Dünya Forum: Umoja / Cinsel şiddet mağduru kadınların 'öz savunma' köyü

16 yaşındayken bir sürü inek karşılığında 80 yaşındaki bir erkeğe satılan Mary... Ve, aile içi şiddet, tecavüz, çocuk evliliği veya kadın sünnetinden kaçan diğerleri... Kenya’da cinsiyetçi şiddete maruz bırakılan kadınlar, başkent Nairobi’ye 370 kilometre mesafedeki Umoja köyüne sığınıyor. İşte köyün hikâyesi...

Google Haberlere Abone ol

DUVAR- 'Umoja', Kenya’da erkeklerin bulunmadığı, yalnızca kadınlar ve çocukların yaşadığı bir sığınma köyü. Rebecca Lolosoli liderliğinde 28 yıl önce kurulan köy, Kenya’nın kuzeyinde yaşayan Samburu topluluğunun ataerkil kültüründen kaçmak isteyen kadınlar ve kız çocukları için güvenli bir sığınak.

Başlangıçta 15 tecavüz mağduru tarafından kurulan Umoja, şu anda cinsel şiddetten kaçarak kendisine sığınak arayan 40’ı aşkın kadın ve 200’den fazla çocuğa ev sahipliği yapıyor. Kenya gibi cinsel şiddet ve cinsiyet eşitsizliğiyle mücadele eden bir ülkede, kadınlar için şaşırtıcı derecede güvenli bir sığınak böylece ortaya çıktı: Kenya’daki tüm kadınların ortak köyü olan Umoja bir ilk olarak tarihe geçti.

Köy, başkent Nairobi’nin yaklaşık 370 km kuzeyinde, aile içi şiddet, tecavüz, çocuk evliliği ve kadın sünneti gibi nedenlerle kaçmak isteyen kadınlar için bir sığınma alanı haline geldi. Günümüzde Umoja, her anlamda kendi kendini idame ettiren bir topluluk yaratmış bir nüfusa sahip. Kadınlar, safari turistleri ve ziyaretçileri için yakınlarda bulunan bir kampı çalıştırıyor, köyde el yapımı takılar ile zanaat ürünleri satıyor ve çevredeki köylerde eğitim amaçlı toplantılar düzenleyerek, diğer kadınlara haklarını öğretiyor.

Kadınlar, bu faaliyetlerden yalnızca maddi kazanç elde etmekle kalmıyor, aynı zamanda daha önce sahip olmadıkları bir özgüven atmosferi yaratıyorlar.

Samburu kabilesinin bir üyesi olan Rebecca, şimdi Umoja Usau Kadın Köyü’nün başkanı olarak görev yapıyor. Henüz bir çocukken kimi zaman tanık olduğu şiddet nedeniyle, yavaş yavaş bazı geleneksel Samburu geleneklerinin kadınlara zarar verdiğine kanaat getirmiş. Böylece dullar, yetimler ve tecavüz mağdurları lehine konuşmaya, kadın sünneti veya zorla evlilik gibi uygulamalara karşı çıkmaya başlamış.

14 KADINLA KENDİ KÖYÜNÜ TERK ETTİ

Kenya toplumunda yüzyıllardır erkekler egemen durumda. Erkekler çalışır, şehirleri ve köyleri yönetir, işyerlerinde ve evlerde otoritenin sahibidirler. Aynı zamanda yaygın bir kültürel normun uygulayıcısı da erkeklerdir: Yaygın şiddet olayları ve kadınlara karşı cinsel ve fiziksel saldırılar erkekler eliyle gerçekleşir.

Yakın zamana dek, Kenyalı kadınların çoğu kaderlerini sessizlik içinde kabul ettiler ve ataerkinin gücüyle mücadele etmediler. Şimdiyse daha fazla kadın, nihayet kendi başlarının çaresine bakmak için ayağa kalkıyorlar.

İçinde yaşadıkları Samburu topluluğu, Rift Vadisi’nde kümelenmiş köylerde yaşayan büyük bir Afrika kabilesi. Kenya etnik gruplarının çoğunluğu gibi, onlar da aşırı derecede ataerkil ve yüzyıllardır bu düzende yaşıyorlar. Kadınlar sık ​​sık cinsel taciz ve tecavüze maruz kalıyor. Bir zamanlar kurbanlar ayıplanıyor, bazen de kelimenin tam anlamıyla aç bırakılıyor veya dışlanıyordu.

