CHP'li Öztrak: Ne SADAT ne Ebabiller Erdoğan'ı kurtaramaz

Öztrak, Muğla Valiliği'nin sosyal medyasında AK Parti Genel Başkanı'nın miting videolarının yayınlanmasına tepki gösterdi: "Erdoğan'ın dünyalığı için, hiçbir devlet memuru kendi ahiretini yakmasın."

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, “Artık bu ucube rejim metal yorgunudur. Miadı dolmuştur. Son kullanma tarihi geçmiştir. Anlaşılan bunu kendileri de idrak etmişler, Kasımpaşa’da, bir Erdoğan Müzesi hazırlıyorlarmış… Artık miadı dolmuş, müzelik olmuş Erdoğan’ı hiç kimse kurtaramaz. Ne psikolojik savaş aracı olarak kullanmaya kalktığınız, SADAT gibi paramiliter artıklar ne Pelikanlar ne de Ebabiller kurtarır. Korkunun ecele faydası yok. Korkuyorlar, korktukça çirkinleşiyorlar. Ama unutmasınlar ‘Korku suçu, suç da cezayı getirir.’ Hayat yaptığımız seçimlerden ibarettir. Bu seçimde nasıl bir hayata sahip olacağımıza, nasıl bir Türkiye istediğimize, hep beraber karar vereceğiz" dedi.

Faik Öztrak, "Muğla Valiliği'nin sosyal medya hesabından AK Parti Genel Başkanı'nın miting videoları yayınlanıyor. Herkes şunu bilsin, memurlar hükümetin değil, devletin memurudur. Hükümetler geçicidir, bu devlet kalıcıdır. Erdoğan da bu seçimde gidicidir. Onun dünyalığı için hiçbir devlet memuru kendi ahiretini yakmasın" diye konuştu.

CHP Sözcüsü Öztrak, bugünkü MYK toplantısı gündemi ile ilgili basın toplantısı düzenledi. Gündemi değerlendiren Öztrak, şunları söyledi:

ÜLKE NARCOS FİLMİ SETİNE DÖNDÜ: “Merkez Yönetim Kurulu toplantımız devam ediyor. İstikrar vaadiyle pazarlanan ucube şahsım yönetim sistemi, ülkemizde ne ağız tadı bıraktı ne de istikrar. ‘Tek başımıza yöneteceğiz, çabuk karar alacağız’ dediler. Dünyanın en büyük ekonomileri liginde, ülkemizi ilk yirmiden, düşme sınırına getirdiler. Paramızı pul ettiler. Milletimizi hayat pahalılığına ezdirdiler. Parti devleti, devlette liyakati sıfırladı. İkbal peşindeki memurlar, devletin memuru gibi değil, partinin memuru gibi davranır oldu. Ülkemiz bu ucube rejimin liyakatsiz kadroları elinde, Narcos film setine döndü. Yirmi sene yönettikleri ülkede, açlığı, fakirliği hortlatanlar, ülkeyi bu hale düşüren kendileri değilmiş gibi şimdi çıkmışlar, On parmaklarında on kara bize sürmeye çabalıyorlar. Milletten utanmadan oy istiyorlar. Sorunların sebebi olanlar, sorunların çözümü olamazlar. Milletimiz bunların ne yaptığını gördü, notlarını verdi. Artık sandık vakti. Halkımız bu ucube rejimi sandığa gömmeye hazırlanıyor. Milletimiz sandıkları patlatacak, biz de milletimizin tertemiz oylarını, Sonuna kadar koruyacağız.  Biz hazırız. Kararlılıkla adım adım, stratejimize sadık kalarak hem CHP hem de Altılı Masa, büyük bir disiplin içinde sandığa yürüyoruz. Baştan beri uyguladığımız programa uygun olarak, bu ay sonunda, milletimizi önce feraha çıkaracak, sonra da refaha ulaştıracak programımızı ve ülkemizi nasıl yöneteceğimize dair yol haritamızı açıklayacağız. Bugünkü toplantımızda tüm bu hazırlıkları, bir kez daha gözden geçirdik.

