400 senedir aynı dünyevi sorular

Bob Dylan, Nobel komitesine gönderdiği teşekkür konuşmasında Sheakspeare'i andı. Dylan şarkılarını hiç edebiyat olarak düşünmediğini belirtti.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR- Nobel edebiyet ödülünü Bob Dylan'ın alması büyük tartışmalara sebep oldu. Dylan edebiyatçı mıydı sorusu gündemi meşgul etti.  Ödülü kendi almak yerine Patti Smith'i gönderen Bob Dylan da, kendini İngiliz oyun yazarı William Sheakspeare'la karşılaştırarak da olsa, aynı soruyu sormuş.  ABD'nin İsveç büyükelçisi  Azita Raji tarafından okunan konuşmasında Dylan şunları söyledi:

İyi akşamlar herkese,

İsveç Akademisi üyelerine ve bu gecenin seçkin konularına en sıcak selamlarımı gönderiyorum.Bizzat burada olamadığım için özür dilerim ama ruhum kesinlikle sizinle ve böylesi saygın bir ödülü aldığım  için onur duydum. Nobel Edebiyat Ödülü'nü kazanmak asla hayal edebileceğim, olacağını tahmin edebileceğim bir şey değildi. Erken yaşlarımdan beri bu payeye layık görülen Kipling, Shaw, Thomas Mann, Pearl Buck, Albert Camus, Hemingway gibi isimlerin eserlerini okumaya ve özümsemeye aşinayım. Bu edebiyat devleri okullarda öğretildi, evlerdeki kütüphanelere girdi. Hepsi çok saygın sözler söyledi ve derin etkiler yarattılar. O kadar derin ki muhtemelen orada olduklarını kendileri bile bilmiyordur şimdi de benim onlarla aynı listeye dahil olmam karşısında kelimeler kifayetsiz kalıyor.

Bugüne  kadar bu ödülü kazanmış adam veya kadınlar hiç böyle bir şey hayal etmiş miydi bilmiyorum ama sanırım dünyanın herhangi bir yerinde  kitap, şiir, oyun yazan herhangi bir insanın içinde böyle bir gizli hayal her zaman vardır. Nitekim, benim doğduğum dönemde ve birkaç yıl sonrasında kimsenin Nobel'i hakkedecek kadar iyi olmadığı düşünülürdü.  Dolayısıyla herhalukarda ender bir topluluğun üyesi olmuş oluyorum.

Bu sürpriz haberi aldığımda yollardaydım ve hazmetmem için birkaç dakika geçmesi gerekti. Ondan sonra büyük edebiyat şahsiyeti Sheakspeare'i düşünmeye başladım. Tahminimce kendini bir edebiyatçı değil dramacı olarak düşünüyordu. Edebiyat yazıyor olma ihtimali kafasına girmiş olamaz. Onun sözleri sahneler içindi. Söylenmek için yazıldılar, okunmak için değil. Hamlet'i yazarken muhtemelen çok farklı şeyler düşünüyordu: "Bu oyun için en ideal aktörler kimlerdir?",  "Nasıl sahnelenmeli?", "Olayların gerçekten Danimarka'da mı geçmesini istiyorum?"

Hiç şüphesiz, yaratıcı vizyonu ve hırslarıyla beraber dünyevi kaygılar da zihninde ön plandaydı. Dolayısıyla aklında "Sponsorluk olacak mı?", "Hamilerim için salonda yeterince koltuk var mı?",  "Bir insan kafatasını nereden bulacağım?", gibi sorular da vardı.  Herhalde Sheakspeare'in zihnindeki en uzak soru "Bu edebiyat mıdır?"  olmuştur.

Gençlik yıllarımda, şarkı yazmaya ilk başladığımda yeteneğim sayesinde bir miktar şan, şöhret sahibi oldum. Şarkılarımla ilgili tutkularım ancak bu noktaya kadar gelebilmiştir. Şarkılarımın önce kahvecilerde barlarda duyulacağını belki sonra Carnegie Hall veya Londra Palladium'da duyulacağını düşünmüşümdür. En uç hayal kurduğum zamanda şarkılarımın radyolarda duyulmasını istemişimdir. Benim zihnimde en büyük ödül bu olmuştur. O zamanlar plaklar yapıp parçaları radyoda duyurmak geniş kitlelere ulaşmak anlamına ve amaçladığın yolda ilerleyebilirsin anlamına geliyordu.  Evet, şu anda ben de uzun zamandır kendi yolumda ilerliyorum. Onlarca albüm çıkardım, dünyanın dört bir yanında binlerce konser verdim ama şarkılarım yaptığım her şeyin can damarında bulunuyor. Anlaşılan şarkılarım farklı kültürlerden hayatlarına dokunmuş, buna minnettarım ama 50 kişiye de 50 bin kişiye de çalmış biri olarak 50 kişiye çalmanın daha zor olduğunu söyleyebilirim. Zira, 50 kişinin her biri tek tek birer bireydir.  50 bin kişi ise tek bir ortak personadır. 50  kişinin  her birinin kendine ait birer dünyası vardır. Dürüstlüğünüzün ve yeteneklerinizin derinliğinin sınandığı yer de orasıdır.Bu noktada Nobel komitesinin küçük bir grup olduğu gerçeğinin de farkındayım .

Öte yandan aynı Sheakspeare gibi yaratıcı faaliyetlerimin peşinden koşarken ben de her şeyiyle dünyevi sorunlarla baş etmeye çalışıyorum: "Bu parçalar için en doğru müzisyen kim?". "Doğru stüdyoda mı kayıt yapıyorum?"  "Bu parçanın akoru doğru mu?" gibi sorularım oluyor. bazı şeyler 400 senedir değişmiyor ama hiç bir zaman "şarkılarım edebiyat mıdır" demedim. Bu yüzden böyle bir soru üstüne kafa yorduğu ve şahane bir cevap verdiği için İsveç Akademisine teşekkür ederim.

En içten dileklerimle

Bob Dylan