Devlet ve hükümet algısı karışmamalı

Hükümetin devlet sanılması seçmenlerde hükümetin siyasi hayatı sona erdiğinde devletin zarar göreceği endişesi yaratır. Bu endişe, seçmenlerin hükümeti değiştirme isteklerinin baskılanmasına yol açar.

Google Haberlere Abone ol

Özgür Saraç*

Bir toplum, bir coğrafyada genel, soyut, sürekli hukuk kuralları koyan, bu kuralları uygulayan ve aynı zamanda hukuki uyuşmazlıkları çözen en yüksek egemen güçtür, devlet. Devlet, toprak bütünlüğüne bağlı olarak siyasal örgütlü bir ulusun ya da uluslar topluluğunun oluşturduğu tüzel bir varlıktır. Devlet yasama, yürütme ve yargı erklerinin bir araya gelmesiyle oluşur. Bu unsurlarının ötesinde gözle görülüp elle tutulamayan devlet, soyut bir kavramdır. “Devleti şimdiye kadar gören olmamıştır” sözü bunu ortaya koyan ironik ve bir o kadar da dramatik bir sözdür. Ünlü Fransız anayasacı George Burdeau (1905-1988), “devlet, insanlar onu düşündükleri için vardır” der ve “insan insana itaat etmemek için devleti icat etti” diye ekler. Devlet kavramsal geçerliğe sahip bir düşünce ürünüdür. Devletin güçlü ve etkili olması, ülkenin güvenliği, ekonomisi ve halkın mutluluğu için önemlidir. Devletin amacı, toplumun refahını korumak ve onu yönetmek, adaleti tesis etmek ve ülkenin güvenliğini sağlamaktır. Devlet, sürekli olma eğilimi taşır; değişmez ve kalıcıdır. Siyasi terminolojide devletin taşıdığı bu özelliğe “beka” denir. Beka, devletin veya toplumun varlığı, bağımsızlığı ve güvenliği için alınması gereken önlemleri ifade eder. Bir devletin iç ve dış tehditlere karşı korunması anlamına gelen beka, ülkede var olan anayasal düzenin devamının sağlanmasını amaçlar. Devletin bekası, ülkesinin varlığı ve istikrarı için olmazsa olmaz (sine qua non) özellikte hayati bir öneme sahiptir.

Hükümetse, devletin görev ve halka karşı sorumluluklarını yerine getiren, kamusal ihtiyaçları karşılamaya yönelik mal ve hizmetler üreten ve devlet otoritesinin işlemesini sağlayan bir araçtır. Devletin, süresi daha en başından belirli bir dönemde, belirli bir yönetim şekliyle, belirli bir liderlik anlayışıyla yönetimini sağlayan unsurdur, hükümet. Hükümetin görevi, devlet anayasasının belirlediği hedeflere ulaşmak ve toplumun refahını artırmak için politikalar üretip uygulamaktır. Sadece yürütme erkini temsil eden hükümet, yasama ve yargı erklerini tamamlar. Hükümet için “siyasal iktidar” da denebilir. Demokratik ülkelerin hükümetleri genel seçimlerle belli bir süre için tesis edilir. Hükümet, yasama organının katılım ve onayıyla siyasi sınırlar içinde yaşayanların uymak zorunda oldukları kurallara, yani kanunlara göre şekillenen politikalar üretir. Bu sebeple, hükümet için “devleti yöneten kurum” da denilebilir. Her yönetici gibi hükümet de sürekli değil, geçicidir. Görev süresi biten hükümet sona erer ve eğer lideri, devleti yönetme sorumluluğunu tekrar almak istiyorsa aday olup seçimlere katılır. Eğer seçmenler gereken desteği vermezlerse, destek bir başka adaya verilmiş ve böylelikle hükümet değiştirilmiş olur. Diğer bir deyişle, seçimle gelen seçimle gider. Seçim, var olan hükümet için bitişi, yeni hükümet içinse başlangıcı temsil eder. Hükümetin değiştirilmesi, devlette devamlılık esas olduğundan ona zarar vermez. Zaten devletlerin siyasi tarihlerine bakıldığında, ideolojik tutum yönüyle birbirinden farklı çok sayıda hükümetin görev yaptığı görülür. Misal, ülkemizin şu anki hükümeti, liderliğini cumhuriyetimizin on ikinci Cumhurbaşkanı olan Recep Tayyip Erdoğan’ın üstlendiği 66. Hükümettir. Cumhuriyetimizin geçmişinde bu hükümetten önce görev süresi farklılıklar taşıyan altmış beş tane hükümet görev yapmıştır ve önümüzdeki 14 Mayıs 2023 tarihinde seçmenlerimiz görev süresi biten hükümet yerine yenisini, 67. Hükümeti seçerek görev başına getirecektir. Bundan da bir kez daha anlaşılacağı üzere beka, açık ve net olarak hükümetin taşıdığı bir özellik değildir.

Devlet ve hükümet, birbirinden farklı ancak birbiriyle bağlantılı kavramlar olsalar da birbirinin yerine kullanılmamalıdır. Lakin günlük dilde ve ender de olsa literatürde böyle bir hata yapıldığı görülür ve bu hata yüzünden ortaya ciddi bir anlam kargaşası çıkar. Ayrıca hükümetin devlet sanılması, seçmenlerde hükümetin siyasi hayatı sona erdiğinde devletin zarar göreceği endişesi yaratır. Bu endişe, mevcut hükümete oy desteği vermeyen seçmenlerin hükümeti değiştirme isteklerinin baskılanmasına yol açar. Böyle bir baskı, seçmenlerin tercihlerini serbestçe belirleyerek, demokratik yollarla hükümetin oluşumuna ve yönetimine etki etmesi anlamına gelen seçmen iradesinin özgürlüğüne zarar verir. Demokrasilerde seçmenlerin sandığa giderek kendilerine sunulan adaylar arasından tercihlerini yapmaları ve bu tercihleri sonucunda belirli bir adayın seçilmesine katkıda bulunmaları esastır. Seçmen iradesi, temel hak ve özgürlüklerin bir parçasıdır ve sağlıklı olan, hükümetin bu iradeye uygun şekilde oluşmasıdır. İşte sırf bu yüzden seçmen iradesinin baskılanmaması, seçmenlerin iradelerini özgürce ortaya koyarak seçimlerde oy kullanmaları gerekir. Herhangi bir zamanda, herhangi bir ülkede seçmen iradesinin devlet ve hükümet kavramlarının birbiri yerine konularak beka sorunu oluşacağı endişesiyle baskılanması veya hükümeti oluşturanların söylemlerini adeta zamanın Fransa Kralı XVI. Louis gibi “devlet benim” demeye getirmesi, bir tür siyasi illüzyondur. Bu illüzyon bize kavramları neden olması gerektiği gibi anlamlarına uygun şekilde kullanmamız gerektiğini hatırlatan önemli bir fırsattır da ayrıca…   

*Doç. Dr.