İngiltere'nin ilk komünist vekili: Hint Zerdüşt 'Yoldaş Sak'

"İngiltere'nin dört bir yanını gezerek işsizliği, gecekonduları ve tarım ve sanayi işçilerinin acımasızca sömürülmesini gördü... O yoksulluğun sadece bir 'Hint' sorunu olmadığı, dünya üzerindeki tüm işçilerin ortak sorunu olduğunu fark etmeye başladı. Çözüm, sınıflı topluma karşı uluslararası işçi sınıfı ve sosyalizm kavgasını gerekli kılıyordu." diyordu yoldaşı R. Palme Dutt. Nitekim onun bu çözümü görmesi çok geç olmadı

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Kolay iş değil beyaz olmayan bir komünistin, sözleriyle bir imparatorluğun işçi sınıfına ulaşabilmesi, hele hele 20'inci yüzyılın ilk çeyreğinde... Shapurji Saklatvala -arkadaşlarının deyimiyle 'Yoldaş Sak'- belki Britanya işçi sınıfının desteğini kazanan ilk beyaz olmayan komünist liderdi. O, pek çok cephede savaşmış bir figürdü: Enternasyonalist komünizm, Hindistan'ın ulusal kurtuluş mücadelesi ve Britanya işçi sınıfının kavgası. Bu üç cephede verdiği hassas ve çetin savaşta işçi sınıfının Büyük Britanya Komünist Partisi'nden (CPGB) ilk temsilcisi olarak parlamentoya da seçilmişti.

Gerçekten Saklatvala'nın, Hindistan'dan Britanya'ya uzanan yolculuğunda onu 'özel' kılan, hitabeti ve iletişim yeteneği kadar, iki coğrafyanın birbirinden farklı ancak bir o kadar da aynı olan işçi sınıflarını, tüm şovenist engellere rağmen aynı yolda yürütebilmesiydi.

HİNDİSTAN'IN EN BÜYÜK SANAYİ DEVİ AİLE

Saklatvala, Hindistan'ın Bombay şehrinde 1874 yılında, oldukça varlıklı bir Zerdüşt ailede dünyaya gelir. Asırlar önce Müslümanların İran'a yaptığı seferlerden kaçan büyük bir Zerdüşt grup Hindistan'a sığındığı için ülkede bugün dahi hatırı sayılır bir Zerdüşt nüfus yaşamaktadır. Saklatvala'nın dayısı Camsetji Tata, Hindistan'ın en büyük sanayi devinin kurucu sahibiydi. Eğer dayısının soyadı size araba markası olan Tata'yı çağrıştırdıysa yanılmadınız. Şirket bugün dünyada en çok otomobil sanayisiyle tanınsa da pek çok alanda üretim yapmaya devam ediyor.

Saklatvala da belli bir yaşa geldikten sonra bu şirketin demir üretimi yapılan kolunda yöneticilik yapmaya başlar. Ancak bu sıralar Hindistan ulusal kurtuluş mücadelesini desteklemesi ailesinin yüzünü kızartmaktadır. Sıtma hastalığına yakalandıktan sonra ailesi hem Hindistan'dan bir süre uzak kalmasını istedikleri için hem de tedavi için onu İngiltere'ye gönderir. 1905 yılında şirketin Manchester temsilciliğinde çalışmaya başladığı sırada İngiliz işçi sınıfının yaşam koşulları onu şaşırtır, yoksulluk tahmin ettiğinden daha büyük boyutlardadır. Başta liberallerle çalışarak siyasete girse de kısa süre içinde liberalizmin işçi sınıfının yaralarına merhem olmadığını fark eder ve 1909 yılında Bağımsız İşçi Partisi'ne (ILP) katılır.

"İngiltere'nin dört bir yanını gezerek işsizliği, gecekonduları ve tarım ve sanayi işçilerinin acımasızca sömürülmesini gördü... O yoksulluğun sadece bir 'Hint' sorunu olmadığı, dünya üzerindeki tüm işçilerin ortak sorunu olduğunu fark etmeye başladı. Çözüm, sınıflı topluma karşı uluslararası işçi sınıfı ve sosyalizm kavgasını gerekli kılıyordu" diyordu yoldaşı R. Palme Dutt. Nitekim onun bu çözümü görmesi çok geç olmadı.

