YAZARLAR

Çıkar telefonunu göster: Cep telefonunu Sovyetlere mi borçluyuz?

Kupriyanoviç’i, icat ettiği kablosuz çift taraflı iletişim aracı nedeniyle cep telefonunun mucidi olarak görmek yanlış olmaz. Kupriyanoviç’in icadı, yaygınlaşmamış da olsa bugün bizim bildiğimiz anlamda cep telefonunun, yani kablosuz, kolay taşınabilir, pilli telefonun atasıdır. Kapitalizmin varlığının adeta kanıtı olarak sunulan cep telefonunun hikayesini biraz kazıdığımızda karşımıza Sovyetler Birliği’nin çıkması hoş bir karşılaşmadır.

Çağımızın kapitalist fetiş ürünlerinden bir tanesi cep telefonu. Herkesin elinde bulunan bu iletişim aracına sahip olmak, toplumun ciddi bir kesimine göre anlamsız bir şekilde ‘hali vakti yerinde’ anlamına geliyor. Ancak telefonun toplumsal tercümesi sadece sokak röportajlarındaki ‘çıkart telefonunu göster’ sorularıyla sınırlı değil, aynı zamanda ‘kapitalist bir başarı ürünü’ olarak fetişe dönüşüyor. Yani sosyalistlere ‘tutarsızlık’ taşı atmak isteyen kimileri ‘sosyalistim diyorsun ama cebindeki telefon kapitalizmin bir nimeti’ salvosuna başlıyor. Peki ya bu cep telefonları Sovyetler Birliği’nin icadı ise?

Atılan taşların neden ıska geçtiğini daha önce uzun uzun anlatmıştık, hâlâ bu soruya dair şüpheye düşenler faydalanabilir. Gelin biz bugün cep telefonunun Sovyetler Birliği’nde nasıl icat edildiğini konuşalım. Belki böylece abes soruların arasından geçmişe dair farklı yollar da keşfedebiliriz.

RADYOFON: PERİ MASALI MI?

Tarihler 1953’i gösterirken Moskova Bauman Devlet Teknik Üniversitesi’nin yeni mezunlarından radyo mühendisi genç Leonid Kupriyanoviç, kısa sürede bir iş bulur. Çevresindekiler bu işin ne olduğunu sık sık sorar. Fakat Kupriyanoviç bu konu hakkında herhangi net bir yanıt vermez. Kupriyanoviç’in gizemli hayatı ailesi için bir süre şüphelere sebep olur. İşin aslı dört yıl sonra ismi tüm Sovyetler Birliği’nde bir anda yankılanınca ortaya çıkar: Kupriyanoviç ilk cep telefonunu icat etmiştir.

Sovyet motorlu taşıt ve teknoloji dergisi Za Rulem, Kupriyanoviç’in icadı hakkında şunları yazıyor: “Nedir bu? Bir peri masalı mı? Bir bilimkurgu romanından bir kesit mi? Alakası yok. Hareket esnasında herhangi bir aboneyle konuşmayı sağlayan bir araba-telefon gerçekten de var. Moskovalı genç mühendis L. Kupriyanoviç tarafından tasarlandı ve üretildi.”

Kupriyanoviç’in sunduğu ilk deneysel cep telefonu modeli LK-1, bugünkü anlamda bildiğimiz cep telefonunu andırmıyor. Yaklaşık 3 kilo oluşu ve büyüklüğü nedeniyle ‘cep’ kelimesini kullanmak çok doğru olmayabilir. Yine de Sovyet mucit kablosuz bir şekilde diğer telefonlarla aramalar gerçekleştirebilir. Üstelik bu ağırlık, eşi benzeri pek olmadığı için dönemin gazeteleri için ‘hafif’ bile bulunur. Pil ömrü yaklaşık 24 saat olan, yaklaşık 30 km menzilli ve ancak bir araba ile şarj edilebilen LK-1 böylece taşınabilir bir telefonun -ki daha önce de bazı proto örnekleri vardı- başarılı bir şekilde kullanılabilmesini sağlar.

İcadı hakkında 1959 yılında bir de kısa bir belgesel/haber yapılır. Kupriyanoviç’in de bizzat yer aldığı bu kayıtta, muhabirle birlikte mucidin arabayla gezmesi ve ellerindeki telefonla yolda gördükleri kimseleri tanıştırması oldukça hoş bir görüntü sunmaktadır. Kupriyanoviç, arabadan inip icadını çiftçilerle ve balıkçılarla tanıştırmaktadır:

 

‘CEBİNİZDE BİR TELEFON ÇALAR VE SOHBETE BAŞLARSINIZ’

Takibindeki yıl geliştirdiği yeni modelde (LK-2) telefonun ağırlığını yarım kiloya kadar indirir. Fakat en büyük başarısı 1961 yılında sunduğu yeni cep radyo telefonudur (LK-3) ki bu bir avuca sığacak şekilde tasarlanır: Ağırlığı yalnızca 70 gramdır ve menzili 80 km’ye kadar ulaşır. İcadını ‘radyofon’ olarak adlandırır ve yazdığı bir makalede ‘cebinizde bir telefon çalar ve sohbete başlarsınız’ ifadesi dikkat çekicidir. LK-3, görüntü itibariyle bizim bildiğimiz anlamda ‘cep telefonuna’ oldukça yakın bir araçtır. Diğer muadillerinin aynı boyuta ulaşması ancak 1980’lerden itibaren mümkün olacaktır.

