. Tam da bundan bahsediyorum.

Bireysel anlamda bu çağda herkesin yapması gereken temel şey çok açık: Tüketimi azaltmak veya kullanılan ürünü olabilecek en uzun zaman aralığında kullanmaya çalışmak. Özellikle büyük elektronik ev eşyaları veya ofis araçlarının kullanım süreleri diğer ürünlere nazaran görece daha fazla olsa da bunun ne kadar yetersiz olduğunu yıllık e-atık üretim hacminden anlıyoruz. Milyonlarca ton atıktan bahsediyoruz. Sürekli daha yenisini, daha iyisini, daha estetik olanını, moda olanını almak yerine elinizdeki ürünü kullanmaya devam etmelisiniz. Gerçekten de ürünü artık elinizden çıkarmak istediğinizde, eğer EEE hâlâ işlevini yerine getirir durumdaysa bunu atık olarak değil ikincil kullanıma uygun bir araç olarak düşünmelisiniz. Çalışır durumdaki ürünleri kendiniz satabileceğiniz gibi STK ve belediyelere de teslim edebilirsiniz.

Kullanmadığınız eşyaları biriktirdiğiniz çekmece veya kolileri elden geçirirken artık elinizde tutmak istemediğiniz ve herhangi bir çöp kutusuna gelişigüzel attığınız her e-atığın, gerek yokken tükettiğiniz her bir birim elektronik cihazın, bütün dünyayı daha kötü bir geleceğe bir adım daha yaklaştırdığını unutmayın.