Mısır'da direnişin sembolü Başkan Mursi…

Başından beri Mısır'daki darbeci düzen, Mursi’den korktu, ondan tedirgin oldu, bu makama geçmesini ve seçilmesini engellemek için her türlü engeli yoluna koymaya çalıştı. Yasa dışı beyanatlarla yerini ve görevini zayıflatmayı hedefledi. Amaçları, kurumları gasp etmek için gerçekleştirdikleri saldırılara zemin hazırlamak ve baskıcı politikalarının yürümesini sağlamaktan başka bir şey değildi.

Google Haberlere Abone ol

Seyfeddin Abdülfettah

Kendisinden önce başka kimsenin sahip olmadığı “Mısır’ın ilk seçilmiş Cumhurbaşkanı” sıfatına haiz olan, ülkenin en vatansever ve onurlu insanlarından biri olan Muhammed Mursi’ye bir kez daha rahmet diliyoruz. Başkan Mursi, faşist ve otoriter bir çete karşısında büyük Mısır davasının direnişçi ve sembol ismiydi. Darbeci rejim, yaptığı darbeyi meşru ve kabul edilebilir bir iş olarak göstermek için otoriter yönetimlere dair literatürde var olan bütün diktatörce hilelere başvurdu. Başkan Mursi’nin direnişi, zalim ve diktatör bir yönetimin maskesini indiren bir halkın direnişinin aynadaki yansımasından başka bir şey değildi. Halk, değişim talep eden Ocak Devrimi’yle faşist ve diktatör askeri rejimle sonuçlanan Haziran olaylarını birbirinden ayırabiliyordu.

Bu adamın ve direnişinin değerini biz anlasak da, medya aynı şeyi düşünmüyordu. Basının panikle sarıldığı birçok gerçek dışı iddialar sıralandı. Medyanın Mursi’yi küçük görmesine, konuşanları susturmalarına ve gösterilerin engellenmesine, benzeri birçok baskıcı politikalara rağmen onu, rejimi hamd ile tesbih eden Mısır medyasında görmeniz mümkün değildi. Bu azgın ve faşist diktatör, “Devrimin onun izniyle gerçekleşmeyeceği”ni ve halkların bir kez karar verdiğinde kimsenin önüne geçemeyeceğini anlayamazdı. İşin özü, halkın taleplerini ve devrimin iradesini dile getiren bu tutum, eğilmeyen, bükülmeyen bir liderin direnişi dışında kendisi için bir yol ya da dayanak bulamaz. Mursi, direnişiyle değişimin inkar edilmesi mümkün olmayan bir gereklilik olduğunu göstermiş ve devrimin insanların benliğinde halen sürdüğünü ifade etmiştir.

DİKTATÖRLÜĞÜN SAHTE İSTİKRARI

Öte yandan faşistin kudret sahibi olabileceğini ancak sahip olduğu medyanın eşi görülmemiş bir pişkinlik içerisinde attığı iftiralarla, boş söylemleriyle gerçekte yalancı bir memnuniyet ve sahte bir istikrardan başkasını sağlayamayacağını ortaya koymuştur. Bunlar, son nefesine kadar davasının peşinde koşan bu büyük ve muazzam şahsiyetin direnişini ve şehadetini görmezden gelmeyi tercih etmişken diktatörün istibdadına bir şey dememiş, Mursi’ye karşı acımasızlığı savunmuş, Mursi Başkanlık makamında direnişini sürdürürken onunla çatışma içerisinde olmuş, sahte, seçici ve rövanşist, darbeci rejimin temin ettiği kanıtlarla yapılan yargılamalar üzerinden ona her türlü kötülüğü reva görmüştür. Darbeci rejim, meşru iktidarı, vatanın mukadderatını ve bütün kurumları gasp etmekte temsil olunan büyük bir çalma operasyonunu gerçekleştirdi. Her şeyi ayaklarının altına alarak zulmünü büyüttü ve bu şekilde diktatörlüğünü sürdürdü.

Başından beri bu darbeci düzen, Mursi’den korktu, ondan tedirgin oldu, bu makama geçmesini ve seçilmesini engellemek için her türlü engeli yoluna koymaya çalıştı. Anayasa dışı beyanatlarla yerini ve görevini zayıflatmayı hedefledi. Amaçları, kurumları gasp etmek için gerçekleştirdikleri saldırılara zemin hazırlamak ve baskıcı politikalarının yürümesini sağlamaktan başka bir şey değildi. Bu muazzam korku ve büyük panik, onları kendi tanıklık ve anlatısıyla karşı karşıya bıraktı. Bu reddediş, Mısır’da büyük adamlar olduğunu, onların kendilerine esaret zincirinin vurulmasına boyun eğmeyeceklerini teyit ediyordu. Çünkü direnişin sembolü, halkın iradesine ve çeteye karşı mücadeleye dönüştüğünde, devrim savaşının devam etmesi gerektiğini vurguluyordu.