 

EYT'Yİ AYARLI ŞEKİLDE İLERİ DOĞRU ERTELİYORLAR: Yönetimdeki kargaşaya en son örnek, Emeklilikte Yaşa Takılanlarla ilgili düzenleme. Erdoğan, ‘Seçim kaybetsem de ben bu işte yokum’ dediği EYT ’yi, 2,5 milyon EYT’li bastırınca, seçime giderken kabullenmek zorunda kaldı. Ama Meclis’e hala bir düzenleme getiremediler. Erdoğan’ın bir grup başkanvekili ‘Benden tarih istemeyin’ diyor. Erdoğan’ın bakanı, ‘İlk aylıklar şubat ya da martta olabilir’ diye açıklama yapıyor. Erdoğan’ın bir başka grup başkanvekili çıkıyor, ‘Şubat ortasında biter diye ümit ediyorum’ diyor. ‘Hızlı karar alacağız’ diye getirdikleri sistemde, Erdoğan karar alamayınca, altındakiler de kıbleyi şaşırıyor. İnsanlar EYT çıkacak diye, askerlik, doğum borçlanmaları yaptılar. Birçoğu kredi çekti. Şimdi EYT’yi, seçime ayarlı şekilde ileriye doğru sallıyorlar. Buna sadece istikrarsızlık denmez, insafsızlık da denir. Her işleri seçime ayarlı ama seçim tarihi için bile her kafadan ayrı ses çıkıyor. Saray, ‘Erken seçim yok’ Noktalı virgül değil, nokta” dedi.  Ama şimdi, ‘Erken seçim değil ama erkene alabiliriz. Malum mevsim şartları’ diye kıvrım kıvrım kıvranıyorlar. Algı yönetmekten, ülke yönetmeye fırsat bulamıyorlar. Ne yaparlarsa yapsınlar, bundan sonra bu kibir abidelerine, bu liyakatsizlere, bu beceriksizlere her mevsim kış, milletimize bahardır.

ANLAŞILAN TAM DA SEÇİM ÖNCESİNDE, YENİ BİR ALTAY TANKI PALAVRASI HAZIRLIĞI VAR: Erdoğan bir de hafta sonu Muğla’da çıkmış, ‘Altay tankının teslimini yaptık’ diyor. Peki, bundan ordumuzun haberi var mı? Oysa daha birkaç gün önce tankın mayıs ayında teste çıkacağını, Seri üretimin 2025’e kaldığını açıklayan yine kendisiydi. Çok laf yalansız, çok mal haramsız olmazmış. Bunlarınki de bu hesap. Onun ‘teslim ettik’ dediği, projesi 1995 yılında, prototipi 1997’de yapılan, 2004’de envantere giren ‘fırtına obüsleri’ idi.  Altay tankı projesi ise, tam bir yandaş kayırma, tam bir yabancıya peşkeş, tam bir yılan hikâyesi oldu. Ama dervişin fikri neyse zikri de odur. Anlaşılan tam da seçim öncesinde, yeni bir Altay tankı palavrası hazırlığı var. Tıpkı bundan 5 yıl önce 14 Haziran 2018 tarihinde, son Cumhurbaşkanlığı seçiminden tam 10 gün önce, Savunma Sanayii Başkanının, şu tweetiyle başlayan fos hikaye gibi. Bu tweet, ‘BMC ile anlaştık. Milli tankımız Altay’ın milli motorunu ve güç grubunu geliştiriyoruz’ diyor. Peki, kimlerle anlaşmış? anlaşmanın hatıra fotoğrafına yakından bakalım. Yanında kim var? Saraya ilahi aşkla bağlı iş insanı Ethem Sancak, aynı Savunma Sanayi Başkanı bu sefer 9 Kasım 2018 tarihinde, sosyal medya hesabından şu duyuruyu yapıyor, ‘Altay tankının seri üretim sözleşmesini imzaladık. İlk tankı 18 ay sonra Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na teslim edeceğiz’ yani bu hesaba göre 2020’nin Mayıs ayında ilk tankın ordumuza teslimi gerekiyordu. 2020’nin Mayıs'ı geçti, 2021’in Mayıs'ı geçti, 2022’nin Mayıs'ı da geçti. 2023’ün Ocak ayındayız. Tank nerede? Tank yok. Milli motor nerede? Milli motor yok. Ethem Sancak nerede? Ethem Sancak yok. Bu arada Katar ortaklı BMC hisseleri, Sancak’tan alındı. Başka bir yandaş havuzcuya verildi. Anlaşılan şimdi yine seçim öncesinde, Kore’den iki, üç tane motor getirip, Altay tankının prototiplerini yürütüp, şov yapmaya hazırlanıyorlar. Aziz milletimizin gözünü bir kez daha boyarız sanıyorlar. Bu iş öyle çocuk oyuncağı değil. Türkiye’nin etrafı ateş çemberi sınırlarımızda bu milli tanklara, her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var. Siz önce çıkın, her şeyin hızlı olacağını söylediğiniz bu ucube sistemde, bu gecikmenin hesabını bir milletimize verin.

