YAZARLAR

Can Atalay için yedi gün daha beklenmeliydi!

Can Atalay, 25 Nisan 2022’de 18 yıl hapis cezasına çarptırılmış olmasa muhtemelen şimdi Hatay’da, Maraş’ta, Adıyaman’da, Malatya’da doğaya ve bilime rağmen dikilmiş rezidanslarda, sitelerde, otellerde can veren on binlerin avukatlığını yapıyor, hakkını, hukukunu arıyor olacaktı.

Beklenmeliydi ki, tam bir yıl önce, 6 Şubat günü yıkılan Hatay’a ve bütün deprem bölgesine verilen mesaj daha bir güçlü olsun…

Ne mesajı mı?

Hatay’da -resmi rakamlara göre- 20 binden fazla insan öldü 6 Şubat depremlerinde, 30 binden fazla insan yaralandı.

Bu büyük yıkımdan sadece 3.5 ay sonra yapılan 14 Mayıs seçiminde Türkiye İşçi Partisi (TİP) Hatay’da Can Atalay’ı milletvekili adayı gösterdi. Can Atalay’ı… Yani, Soma’da ve Ermenek’te ölen madencilerin, Çorlu tren kazasında ölen yolcuların, “Gezi Parkı’nda AVM’ye hayır” diyenlerin avukatını. Onların haklarını ararken cezaevine gönderilmiş bir hukukçuyu…

***

Can Atalay, 25 Nisan 2022’de 18 yıl hapis cezasına çarptırılmış olmasa muhtemelen şimdi Hatay’da, Maraş’ta, Adıyaman’da, Malatya’da doğaya ve bilime rağmen dikilmiş rezidanslarda, sitelerde, otellerde can veren on binlerin avukatlığını yapıyor, hakkını, hukukunu arıyor olacaktı. Doğayı ve bilimi umursamadan inşa edilmiş yapılarda can verenlerin haklarını…

İşte bu yüzden, 7 gün sonra ‘yaralar sarıldı, sarılıyor’ diyecekler çok büyük fırsat kaçırdı. Tam 6 Şubat’ta düşürülseydi vekillik, bölge halkına çok daha net bir mesaj vermiş olurdu: “Hak hukuk aramayın, muhalefet etmeyin, ne verilirse razı olun, bizde işler böyle yürür” mesajı!

‘Hukukta kriz var’ diye hak hukuk arayan bir hukukçunun vekilliğinin tam 6 Şubat’ta düşürülmesinin ‘sembolik’ değeri daha güçlü olmaz mıydı?

Büyük fırsat kaçtı yazık!

Neyse, Anayasa değişikliği için referandum yapılacak olursa, o başka bir 6 Şubat’a denk getirilir artık belki. Demokrasilerde fırsatlar bitmez!

Kilise saldırısı soruları

Türkiye, El Kaide ve IŞİD gibi örgütlerin saldırıları ile yeni tanışmıyor. El Kaide’nin 2003’te İstanbul Kartal’da mason locasına, Şişli ve Beyoğlu’nda iki sinagoga, Levent’te HSBC, yine Beyoğlu’nda İngiliz konsolosluğuna intihar saldırıları düzenlemesinden bu yana 21 yıl geçmiş.

2014’ten itibaren de peş peşe IŞİD saldırıları yaşandı. Niğde, Sultanahmet, HDP Diyarbakır mitingi, Ankara Barış Mitingi, yine Sultanahmet (10 Alman turistin öldürülmesi), İstiklal Caddesi, Suruç, Gaziantep Emniyeti, Atatürk Havalimanı, Reina saldırıları…

Yüzlerce can kaybı, yüzlerce yaralı ve geride kalan acılı aileler, dostlar, yakınlar…

***

Bütün bu saldırıların ortak özellikleri var. İlk başta uluslararası anlamdaki ortaklıklar:

El Kaide saldırıları, İkiz Kuleler saldırıları ve ardından ABD ile ortaklarının 2001’de Afganistan’a, 2003’te Irak’a yaptığı işgallerle aynı döneme denk gelmişti.

IŞİD saldırıları ise 2011’de Suriye’de başlayan iç savaşın ardından yaşandı. Türkiye’nin bulunduğu bölgede yaşanan bu çatışmalı süreçlerden hiç etkilenmemesinin mümkün olamayacağı söylendi ve maalesef öyle de oldu.

Her defasında!

***

Bugün ABD’nin bölgedeki varlığı da, Irak’ın, Suriye’nin, Afganistan’ın geleceği de halen sorgulanıyor. Ve yine bir netlik yok. Üstelik 2022’de başlayan Rusya’nın Ukrayna işgali ve 7 Ekim’den bu yana bölgesel hale gelen Filistin-İsrail çatışması eklenmiş durumda.

Sarıyer’deki Santa Maria Kilisesi’nde yaşanan saldırı bu ortamda meydana geldi. Üstelik bir senaryo konusu olsa akla gelmeyecek ayrıntılar da var:

- Polonya’dan 2022’de getirilip hiç trafiğe çıkmamış bir otomobil kullanıldı.

- İçerdeki ayinde Polonya’nın İstanbul Başkonsolosu ve ailesi de vardı.

- Saldırganların ikisi de Suriye iç savaşında sıkça görülen ‘yabancı savaşçı’ profilinde: Biri Rusya vatandaşı diğeri Tacikistanlı.

- Kullandıkları silahlar ise önceki pek çok saldırıya göre ‘amatör’ görünüyor: İkisi de tutukluk yapan tabancalar…

Açıklanan bu bilgiler, saldırının nedeni ve nasılıyla ilgili sonuçlara varmak için yeterli görünmüyor. Gözaltına alınan ve bazılarının apar topar sınır dışı edildiği açıklanan 50’den fazla şüphelinin anlatacaklarıyla bu sonuçlara ulaşılabilecek mi?

Şu anda yanıtı beklenen soru bu aslında: Kamuoyunu aydınlatacak bir sonuca ulaşılıp açıklanması. Bu soruya verilecek yanıt sadece Santa Maria Kilisesi saldırısı için değil yeni bir saldırı döngüsüne girilme riski olup olmadığını anlayabilmek için de önemli.

Evet, ‘Türkiye’de bu risk ne zaman bitti ki’ denebilir.

Ancak yakın zamanda yaşadığımız onca acıyı düşününce öncelikle bu sorunun doğru düzgün yanıtlanabilmesinin önemi artıyor.