Boğaziçi'nde akademisyenlerin nöbeti 390'ıncı gününde

Boğaziçi Üniversitesi akademisyenlerinin her gün rektörlük binasına sırtlarını dönerek yaptıkları eylem 390'ıncı gününe girdi.

Fotoğraf: Tolga Sütlü
Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Boğaziçi Üniversitesi'nde 2 Ocak 2021'de Prof. Dr. Melih Bulu'nun Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından rektör olarak atanmasıyla başlayan protestolar, Bulu'nun görevden alınmasının ardından da devam ediyor. Direnişin 390'ıncı gününde Boğaziçili akademisyenler bir araya gelerek rektörlük binasına sırtlarını döndüler ve Bulu'nun ardından rektörlüğe atanan Naci İnci'yi protesto ettiler.

Direnişin 56'ncı haftasında yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi:

"Bugün 28 Ocak 2022, Cuma. Boğaziçi Üniversitesi’nde direnişin 1. yılı doldu ve 56. haftası sona eriyor. Bugün direnişin 390. günü.

Naci İnci’nin ilgili kurullarının hiçbiri muhatap alınmadan, kurum iradesi hiçe sayılarak şeffaf olmayan bir şekilde Boğaziçi Üniversitesi’ne rektör olarak atanmasının yüz elli beşinci; 30 Temmuz günü gerçekleştirdiğimiz destek oylamasında akademisyenlerin yüzde 95 oranında rektör adaylığına karşı olduğu açıklanan İnci’nin rektör vekili iken Batı Dilleri ve Edebiyatları bölümü tam zamanlı öğretim görevlisi Can Candan’ı görevden almasının yüz doksan üçüncü, Candan’ın İnci’nin talimatıyla kampüse alınmayışının yüz onuncu, Matematik Bölümü tam zamanlı öğretim üyesi Mohan Ravichandran’ın hiçbir gerekçe gösterilmeden dönem ortasında görevden alınmasının yetmiş dördüncü günü !!!

Boğaziçi Üniversitesi akademisyenleri haftanın her iş günü olduğu gibi bugün de #KabulEtmiyoruzVazgeçmiyoruz diyerek arkalarını 265. kez rektörlük binasına döndüler.

Akademisyenler nöbet boyunca ellerinde “Kabul Etmiyoruz” “Vazgeçmiyoruz”, “Özerk, Özgür, Demokratik Üniversite” yazan dövizler, üzerlerinde #Kabul EtmiyoruzVazgeçmiyoruz” yazan Can Candan fotoğrafları ile derslerine son verilen Feyzi Erçin ve Seda Binbaşgil fotoğrafları taşıdılar.

Nöbet sonrası akademisyenler haftanın her son iş gününde olduğu gibi haftalık açıklamalarını okudular.

Açıklama metni:

Bugün 28 Ocak Cuma. Nöbetimizin 265., direnişimizin 390. günündeyiz. Sizlere basının hâlen alınmadığı, çevresinde polisin ağır silahlarla devriye gezdiği, her köşesinin kameralarla, özel güvenlik güçleri ve sivil polislerce denetlenmeye çalışıldığı, girişlerine yüksek demir parmaklıkların yerleştirildiği kampüsümüzden sesleniyoruz.

Atanmış rektör Naci İnci’nin seçilmiş dekanlarımızın görevden alındıklarını sosyal medya hesabından açıklamasının üzerinden bir hafta geçti. Bu süre içinde atanmış rektör ve YÖK, Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Yasemin Bayyurt, Fen-Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Özlem Berk Albachten ve İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Metin Ercan’ın görevden alınmasıyla ilgili somut, hukuki herhangi bir dayanak gösteremedi, kamuoyuna hiçbir açıklamada bulunamadı. Bu durum dekanlarımıza açılan soruşturmaların ne kadar düzmece ve mesnetsiz olduğunu göstermektedir. Burada amacın üniversite karar mekanizmalarında siyasi sadakate dayalı kadrolaşmanın önünü açmak olduğu aşikârdır. Üniversitemizin Senato ve Üniversite Yönetim Kurulu üyeleri ve akademisyenlerinin 24 Ocak’ta yaptıkları açıklamada belirttikleri gibi dekanlarımızın görevden alınması 2547 sayılı YÖK Kanununa aykırıdır. Dekanlarımız bu hukuksuz karar ile ilgili dava sürecini ivedilikle başlattı. Fakültelerinin toplu iradesiyle seçilmiş meşru dekanlarımızın yanındayız ve derhâl görevlerine iade edilmelerini talep ediyoruz.