EKİM'İN YANKILARI

Rusya'da gerçekleşen Ekim Devrimi'nin rüzgarı dünyanın her yerine olduğu gibi İngiltere'ye de ulaşır. Bu tarihten sonra zamanının tümünü işçi sınıfı mücadelesine veren Saklatvala'nın parti içi tartışmaları da alevlendi. Hindistan'daki baskı Saklatvala için tümüyle Britanyalı kapitalistlere ve Britanya emperyalizmi aracılığıyla sömürmesiyle bağlantılıydı. Ancak ILP bu konuda ortaklaşmıyordu. Ekim Devrimi'nin o dönem Asya'da özellikle Hindistan'ın ulusal bağımsızlık düşüncesine etkisini de düşündüğümüzde Saklatvala'nın soluğu Büyük Britanya Komünist Partisi'nde (CPGB) almasına şaşırmamalı. Saklatvala ile birlikte kendilerine 'ILP'nin Sol Kanadı' ismini veren grubun 1921'de CPGB'ye katılmasındaki tek neden elbette Hindistan ve ezilen uluslar değildi. Partinin işçi sınıfı iktidarı perspektifinden yoksunluğu ve işçilerin sadece siyasi kariyer aracı olarak görülmesinin büyük bir payı vardı.

Ekim 1922'deki genel seçimlerde İşçi Partisi, -her ne kadar sonraki yıllarda komünistler dışlanacak olsa da- ILP ve CPGB gibi partilerin temsilcilerinin meclise girebilmesi için ittifak yapmaktaydı. CPGB'den Saklatvala, Londra'nın Kuzey Battersea bölgesinden seçimlere girdi ve ve en yakın rakibine iki bin oy fark atarak, 11 bin 331 oyla kazandı. Bu oylar daha önce aynı bölgede seçime giren İşçi Partisi temsilcisinin aldığı oyların neredeyse iki katıydı. Seçim kampanyasının İşçi Partisi desteğinden yoksun yapıldığını da belirtmekte fayda var. Yine partisi CPGB adına girdiği ikinci seçimlerde de koltuğunu korudu ve parlamentoda, sokakta, fabrikada işçi sınıfının sesi olmaya devam etti.

CEZAEVİNDEN ÇIKARAN SOYAD

Ülke istediği kadar 'burjuva demokrasisine' sahip olduğunu iddia etsin, işçi sınıfnın 'sesi' olmanın her zaman, her yerde bir bedeli var. 1926'da düzenlenen genel grevde Saklatvala, madenci sendikası tarafından belirlenen taleplerin şiddetli bir savunucusu oldu. 1 Mayıs günü Hyde Park'da yapılan işçilerin eyleminde yaptığı bir konuşmanın ardından tutuklanır ve iki ayı cezaevinde geçirdi. Tutukluluğu, Tata şirketi ile olan bağı devreye girince sonucu sona erdi. Aile uzun süredir Saklatvala'nın ağzını kapalı tutmaya çalışsa, aile içi krizler yaşansa da o, maaşlı bir çalışanın ötesinde bir konumda olmayı kabul etmedi.

1929 yılında özellikle İşçi Partisi'nin komünistlere karşı tutumu sonrasında koltuğunu koruyamaz ancak bu, Saklatvala'nın kalp krizinden hayatını kaybettiği tarih olan 1936'ya kadar kendini işçi sınıfı ve anti emperyalist mücadeleye adamasına engel olmaz.

BRİTANYA İŞÇİ SINIFININ YOLDAŞI

Saklatvala gerçekten de hitabet ve münazara konusunda oldukça yetenekli bir işçi sınıfı lideriydi. Ömrünün en değerli yıllarında bu yeteneğini de işçi sınıfının kurtuluşuna armağan etmişti. Öyle ki seçim bildirilerinde, yapacağı toplantılara ısrarla liberal ve muhafazakar aday ve seçmenleri de davet eder. Kendisiyle aynı bölgeden seçime giren liberal rakibi dahi onun başarısındaki en büyük etkenin, tüm dinleyicilerine gösterdiği tevazu ve alçakgönüllülük olduğunu söyler.

Saklatvala, sınıfının ona sadece Tata ailesine mensup olduğu için sunduğu rahat hayatı elinin tersiyle iter ve komünizmin engebeli yolunda yürümeyi tercih eder. Her varlıklı aileden gelen komünist 'ayakta alkışlanacak' bir fedakarlık mı yapmıştır? Yoksa zaten olması gereken bu olduğu için ortada abartılacak bir durum yok mudur? Bu sorular bir kenara, eğer Saklatvala kendi ülkesinden çok uzaktaki bir işçi sınıfının 'Yoldaş Sak'ı olmayı başarabilmişse bundan daha değerli ne vardır?

Kaynaklar ve daha detaylı bilgilerin yer aldığı linkler

1- http://www.cpim.org/marxist/199601_marxist_saklatvala1.htm

2- https://www.marxists.org/archive/gallacher/1937/01/x01.htm

3- https://www.independent.co.uk/arts-entertainment/historical-notes-a-one-man-party-in-parliament-1200366.html

4- https://jacobinmag.com/2018/02/labour-party-shapurji-saklatvala-communist

5- http://madrascourier.com/biography/shapurji-saklatvala-britains-first-communist-mp/