Mursi’nin bu faşist darbeye ilişkin taşıdığı bir başka anlatının izlerini silmeye çalıştılar. Makbul ve makul olmayan suçlamalar düzdüler. Bunun ardından onun hapsedilmesinin yeterli olmadığını düşündüler, susturabilecekleri ve konuşmasını engelleyebileceklerini sandıkları bir cam kafese koydular; çünkü ondan ve eserinden korkuyorlardı. Cumhurbaşkanının taşıdığı ve defalarca dile getirdiği bu anlatının kitlelere ulaşmasını engellemekti amaçları. Sahibine ulaştırılması gereken bir emaneti taşıdığını, çok tehlikeli işleri anlatmak istediğini söylediğinde ve defalarca en temel hakkı olan avukatıyla görüşmek istediğini belirttiğinde, muhtemel bir teröre karşı mücadele iddiasıyla silah gücüyle vatanı gasp eden ve mukadderatına el koyan bu darbeci güruh, bu uydurdukları iddialardan hareketle öldürme yetkisi talep ettiler. Böylece insanları korkutabileceklerini düşündüler. Sonuçta halkın göğsüne doğrulttuğu silahla ve polis gücüyle korku Cumhuriyeti’nin temellerini tahkim edecekti.

MURSİ NEDEN CEZALANDIRILDI?

Direnişini engellemek ve iradesini kırmak amacıyla Mursi’yi neden cezalandırdıklarını biliyor musunuz? Zira ilk seçilmiş Cumhurbaşkanı olması nedeniyle önemli bir şeyi temsil ederken onun seçilmesi herkesin tanıklığıyla temiz, dürüst ve gerçekti. Ancak onlar, seçilmiş cumhurbaşkanı olduğuna gölge düşürmek için onun ancak tesadüfen başkan olabileceğini söyleyerek ortaya atmış oldukları iftiraları, aslında ağız ishalinden başka bir şey değildi. Mursi’nin yaşattığı deneyimi manipüle etmek, yeniden yaşanmasını istemeyerek onun halkın iradesinin temsilcisi olarak Başkanlık sarayına girme noktasındaki medeni cesaretini ve gerçek anlamda seçilmişliğini cezalandırdılar. Zira onlar, bu sarayı kendi özel mülkleri olarak görüyor, halkın iradesini dile getirse bile, kimsenin bu konuda kendileriyle tartışmaya girmesini istemiyorlardı.

Diriyken ondan ürktüler, ölüsünden de korktular. Direnerek, bütün azametiyle ve onurlu bir şekilde ahirete yürüdü. Bu nedenle cenazeye polis sevk ettiler. Sadece çok yakın bazı akrabalarının gece yarısı karanlıkta cenaze merasimine katılmasına müsaade ettiler. Belki onlar da gerçekte öyleydi, bu halkın karşısında işlemiş oldukları büyük suçu yok etmek ister gibiydiler. O’nu bu şekilde defn ederek aslında onun halkını ve tercihiyle ilgili temsil etmiş olduğu bütün sembolleri onunla birlikte gömmek istediler. Bu suç çetesi, halkına karşı korkutma siyaseti çerçevesinde kullandığı silah dışında başka hiçbir güce sahip değildir.

Faşist Mısır rejiminin inkar operasyonu, yaşamakta olduğu korku açısından önemli bir işaret olarak değerlendirilebilir. Nitekim o, maskeleri indiren sözcüklerden ve bu sahtelik karşısında dürüst anlatıdan korkmaktadır. Onlar, değişim ve devrimler karşısında karşı-devrimi temsil eden alçak bir koalisyon içerisinde kalmaya çalışsalar da devrim rüzgarları, Sudan ve Cezayir’de olduğu gibi her taraftan üzerlerine doğru esmeye devam ediyor. Halbuki onlar halkların bir daha ayağa kalkamayacağını, iradesini ve emellerini dile getiremeyeceğini tahmin etmişlerdi. Korku sizi her yönden kuşatacak, bu kimseler kısa bir süre için ağızlara kilit vurmayı başarsalar ya da direniş ve protestoları bastırabilseler bile yeni devrimler geliyor; direniş, değişim ve tanıklığın temel ilkesi olarak kalmaya devam edecek.

DİRENİŞİN ÖYKÜSÜ

Bu bağlamda bu önemli olay, sabreden ve direnen bu halka çok şey sunmuştur, ona direnişin öyküsünü vermiştir. Darbeci general ve onun zebanileri, onu ruhen katletmeye çalıştı. Ama başaramadılar. Mursi direnişiyle onlara karşı çıktı, rejimin azgın adamlarının ise hasta bedenine ilişmek ve yavaş ölümün bütün yöntemlerini denemekten başka yapacakları bir şey yoktu. Bu ise herkes için katliamcı, hukuk dışı işlerde ustalaşmış faşist rejimle mücadele etmeyi zorunlu kılıyor. Mursi, şehit bedeniyle halkın iradesini gösterdi. Ülkenin mukadderatıyla oynayan ve meşru yönetimi devirerek halkına zulmeden, demokrasinin önünü kesen bu faşist çeteden kurtulmak için onurlu bir hayat ve aziz bir vatan hak eden halkın, değişim ve umut hisleriyle ilgili her şeyi dile getirmesi gerekiyor. Şayet başkan, direniş mücadelesini sürdürürken vefat ettiyse, uzun soluklu bir mücadeleye girmek için halkın tamamının ve onurlu güçlerinin birbirine sıkı sıkıya sarılmaları ve saflarını sıklaştırmaları gerekiyor.

Ey direnişin sembolü, Ey şehadetiyle insanların hayatının sembolü olan başkan! Umut ve değişim mücadelesini yeniden başlatacak bu halkın sembolü, Allah sana rahmet etsin!

* Yazının aslı Arabi21 sitesinden alınmıştır. (Çeviren: İslam Özkan)