Rebecca’nın bu sorunlar hakkındaki konuşkan tutumu yoğun tepkiyle karşılanmış. Yakın bölgelerde eğitim gören İngiliz askerleri tarafından tecavüze uğrayan kadınlarla konuşurken, işler çığırından çıkmış. Köyündeki erkekler ona saldırmışlar ve kocası buna karşı sesini bile çıkarmamış. Bu olayın ardından, tecavüz mağduru 14 kadınla birlikte 1990 yılında köyünden ayrılmış ve kendi köyünü kurmaya karar vermiş.

NASIL BAŞLADILAR?

Rebecca, diğer şiddet mağdurlarıyla bir araya gelerek dayanışma ve öz savunma amaçlı bir topluluk oluşturdular; ardından, hiç kimsenin talep etmediği kuru ve otlak bir alana kamp kurdular. Bu alana yerleşen toplulukla birlikte, Umoja köyü de ortaya çıkmış oldu.

Zaman içerisinde gelişerek kendi kendine yeten bir köy haline gelmiş. Kadınlar takı yapımı ve diğer zanaatları öğrenerek köylerini bir turistik ziyaret merkezi haline getirmiş, bu sayede çocuklarını ve kendi yaşamlarını idame ettirebilecek hale gelmişler.

Topluluk bir hastalık ve engellilik fonu, ayrıca bir toplum merkezi ve bir okul kurmak için kaynaklarını bir araya getirmiş. Bölge kuraklığa yatkın, kadınlar bu nedenle sığırlara olan bağımlılıklarını azaltmış. Köy sakinlerine hem maddi gelir hem de protein sağlayan bir tavuk kümesi var.

Rebecca, “Ziyaretçilerin köyde yaşaması yasak; ancak uygun biçimde davrandıkları sürece ziyaret edebilirler ve kadınların kurallarına uymakla yükümlüler” diyor. “Ana hedeflerimiz, yoksulluk sebebiyle sorunlar yaşayan kadınlara geçim kaynakları yaratmak ve kadınların aileleri tarafından zulme uğramasına karşı koymak. Aynı zamanda, erken gebelik veya erken yaşta evlenmek istemedikleri için ailelerinden kaçıp yollara düşen kız çocuklarını kurtarmak ve bir hayat kurmalarına yardım etmek istiyoruz.”

Günümüzde Umoja kadınları kendi başlarına hayatlarını sürdürüyor olsa da geçmişte böyle bir hayata sahip değillerdi. Rebecca, mısır unu ve şeker sattıkları küçük dükkânlarla başladıklarını söylüyor; ancak bir süre için başka bir fikir bulamamışlar. İki yıl için zorlu bir süreç yaşadıktan sonra, geleneksel sanat eserleri üreterek turistlere satmaya karar vermişler. Çabalarını takip eden Kenya Yaban Hayatı Hizmetleri yetkilileri, ne tür turistik ürünlerin satıldığını görmek için, kadınları Maasai Mara Ulusal Koruma Alanı’na götürmüş.

Kamplarına döndüklerinde yeni projeler hakkında tartışmaya başlamışlar ve yeni kararlar almışlar. Rebecca, “Boncuklarımızı turistlere satmaya ve köyümüzü bir turistik cazibe merkezi olarak ziyarete açmaya karar verdik. Ardından, Umoja ve çevre köylerdeki çocuklar için bir okul kurmayı başardık” diyor.

'ERKEK SAVAŞÇILAR TURİSTLERİN ÖNÜNDE SALDIRDI'

Zaman geçip para kazanmaya başladıklarındaysa, kıskanç erkeklerin uyguladığı zulümle uğraşmak zorunda kalmışlar. Rebecca, “Bazı adamlar yolu kapatmak ve turistlerin buraya gelişini engellemek için yakınlarda bir köy kurdu. Bir seferinde 30 erkek savaşçı, buranın tehlikeli görünmesini sağlamak için bize turistlerin önünde saldırdılar” diyor. Bu olayın ardından kadınlar arazileri satın almaya, böylece erkekleri civardan uzak tutarak yaşamlarını sürdürmeye karar vermişler. Arazinin peşinat ödemeleri için aylarca aç-susuz yaşamışlar ve yaklaşık 200 bin şilin biriktirmişler. Buna karşın erkekler araziyi satın almalarını engellemeye çalışmış ancak sonunda kadınlar arazi anlaşmasını yapmayı başarmışlar.

