Dersim'de kımıl böceği tedirginliği: 'Arılar ölecek...'

Dersim’de kımıl böceğine karşı ilaçlama kararı tartışma yarattı. Arıcılar, ilaçlamanın arılara zarar vereceğini savunurken Tunceli İl Tarım ve Orman Müdürü Taşkesen zorunluluk olmadığını belirtti.

Google Haberlere Abone ol

Duygu Kıt

DERSİM - Tunceli İl Tarım ve Orman Müdürlüğü, Mazgirt’te 30 köyde kısa arazi ve gözlem çalışmaları kapsamında ekinlerle beslenen ve ekinlere zarar veren kımıl böceğine karşı 30 köyde ilaçlama yapılacağına dair duyuru yaptı. ‘Arıcıların ve çiftçilerin dikkatine’ başlıklı duyuruda, 4 Mayıs 2023 tarihinden itibaren sabah 06.00-10.00 saatleri arasında büyükbaş ve küçükbaş hayvanların ilaçlama alanlarından uzak tutulması, arıcıların ise gerekli tedbirleri alması gerektiği belirtildi.

Arıcılar, ilaçlamanın arılarına zarar vereceği gerekçesiyle tepkili. Tunceli Arıcılar Birliği Başkanı Kazım Doğan, 2018 yılında Adana’da benzer bir ilaçlama yapıldığını ve arıların zarar gördüğünü hatırlatırken Tunceli İl Tarım ve Orman Müdürü Saadettin Taşkesen, bakanlığın ilaçlamayı zorunlu tutmadığını sadece öneride bulunduğunu söyledi.

Arıcılık yapan Yusuf Polat, ilaçlama için kovanları taşıma şansı olmadığını söyledi.  

‘KİMYASAL İLAÇLAMAYLA BÖLGEDEKİ ARILAR DAHİL TÜM BÖCEKLER ZARAR GÖRECEK’

Arıcılık yapan Yusuf Polat, kimyasal ilaçlamaya karşı önce İlçe Tarım Müdürlüğü’ne sonra savcılığa ardından da kaymakamlığa başvurduklarını ama sonuç alamadıklarını ifade etti. Polat, Dersim'de ilk defa topyekûn bir ilaçlamanın olduğunu söyleyerek “Bunlar etkili ve ağır ilaçlar ve doğayı kirletiyorlar. Bize ‘arılarınızı derhal kaldırın, aksi takdirde sorumlu değiliz’ dediler. Oysa ki, bizim böyle ne böyle bir şansımız ne de olanağımız var. Kımılla normalde biyolojik yollarla mücadele edebilirlerdi. Şu anda sadece ilaç firmalarının rantı için bu sorunun üzerine gidiyorlar. İl Tarım Müdürlüğü, 'ilaçlamayı biz yapmıyoruz' diyor ama ilaçlamanın sorumluluğunu muhtarlara yüklemişler. İlaç firmaları ile anlaşılmış. Yani olayı muhtarlar üzerinden düzenliyorlar. Arıcılık burada çok önemli bir geçim kaynağı. Erzincan’daki siyanür, nasıl bir sonuç yarattıysa bu ilaçlama da buradaki bölgede olumsuz sonuçlar yaratacak" dedi.

Tunceli Arıcılar Birliği Başkanı Kazım Doğan, kımılla önce doğal yollarla mücadele edilmesi gerektiğini ifade etti.

‘BU İLAÇLAR YASAKLI OLMASINA RAĞMEN KULLANILMAYA DEVAM EDİYOR’

Tunceli Arıcılar Birliği Başkanı Kazım Doğan ise kimyasal mücadele yapılmadan önce biyolojik mücadelenin eksik kaldığına dikkat çekti. İlaçlamanın köylüler tarafından yapıldığını kaydeden Doğan, Tarım İl Müdürlüğü sadece bölgedeki süne ya da kımıl zararlısını tespit ediyor ve alınacak önlemi köylülere bildiriyor. Köylüler de kendi imkanlarıyla ilacı temin ediyor. Bu ilaç köylülerin ekipmanlarıyla ya da kiraladıkları drone ya da traktör gibi ekipmanlarla yapılabilir. Üzerinde durulması gereken en önemli konu da arılar elbette. Doğada ilaçlama yapılan saatler, direkt arıların zarar göreceği sabah saatlerine denk geliyor. Yani mevsim itibarıyla arıların yayılımının en yoğun olduğu saatler. Tarım İl Müdürlüğü de bu zarara dikkat çekmiş ama binlerce arının bölgeden kaldırılmaması onların ölmesine sebebiyet verecek" diye konuştu.

