Üçüncü Dünya: Kolombiya'da ELN, 'hiçliğin sahiplerini' sokağa çağırdı

Kolombiya'da Ivan Duque hükümetinin neoliberal politikaları, ulusal grevi beraberinde getirdi. Bugün yapılması planlanan grev için Ulusal Kurtuluş Ordusu'ndan (ELN) sözcülerinden komutan Uriel "Latin Amerika 'yeter' diyor ve yürüyor! Meltem yeniden hissedilebiliyor" ifadelerini kullandı.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Latin Amerika ülkesi Kolombiya'da Ulusal Grev 21 Kasım'da sokağa çıkacak olan onlarca emek kuruluşuyla birlikte başlıyor. IMF, OECD ve Dünya Bankası gibi neoliberal dayatmaları Kolombiya'daki emekçilerin karşısına koyan Ivan Duque yönetiminin politikaları, ulusal grevin başlıca nedeni olarak belirtiliyor. Ülkede -çoğunluğu banka olmak üzere- pek çok mağazanın vitrinlerini hafta başından ahşapla kapatmaya başlaması, ordunun ve polisin alarma geçmesi ve devlet tarafından alınan diğer polisiye tedbirler, önümüzdeki günlerde Kolombiya'da şiddetli eylemler yaşanıp yaşanmayacağı sorusunu akıllara getiriyor.

ELN: MELTEM YENİDEN HİSSEDİLİYOR

Ulusal Grev gündemiyle ilgili Ulusal Kurtuluş Ordusu'ndan (ELN) da bir açıklama geldi. ELN-Omar Gómez Doğu Savaşı Cephesi Sözcüsü Comandante Uriel, gazetecilere gönderdiği bir video kaydında Latin Amerika'daki son gelişmeleri değerlendirdi 'kıtada meltemin yeniden esmeye başladığını' söyledi. Kendisini Marksist Leninist olarak tanımlayan örgütün önde gelen isimlerinden Uriel, 21 Kasım günü tüm Kolombiyalıları kapitalizme karşı sokağa çağırdı. Uriel'in yaptığı açıklamada şu ifadeler yer aldı:

“Latin Amerika 'yeter' diyor ve yürüyor! Meltem yeniden hissedilebiliyor. Bu, gerçek dönüşümlere olan ihtiyacı teyit ediyor, 'hiçlik sahiplerinin' huzursuzluğunu kanıtlıyor. Görevimiz ayaklanma ve protesto ile dolu, tüm bu sisteme karşı duruşu desteklemektir. Tıpkı 55 yıldır yaptığımız gibi, ki yapmaya devam edeceğiz, ta ki bu göz kamaştırıcı meltem, şirketlerin ve muktedirlerin üzerinde fırtınaya dönüşüp gerisinde toplumsal değişim bırakıncaya dek. Geçmiş yıllarda olduğu gibi ideolojilerin ve güçlerin çukurunda değiller. Halk kitlelerinde savunduğumuz neden, hayatın ta kendisinin nedenidir. Kapitalist sistemin getirdiği yıkımla birlikte getirdiği ölüme karşı durmaktır. Tehlikede olan, hayatın ta kendisidir. Öfke ve haksızlığa karşı ayaklanma gereklidir. Hoşnutsuzluktan doğan eylemleri, hakim sınıfa karşı yöneltmeye ve kendi halk kitlelerimize karşı etkisini azaltmaya çalışıyoruz. Ancak eyleme geçme zamanı gelmiştir. Kolombiya, haydi ayağa kalk! Beş dakikacık bile sonrası yok, zaman şimdidir, zaman 21 Kasım'dır. Hepiniz, doğru sokağa! Gaitan bize şöyle öğretti: Adaletsizliğe karşı, taaruza! Hakları fethetmek için, onurlu bir yaşam için, doğru ve dinlendirici bir emeklilik için, güvenli ve iyi ücretli bir iş hayatı için, kaliteli sağlık ve eğitim hizmetlerine ulaşmak için, yaşama hakkı için, toplumsal liderlere yönelik devlet terörü ve soykırıma karşı, bunca yıllık acı ve mahrum bırakılmaya karşı, taaruza! Söz olsun ki kazanacağız!”

