Çevre Sayfası... Kanal İstanbul'da keşfin perde arkası: İtirazım var hakim bey

Yıllarca konuşsak yine de tam olarak etkisini öngöremeyeceğimiz bir proje Kanal İstanbul. Şehrin son tarım alanlarını eken biçen insanlar şehirden göç etmek zorunda kalacak. Yerine kimler gelecek?

Google Haberlere Abone ol

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 2011 yılında ‘çılgın proje’ olarak duyurduğu Kanal İstanbul yıllardır tartışılıyor. Geçen perşembe günü, Kanal İstanbul’a verilen “Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) Olumlu” kararının iptali istemiyle açılan davanın bilirkişi keşfi vardı. Çeşitli kurumlar, sivil toplum örgütleri ve çok sayıda yurttaş davacı olmuştu ve kalabalık olacağı biliniyordu ancak her ne hikmetse keşif için sadece bir gün ayrılmıştı. Yani, 45 kilometre boyunca İstanbul’un kalan son yeşil alanlarını, tarım arazilerini, sulak alanlarını görmek, köylüleri ve davacıların itirazlarını dinlemek için sadece bir gün ayrılmıştı.

Üstelik keşif günü dava açıldıktan iki yıl sonra verilmişti. Geçen iki yılda proje süreci işledi, yargı kararı beklenmeden kanal çevresinde kurulmak istenen şehrin planları çıktı, bölge imara açıldı.

Şimdi size o günün perde arkasını ve hakimin dinlemediği itirazlardan bazılarını anlatacağım.

Bu önemli davaya tanıklık etmek ve haberleştirmek için sabahın erken saatlerinde yollara düştüm. Mahmutbey’deki İstanbul Bölge İdare Mahkemesi’ne vardığımda keşfi izlemeye gelen yurttaşlardan çok polis vardı. Davacılar, uzman akademisyenler, kurum temsilcileri ve yurttaşlar idare mahkemesinin -1. katında bulunan 15 Temmuz Şehitler Konferans Salonu’nda toplandı.

Yaklaşık 15 dakikalık bekleyişten sonra mahkeme heyeti başkanı geldi ve “Biz şöyle bir düzen düşündük. Zaten bu projeyi ortalama bir yurttaş bile biliyor... Önce keşif alanına gidelim sonra gelip burada toplanıp beyanlarınızı alalım. Tutanağa da akşam geçiririz” dedi. Bunun üzerine tartışmalar başladı. Davacı avukatları keşif tutanağının ilk önce açılması ve keşif öncesi beyanların, itiraz noktalarının ve davacı taleplerinin anlaşılması için keşif öncesi alınması gerektiğini söyledi.

TANKER TEHLİKESİ

Bu sırada konuşan TMMOB Yönetim Kurulu üyesi Mücella Yapıcı çok büyük bir tehlikeye dikkat çekmek istedi:

“Bakın ben keşifte yeni isteyeceğim. Bir kere ÇED raporunda yazdığı gibi burada koskoca bir tanker havalimanımız var. Burası ÇED raporunun sınırları içinde ve etkileri bu rapora alınmamış. Bu koskoca, yüz milyonlarca ton jet yakıtının olduğu yerin hemen yakınından akaryakıt tankerleri geçecek. Bu çok büyük bir tehdittir. Bu ÇED raporunda vardır.”

Yapıcı sözlerine devam ederken araya giren hakimin, “Bütün bunları biliyorum” demesi üzerine tartışmalar sürdü ve en son hakim “Mesele tartışmaya kapanmıştır, keşif alanına gidiyoruz” diyerek salondan çıktı. Sonuç olarak ne itirazlar dinlendi ne de talepler kabul edildi ve sonunda mahkeme kendi kendine bilirkişi keşfi yaptı. Davacılar da “Bu suça ortak olmayacağız” diyerek reddi hakim talebinde bulundu.

BİLİYOR MUYUZ?

Her ne kadar bu proje tartışılsa da hakim beyin bahsettiği “ortalama bir yurttaş” bu projeye neden itiraz edildiğini tam anlamıyla farkında mı, farkında mıyız? İklim krizine karşı her gün hem bizlerin hem de şehrin kırılganlaştığını, bu projenin kente ne yapacağını biliyor muyuz?