2018 yılında Adana'da yapılan ilaçlama sonrası çok sayıda arı öldü. 

Doğan, 2018 yılında Adana’da yapılan ilaçlamayı hatırlatarak “Bu ilaçlama neticesinde yüzlerce arı kovanı zarar gördü, bazı arılar öldü. Türkiye'nin hemen her yerinde özellikle Akdeniz'de bu gibi ölümlerle karşılaşmaya devam ediyoruz. Bu ilaçlar Türkiye’de yasaklı. Bu ilaçlar yasaklı olmasına rağmen kullanılmaya devam ediyor. Dersim’de de en son 2008 yılında kullanıldı” dedi.

Entomolog Sinan Anlaş, kimyasal ilaçların en çok arılara zarar verdiğini dile getirdi. 

‘KİMYASAL İLAÇLARIN ÇOĞU SADECE ZARARLIYI DEĞİL, DİĞER YARARLILARI DA ÖLDÜRÜR’

Entomolog (Böcek Bilimci) Sinan Anlaş da tarımsal mücadelede en son başvurulması gereken yöntemin kimyasal mücadele olduğu konusunda hemfikir. Anlaş, "Kimyasal mücadele yapmadan önce başta biyolojik, kültürel ve biyoteknik mücadele yöntemleri olmak üzere doğaya ve canlılara zararı olmayan yöntemlerin kullanılması gerekir. Bunları kullandıktan sonra zarar devam ediyorsa ve üründe de önemli derecede zarar yapacak gibi görünüyorsa artık o noktada kimyasal mücadele yapılır. Niye en son başvurulması gereken yöntem kimyasal mücadele? Çünkü kimyasal ilaçların çoğu sadece zararlıyı değil, diğer yararlıları da öldürür. En çok zarar verdiği canlı grubu da arılardır" ifadelerini kullandı.

Kımılın özellikle tahıl üretilen yerlerde bulunduğunu vurgulayan anlaş, mücadele için bir başka yöntem olarak şunu önerdi: “Erkencil türler yetiştirmek, geç olgunlaşan hububat yetiştirmek ise bir diğer yöntem. Biraz daha erken ekme ya da geç ekmek de olabilir. Çünkü kımıl, tanenin süt kısmıyla besleniyor. Eğer erken ekerlerse o kısım sert olacağı için kımıl orayı delemeyecektir. En son çare ilaçlama yapılıyor. Bu ilaçlama elbette yıllarca kalmıyor ama sonuçta pestisitler doğada ekosistemde kalıntı bırakıyor. En doğrusu çiftçinin bilinçli olması ve uygun şekilde toprağı işlemesi… Sonuç olarak kimyasal mücadele ya da pestisitler, başvurulması gereken en son yöntemlerdir. Bütün mücadele yöntemleri denendikten sonra ilaçlı mücadele yapılabilir.”

‘BİZ İLAÇLAMA ZAMANINI ÖNERİYORUZ’

Bakanlığın hiçbir koşulda ilaçlama yapmadığını sadece ilaçlama zamanını önerdiğini söyleyen Tunceli İl Tarım ve Orman Müdürü Saadettin Taşkesen ise tepkilere yönelik şunları söyledi: "Bakanlık bir aydır bununla ilgili çalışma yapıyor. Kimyasal ilaç yapmanın dışında hiçbir çaresi yok. Geçen sene oran olarak böcek bir iken bu sene beşe çıktı. Biz şimdiden ergin ilaçlamasını öneriyoruz. Kaldı ki, bakanlığın ilaçlama yapma gibi bir görevi yok. Vatandaş bunu yanlış anlıyor. Bakanlık, böceğin ekonomik olarak zarar verme eşiğine geldiğinde bir öneride bulunuyor. Bu zaman aralığı da böcek yumurtasını yapmadan önceki zamandır. Arıcılar için de yapacak bir şey yok. Arıcı, arısını başka yere taşıyacak. Risk tamamen ortadan kalkıyor mu? Hayır, kalkmıyor. Biz bu ilaçlamayı önerirken böceği öldürüyoruz ve arı da böcektir. Arıcı diyor ki ‘bana zarar verme’; buğday eken de diyor ki ‘benim buğdayım yok olacak’. Aradaki çizgiyi bir şekilde aşmak da çok mümkün değil. Doğru olan, her iki üreticinin kendi arasında anlaşmasıdır."