Umoja’nın kuruluşundan beri Rebecca defalarca başkan seçilmiş; günümüzde de başkanlığı o sürdürüyor. Bunun dışında, Kenya’daki diğer kadınların yaşamlarını iyileştirmek için çalışan bir grup olan “Maendeleo Ya Wanawake Organisation”ın (MYWO) yerel şubesinin başkanlığını da yürütüyor.

Kenya’da kadınların başarmış olduğu şeylere rağmen Rebecca, önlerindeki en büyük engelin hâlâ erkekler olduğunu ifade ediyor. “Erkekler başarılarımızı kıskanmaya devam ediyorlar,” diyor. “Samburu, kadınların çocuklarla bir tutulduğu ataerkil bir toplum. Kadınların karar verme ya da mülk sahibi olma hakları bulunmuyor. Eğitim alan ve politik yaşama giren erkekler de bununla bizzat savaşıyor; ancak bunu tersine çevirmek için daha uzun yıllar gerekiyor. Bölgemizin milletvekili, bir web sitemiz olduğuna dahi inanamıyor ve ne denli ileri olduğumuzu gördükçe bizlere öfkeleniyor.”

Umoja’nın başarı öyküsü, 2011 yılında kardeş bir köy olan Unity’nin (Birlik) yaratılmasına ilham kaynağı olmuş. Umoja’da yaşayan kadınların yarısı, kısmen siyasi ve ideolojik farklılıklardan dolayı, Unity köyünü kurmak için ayrılmış. Bu kişisel uyuşmazlıklara rağmen Unity, önceki nesil Samburu kadınlarının toplumsal cinsiyet eşitliğini kabul edeceği ve destekleyeceği ümidiyle, mücadelelerini kadınlara ve çocuklarına anlatma geleneğini sürdürüyor.

KİMSE GİTMEK İSTEMİYOR

Kenya’daki iç çatışmalar sırasında Gurka kabilesi savaşçıları tarafından tecavüze maruz kaldıktan sonra kendisine kötü davranan kocasından kaçmak için Umoja’ya gelen Jane’in yeniden evlenmek gibi bir niyeti yok. Köyde kalmak istiyor, yaşamını sürdürebiliyor ve çocukları okula gidebiliyor. “Çocuklarımın kendileri için seçtikleri kimseyle evlenme konusunda özgür olmalarını istiyorum” diyor.

Kadınların birçoğu Umoja’da yaşadıktan sonra yeniden bir erkekle yaşamayı hayâl bile edemediklerini söylüyor. Köyün bir sakini olan Mary, 16 yaşındayken bir sürü inek karşılığında 80 yaşındaki bir erkeğe satıldığını söylüyor: “Bu destekleyici kadın topluluğundan ayrılmayı hiç istemiyorum,” diyor.

Her şeye rağmen Umoja başarılı bir anaerkil toplum örneği olarak büyük bir sıçrama noktası işlevi görüyor ve diğer bölgelerdeki kadınları kendi köylerini kurmaları için cesaretlendiriyor. Kadınlar ortak bir hedef doğrultusunda çalışıyorlar; toplumlarını kadınlara karşı şiddet ve baskı içeren olumsuz kültürel uygulamalardan kurtarmaya çalışıyorlar.

https://www.nbcnews.com/news/nbcblk/kenya-s-umoja-village-sisterhood-preserves-past-prepares-future-n634391

https://www.theguardian.com/global-development/2015/aug/16/village-where-men-are-banned-womens-rights-kenya

http://www.dailymail.co.uk/femail/article-3201960/The-Kenyan-village-women.html

http://www.odditycentral.com/news/no-mans-land-kenyas-women-only-village.html