Alanında uzman farklı disiplinlerden çok sayıda akademisyenin projeye itirazı var. Bugün Kanal İstanbul’un iklim kriziyle ne ilgisi var diyenlere sesleniyorum. Hakim beyin keşif günü konuşulmasına izin vermediği itirazların başında projenin iklim ve çevreye etkisi geliyor.

'ORMANLAR AZALACAK'

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı İstanbul Planlama Ajansı ile İstanbul Kent Konseyi’nin ortaklaşa hazırladığı Kanal İstanbul Kamu Bilgilendirme Platformu’nda projenin olumsuz etkileri ve ÇED raporunun eksikliklerine yer verilmiş. Şöyle özetlenebilir:

- Kanal İstanbul’un en önemli olumsuz etkileri ekosistemler ve canlı türleri üzerine olacaktır. Proje alanında deniz, göl, dere, bataklık, kumul, sazlık, orman, tarım, mera, maki, kayalık gibi ekosistemler yer almakta ve bu ekosistemler çok sayıda habitat içermektedir. ÇED raporunda canlı türlerinin envanteri içinde dar tutulan etki alanında çalışılmış ancak flora ve fauna envanteri için tüm alan gezilmemiş, sadece örnek alanlarda gözlem ve ölçüm yapılmıştır.

- Kanal İstanbul ile son 50 yılda 27.000 hektar kadar azalan İstanbul ormanları daha da azalacaktır, üstelik kanalın yok edeceği ormanların bir kısmı da muhafaza ormanıdır.

- Kanal İstanbul ÇED Raporu’nda fiziki coğrafya, jeomorfoloji, atmosfer, hava, iklim ve iklim değişikliği konularında yapılmış herhangi bir analiz, değerlendirme ve modelleme çalışması yoktur. ÇED yöntemi tümüyle etkisiz ve yetersizdir. Milyonlarca yılda evrimleşmiş bir yeryüzü parçasının, çok özel bir coğrafi yörenin, kısacası coğrafyanın değiştirilmek istendiği böyle bir büyük projenin etkileri buradaki yöntemlerle değerlendirilemez.

ÖLÜMCÜL TAHRİBAT

- Kanal’ın Marmara Denizi’ne açıldığı sahil şeridinde İstanbul toplam nüfusunun %55’ine karşı gelen 8,85 milyonluk bir nüfusun oluşturduğu ortalama 1.15 milyon m3/gün atıksuyun arıtıldığı atıksu arıtma tesisleri yer almaktadır. Bu tesisler arıtılmış atıksuları Marmara Denizi’ne deşarj ettikleri için yönetmelikler uyarınca organik madde ile birlikte azot ve fosfor giderimi de yapmakla yükümlü ileri biyolojik arıtma tesisleridir. Kanal’ın taşıyacağı azot ve fosfor yükleri 8.85 milyon nüfus eşdeğeri arıtılmış atıksuların 8-9 katını içermektedir. Bu durumun Marmara Denizi’nde kalıcı ve ölümcül bir tahribat yaratması kaçınılmazdır.

- Kanal güzergâhı itibarı ile Sazlıdere Barajı’nı devre dışı bırakacaktır. Sazlıdere Barajı 88,7 milyon m3/yıl su biriktirme kapasitesi ile potansiyel olarak İstanbul nüfusunun %8.5’una karşı gelen 1.350.000 üzerindeki bir nüfusun su ihtiyacını karşılamaktadır. Sazlıdere Barajı’nın devre dışı kalması nedeniyle İstanbul için yeni bir su kaynağı arayışına girilecek.

ZORUNLU GÖÇ

Yıllarca konuşsak yine de tam olarak etkisini öngöremeyeceğimiz bir proje Kanal İstanbul. Şehrin son tarım alanlarını eken biçen, hayvancılık yapan insanlar şehirden göç etmek zorunda kalacak. Sadece onlar mı, o bölgede yaşayan tüm canlılar, hayvanlar, bitkiler projeden olumsuz etkilenecek. Yerine kimler gelecek? Ne yapılacak? Betondan bloklar...

Betondan nefes alamayan İstanbul’un belki de son nefesi tamamen kesilecek.

O yüzden itirazım var hakim bey.