Bununla birlikte, Üniversite Yönetim Kurulu’nda yer alan hocalarımız gayrimeşru yönetimin toplantılarda yaptığı usulsüzlüklere dair iptal ve yürütmeyi durdurma davası açtı. Hocalarımız dava dilekçesinde 12 Ocak 2022’de yüz yüze yapılması gereken Üniversite Yönetim Kurulu toplantısının kanuna aykırı olarak, toplantının gizlilik ve güvenliğini tehlikeye atacak şekilde, video konferans yöntemiyle gerçekleştirildiğini ifade etti. Ayrıca bir senedir kanuna aykırı olarak video konferans yöntemiyle gerçekleştirilen bu toplantılarda; meşru temsilcilerimizin sesinin kapatılması, toplantıdan çıkarılması, toplantıda bulunma hakkı olmayanların toplantıda yer alması, bulunması gerekenlerin çağırılmaması, toplantı usulüne muhalefet eden üyelerin talepleri hakkında olumsuz karar alınması gibi usulsüzlüklere de yer verildi. Kayyım yönetimin hukuksuzluklarına karşı açtığımız tüm davaların takipçisiyiz.

2 Ocak 2021’den beri atanmış rektörler ile iş birlikçileri üniversitemizin hocalarını itibarsızlaştırmayı amaçlayan, karalayıcı söylemlerde bulunuyor; hocalarımızı haksız ve hukuksuz işten çıkarmalar, ders kapatmalar, soruşturmalarla karşı karşıya bırakıyor. Öğrencilerimizi fiziksel, psikolojik, ekonomik baskı araçlarıyla ve 500’ü aşan disiplin soruşturmasıyla, idari personelimizi yine disiplin soruşturmalarıyla susturmaya çalışıyor. Üniversitemizde bilimsel eğitimin ve akademik üretimin kalitesinin teminatı olan idari pozisyonlara, üniversite dışından partizanca ve liyakatsiz atamalar, vekâleten veya geçici görevlendirmelerle el koyuluyor. Bir yıldır, üniversitemizin demokratik iradesine, akademik özgürlüğüne, kurumsal özerkliğine, ve bilimsel yetkinliğine darbe vurulmaya uğraşılıyor. Bu ülkenin en itibarlı kamu üniversitelerinden birinde yaratılan inkâr edilemez tahribata karşı üniversitemizi korumaya ve geliştirmeye devam ediyoruz. Meşru ve hukuki haklarımızdan feragat etmeyecek, demokratik, özerk, özgür, bilimsel üniversite idealimizden bir adım geri atmayacağız.

Akademik özgürlüklerle sosyal ve siyasal özgürlükler arasındaki derin tarihsel bağlar, dünkü Hrant Dink Anısına İnsan Hakları ve İfade Özgürlüğü Konferansı’nda konuşma yapan Hamit Bozarslan tarafından da vurgulandı. Bu zor koşullarda dahi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler, Tarih ve Sosyoloji bölümleri olarak bu sene 15. sini düzenlediğimiz bu konferansta, Hamit Bozarslan akademik özgürlüklerin baltalandığı bir sistemde, toplumdaki eleştirel ve tarihsel bilincin de yok olacağının altını çizdi. Diktatörlük ve totaliter rejim dönemlerinde siyasal iktidarın bilgi üretimine ve dağıtımına nasıl el koymaya ve bilgiyi araçsallaştırmaya çalıştığını ifade etti. Böylesi dönemler bilimsel ve eleştirel bilginin özgürce üretilebildiği bir akademinin varlığının, demokratik bir toplumun inşası için vazgeçilmez olduğunu açıkça gösteriyor. Boğaziçi direnişi tam da bu anlayışla bir yılı aşkın süredir devam ediyor.

Üniversitemizdeki tüm fakülte dekanları ve enstitü müdürleri seçimle göreve gelmeli ve seçilmiş kurullarla denetlenebilmelidir. Şeffaf ve demokratik yollardan belirlediğimiz Mühendislik, Eğitim, Fen Edebiyat ve İdari ve İktisadi Bilimler Fakülteleri Dekanları, Sosyal Bilimler ve Fen Bilimleri Enstitüsü Müdürleri bir an önce görevlerine iade edilmelidir. İşlevsizleştirilen Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi ve Cinsel Tacizi Önleme Koordinatörlüğü işinin ehli çalışanlarıyla birlikte bir an önce tekrar faal hâle getirilmelidir. Naci İnci ve yönetimi ile bugüne kadar hukuksuzca kadrolaşmış tüm isimlerin istifasını talep ediyoruz.

Fakülte ve bölüm kararları yok sayılarak işine son verilen meslektaşlarımız Can Candan ve Mohan Ravichandran ile dersleri iptal edilen Feyzi Erçin, Seda Binbaşgil ve Özcan Vardar'ın haksızca uzaklaştırıldıkları işlerine iade edilmelerini, ayrıca öğrencilerimiz hakkında sudan sebeplerle açılmış tüm disiplin soruşturmalarının geri alınmasını bir kez daha talep ediyoruz.

Üniversitemizi yılmadan ve kararlılıkla savunmaya devam edeceğiz. Türkiye’de özgür, özerk ve katılımcı ilkelere dayalı bir üniversite ideali gerçekleşene kadar,

Kabul Etmiyoruz, Vazgeçmiyoruz."