Bozkırın meşalesi Köy Enstitüleri

Köy Enstitülerinin aydınlanmacı ruhu unutulmamalıdır. Laik, çağdaş, kendi toplumunun gereksinimlerine uygun bilimsel bir eğitim düzeninin yaratılması, tüm demokrasi ve emek güçlerinin görevidir.

Google Haberlere Abone ol

Köy öğretmeni ve diğer meslek erbaplarını yetiştirmek üzere, 17 Nisan 1940 tarih ve 3803 sayılı yasanın birinci maddesine göre kurulan Köy Enstitülerinin kuruluşunun üzerinden 84 yıl geçti. 40 bin köyün 35 bininin okulsuz, nüfusun yüzde 80'inin okuryazar olmadığı, 1940'ların yarı feodal Türkiye'sinde bu okullar öncü olmuş, binlerce özverili aydın, eğitimci yetiştirmiştir. Kapatılmalarının üzerinden 70 yıl geçmesine rağmen, bu okulların kuruluş süreci, amaçları, laik eğitime ve toplumun bilinçlenmesine olan katkıları hâlâ önemini korumaktadır.

İş ve eğitimin birleştirilmesini esas alan Köy Enstitüleri, sadece köye öğretmen yetiştirme amacı gütmedi. Eğitim yoluyla tarımı geliştirmeyi, halkı bilinçlendirmeyi ve onların sosyal, kültürel yaşamlarında da etkili olmasını hedefledi. Bu okullarda eğitim süresi, ilkokuldan sonra beş yıldı. Bu sürenin yarısı kültür derslerine, dörtte biri tarım, dörtte biri de sanat ve kültür derslerine ayrılmıştı.

Dönemin Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel ve İlköğretim Genel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç'un önderliğinde kurulan Köy Enstitülerinde eğitim gören öğrenciler, kendi okullarını ve yatakhanelerini inşa ettiler. Ürün alan verimli tarım alanlarını oluşturdular. İlk yıllarda taş, tuğla, çimento taşıyıp harç kararak okullarının eksik kalan kısımlarını tamamlayan öğrenciler, aynı zamanda fizik, kimya ve matematiği öğreniyor, çevirisi yapılmış klasik kitapları istekle okuyor, münazaralarda yapıcı fikir tartışması yapabiliyor, diğer yandan farklı müzik aletlerini çalabiliyordu. Pedagoji eğitimini alan bir öğrenci bir yandan marangozluk, demircilik, duvarcılık, bağcılık, arıcılık, balıkçılık ve terzilik eğitimini uygulamalı olarak alırken, bir sağlıkçının pratikte yapması gerekenleri de ayrıntılarıyla öğreniyordu.

1936'da Milli Eğitim Bakanı Saffet Arıkan döneminde kentlerde ve kırsaldaki vatandaş arasında uyumu sağlamak amacıyla köylülere yönelik pratik amaçlı 'Köy Eğitmeni Projesi' başlatıldı. İsmail Hakkı Tonguç'un başkanlığını yaptığı Köy Eğitmeni Projesi'nin uygulama merkezi Eskişehir'in Çifteler ilçesiydi. Bu merkezde eğitmenler, bir yandan çocuklara ders veriyorken, diğer yandan da yetişkinler için okuma yazma kursları açmışlardı. Eğitmen deneyimi, olumlu bir şekilde değerlendirilmesine rağmen, kalıcı olmadığı gerekçesiyle bir süre sonra, 1937'de İzmir Kızılçullu ve Eskişehir Osmangazi Mahmudiye'de, 1938'de Edirne Kırkağaç'ta üç tane köy öğretmen okulu açıldı. Fakat bu okullar, hedeflenen başarıyı gösteremeyince kapatıldılar. Köy Enstitüleri yasası çıkarıldıktan sonra daha önce açılmış olan köy öğretmen okulları, Köy Enstitülerine dönüştürüldü. 1940 yılından 1948 yılına kadar ülkenin farklı bölgelerinde, şehir ve kazalardan uzak geniş araziye sahip alanlarda, 21 Köy Enstitüsü kuruldu.

Fakir Baykurt, Mahmut Makal, Talip Apaydın, Mehmet Başaran, Adnan Binyazar, Hasan Kıyafet, Ümit Kaftancıoğlu, Dursun Akçam gibi  ezilenlerden yana, üretken, yüreği memleket ve insan sevgisi ile dolu olan pek çok aydının ve yazarın yetişmesini sağlayan bu Köy Enstitüleri, bilginin ve aydınlık fikirlerin yayılmasında aracı oldular.

