Dünya Forum: Bernard Lewis / Ortadoğu’nun en tartışmalı tarihçisi

Lewis’in politik yaklaşımı tavizsiz olduğu oranda basitti. 2001 yılında ABD yönetimini şu sözlerle uyarıyordu; “Ortadoğu halkları şu anki yolunda devam ederse, intihar bombacıları tüm bölge için bir tehdit haline gelebilir ve toplumsal hiyerarşinin alt basamaklarındakilere dönük nefret ve aşağılama, yoksulluk ve baskılar, öfke sarmalının büyümesine yol açacaktır.” Amerika’ya sunduğu çözüm önerisi çok açıktı: “Ya sertleşin ya da bölgeden çıkın.”

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - 1916 yılında Londra’da yaşayan orta sınıf bir Yahudi ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Lewis, orta öğrenimini Wilson Koleji’nde tamamladı. 1938’de (sonradan ismi SOAS olacak) Doğu Çalışmaları Okulu’nun (SOAS) İslami Çalışmalar bölümünde yardımcı öğretim üyesi olmadan önce, Londra Üniversitesi Politeknik Okulu’nda ve Paris Üniversitesi Semitik Araştırmalar Bölümü’nde eğitim aldı. İkinci Dünya Savaşı boyunca Ortadoğu’da faaliyet gösteren İngiliz istihbarat teşkilatında görevlendirildi. Bu süreç, kendisine, diktatörlüklerin bastırılmasının ne denli büyük felaketler sonucunda mümkün olduğunu öğretti.

Eşinden ayrılmasının ardından kendini tamamen işine adayarak, 1949 ve 1974 yılları arasında, SOAS bünyesinde Yakın ve Ortadoğu Tarihi profesörlüğü yaptı. Akademik çalışmaları dünya çapında büyük bir şöhrete kavuştu ve İslam çalışmaları dalında rakipsiz bir konuma yükseldi.

İNGİLTERE’DEN ABD’YE GÖÇ

1974 yılında, bir Osmanlı hanedan üyesiyle kısa bir ilişki yaşayan Lewis, ardından ABD-Princeton’da bulunan Yakın Doğu Çalışmaları Programı’na başkanlık edeceği Amerika’ya göç etti. 25 yıl sonrasında Amerikan dış politikasının karar alma süreçlerine derin bir etkisi olacak yeni nesil muhafazakâr siyasilerle dostluklar geliştirmeye başladı.

Lewis’in entelektüel alanda yükselişindeki en önemli etken, başlarda çok hoşuna gitmese de iktidara yakın danışman ya da siyasilerden oluşan kişilerin, onu bir danışma makamı olarak görmesiydi. Bir İngiliz olsa da en çok etkilediği kesim Amerika’da ortaya çıkmıştı. ABD’nin eski Savunma Politikası Kurulu Başkanı Paul Perowitz, Savunma Bakan Yardımcısı Sekreteri Paul Wolfowitz, Ulusal Güvenlik Konseyi Ortadoğu şefi Elliott Abrams, 1970’li yıllardan itibaren Lewis’in Ortadoğu’ya ilişkin bilgilerinden faydalandı ve ona büyük bir hayranlık besledi. Wolfowitz'in Ortadoğu danışmanı Harold Rhode gibi birkaç kilit Bush yönetimi yetkilisi, Lewis’in eski öğrencileriydi. İlişkileri uzun süre önce kurulmuştu ve taraflara karşılıklı biçimde fayda sağlamaktaydı. Bush’un 2000 seçim zaferinden bu sonraysa, bu ilişkiler dünyada ciddi ve büyük değişimler yaratacaktı.

Lewis’in politik yaklaşımı tavizsiz olduğu oranda basitti. 2001 yılında ABD yönetimini şu sözlerle uyarıyordu; “Ortadoğu halkları şu anki yolunda devam ederse, intihar bombacıları tüm bölge için bir tehdit haline gelebilir ve toplumsal hiyerarşinin alt basamaklarındakilere dönük nefret ve aşağılama, yoksulluk ve baskılar, öfke sarmalının büyümesine yol açacaktır.” Amerika’ya sunduğu çözüm önerisi çok açıktı: “Ya sertleşin ya da bölgeden çıkın.” O dönem Wall Street Journal gazetesi, Lewis Doktrini’ni “terörizmi ortadan kaldırmak için başarısız Ortadoğu ülkelerinde demokrasiyi tohumlamak” diye tanımlıyordu.