KIŞLAYA SİYASET SOKMANIN BEDELİ, HER ZAMAN ÇOK AĞIR OLMUŞTUR. 15 TEMMUZ’UN ACILARI DAHA UNUTULMAMIŞTIR: Ne yazık ki bu kirli ve çürük düzenin mümessilleri, ellerini değdikleri her şeyi kirlettiler. AK Parti Genel Başkanı, Cumhurbaşkanı sıfatıyla çıkmış, Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu’na, ağzına geleni söylüyor. Şanlı ordumuzun komuta kademesine oturttukları da, Erdoğan’ı alkışlıyor, onunla beraber siyaset yapıyor. Ordumuz milletin ordusudur. Kışlaya siyaset sokmanın bedeli, her zaman çok ağır olmuştur. 15 Temmuz’un acıları daha unutulmamıştır. Erdoğan’ın ‘Bu hasret bitsin, dön artık’ dedikleriyle beraber, atadığı apoletlilerin darbe teşebbüsünü, beyefendi özel uçağının konforunu yaşayarak havada turlarken, milletimiz canı pahasına önlemiştir. Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu, ‘Adliyeye, askeriyeye ve camiye siyaset karışmamalı’ diye boşuna söylemiyor. Ama bu ucube rejim, kamu görevlisi ile parti görevlisi arasında fark bırakmadı. Normal bir demokraside böyle bir görüntü olmaz, olamaz.  İşte Avustralya’da yaşananlar, Milli Savunma Bakanı bir toplantı yapıyor. Toplantının bir yerinde, basın, bakana politik sorular sormaya başlayınca, oradaki en kıdemli asker, Bakanın yanına gidiyor. ‘Arkada bulunan subaylar, kenara çekilebilir mi’ diye soruyor ve askerler siyasi dekor olmamak için, sahneyi terk ediyor. Yönetimde sivilleşme budur. Vesayete karşı olmak budur. Bizde Erdoğan, muhalefete olmayacak sözler söylerken, siyaset yaparken, komutanlar alkış tutuyor.

VESAYET KURMA GİRİŞİMİDİR: Muğla Valiliği’nin sosyal medya hesabından, AK Parti Genel Başkanının miting videoları yayınlanıyor. İşte bunlar bir parti devleti görüntüsüdür. Güvenlik güçlerini yanına alan bir siyasetçinin, milletin, muhalefetin üzerinde vesayet kurma girişimidir. Bu tabloyu biz de hazmedemeyiz, milletimiz de hazmedemez. Herkes şunu bilsin, memurlar hükümetin değil, devletin memurudur. Hükümetler geçicidir, bu devlet kalıcıdır. Erdoğan da bu seçimde gidicidir. Onun dünyalığı için, Hiçbir devlet memuru kendi ahiretini yakmasın. Adalet güneşinin solduğu yerde, suçluların gölgesi uzun olur.

ÇETELER ÇATIŞMASI: Sadece son bir haftada yaşadığımız olaylara bir bakın Bulgaristan’dan Türkiye’ye planör uçaklarla uyuşturucu paketleri atıldı. Ankara’da 5 Afgan’ı katleden, sonra elini kolunu sallayarak İran’a, oradan da Afganistan’a kaçan zanlı, Afganistan’da yakalandı. Meselenin Afganistan ile Türkiye arasındaki para trafiği olduğu anlaşıldı. İki uyuşturucu çetesi, Haliç’te köprü üzerinde çatıştı. Bir kişi öldü, olay yerinde 41 boş kovan bulundu.

ÜLKEYE GİREN KAYNAĞI BELİRSİZ PARA: Ucube şahsım rejimi elinde Türkiye, uluslararası mafyanın asri mezarlığına döndü. İşte bugün de Trabzon’da, Gürcü mafya mensuplarından biri infaz edildi ve tüm bu kirli ilişkiler, ülkemizi kirli paranın aklandığı, koca bir makineye çevirdi. Geçtiğimiz yılın ilk 11 ayında, ülkeye giren kaynağı belirsiz para 22 milyar doları aştı. 2011’den sonra, ülkeye bu şekilde giren para, 52 milyar dolara ulaştı. Bu ucube rejim, trolden bakan, bakandan da trol yaptı. Geçen hafta grup başkanvekilimiz, önemli bir dosya açıkladı. Organize suçla mücadele etmesi gereken İçişleri Bakanı, bakanlığının imkânlarını kullanarak, 8 bin kişilik bir trol örgütü kurdurmuş. Bu çeteyi de kendi siyasi ikbali için kullanmaktaymış.