LK-3’ün icadı çeşitli yayınlarda coşkuyla duyurulur. Hatta kimi yayınlarda bu yeni radyofon modelinin kısa süre içerisinde Sovyet işletmelerince ‘seri üretime geçirileceği’ açıklanır. Peki tüm bu başarılara rağmen neden Kupriyanoviç’in icadı toplumsal bir yaygınlık kazanamaz? Aslında bakarsanız hikayenin bu kısmı biraz çetrefilli. Cihazın ancak birbirine oldukça yakın (20-30km gibi) radyo istasyonları arayıcılığıyla iletişim kurabilmesi büyük bir maddi handikaptır. Bulgaristan’da 1965 yılında kimi abonelerce kullanılmış olsa da geniş çaplı bir kullanım ağının oluşturulması ciddi anlamda maliyetli bir iştir. Masraf bir yana ayrı kanalların ayrı istasyonlarca kullanılması zorunluluğu oldukça sınırlı sayıda abone anlamına gelir. Ayrıca o yıllarda ‘Altay’ isimli bir diğer ağ sistemi henüz yeni kurulmuştur ve Sovyet idareciler için benzeri bir alanda yeni bir masraf pek de akıl kârı değildir.

Böylece cep telefonu yıllar sonra ‘yeniden keşfedilir’. ABD’de Motorola tarafından 1973’te üretilen telefon bu yüzden kimilerince ‘ilk cep telefonu’ olarak sayılır. Kupriyanoviç’in icadı ise seri üretime geçmeyişi, dar bir kullanım alanı bulması nedeniyle unutulur.

İLK Mİ DEĞİL Mİ?

Elbette hareket halindeyken kullanılabilen çeşitli iletişim yöntemlerinin geçmişi bahsettiğimiz tarihlerden çok daha eskilere dayanıyor. Fakat Kupriyanoviç’i, icat ettiği kablosuz çift taraflı iletişim aracı nedeniyle cep telefonunun mucidi olarak görmek yanlış olmaz. Kupriyanoviç’in icadı, yaygınlaşmamış da olsa bugün bizim bildiğimiz anlamda cep telefonunun, yani kablosuz, kolay taşınabilir, pilli telefonun atasıdır. Ancak bu gerçek olsa da ‘ilk mucit’ tartışması, son kertede çok da mühim değildir. Hele ki bizim gibi işin tarihsel/toplumsal kırıntılarını kurcalayanlar için. Belki Kupriyanoviç’in anlattığı en önemli şey, bugün özelde Sovyetler Birliği, genelde sosyalizm hakkında yapılan uçuk eleştirilerin bazılarına verdiği cevaptır. Kapitalizmin varlığının adeta kanıtı olarak sunulan cep telefonunun hikayesini biraz kazıdığımızda karşımıza Sovyetler Birliği’nin çıkması hoş bir karşılaşmadır.

Yazının başında da söylemiştik, daha önce uzun uzun “Sosyalistim diyorsun ama cebinde Iphone var” gibi saçma ancak yaygın soruları yanıtlamıştık. Ama bu yanıtların ‘ciddiyeti’ yeterli değilse, belki cep telefonunun kökeni bize yardımcı olabilir? Madem zihinlere yerleşmiş fetiş objelerini yıkmamıza müsaade edilmiyor, o zaman biz de o objeyi aslında ‘sosyalizme’ borçlu olduklarını söyleyerek şansımızı deneyebiliriz?


Kavel Alpaslan Kimdir?

1995'te İzmir'de doğdu. İzmir Saint Joseph Fransız Lisesi'nden mezun oldu. İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi, Gazetecilik Bölümü'nde eğitim gördü. Gazeteciliğe 2014 yılında Agos’ta başladı. Gelecek/Umut Gazetesi’nde çalıştı. 1+1 Express Dergisi’nde yazıyor. 2016 yılından bu yana Gazete Duvar’da yazı ve haberleri yayınlanıyor. "Aynı Öfkenin Çocukları: Dünyadan Devrimci Portreleri" kitabı 2023 yılında Sel Yayıncılık tarafından yayınlanmıştır.