Arap dünyasında geçen hafta: Seçimde milliyetçilik etkisi

Şark’ül Evsat gazetesinde Muhammed Rumayhi imzasıyla yayınlanan yazıda, Seçimlerin Miliyetçi Hareket Partisi ile ittifak kurularak kazanılması üzerinden seçimlerdeki “milliyetçi” etkiye dikkat çekildi.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - 24 Haziran seçimlerinden önce, seçim kampanyalarına ve buna bağlı gelişmeleri çok sıkı bir şekilde takip eden Arap dünyası, seçim sonuçlarını da çok dikkatli bir şekilde izledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ve “Cumhur İttifakı”nın kazandığı seçimler Arap basınında geniş yer buldu.

Seçimlerden önce, genellikle cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci tura kalma ihtimali üzerinde duran Arap medyasında, AK Parti’nin mutlak zafer beklentisine de şüpheyle yaklaşılıyordu. Ancak özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı destekleyen medyanın seçim sonuçları karşısındaki coşkusu da dikkat çekiciydi. Bunlardan en göze çarpanı da Katar El Cezire televizyonunun seçimlerle ilgili “Kıtaları aşan zafer” şeklindeki nitelendirmesiydi.

Arap dünyasının en önemli gazetelerinden biri olan Rai Al Youm’un başyazısında Mustafa Kemal Atatürk ve Cumhurbaşkanı Erdoğan arasında yaptığı kıyas da oldukça ilginçti.

'ERDOĞAN’IN HALK DESTEĞİ ATATÜRK’Ü GEÇTİ'

24 Haziran’da gerçekleştirilen cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerinin sonuçlarıyla ilgili en dikkat dikkat çekici yorumlardan biri Rai Al Youm gazetesinden geldi. Gazete, cumhurbaşkanı Erdoğan’a verilen halk desteğinin Mustafa Kemal Atatürk’ün sahip olduğu halk desteğini geçtiği değerlendirmesinde bulundu:

“Cumhurbaşkanı Erdoğan, cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerinden daha güçlü bir şekilde çıktı. Aynı zamanda kendisini Osmanlı devrinin bitmesinden bu yana kimseye nasip olmayan şekilde bir lider olarak kabul ettirdi. Ve eğer, ulaştığı halk desteğinin, modern Türkiye’nin kurucusu Kemal Atatürk’e olan desteği geçtiğini söylersek abartmış olmayız.

Cumhurbaşkanı Erdoğan aldığı oy oranıyla, hem içerideki hem de dışarıdaki muhalifleri arasında bir hayal kırıklığı yarattı. Çünkü karşısındaki diğer adaylar, toplamda ancak yüzde 46’lık bir oy oranına ulaştı. Dolayısıyla seçimleri ikinci tura taşıma hedeflerine de ulaşamadılar.”

'ERDOĞAN ATATÜRK’ÜN ANTİTEZİ DEĞİL'

El Arabi El Cedid gazetesi yazarı Ammar Deyyub, “Erdoğan Atatürk’ün antitezi değil” başlıklı yazısında, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı Mustafa Kemal’e karşıymış gibi göstermenin yanlış olduğunu yazdı. Yazara göre Erdoğan sadece, başkanlık sistemi için her şeyi kullanıyor. Buna devletin laik yapısını hafifletmek de dahil:

“Birçok modernistin yaptığı gibi Erdoğan’ı Atatürk’ün karşısında konumlandırmak ve birini cumhuriyetin kurucusuna karşıymış gibi göstermek doğru değil. Erdoğan şu an sadece başkanlık sistemini oturtmak ve ülkedeki laikliği hafifletmek için mümkün olan her şeyi kullanmaya çalışıyor. Bu sayede de kendi iktidarını güçlendirecek.

Erdoğan’ın başkanlığa dair düşüncelerini İslamcılıkla açıklamak da yanlıştır. Başkanlık sistemine dair isteklerinin onu daha fazla radikalleştireceği ve özgürlükleri baskılamasına yol açacağı yönündeki düşünce de yanlış. Erdoğan şimdi seçimler öncesinde vadettiği gibi OHAL’i kaldırmakla meşgul. Ayrıca özgürlükler ve basınla ilgili de sicilini düzeltme derdinde. Bu da belki parlamenter sistemden, başkanlık sitemine geçerken ona yardımcı olacak”

'HDP HALEN ZOR BİR DENKLEM'

Türkiye’yi yakından takip eden Lübnanlı akademisyen ve yazar Muhammed Nureddin, seçimlerle ilgili Birleşik Arap Emirlikleri El Haliç gazetesinde yaptığı değerlendirmede, AK Parti’deki oy kaybına ve HDP’nin barajı geçmesine özellikle dikkat çekti:

“AK Parti yüzde 42,5 oy alarak 3 sene önceki parlamento seçimlerine göre 7 puan geriledi. Bu da büyük bir gerilemedir. Partinin elde ettiği milletvekili sayısı bakımından da 600 milletvekilinden oluşan parlamentoda mutlak çoğunluğu kaybettiğini gösteriyor. Bir önceki parlamentoda koltukların yarısından fazlasına sahipti.