HALKI KİN VE DÜŞMANLIĞA SEVK EDEN BU ORGANİZE SUÇ ÖRGÜTÜNE DE, ‘EBABİL HAREKÂTI’ DEMİŞLER: Her zaman olduğu gibi din bezirgânlığı yine ihmal edilmemiş. Kuş beyinli yanaşmalar, sosyal medya üzerinden milletin üstüne akbabalar misali çökmüş. Bu trol örgütünü yöneten de bakan danışmanı, emniyetin, jandarmanın resmi twitter hesaplarının yönetimi, anlaşılan bu danışmanın cep telefonundan yapılıyor. Bakan danışmanı, Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu’na, Bu resmi hesaplardan cevap yetiştiriyor. Ne emniyet, ne de jandarmadan şu ana kadar, bu konuda hiç ses çıkmadı. ‘Kamu hizmetlerinin gerektirdiği aslî ve sürekli görevler, memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle yürütülür.’ Bunu ben demiyorum. Anayasamızın 128’inci maddesi diyor. Devlet imkânlarını kullanarak trol çetesi kurmak, devletin resmi işlerini özel danışmanına yaptırmak, anayasamıza, kanunlarımıza göre suçtur. Bunu yapan atama İçişleri Bakanı ya görevden affını istemeli ya da hükümetin başı bunu azletmelidir ama biliyoruz ki, Gücünü trol ordularından alan baş trolcü de Erdoğan’ın kendisi. Orman yangınını söndürmek için, Erdoğan’dan talimat bekleyenler 8 bin trolü işe alırken, herhalde tek başlarına hareket etmemişlerdir.

ARTIK MİADI DOLMUŞ, MÜZELİK OLMUŞ ERDOĞAN’I HİÇ KİMSE KURTARAMAZ: Artık bu ucube rejim metal yorgunudur. Miadı dolmuştur. Son kullanma tarihi geçmiştir. Anlaşılan bunu kendileri de idrak etmişler, Kasımpaşa’da, bir Erdoğan Müzesi hazırlıyorlarmış. Artık müzelik olduklarını, kendileri de kabul etmişler. Biz, bu müzede nelerin sergilenmesi gerektiğine dair, kısa bir öneri listesi oluşturduk. Bu müzede seçim kazanmak için meydanlarda okuttuğu, terörist başının mektubu mutlaka olmalı. Yanına da, Trump’ın yüzüne çarpamadığı, kendisine ‘aptal olma’ diye hakaret eden, mektubun bir kopyası konmalı. Eski ortağı Hoca efendisiyle beraber ıslandıkları yağmurdan, birkaç damla numune, gözyaşı şişesi içerisinde bir köşede yer almalı. Süleyman Şah türbesini kaçırırken terk ettikleri vatan toprağından, bir avuç mutlaka burada bulunmalı. Kremlin sarayında, Putin’in kapısında kaç dakika bekletildiğini saymak için, Rus devlet televizyonunun kullandığı kronometre, bir köşeye konmalı. Paraları sıfırlama talimatını içeren, 17-25 ses kayıtları müzede yankılanmalı. Ayrıca kulaklıkla, üç ayrı dilde tercümesi yapılmalı. Bu yapılmalı ki dünya âlem, Erdoğan’dan ibret alsın. Yine, bakan çocuklarının evinde çıkan, para sayma makineleri, çelik kasalar, dolar dolu ayakkabı kutuları bu müzede mutlaka olmalı. Cari açığımızı kapatıyor diye ödül verdikleri Reza Zarrab’ın balmumu bir heykeli bir köşede durmalı. Çorbada bizim de tuzumuz olsun.   İsterlerse, Mansur Başkan’dan rica ederiz, 800 milyon doları aşan maliyetiyle, bir israf anıtı olan Ankapark’taki dinozorları da, bu müzeye gönderebiliriz. En azından gelecek kuşaklar bu dinozorlara bakar da, bu ülkeyi nasıl ‘yönetmemek’ gerektiğini, gözleriyle görürler. Artık miadı dolmuş, müzelik olmuş Erdoğan’ı hiç kimse kurtaramaz. Ne psikolojik savaş aracı olarak kullanmaya kalktığınız, SADAT gibi paramiliter artıklar ne Pelikanlar ne de Ebabiller kurtarır. Korkunun ecele faydası yok. Korkuyorlar, korktukça çirkinleşiyorlar. Ama unutmasınlar ‘Korku suçu, suç da cezayı getirir.’ Hayat yaptığımız seçimlerden ibarettir. Bu seçimde nasıl bir hayata sahip olacağımıza, nasıl bir Türkiye istediğimize, hep beraber karar vereceğiz.

'NE KADAR SAMİMİ OLDUĞUNU GÖRECEĞİZ'

Öztrak, açıklamalarının ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı. AK Parti ve MHP’nin anayasa teklifi ile ilgili soruya, Öztrak; “5 Ocak’ta altı partinin Genel Başkanlarının yaptığı ortak açıklama nettir. Liderler; iktidara eğer samimiysen, muhalefetten gelecek önerilere önyargısız yaklaş çağrısı yapmıştır. Şimdi başörtüsüne ‘gollük pas’ diyen Erdoğan’ın bu konuyu çözme konusunda ne kadar samimi olduğunu bu süreçte hep beraber göreceğiz” yanıtını verdi. (HABER MERKEZİ)