Düşmanlıktan 'sonsuz' barışa: Kadeş

Mısır'ın güvenlik kaygıları ile ilerleyişi karşılarına 'Anadolu ittifakı' destekli Hititleri çıkarınca savaş başladı. Barışın hikayesi ise kalıcı çözümler içeren bir anlaşma ile tarihe kazınacaktı...

Google Haberlere Abone ol

İlknur Taş*

Yakındoğu coğrafyasının iki büyük gücü olan Mısır ve Hitit arasında, Kuzey Suriye’de bulunan Kadeş kenti yakınlarında gerçekleşmesinden dolayı, savaşın adı da barış antlaşması da, araştırmacılar tarafından genellikle bu kentin adıyla tarihi kayıtlara geçirilmiştir. İzledikleri başarılı siyasi ve askeri politikalarla sınırlarını ülkenin güneyine doğru genişleten Hititler, Kuzey Suriye topraklarını fethettikten sonra, bu bölgede var olan diğer güçlerle karşı karşıya kalmıştır. Asur ve Mısır gibi kuvvetli iki rakip, Hitit tarihi boyunca bu bölgede, onun en önemli savaş ve barış partnerleri olmuştur.

SAVAŞ NEDEN ÇIKTI?

Kuzey Suriye bölgesi ise; insan gücü, değerli maden, zengin hammadde açısından zengin bir bölge ve aynı anda önemli ticari yolların var olduğu bir kesişme ve birleşme noktasıydı ve bu bağlamda hem Mısır hem de Hititler açısından son derece önemliydi. Anadolu’dan Mezopotamya’ya bağlanan ticaret yollarını kontrol altına almanın tek yolu, bu bölgeye hakim olmaktan geçmekteydi. Kuzey Suriye, Mısır’ın güvenlik sahasıydı. Mısır topraklarına karşı yapılan akınlar, bu bölgeden geldiğinde tehdit oluşturabiliyordu. Bu nedenle bir istila tehlikesi ancak bu bölgenin emniyet altına alınması ile önlenebilirdi. Özetle hem ekonomik hem de askeri nedenlerden dolayı, Hitit Devleti için olduğu gibi, Mısır Devleti için de, Suriye topraklarına sahip olmak hayatiydi. Dolayısıyla şartlar olgunlaştığında, bu bölgeyi ele geçirmek adına her iki devletin de harekete geçip bir savaş senaryosunda yer almış olmaları aslında hiç de sürpriz değildi.

HİTİTLER VE MÜTTEFİKLERİ

Geç Tunç Çağı’nın Doğu Akdeniz’de gerçekleşen bu en mühim çarpışması, Mısır Firavunu II. Ramses ve Hitit Kralı II. Muvatalli’nin komuta ettiği ordularıyla M.Ö. 1275 yılında Kuzey Suriye’de bulunan Kadeş kenti yakınlarında gerçekleşti. Mısır hükümdarı, oldukça kalabalık bir ordu ile kuzeye doğru sefere çıkmıştı. Ancak II. Ramses’in ordusunun tam sayısı hiçbir yerde belirtilmemişti. Karşısında ise Hitit İmparatorluğu güçlerinden oluşan ve asker sayısı on dokuz bini bulan bir ordu vardı. Savaş esnasında, II. Muvatalli ön cephede savaşmamış, başkomutan olarak ordunun başına kardeşi III. Hattuşili’yi geçirmiştir. Hitit kralının ön ve arka sathında muazzam bir savaşçı birliğinin yer aldığı bildirilmektedir. Ayrıca Hitit ordusunda savaşan sadece Hititler değildir. Anadolu’da bulunan ve Hitit Devleti’ne anlaşmalarla bağlanmış, Nahrina, Kaşka, Arzawa, Maša, Pitaşşa, Dardania, Karkiša, Arawanna, Lukka, Karkamıš, Ugarit, Nuhašše, Halep, Mitanni, Kizzuwatna gibi birçok Anadolu Krallığı Hititlerle müttefik olmuş ve bizzat savaşa katılmışlardır. Bunların arasına eklenen ve aslında Hititlerin kadim düşmanı olarak bilinen Kaşkalıların da listeye dahil edilmiş olması genellikle II. Muvatalli’nin diplomatik başarısı olarak yorumlanır.