Öte yandan Kolombiya polisi, yaklaşan Ulusal Grevi kriminalize etmek için saatler kala ELN'nin 20 üniversitenin içine sızdığını ve buralardan 21 Kasım günü örgütlemeler yapacağını açıkladı. FARC'ın silah bırakmasının ardından Kolombiya devleti marjinalize etmek istediği gruplarla ELN'yi sık sık birlikte anmaya özen gösteriyor.

Kolombiya'da FARC silah bırakmış, ancak sonrasında -özellikle de Ivan Duque'nin devlet başkanlığına gelmesiyle birlikte- pek çok eski gerilla ve toplumsal lidere karşı suikast düzenlenmişti. Ölümlerin yüzlerle ifade edilmesi, haliyle FARC'ın 'sol kanadının' yeniden silah almasına neden oldu. ELN ise Kolombiya devleti ile sürdürdüğü barış müzakerelerine FARC'ın aksine son vermişti.

BOLİVYA: DARBECİLER KÜBALI DOKTORLARI GÖZALTINA ALDI

Bolivya'da yaşanan darbe, ülkenin dış ilişkilerinde de yankı buluyor. Ordunun devreye girmesiyle birlikte istifa eden ve Meksika'ya sığınan ülkenin resmi başkanı Evo Morales, bilindiği üzere kıtadaki diğer sol ve sol tandanslı yönetimlerle iyi ilişkiler içerisindeydi. Darbeciler, ülkede ırkçılığın tırmanmasına vesile olurken dışarıda da 'eski bağları' koparıyor. Bolivya'nın yeni yönetimi Venezuela ile ilişkileri kesti, Kübalı doktorları da memleketlerine gönderiyor.

Ülkedeki darbeci yönetiminin atadığı Dışişleri Bakanı Karen Longaric yaptığı açıklamada 720'den fazla Kübalı doktorun ülkede yürüttüğü görevlerine son verildiğini, ivedilikle ülkelerine gönderileceklerini duyurdu. Bununla birlikte dört Kübalı doktorun gözaltına alınıp sorgulanması, Kübalı makamlarca 'Kübalılara yönelik saldırgan tutumun örneği' olarak değerlendirildi. Küba Dışişleri Bakanı Bruno Rodriguez vatandaşlarına yönelik bu saldırının bir an önce sonlanıp ülkelerine geri gönderilmelerini istedi. Nitekim dört Kübalı doktor, gözaltının sonlandırılması üzerine Havana'ya gönderildi.

Uluslararası ilişkiler terazisinin ABD ve neoliberal politikalardan yana ağır bastığı zaman yaşanan benzeri bir tutum daha önce Ekvador ve özellikle de Brezilya'da gözlemlenmişti. Latin Amerika'daki en önemli güçlerden biri olan Brezilya'da daha önce İşçi Partisi (PT) iktidarı döneminde binlerce Kübalı doktor yoksul mahallelerde sağlık hizmeti veriyordu. Bolsonaro'nun iktidara gelmesiyle birlikte Kübalı doktorlara Havana yolu görünmüştü. Ancak Brezilya o günden beri sağlık alanında Kübalı doktorların yarattığı boşluğu doldurabilmiş değil. Geçtiğimiz aylarda 'alternatif bir model' ortaya koymaya çalışmışsa da büyük değişikler yaşanmamış ve Kübalı doktorların yarattığı eksikliği dolaylı yoldan kabul etmişti. Kıtanın yoksul ülkelerinden Bolivya'da bu durumun kamusal sağlık alanında ciddi bir boşluk yaratacağı bir gerçek.

