'Katil robotlar yasaklansın' kampanyası

Yapay Zeka (YZ) destekli silahların düzenlenmesi veya yasaklanması ciddi bir tartışma konusu. Zira, dünya ülkeleri üçüncü nesil savaş araçları üretmek için milyarlarca dolar harcıyor.

Google Haberlere Abone ol

Mattha Busby *

Avustralya’daki Yeni Güney Galler Üniversitesi’nde yapay zekâ profesörü olan Toby Walsh, “Bu robotlar, teröristlerin ve haydut devletlerin sivillere karşı kullandıkları ‘terör silahları’ haline gelecekler. İnsan askerlerden farklı biçimde, ne denli kötü olursa olsun her türlü emri yerine getirecekler” diyor.

“Bunlar kitle imha silahları olacak. Tek bir programcı ve bir 3 boyutlu yazıcı, daha önce bir insan ordusunun yaptıklarını yapabilir. Savaşların hızını ve süresini değiştirerek, onu sanayileştirecekler. Gece-gündüz durmaksızın öldürmeye elverişli olacaklar ve insanların kendilerini savunmasına fırsat vermeden, hızla öldürecekler.”

Katil robotlar olarak da bilinen bu yapay zekâ destekli destroyerler, tanklar, uçaklar ve silahlar, herhangi bir insan müdahalesine ihtiyaç duymadan, geleceğin savaşlarında yer alabilirler.

Tesla’dan Elon Musk ve Alphabet’ten Mustafa Süleyman tarafından desteklenen ‘Katil Robotları Durdurun Kampanyası’, güvenilir bir önleyici eylem için fırsat penceresinin hızla kapanıyor olması  ve halihazırda bir silahlanma yarışının süratle ilerlemesi nedeniyle, kanunlarda önleyici bir yasaklama yapılmasını talep ediyor.

Walsh, “2015 yılında ölümcül otonom (YZ destekli) silahlar geliştirme alanında silahlanma yarışı olacağı hususunda uyarıda bulunduk” diyor. “Yarışın zaten başladığını görebiliyoruz. Savaşın her alanında -havada, denizde, deniz altında ve karada- gelişmekte olan prototip otonom silahlar bulunuyor.”

ABD toplantı öncesinde, “yaftalama veya yasaklama” amaçlı yasalar için çalışmaktansa ilerlemelerin teşvik edilmesini ve teknoloji kullanımının savaşlardaki sivil kayıp riskini azaltabileceğini savundu. Yanı sıra, uzmanlar, sistemlerin savaşçılar ile siviller arasında bir ayrım yapamayacağından ve tehditler karşısında orantılı yanıt veremeyeceğinden endişe duyuyorlar.

Fransa ve Almanya, Avrupa’nın bir yasağın öncüsü olması gerektiğini ifade eden aktivistlerce, katı kurallardan kaçınmakla itham ediliyor. BM'deki Bağlantısızlar hareketi içinde yer alan Venezuela liderliğindeki bir grup devlet, katil robotlar konusunu düzenlemek veya yasaklamak amacıyla uluslar arası düzeyde yeni bir hukuki müzakere çağrısı yaptı. Grup, devletlerden “otonom işlevlere sahip olanlar dâhil olmak kaydıyla, tüm silahların her zaman insan kontrolü ve denetimi altında kalması” hususunda genel bir anlaşma talep ediyor.

YENİ KÜRESEL SİLAHLANMA YARIŞI

Her açıdan ‘otonom’ silahlar henüz mevcut değil; fakat yüksek kademedeki askeri yetkililer, robotların savaşlarda kullanımının yıllar içerisinde yaygınlaşacağını söylüyorlar. Aralarında Çin, Fransa, İsrail, İngiltere ve ABD'nin de dahil olduğu, 12 ülkede en az 381 yarı-otonom silah ve askeri robot sistemleri kuruldu.

İsrail’in Demir Kubbe’si ve Kore’deki silahtan arındırılmış bölgede bulunan makineli nöbetçiler gibi otomatik sistemler, hâlihazırda sahada olsalar da tamamen bağımsız hareket edemiyorlar. ‘International Data Corporation’ (Uluslar arası Veri Birliği) tarafından yürütülen araştırmalar, robotlaşma konusundaki küresel harcamaların 2016 yılında 91.5 milyar dolardan 2020’ de 188 milyar dolara yükseleceğini ve tam otonomiyi gerçekleştirmeye oldukça yakın olduğumuzu ortaya koyuyor.

Yasaların araştırılması ve geliştirilmesinde öncü olan ABD, ordusunu yenileme ve dünya genelindeki stratejik üstünlüğünü sürdürme planının temel öğelerinden biri olarak otonomi becerisini işaret ediyor. Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü’ne göre, bu durum, diğer büyük askeri güçlerin de YZ, robotik sistemler ve otonomi alanlarındaki yatırımlarını artırmasına yol açtı.

ABD’deki Savunma Araştırma Projeleri Ajansı’nda yönetici olan Steven Walker yeni teknolojiler geliştiren ve 2018 bütçeleri geçtiğimiz yıla oranla yüzde 27 artış gösteren “Çin ve Rusya gibi ülkelerle rekabet yaşadığımızı kabul ediyoruz” diyor.