SAVAŞ ARABALARI VE 'KOŞUCULARI'

Hitit ve Mısır ordusunun bu savaşında kilit unsuru savaş arabaları olur. Geç Tunç Çağı’ndaki çarpışmalarda en önemli araç savaş arabalarıydı. Onları kullananlarsa savaşçılar ve “savaş arabası koşucuları”ydı. Kadeş’i tasvir eden kabartmalarda ve aynı zamanda Mısır yazılı belgelerinde de, Mısır ve Hitit arabaları birliklerini desteklemek üzere çarpışan ve savaş arabalarının önünde koşan savaşçılar vardır. Olasılıkla “savaş arabası koşucuları” olarak adlandırılan bu askerler, savaş arabalarına eşlik etmekle yükümlülerdi. Nitekim Kadeş Savaşı’nı oldukça gerçekçi bir şekilde aktaran Abydos Tapınağı kabartmalarında, Mısırlı koşucular çarpıcı bir şekilde araba taburuyla uyumlu bir halde resmedilmiştir. Bu koşucuların temel görevi, yaya düşmanlarla mücadele etmekti ve Hitit metinlerinde geçen “ERIN MEŞŞarikuwa” bu askerleri ifade etmek için kullanılmış olabilir.

Savaşı, II. Ramses’in ifadeleri doğrultusunda kaydedilen tapınaklardaki betimlemeler ve yazıtlar sayesinde öğreniyoruz. Yazıtların daha eksiksiz olan hikayesi iki papirüste daha anlatılmıştır. Söz konusu betimlemeler ve yazılı belgelerin hemen hepsi de Mısır’ın bu savaşı kazanmış gibi bir imaj yaratmaya çalıştığını göstermektedir. Ne var ki, Hitit kaynaklarındaki kısa notlar ve savaş sonrasında bölgedeki siyasi portre, Mısırlıların galibiyetinden söz etmenin pek de mümkün olmadığını bize gösterir. Savaş sonrasında Hititlerin kurduğu vasallık sisteminde ve buna bağlı olan Suriye güç odaklarında en ufak bir değişiklik dahi olmamıştır. Hatta Kadeş Savaşı sonucunda Mısır, daha önce orta Suriye bölgesinde ele geçirdiği toprakları emniyet altına almayı bile başaramamıştır.

Kısacası, tüm sonuçlar, Mısır’ın bu savaşla hedeflerine ve istediği başarıya ulaşamadığına işaret eder. Olasılıkla firavun ülke içinde gücünün sarsılmaması için, kendi hırslarına yenik düşmüş ve ayrıca duyduğu politik kaygılarla tamamen propaganda amaçlı bir senaryoyu Mısır halkına oynamayı tercih etmiştir. Aslında bu duruma Eski Çağ tarihinde hiç yabancı değiliz. Önasya krallarının önemli bir bölümü güçten düştüklerini ya da savaşlarda yenilgi yaşadıklarını beyan etmedikleri gibi; bunun aksine bir tutumla olayları farklı göstermeyi ya da kamufle etmeyi seçmişlerdir.

Hititler cephesine gelince; savaştan sonraki süreçte oldukça barışçıl bir hava esmektedir. Hitit Devleti, hiçbir zaman Mısır’ın hükümranlık sahası içindeki başka toprak parçalarını ilhak etmek suretiyle kazandıkları zaferi istismar etmeye çalışmamıştır. Dr. Erdal Doğan, bir hukukçu bakış açısıyla Hititlerin bu barışçıl tutumlarını şöyle özetler: “Hitit Uygarlık felsefesinin özü, çatışmayı yüceltip fiziksel olarak ezip yok ederek iktidar körleşmesinde yok olmayı değil, barışçı bir yaşam anlayışını savunmakta yatmaktadır.”

SAVAŞTAN 16 YIL SONRA GELEN BARIŞ İMZASI

Kadeş Savaşı’nın ardından ilk etapta, Mısır ve Hitit arasındaki diplomatik süreçten pek haberdar değiliz. Ancak iki krallık arasında kuşkusuz anlaşmaya varılıncaya değin, diplomatik ulaklar yoluyla aktif olarak katılım sağlanan yoğun barış müzakereleri gerçekleştirilmiş olmalı. Hitit ve Mısır delegasyonu arasında, Kadeş Savaşı’ndan 16 yıl sonra M.Ö. 1258 yılında bir barış anlaşması imzalanır. Anlaşma metni, II. Ramses ve II. Muvatalli öldüğü için onun yerine geçen III. Hattuşili tarafından imzalanır.