Öte yandan ülkede darbe ve ırkçı saldırılara karşı eylemler devam ediyor. Gösterilerde şu ana kadar 25'in üzerinde insan yaşamını yitirdi.

https://www.reddit.com/r/socialism/comments/dx6nnw/huge_mobilization_in_cochamamba_bolivia/

KENYA: SAĞLIK EMEKÇİLERİNİN GREVİ, KAZANIMLA SONUÇLANDI

Afrika ülkesi Kenya'da sağlık emekçileri hükümet ile oturduğu masadan 'terfi sözü' ile kalktı. Geçtiğimiz hafta başlayan ve 83 sağlık merkezini etkileyen grev süresince hükümet, emekçileri işten çıkartmakla tehdit etmişti.

Sendika temsilcileri ve başkent Nairobi Valisi Mike Sonko, ortak açıklama yaptı. Varılan anlaşmayı değerlendiren Kenya Ulusal Hemşireler Sendikası (KNUN) Sekreteri Ediah Muruli, talep ettikleri terfilerin 2020'nin Ocak ayında gerçekleşeceği konusunda anlaşmaya varıldığını açıkladı. Muruli, greve katılan hiçbir üyelerinin kurban edilmeyeceği konusunda da güvence aldıklarını ekledi. Sendikalar Ocak ayı sonuna kadar verilen sözlerin tutulmaması durumunda iş bırakmaktan çekilmeyeceklerini duyurdu.

CORREA: 'MESELE 30 PESOLUK ZAM DEĞİL; 30 YILLIK MAHRUMİYET'

Ekvador'un Eski Devlet Başkanı Rafael Correa, İngiliz Tribune Dergisi'ne bir röportaj verdi. 2007-2017 yılları arasında Evador'u yönetmiş olan Correa, Latin Amerika'daki sol tandanslı 'pembe kuşak' liderlerdendi. Ancak kendi partisinin 'sağ kanadı' diyebileceğimiz, eski başkan yardımcısı Lenin Moreno'nun iktidara gelmesiyle, ülke bir anda direksiyonu ABD ve neoliberal politikalara doğru kırmıştı. Correa'nın 'Latin Amerika soluna karşı yürütülen savaş' başlığını taşıyan bu röportajda kıtada devam eden isyanlara ve toplumsal hareketlere dair kimi değerlendirmeler bulunuyor.

Bolivya'daki darbe hakkında konuşan Correa, Morales yönetiminin başardıklarıyla 'bölge için bir model' olduğunu savundu. Öte yandan yaşananları 'darbe' olarak görmeyenleri de eleştirdi. Ordunun 'talebi' üzerine istifa etmesini, sokakta yaşanabilecek bir gasp sahnesine benzetti: “Evet, Devlet Başkanı Morales istifa etti. Ama birisi kafanıza silah dayasa ve çok kibar bir şekilde 'bana cüzdanını ver' dese ve sen de versen, bu durum yaşananı soygun olarak kılmaz mıydı?” ifadelerini kullandı.

Şili'de yaşanan halk ayaklanmasının sonucu konusunda 'iyimser' olup olmadığı sorusu yönetildiğinde Correa, 'meselenin sadece 30 pezoluk bir metro zammı' olmadığını, ancak '30 yıllık bir mahrumiyet' olduğunu söyledi. Eski Ekvador Devlet Başkanı, Şili'nin bölgede kişi başına düşen gayrisafi milli hasılada en üst sıralarda ancak adil dağıtım konusunda belki de en adaletsiz olan ülkeyi temsil ettiğini hatırlattı, ülkedeki gelişmelerin Augusto Pinochet döneminde yazılan 1983 Anayasası'yla doğrudan ilgili olduğunu belirtti. Öte yandan Correa, İspanya'da sosyal demokrat PSOE ve Unidas Podemos'un hükümet kurma girişimlerini olumlu bir gelişme olduğunu ve munun muhakkak Latin Amerika'yı da etkileyeceğini söyledi.