Çipras'a Trump tepkisi: Saf yılların sonu!

Yunanistan Başbakanı Aleksis Çipras, ABD Başkanı Donald Trump'la samimi pozlar verdiği Washington ziyaretinin ardından ülkede tartışma yarattı. Merkez sağ ziyarete ses çıkarmazken, Çipras'ın temsilcisi olduğu sol cenah tepkili.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Yunanistan Başbakanı Aleksis Çipras’ın geçtiğimiz günlerde ABD’nin başkenti Washington’a gerçekleştirdiği ziyaretin yankıları sürüyor. Atina’da hükümet çevreleri ziyaretin önemini vurgulamak için yoğun çaba sarf ederken, sol muhalefet de Çipras’a yoğun eleştiriler yöneltiyor.

Merkez sağcı ana muhalefet partisi Yeni Demokrasi Çipras’ın ABD gezisini 'serinkanlı' karşılarken, merkez kulvardaki diğer partiler de yoğun tepki vermemeyi tercih etti. Ancak Çipras'ın kendisinin de mensubu olduğu sol cenahta durum farklı. Çipras'ın partisi Syriza içindeki muhalefet, sol taban ve diğer sol parti ile örgütler, Yunanistan Başbakanı'nın ülkesinin ilişkilerini Donald Trump'ın ABD’si ile pekiştirmesinden hoşnutsuzluk duyuyor.

Yunanistan’daki sol muhalefete göre, Çipras hükümeti Ankara'yla Batı arasındaki hesaplaşmayı fırsat bilip, Batı nezdinde Türkiye’nin arkasında bıraktığı boşluğu doldurmak için çaba sarf ediyor. Sol muhalefete göre bu çabanın olumlu getirisi ve sonuçları olmayacak. Zira

onlara göre, Yunanistan’ın bu boşluğu doldurabilecek bir kapasitesi yok.

'ÇİPRASLI YILLARIN SAFLIĞININ SONU'

Son gelişmeleri Yunanistan’ın sosyalist muhalefetinin perspektifinden değerlendiren ve Syriza’ya sert eleştiriler yönelten iskra.gr sitesinin yazarı Dionosis Maroudas, ABD gezisinin 'Çipraslı yılların saflığının sonu' anlamına geldiğini söylüyor. Maroudas'a göre, kapitalist bloka kafa tutmak iddiasıyla iktidara gelen Çipras, artık Batı blokunun bölgedeki en sadık bekçisine dönüşmüş durumda. Maroudas, Çipras’ın gezisinin Yunanistan’daki merkez solun tezlerinin çöküşü anlamına geldiğini de savunuyor.

Maroudas’a göre Çipras Türkiye’nin Batı ile ilişkilerinde yaşadığı sorunlardan ötürü bölgede arkasında bıraktığı boşluğu doldurmak istiyor. Ancak aynı stratejiyi 1920’li yıllardaki Yunan hükümetlerinin de izlediğini ve 'sonunda ülkenin 'küçük Asya felaketi'yle karşı karşıya kaldığını belirten Maroudas'a göre, Türkiye-Batı hesaplaşması 'geçici' olabilir ve günün sonunda bu hesaplaşmanın kaybeden tarafı Atina olabilir.

Diğer yandan, Türkiye-Batı hesaplaşması Yunanistan’ın Batı’ya daha fazla eklemlenmesi sonucunu doğurmakta. “Hangi Batı” sorusunu yönelten Maroudas şu vurguda bulunuyor: "Bu Batı Kıbrıs trajedisine yol açmadı mı? Aynı Batı Türk-Yunan ilişkilerindeki gerginliğin sürmesini istemiyor mu?"

"Atina çok istese bile ekonomik yıkımla karşı karşıya olan Yunanistan Türkiye’nin bölgede arkasında bıraktığı boşlukları doldurabilir mi?” sorusunu yönelten Maroudas, 'emperyalist güçler arasındaki rekabetin Yunanistan’ı sonucu belirsiz maceralara

iteleyebileceği' uyarısında bulunuyor.