Mısır ve Akad dillerinde kaleme alınan ve birer kopyası korunan gümüş anlaşma belgesi; saldırmazlık, karşılıklı askeri yardım, tahta çıkacak veliahtın haklarının korunması ile kaçak ve isyancıların mübadelesine ilişkin maddeler içermektedir. Bundan böyle, taraflar karşılıklı olarak birbirlerinin egemenlik haklarına saygı gösterecek ve dostluklarını sonsuza değin koruyacak; düşman saldırılarında ise hep ortak hareket edeceklerdir. Ayrıca, tutsaklar ve kaçaklar isteğe bağlı olarak koşulsuz geri verilecek; fakat bunlar şiddetle cezalandırılmayacak ve çocuklarından öç alınmayacaktır. Söz konusu anlaşma metninde, iki imparatorluk arasındaki sınır hattının belirlenmesine yönelik herhangi bir referansa rastlanmamış olması ise oldukça ilgi çekicidir.

Anlaşmaya ait belge orijinal hali ile değil, o dönemde yapılmış birkaç kopya olarak ele geçmiştir. Söz konusu anlaşma bu haliyle, dünya tarihinde devletler arasında yapılan ve eşitlik prensibine dayanan en eski anlaşmadır. Hititçe anlaşmanın üzerinde kralın mührünün yanı sıra, Hitit Kraliçesi Puduhepa’nın da mührü bulunur. Mısır’da tapınakların duvarlarına kazınan anlaşmanın bir nüshası da, Boğazköy kazılarında kil tablet olarak ele geçer. Bu tablet günümüzde, İstanbul Arkeoloji Müzesi’ndedir. Kadeş Anlaşması’nın yer aldığı ve Hattuşa’da bulunan çivi yazılı tabletin büyütülmüş kopyası ise, New York’taki Birleşmiş Milletler binasında asılıdır.

ORTADOĞU'YU RAHATLATAN BARIŞ

Anlaşma ile bir zamanların azılı düşmanı olan iki imparatorluk, M.Ö. 13. yüzyılının geri kalan kısmında, Yakın Doğu coğrafyasının en iyi müttefikleri haline gelir. Şiddeti sürdürmek yerine, her iki tarafın da müzakere ederek çözüme ulaştırdığı ve tanrıların da onayladığı bir anlaşma ile barış dönemi elbirliğiyle inşa edilir. Böylelikle, bölgede yıllarca süren düşmanlık ve savaş atmosferi yerini barış rüzgarlarına bırakmıştır. Hatta sonraki diplomatik süreçte, II. Ramses ile III. Hattuşili ve Puduhepa’nın kızı arasında yapılan bir hanedan evliliğinden de söz edilmektedir. Ayrıca iki ülke arasında yoğun bir hediye alışverişi ve mektuplaşma trafiğinin de yaşandığı belgelenmiştir. Dostane ilişkilere dayalı bu hediye ve mektup alışverişine ilişkin detaylar, Hititlerin başkenti Hattuşa’daki kraliyet arşivlerinde korunmuştur. Akadça mektuplarda ve bazı Hititçe yazışmalarda da karşımıza çıkar. Bunun dışında, II. Ramses’in uzun hükümdarlığı dönemine tarihlenen Mısır rölyeflerinde de, iki ülke ilişkilerine dair başka kanıtlara ulaşma imkânını buluruz.

Eskiçağ’da iki güçlü devlet arasında tesis edilen bu barış ortamı, kuşkusuz içinde bulunduğumuz bu coğrafyaya bir süreliğine de olsa huzur vermiş olmalı. Günümüzde Ortadoğu'da yaşanan kaos ve çatışma ortamı düşünüldüğünde, kalıcı bir barışı tesis etmek için, Kadeş Antlaşması’na benzer kalıcı çözümlere odaklanılsa bölgede nasıl bir dönüşüm yaşanırdı acaba? Bu dönüşüm kuşkusuz ki, Ortadoğu ülkeleri arasında daha iyi ilişkiler kurulmasını da mümkün kılacaktır. Ortadoğu’da barışın, kardeşliğin, sevginin hüküm süreceği sonsuz zamanları görmek umuduyla…

* Prof. Dr. / Hitit Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü

 

Etiketler Kadeş Mısır Hitit