Bu durum AK Parti’nin meclisteki insiyatifini kaybetti. Bu da onu çok büyük bir şekilde müttefiki Milliyetçi Hareket Partisi’ne muhtaç bırakmaktadır.

Kürtler açısından baktığımızda ise, Halkların Demokratik Partisi, yüzde 10’luk barajı aşarak, Erdoğan’ın karşısında halen zor bir denklem olduğunu kanıtladı.”

'SEÇİMDE MİLLİYETÇİLİK ETKİSİ'

Şark’ül Evsat gazetesinde Muhammed Rumayhi imzasıyla yayınlanan yazıda ise, Seçimlerin Milliyetçi Hareket Partisi ile ittifak kurularak kazanılması üzerinden seçimlerdeki “milliyetçi” etkiye dikkat çekildi:

“Seçimlerden önce Erdoğan’ın partisine ait ve Halkların Demokratik Partisi’nin parlamentoya girişinin engellenmeye çalışılacağıyla ilgili bazı konuşmalar sızdırıldı. Ki şunu da unutmamamız gerekir ki, son seçimler Milliyetçi Hareket Partisi’yle yapılan ittifakla beraber kazanıldı.

MHP, Türkiye’de milliyetçi ve sağcı bir parti. Ancak Adalet ve Kalkınma Partisi de bu çizgiye pek uzak değil. Hatta Erdoğan’ın kendisi de Türkler’in derin milliyetçi duygularını harekete geçirmek için milliyetçi söylemleri kullanıyor.”

'MİLLİYETÇİ OYLARINDAKİ ARTIŞ'

Ürdün El Destur gazetesinden Arib El Rintavi, seçimlerde MHP ve İYİ Parti’nin seçimlerde aldıkları oy toplamına dikkat çekerek, ülkedeki milliyetçi oyların artışına dikkat çekti. Yazar, 2015’teki askeri operasyonlarla AK Parti’nin 1 Kasım seçimlerinde yüksek oy alması arasında bağlantı kurdu:

“Radikal milliyetçi sağ, seçimlerde alına oy bakımından üçüncü oldu. Bu çizgiyi temsil eden iki parti veya hareket olan Milliyetçi Hareket Partisi ve İYİ Parti, ikisi toplamda 90’ının üzerinde milletvekili çıkardı. Bu da Türk milliyetçiliğinin ülkede nüfuzunun arttığına işaret etmektedir. Bu da Erdoğan’ın Türkiye’deki Suriye’deki ve Irak’taki Kürtler’e karşı izlediği politikayı da açıklamaktadır.

Milliyetçiliğin yükselişi, ve bu çizgideki hareketin bir kısmının İslamcı referansa sahip Adalet ve Kalkınma Partisi ile ittifak kurması bu seçimlere özgü veya ilk bu seçimlerde görülen bir durum değildir. 2015’teki yerel seçimlerde güneydoğu Anadolu bölgesindeki askeri operasyonlardan sonra buna benzer bir ittifak oluştu ve Erdoğan ile partisinin milliyetçi oyların büyük bir bölümünü almasının yolunu açtı. Bu da oy oranının yüzde 49,5 düzeyine yükselmesini beraberinde getirdi.”

'KATILIM ORANININ YÜKSEKLİĞİ NE ANLAMA GELİYOR?'

Londra merkezli Kuds El Arabi gazetesi ise seçimlere ayırdığı başyazısında, seçimlere katılım oranına vurgu yaptı ve Avrupa demokrasilerinin seçimlere yüksek katılımı çok önceden kaybetmeye başladığına işaret etti. Yazıda, seçimlere katılım oranının, daha önceki anayasa değişikliğinin dair ilginin hala canlı olduğuna işaret ettiği belirtildi:

“Seçimleri takip edenler, Türk seçmeninin Türk tarihinde ilk defa hem parlamentoyu hem de cumhurbaşkanını aynı anda seçmek için sandığa gittiği gerçeğini göz önünde bulundururlarsa ve yüzde 88’lere varan bir katılım oranının Türk halkının bu seçimlere ne derecede önem atfettiğini gösterecektir. Avrupa demokrasilerinin kaybetmeye başladığı bu yüksek katılım, anayasa değişikliğine dair ilginin hala diri olduğunu göstermektedir.”