NİZAMI GÜÇLE KURMA YANLISIYDI

Lewis yaygın ABD fikriyatından daha sofistike biçimde, aslında Ortadoğu’daki siyasi kurumların yeniden tesis edilmesi için asgari miktarda güç kullanılmasını talep ediyordu; çünkü ABD açısından en verimli yerden başlıyorlardı: Irak. Lewis, petrol zenginliği, geniş orta sınıfı, istikrarlı geçmişi ve laik toplumuyla, İslam dünyasında neredeyse her yerde olduğundan daha fazla Irak’ta demokrasinin kök salma şansı olduğunu savunuyordu.11 Eylül’ün ardından Lewis ve yardımcıları Beyaz Saray’a davet edildiğinde, Başkan’a götürdüğü mesaj buydu.

ABD eski Savunma Bakanı Yardımcısı Richard Perle, uzun zamandır devam eden arkadaşlığının kendi üzerindeki etkisine ilişkin olarak, “Bernard Lewis, radikal İslam ve Batı arasındaki çatışmaya dair geleneksel düşünceye karşı en önemli entelektüel aktör olmuştur,” diyordu. Henry Kissinger ise gelecekte uygulanacak politikalar konusunda Lewis’i sorgulamaya hevesliydi. “İran’ın ayetullahlarıyla mı görüşelim? Bu, kesinlikle mümkün değil!”

Lewis’in nüfuzu Irak işgali döneminde en üst seviyeye çıktı: 11 Eylül’ün ardından, Başkan Bush’un Oval Ofisi’ndeki bir toplantıya, Lewis’in çantalar dolusu belgeyle katıldığı görüldü. Lewis, Dünya Ticaret Merkezi ve Pentagon’a düzenlenen saldırılardan yalnızca sekiz gün sonra, Irak Ulusal Kongresi’nin lideri olan arkadaşı Ahmed Çelebi’nin yanında oturan Richard Perle’nin Savunma Politikası Kurulu’na bir brifing verdi. Savunma Bakanı Donald Rumsfeld ile birlikte, son derece etkili bir kurulun en önemli toplantılarından ikisinde Irak’ın işgal edilmesi çağrısında bulundu; işgalin ardından Ahmed Çelebi Bağdat’ta geçici bir süreyle başbakan olarak görev alacaktı.

ORTADOĞULU ENTELEKTÜELLERCE SEVİLMİYORDU

Lewis’in keskin fikirleri birçok İngiliz ve Avrupalı ​​akademisyeni öfkelendirdi. Arapça, Farsça, Osmanlıca, modern Türkçe, Fransızca ve Almanca dillerini akıcı biçimde kullanıyordu ve 31 yıl boyunca 11 ciltlik Cambridge İslam Tarihi Ansiklopedisi’nin editörlüğünü yapmasına rağmen bazı araştırmacılar tarafından eleştiriliyordu. Arap akademisyenleri, en başta da bir Filistinli olan Edward Said, onu Amerikan emperyalizminin ajanlarından biri olarak aşağılıyordu. Tarihçi ve entelektüel Edward Said, onun tarih anlayışını “Türkiye’nin dışında, bölgedeki bir ülkeye pek az şey hissettirdiği düşünülen, eski moda bir oryantalizm” diye eleştiriyordu. Said, Lewis’in tarih alanındaki yaklaşım ve eserlerini de eski moda ve yüzeysel buluyordu.

Said, Lewis ile gerçekleşen eleştirel mektuplaşmalarından birinde şunları kaydetmişti: “Her ne kadar Britanya’da aldığı klasik eğitimin, Britanya imparatorluğunun genişlemesiyle ilişkisi Lewis’in öngördüğünden daha karmaşık olsa da, klasik çalışmaları konu alan modern tarihte böylesine göze çarpan bir rastlantı bulunmuyor. Sömürgeciliği haklı göstermek için sömürgeci güçlerin kullandığı İslam ve Doğu hakkındaki bilginin ve istihbaratın çoğu, oryantalist bakıştan kaynaklanmaktadır.”

Buna karşın Lewis, oryantalizmi eleştirenleri ciddiye almaya bile çalışmaz ve Edward Said’e verdiği yanıtlar, temelde bir hakaret antolojisine dçnüşür. Said’in bir cahil olduğunu söyler. Daha sonraysa biraz komik bir teori geliştirir: Rusya’nın, eskinin Sovyet karşıtı ABD’li akademisyenlerini silahlarla açıkça tehdit etmesinin ardından, şimdi de yeni özgürleşen Arap ülkeleri Lewis’i ve diğer Yahudi akademisyenleri silahlarla tehdit etmektedirler. Ortaya attığı bu gibi iddialar, Edward Said ve benzeri Arap kökenli akademisyen ve entelektüelleri terörizm destekçiliği ve tetikçilikle itham etse de neticede elle tutulur hiçbir kanıt göstermeksizin suçlamalarını sürdürmüştür.