Şu aralar ABD, sert hava koşullarında iniş-kalkış yapabilecek ve havada yakıt ikmali gerçekleştirebilecek bir kuyruksuz ve insansız X-47B uçağıyla ilgili bir prototip üzerinde çalışıyor. Ayrıca, denizde tek bir personel olmaksızın aylar boyunca görev yapabilecek ve diğer denizaltı ve gemileri batırabilecek otonom denizaltı gemisi ‘Sea Hunter’la (Deniz Avcısı) ilgili testleri tamamladı. 6 tonluk otonom bir tank olan ‘Crusher’ (Ezici), aşırı derecede zorlu arazilerde ilerleme becerisine sahip ve “akla gelebilecek hemen her türden görevi yerine getirebilecek” biçimde tarif ediliyor.

İngiltere, gelecekte insansız halde uçabilecek otonom araçlarını geliştiriyor. İsmini Kelt kültürünün gök gürültüsü tanrısından alan Taranis adlı drone, insansız bir hava muharebe aracı; radarlara görünmeden yol alabiliyor ve otonom şekilde uçabiliyor.

Aynı anda Rusya, hem havada hem de yerde bulunan insansız araçlardan bir ordu oluşturuyor; yorumcular, Rusya’nın bu yaklaşımı, ABD ile kıyaslandığında geleneksel silahlardaki eksiklerini telafi etmenin bir yolu olarak gördüğünü ifade ediyorlar. Son seçimleri yeniden kazan Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, “YZ’de her kim öne geçerse, dünyayı o yönetir” diyor. “Yapay zekâ, yalnızca Rusya için değil, tüm insanlık için gelecek demektir.”

Rusya, bir makineli tüfek ya da bomba fırlatıcısıyla donatılabilen Nerehta adlı bir robot tank geliştirdi, yarı-otonom tankı T-14 ise çok yakında tamamen otonom hale gelecek. Rusyalı silah üreticisi Kalaşnikov şirketi de hedefleri (doğru) seçebilmek amacıyla yapay sinir ağlarını kullanan tam otomatik ve yüksek kalibreli bir silah geliştirdi.

Çin’in çeşitli yarı-otonom tankları mevcut, uçak ve deniz filoları geliştiriyor; ancak bu projeler hakkındaki bilgiler oldukça gizli tutuluyor. Geçtiğimiz yıl, Çin Askeri Araştırma Direktörü Wang Weixing, “İnsanlar hâlihazırda yüksek teknolojili bir savaşa hazırlanıyorken, eski ve yeni (birleşerek), gizli ve karmaşık bir ‘melez savaşın“ yeni biçimi haline gelmek üzere iç içe geçiyor” diyor.

“Yavaş yavaş insansız bir savaş durumu ortaya çıkıyor. İnsanlar, kafalarını kuma gömerek geleneksel ordularla dünya askeri güçleri arasındaki uçurumu görmezden gelmeye çalışırken, teknoloji destekli bir “hafif savaş” biçimi sahneye çıkmak üzere.”

PANDORA’NIN KUTUSU

‘Katil Robotları Durdurma Kampanyası’nın aktardığı kadarıyla, bu sistemler, barut ve nükleer bombaların icadından sonra ‘savaşta üçüncü devrim’ olma tehlikesi taşıyor ve Pandora’nın kutusu bir kez açılınca onu tekrar kapatmak zor olacak.

Kampanyanın yöneticisi Mary Wareham, “İnsansız makineler yaşamın kıymetini bilmiyor veya ona saygı duymuyorlar, ancak ona ne zaman bir son vereceklerine karar verme yetkisine sahip olacaklar” diyor. “Kampanyamız, makinelerin savaş alanında ya da polisiye işlerde, sınır kontrolü ya da herhangi bir koşulda insan yaşamına zarar vermesinin kabul edilemez olduğuna inanıyor.”

Yasak taraftarları, tamamen otonom silahların, insani anlayış, vicdan ve merhamete ihtiyaç duyulan uluslar arası insani durumlara ve insan hakları hukukunun karmaşık ve öznel kurallarına tam anlamıyla uygun olma ihtimalinin düşük olduğunu belirtiyorlar.

Wareham, 1997 yılında yayınlanan, 120 imzayla uluslar arası hukukta en çok kabul gören anlaşmalardan biri olan ve misket bombasını ve kara mayınlarını yasaklayan karara işaret ediyor: “Tarih, sorumluluk sahibi hükümetlerin, geçmişte sivillere yönelen büyük tehditler sebebiyle, uluslar arası yasal çerçevede oluşturulan sınırları desteklemeyi önemli gördüklerini gösteriyor.”

Yapay zekânın silahlandırılmasının, dünyayı hiç olmadığı oranda kıyamete yaklaştırabileceğine inanılıyor. İlk kez 2007 yılında robot savaşlarının gerçekliği üzerine yazan, Sheffield Üniversitesi’nde YZ ve robot çalışmaları profesörü Noel Sharkey, “Otonom tankların ve avcı jetlerin bir sınırda toplandığını ve bunlardan birinin yanlışlıkla veya saldırıya uğraması sebebiyle düştüğünü hayâl edin” diyor.

“Bu, hiçbir insanın (nedenini) anlayamadığı veya ilan etmediği bir savaşı otomatik olarak başlatabilir. Bu sistemlerin bir savaşta (birbiriyle) nasıl etkileşeceğini bilmek bile mümkün değil. Kitlesel yıkım ve ölümlerle her şey dakikalar içinde bitecek” diyor.

* Yazının aslı kısaltılarak The Guardian'dan alınmıştır (Çeviren: Tarkan Tufan)