Kırsaldaki feodal yapıyı kırarak, geleneksel egemen güçlerin belirli bölgelerde gerilemesine, hatta bazı bölgelerde silinmesine neden olan Köy Enstitüleri, 1940-1946 yılları arasında zor koşullara karşı mücadele ederek, çoğunlukla kendi öz güçleri ile 150 büyük çaplı bina, 210 öğretmen evi, 60 işlik, 3 ambar ve depo, 48 ahır ve samanlık, 16 su deposu, 12 tarım deposu, 12 elektrik santrali, 3 balıkhane inşa ettiler. Diğer yandan 1200 dönüm  bağ oluşturup, 750 bin fidan diktiler. Toplamda 15 bin dönümlük tarım arazisini tarıma uygun hale getirdiler.

Köy Enstitüleri, sorgulayabilen, araştıran, bilimsel, laik  demokratik eğitimi savunan bin üç yüz sekiz kadın, 15 bin 943 erkek öğretmenin yetişmesini sağlamış, ezberci eğitimden uzak, öğrenci merkezli eğitimi esas almış, öğrencilerin pratik yaparak ve yaşayarak öğrenmelerinin yolunu açmıştır. Kırsalda üretim yaşamını örgütleyen, dönüşümlerin sanayiye doğru evrilmesinde etkili olan Köy Enstitüleri, halkın gücünün neleri yaratabileceğini de ispatlamıştır.

Köy Enstitüleri mezunları, bulundukları illerin köylerinde köylüye önderlik yapıp, kamuoyu oluşturabilmişlerdi. Farklı bölgelerde geniş arazilere sahip olan bazı büyük toprak ağaları (Van' da Kinyas Kartal, Aydın' da Adnan Menderes, Eskişehir 'de Emin Sazak) bu okullardan rahatsız oldular. Özellikle 1945' de yürürlüğe giren Toprak Kanununa karşı çıkanlar, fikri saldırılarını eğitim seferberliğine yöneltmeye başladılar. Yine Truman Doktrini gerekçesiyle Türkiye'ye yardım eden ABD, bu okulları Sovyetler'deki eğitim kurumlarına benzetti. Birileri de bu okulların komünizmin merkezi olduğu tezini sürekli işledi. Ayrıca bu okullarda, karma eğitimle ahlaki değerlere ve geleneklere aykırı birey yetiştirildiğinin köylülerin ve öğrencilerin okul yapımında zoraki  çalıştırıldığının altı çiziliyordu.

Geçmişe ait ilerici değer ve kazanımları adım adım ortadan kaldırmayı görev kabul edip, tarikat ve cemaatlerle protokoller imzalayan, sınıflara 'manevi danışman' adıyla imam, vaiz ve müezzinleri sokan, okul müfredatında seçmeli din dersleri sayısını artıran, karma eğitime karşı çıkan, eğitimi ticarileştiren ve laik eğitim karşıtı 'kindar ve dindar' nesil yetiştirmeyi amaçlayan bugünkü iktidar anlayışının öncülleri o dönemde de Köy Enstitülerinin açılmasına baştan beri hep karşı çıktılar. Sonrasında ise kapatılması için yoğun çaba sarf ettiler.

CHP içindeki sağcı-gerici gruplar partide etkin hale gelince önce İ. Hakkı Tonguç ve daha sonra da Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel, görevlerinden ayrılmak zorunda kaldılar. CHP Genel Başkanı İnönü ise partideki sağcı anlayışın yükselişi karşısında bu okulları savunamadı.

7 Ağustos 1946'da  kurulan Recep Peker kabinesinde yer alan Milli Eğitim Bakanı Reşat Şemsettin Siner tarafından Köy Enstitüleri, köy öğretmen okullarına dönüştürüldü. Köy öğretmen okulları da iktidardaki Demokrat Parti (DP) tarafından 27 Ocak 1954'te kapatıldı.

Bozkırda yanan bir meşaleye benzetilen Köy Enstitülerinin aydınlanmacı ruhu unutulmamalıdır. Laik, çağdaş, halktan yana, kendi toplumunun gereksinimlerine uygun bilimsel bir eğitim düzeninin yaratılması, tüm demokrasi ve emek güçlerinin görevidir. Özgürleşme eylemini yürütenler, devrim dayanışmasındaki gibi kişilikli, sorumlu bireyler yetiştirmelidirler.

*Eğitimci- Yazar