Çobanoğlu: Gıda krizinin çözümü agroekolojik tarımda

Çiftçiler Sendikası'ndan Adnan Çobanoğlu, gıda krizi çözümünün, endüstriyel üretim tarzını terk edip agroekolojik tarımsal üretime yönelmekten geçtiğini söyledi.

Google Haberlere Abone ol

Namık Alkan

İZMİR- Gıdaya erişim her geçen gün daha da zorlaşıyor. Küresel gıda krizine birçok ülke çözüm yolu ararken bu kapsamda sağlıklı gıdaya erişiminin sağlanacağı yeni bir dünya düzeni kurmanın zamanının geldiği de belirtiliyor.

Çiftçiler Sendikası (Çiftçi-Sen) Genel Örgütlenme Sekreteri Adnan Çobanoğlu ile küresel gıda krizinin nedenlerini ve çözüm yollarını konuştuk.

'ŞİRKETLER BÜTÜN SÜRECİ KONTROL EDER HALE GELDİ' 

Küresel gıda krizi yaşıyoruz. Çiftçiler Sendikası olarak gıda krizinin nedenleri hakkında neler söyleyebilirsiniz?

İkinci Paylaşım Savaşı'ndan sonra uluslararası yeni iş bölümü çerçevesinde, ABD’nin uygulamaya koyduğu Truman Doktrini ve Marshall Planı uyarınca Türkiye’ye Avrupa’nın gıda ve hammadde deposu olma rolü biçilmişti. Bu çerçevede dayatılan tarım politikaları küçük aile tarımı yapan çiftçiler de dahil bütün çiftçilerin yüksek verim alma adına makineleşmesi, daha fazla girdi (enerji, kimyasal, su vb.) kullanımına neden olan bir tarımsal üretim tarzının oluşturulması özendirilmiş, zaman zaman da buna zorlanmıştı. Mühendislik ve çiftçi eğitimlerinde bu üretim tarzı övülmüş, Dünya Bankası vb. emperyalist kuruluşlar aracılığıyla verilen kredi teşvikleri ve destekleme alımlarıyla da yaygınlaşması sağlanmıştı.

Adnan Çobanoğlu

Böylelikle neredeyse geleneksel tarım bilgilerini unutmuş olan üreticiler, girdilerde ve pazarlamada şirketlere bağımlı hale geldi. Konvansiyonel veya endüstriyel üretim tarzı dediğimiz bu üretim tarzının girdilerini kontrol eden şirketler büyüdüğü ve azaldığı ölçüde de maliyetler artmış, üreticiler üretemez hale geldiği gibi şirketler de üretimden pazarlamaya bütün süreci kontrol eder hale geldi. İstedikleri zaman piyasaya tarımsal ürün süren, istemedikleri zaman da depolarında bekleten veya ihraç eden bir gıda sistemi yaygınlık kazandı.

'PROBLEM ÜRETİMİN YETERSİZLİĞİ DEĞİLDİR'

Küresel gıda krizinde esas problem üretimin yetersiz olması mı yoksa dünya ülkelerinin ve halkların gıdaya erişim imkânlarından yoksun olması mı? Sağlıklı gıdaya erişiminin sağlanacağı yeni bir dünya düzeni kurmanın zamanı gelmedi mi? Gıda krizine çözüm öneriniz nedir?

Küresel gıda krizindeki esas problem üretimin yetersizliği değildir. Bir avuç küresel şirketin tohumdan başlayarak gıda üretimi ve pazarında kontrollerinin güçlenmesidir. Bu güçlenmenin sonucu olarak da ikili anlaşmalarla, Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) gibi emperyalist kuruluşların dayatmalarıyla ülkelerin ve halkların sağlıklı gıdaya erişim haklarının ellerinden alınmasıdır. Buna bir örnek vermek gerekirse, “Bayer en iyi örnektir” diyebilirim. Bir şirket düşünün; dünyanın en büyük tohum şirketi olan Monsanto’yu satın alıyor, dünyaya tohum üretip satıyor, tarımda kullanılan kimyasalları (gübre, zehir vb.) üretip satıyor, bu kimyasalları kullanan veya kullanılan kimyasalların kalıntıları nedeniyle hastalanan insanları tedavi edici ilaçları üretip satıyor. Durumu izah etmekte bundan daha iyi bir örnek olabilir mi? Ruhu insan ve doğa sömürüsü üzerine oluşmuş bir kapitalist sistemde gıda sistemini üreticiler ve tüketiciler değil de şirketler kontrol ederse olacağı bu… Halkların kendi beslenme kültürüne uygun sağlıklı gıdaya erişiminin sağlanacağı yeni bir dünya düzeni kurmanın zamanı tabii ki gelip geçiyor bile… Çiftçi-Sen’in de bileşeni olduğu La Via Campesina (Çiftçi Yolu) yıllardır halkın gıda sistemi olan Gıda Egemenliği için mücadele ediyor. Gıda krizinin çözümü, toprağı, suyu, iklimi kirleten ve şirketlere bağımlı hale getiren konvansiyonel (endüstriyel) üretim tarzını terk edip agroekolojik tarımsal üretime yönelmekten geçiyor.

'DESTEKLER HEP ŞİRKETLERE GİDİYOR'

Türkiye’de de gıda fiyatlarında aşırı bir yükseliş görülüyor. Artan enflasyon ile birlikte özellikle tarım ve hayvansal ürün fiyatları halkın alım gücünü zorluyor. Üreticiler de girdi maliyetlerinin yüksekliği nedeniyle üretemez oldu. Hükümetin tarım politikalarını nasıl değerlendiriyorsunuz, ne yapmalı?

Dünyada neoliberal tarım politikalarını en tavizsiz uygulayan iktidarlardan birisi AKP iktidarıdır. Çıkarttığı “Tohumculuk Yasası” ile çiftçilerin binlerce yılda ıslah ederek geliştirdikleri tohumlara şirketlerin sertifika alarak sahip olmalarının önünü açmıştır. Tarımsal üretimde en önemli girdi tohumdur. Tarlaya tohum atmazsan hiçbir ürün yetiştiremezsin. AKP iktidarı uyguladığı tarım politikalarında sertifikalı şirket tohumu kullanmayan üreticilere mazot desteği de dahil hiçbir destek verilmeyeceğini ilan etmiş ve tarlasından kaldırdığı üründen aldığı tohumlarla ürün yetiştirmeye çalışan çiftçileri hiçbir destekten yararlandırmamıştır. Ülkenin temel gıda ihtiyaçlarını ithalatla çözmeye çalışmıştır. Hem de tam hasat dönemlerinde gümrük vergilerini düşürerek ithalat izinleri vermiş, üreticilerin ürünlerinin satış fiyatlarını düşürmüştür. Plantasyonlar halinde doğrudan tarımsal üretim yapan uluslararası tohum, kimya ve gıda şirketleri uluslararası ticaret anlaşmalarıyla, ikili anlaşmalarla bizim gibi ülkelere bu tür politikalar dayatmaktadır. AKP iktidarı da bu dayatmalara hiç karşı koymamakta, deyim yerindeyse sessiz sedasız kabul etmektedir. Nitekim 2018 yılı ocak ayında Cargill rapor hazırlayıp şeker fabrikalarının özelleştirilmesini istemişti, iktidar da bu raporun gereğini hemen yapmış, şeker fabrikalarını özelleştirmişti. Şimdi Cumhurbaşkanlığı kararıyla 400 bin ton şekerin gümrüksüz ithali söz konusu oluyor. Yani destekler hep şirketlere gidiyor.