SAĞCI ORYANTALİSTLERİN DENİZ FENERİYDİ

Eski Başkan Yardımcısı Dick Cheney 2006 yılında, Lewis hakkında şunları söylüyordu: “Ortadoğu tarihi hakkında daha büyük bir otorite bulamazsınız.” Ve ABD’nin yeni Dışişleri Bakanı Mike Pompeo da geçen hafta yaptığı açıklamada, Lewis’i “dünya çapında demokrasinin sağlam bir savunucusu olan, gerçek bir bilgin ve büyük bir adam,” olarak nitelendirdi.

Buna karşın, akademisyenlerin, Columbia Üniversitesi’nden Edward Edward Said ile uzun süredir devam eden bir tartışmayı da içerecek biçimde yürüttüğü çalışmalar, Ortadoğu ve ötesine ilişkin hâkimiyete dair Batılı bir bakış açısının sembolü olan Lewis’in gözünde hiçbir değer taşımıyordu.

Lewis ve Said arasındaki onlarca yıl süren anlaşmazlık, 1982’de The New York Review of Books’ta epeyce yüksek tonlu bir kavganın fitilini ateşledi. Filistin kökenli Amerikalı Said, “her şeyi yanlış ele almak için olağanüstü bir kapasiteye sahip” ve “her şeyi çarpıtıyor ve yanlış aktarıyor,” sözleriyle, duyduğu öfkeyi açıkça ortaya koyuyordu. Lewis ise Said’in sözlerini “yanıltıcı ve lekeleyici, aldatıcı ve inandırıcı olmayan bir karışım, derinden yaşadığı suçluluk duygusunun ifadesi,” biçiminde nitelendirdi.

ERMENİ SOYKIRIMI MESELESİ VE ZURCHER’İN YANITI

Lewis, 1915 yılında Ermenilerin yaşadığı zulmün bir soykırım olarak nitelendirilmesini de reddediyordu. Bu mesele hakkında akademisyen Erik-Jan Zürcher’le de bir takım atışmalar yaşamıştı. Hollandalı entelektüel, 2015 yılında, Ermeni soykırımı hakkında yayımlanan yazısında şunları not ediyordu:

“Öncelikle, bunun neden böyle olduğunu ilişkin ahlaki ve etik nedenler vardır. 20. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu ve Türkiye tarihçilerinin özel bir sorumluluğu var. 1970’lerde ve 1980’lerde bir öğrenci ve genç bir üniversite öğretmeni olduğum zamanki gibi bir durumun devam etmesine izin veremeyiz -bizim alanımızın dışında, soykırımın 50 yıllar tarihsel araştırmalara konu olmasına karşın- 1915’te ne olduğunun farkında değildik. Ders kitaplarımız buna sadece tarihsel bir dipnot olarak değiniyordu ve hiçbir zaman ‘soykırım’ olarak tanımlamıyordu. Öğretmenlerimiz hiç tartışmamıştı.

(…)

Sebepleri ve nedenleri aramak önemlidir; çünkü ne olduğunu daha iyi anlamamıza yardımcı olur. Bu, soykırım meselesini etkilemez. Soykırım tanımı açısından önemli olan, tamamen veya kısmen, etnik veya dini bir grubu yok etme niyetidir. Bu niyetin ardındaki sebebin konuyla ilgisi yoktur; bu yüzden 1915’te yaşananların Ermenilerin bir tehdit oluşturması nedeniyle soykırım olamayacağına dair inkârcı argümanlar, bu anlaşmazlığın sağlam bir temeli olsa bile, saçmadır.”

Hakkında olumlu ya da olumsuz sayısız eleştiri ortaya konan Lewis, kariyeri boyunca onlarca inceleme ve tarih kitabı, ansiklopediler, binlerce makale ve düşünce yazısı kaleme aldı. Kariyeri 80 yıl süren Bernard Lewis, mesajlarını renklendirmek için sonsuz bir anekdot birikimine sahipti. Sömürgeci atalarının gücüne sahip olmayan Batılı hükümetlere karşı savaşıyordu. Son görüşmelerden birinde “Müslümanların sözlerimizin açıkça ne anlama geldiğini ve ne demek istediğimizi bilmelerini sağlamak, açık ve net olmak önemlidir,” diyordu. Lewis’in tarihsel araştırmaları gelecek nesiller açısından da önemli bir kaynak olacak. Politik değerlendirmeleriyse, muhtemelen kısa zaman sonra unutulup gidecek.

Kaynaklar:

https://www.telegraph.co.uk/comment/3602621/Profile-Professor-Bernard-Lewis.html

https://english.al-akhbar.com/node/14409

https://www.economist.com/middle-east-and-africa/2018/05/22/bernard-lewis-was-the-doyen-of-orientalists

https://notesonliberty.com/2015/05/28/bernard-lewis-edward-said-facts-ideology-and-the-middle-east/

https://https:/www.nytimes.com/aponline/2018/05/21/us/ap-us-obit-bernard-lewis.html?ref=oembed