Daha fazlası değil, daha farklısı

Samuel Alexander 'Yeteri Kadarsa Çoktur'da, yaban ile insan uyumuna göndermeler yapan Thoreau’nun görüşlerini, neoliberal kapitalist sistemin açtığı yaralara tedavi olarak nitelendiriyor.

Google Haberlere Abone ol

İçinde yaşadığımız ve maruz kaldığımız neoliberal kapitalist düzen, sürdürülebilir bir bilgi ekonomisi, arzu ekonomisi ve tüketim ekonomisinin çarkları dönsün diye hepimize “daha çok çalış, kazan ve harca” diyor. Akışa kendisini kaptıran homo economicus için bu “daha”ların ucu bucağı yok. Emeğini ve zamanını ucuza ya da hak ettiğinin çok altına satan homo economicus için neoliberal kapitalist sistem 7/24 işliyor. Sistem, kendisini sekteye uğratacak uykudan ve zevk alınacak yaşamdan çalarak büyüyor; kişiden “mesai”yi, “verim”i ve “performans”ı her şeyin önüne koymasını istiyor. Böylece kazanç ve tüketim esaslı sistem “sağlıklı” ve “sürdürülebilir” oluyor.

Rekabetçi, üretken, esnek çalışma düzenine uyum sağlayabilen ve tüketen, birikim, kâr ve satın alma illüzyonu içinde debelenen homo economicus’u neoliberal kapitalist sistem “ideal insan” diye pazarlıyor. Dahası, çalışıp tüketirse özgür olabileceğini zihnine yerleştiriyor. Bir diğer ifadeyle insani sermaye teorisi ete kemiğe bürünüyor: Zamanı ve ürünleri satın alarak mutlu olduğunu zannederken zamanı ve benliği sistem tarafından satın alınan iktisadi insan, hep daha fazlasını arzuluyor, sistem de ondan daha fazlasını istiyor. Böylece Zygmunt Bauman’ın “asalak kapitalizm” tarafından rehin alındığını söylediği “borçlu ırk” doğuyor. Byung-Chul Han’ın deyişiyle “iyi yaşama endişesi hayatta kalma histerisine dönüşen” homo economicus, neoliberal kapitalist sistemin çalışma-kazanma-tüketme şiddeti içinde buluyor kendisini.

Parayı bir takıntı hâline getiren homo economicus, kendisine dayatılan ve bir noktadan sonra gönüllü olarak benimsediği iktisadi düzen sayesinde nesneleşiyor. Etrafında gördüğü “refah”, “kalkınma”, “büyüme” ve “tüketim” mantraları onu günden güne dibe çekiyor. Söz konusu durumdan rahatsızlık duyanlar ise özellikle son dönemde yaşanan ekonomik, insani ve ekolojik krizlerin ardından, büyüme ve refah miti yerine küçülme gerçeğine atıf yapıyor. Daha fazlası değil, daha farklısı mantığıyla yola çıkan küçülme savunucuları; “daha az”dan ziyade daha yavaş, daha âdil ve daha eleştirel olandan yana zar atıp “alternatif bir iktisat”tan bahsediyor.

“Daha çok çalış”, “daha çok harca”, “daha çok borçlan” ve “her şeyin daha iyi olacağına inan” diyen neoliberal kapitalist düzene eleştirel bir tavırla yaklaşarak alternatif bir iktisat anlayışını savunan Samuel Alexander, filmi biraz geri sararak Henry David Thoreau’nun dünyaya bakışını ve sade yaşam düsturunu günümüze uyarlarken sakatlanmış insan için yeni kapılar açmayı deniyor.

KİŞİYİ KENDİNE VE DOĞAYA YABANCILAŞTIRAN SİSTEM ELEŞTİRİSİ

Alexander 'Yeteri Kadarsa Çoktur'da, yaban ile insan uyumuna göndermeler yapan, insanın doğadaki sadeliği örnek alması gerektiğini söyleyen ve Walden Gölü kıyısındaki kulübesinden dünyaya seslenen Thoreau’nun görüşlerini, neoliberal kapitalist sistemin açtığı yaralar için bir tedavi olarak niteliyor.

Yeteri Kadarsa Çoktur, Samuel Alexander, Çeviren: Işıl Şeremet, 112 syf., Heretik Yayıncılık, 2022.

Doğanın kendisini çekip çevirmesinin insana ilham verebileceğini belirten Thoreau, Alexander’a göre alternatif bir iktisat modeliyle geçmişten günümüze sesleniyor: Aklını kullanarak erginleşen insan, kendine yetmesini pekâlâ öğrenebilir. Bunu yaparken kendisine ve doğaya yabancılaşmanın üstesinden gelebilir.

Alexander, Thoreau’nun bu bağlamda “gönüllü sadelik” fikrini geliştirdiğini, bu şekilde kişiyi kazanma-tüketme düsturuyla benliğine ve doğaya yabancılaştıran kapitalist sisteme eleştiriler yönelttiğini ifade ediyor.

Alexander’a göre Thoreau, gönüllü sadelik fikri ve kapitalizm eleştirisi sayesinde, özgürlüğe ve yaşamaya da alan açmakla kalmıyor, emeği çalınanlara, kazanç uğruna ruhunu sakatlayanlara ve “aşırı varlıkla lüzumsuz şeyler satın alıp yaşamının en değerli anlarını tüketenlere” sesleniyor.

KAPİTALİZMİN TEZGÂHLARI

Alexander, “içine ticaret giren her iş lanetlenir” sözünü hatırlattığı Thoreau’nun alternatif iktisadının özünü vurguluyor: Gereksinimleri en basit şekilde karşılamak ve yaşamı, az olanın yeterliliği üzerine kurmak. Modanın, sahip olmanın ve daha fazlasını arzulamanın kendine yeten bir yaşamı örselediğini, kişinin özgürlükle ve doğayla bağını kopardığını belirten Thoreau, Alexander’a göre insanın kendisini ve dünyayı keşfetmesini her şeyin üstünde tutuyor.

Bugün, küçülme teorisini ortaya atanların fikirleriyle Thoreau’nun 1800’lerde söyledikleri birbirine çok yakın. Günümüzde küçülme esaslı alternatif bir iktisadı savunanlar, büyüme ve kalkınma yerine, insani gelişmeden ve doğal kaynakların tüketimi azaltmaktan bahsederek piyasa ekonomisinden uzak bir yaşama ve dayanışmaya çağırıyor hepimizi.

Refahın istenen şeyi hızla ve çok almaya dayandığını, oysa ihtiyaç fazlasının ve keyfiyetin refah değil tatminsizlik yaratacağını belirten Thoreau, doğal olmayan ve gayriinsani bir yaşamın kapitalizm tarafından tezgâhlandığını anlatıyor.

Alexander, yaşamdan keyif almayı engelleyip bu yönde baskı yaptığı kişileri tektipleştiren, satmayı ve tüketmeyi hedefleyen neoliberal sistem tarafından çevrelendiğimiz günümüzde, Thoreau’nun yalın yaşamaya ve gönüllü sadeliğe dayanan alternatif iktisat söyleminin ve “yeteri kadarsa çoktur” ilkesinin, daha özgür bir hayata kapı açabileceğini hatırlatıp ne az ne de fazla diye özetlenebilecek dengeye ve farklılığa atıf yapıyor. Bu da zamanın peşinden koşmak yerine zamanı yaşamaya ve tüketme hırsından arındırılmış yeteri kadar üretime dayanan bir hayata denk geliyor.