Ben bu kentin anasıyım   

Vedat Dalokay’ı insana ve topluma bakışı, coşkusu, devrimci duyarlılığı, halkçı, emekten yana politik seçimleri ve belediyeciliğe kattıkları ile anmak isterim.

Google Haberlere Abone ol

Bülent Tanık *                                                                                                                                                    

Sonda söyleyeceğimi hemen deyivereyim: Vedat Dalokay Türkiye belediyeciliğinin aydınlanmasının ekinoks’udur. O’nu günlerin uzamaya başladığı bu günde kaybettik.

Vedat Dalokay’ı yapıları, yolları, parkları, meydanları, göbekleri, camileri, akkondusu, ve benzeri pek çok işinin ötesinde, insana ve topluma bakışı, coşkusu, devrimci duyarlılığı, halkçı, emekten yana politik seçimleri ve belediyeciliğe kattıkları ile anmak isterim.

Dalokay “Ben bu kentin anasıyım” derken sadece kendini değil, belediyeyi de kentin anası olarak tanımlıyordu.

Dalokay’ın ana kavramı biyolojik bir anne kültüne vurgu yapmanın ötesinde kucaklayıcı, hoşgörülü ama kararlı bir politik kimlik tanımlıyordu.

Belediye başkanını ana kavramında insanileştirmesi, yapabilmenin yetki ve sınırlarını ana’dan beklenebileceklerle eşliyor, uçsuz bucaksız hale getiriyordu.

Dalokay için belediye başkanı, “Halkına mutluluk veren bir sanatçıdır!”

1975 Eylül’ünde faşist Franko rejimine karşı özgürlük mücadelesi veren 5 ETA direnişçisinin idam edilmesi üzerine “İspanya Elçiliğine 7 gün su, havagazı, elektrik yok, çöpleri de toplanmayacak. Ankara halkı özgürlük mücadelesi veren İspanyol halkını desteklemektedir.” dedi ve uyguladı.

Devlet Güvenlik Mahkemesince (DGM) açılan; 2-8 yıl cezalandırılması istenen davada “Benim davranışım bir şairin, bir bestecinin, bir ressamın davranışı gibidir. Baş koparıp atmadık. Nihayet suyunu kestik!” dedi. Beraat etti.

Ankara Eski Belediye Başkanı Vedat Dalokay'ın Mimarlık Atölyesi, Mithat Paşa ile Yüksel Caddelerinin kesiştiği köşede, adını Emek koyduğu Apartmanın 7. katındaydı. Siyaset konuşulan, hayat düşünülen, sanat yapılan bu mekânda Vedat Bey -birini istemeye cesaret edemediğim için bugün çok pişmanlık duyduğum- suluboya tablolarını da yapardı.

Dalokay’ı Emek Apartmanının hemen çapraz karşısında, Öz Mutlu Kebap Evi'nin önündeki bir masada, öğle dönerini yerken görebilirdiniz. Muhabbette eli herkese açıktı.

Sadece çizer değil ödüllü bir yazardı da. Keban Barajı sularının yuttuğu bir köyde yaşayan Şeko bacı ve keçisi Kolo’nun hikayesi, Kolo 1980 TDK Çocuk Yazını ödülü almıştı.

***

Vedat Dalokay, kuşkusuz çoğu özgün ve çok değerli eserleri ile bilinir. Üstün mimarlık yeteneği ve uygulamaları, yapıları, meydanları, parkları, kentsel, sosyal, mekânsal ve fiziksel düzenlemeleri, altyapı çalışmaları ve daha pek çok alanda hayata kattıkları, katamayıp proje halinde kalanlar sayılabilir.

Ben O’nun “kapitalist kenti sorgulayıp onu yaratan sistemin dönüştürülmesi yönündeki emekten yana tercihleriyle” tanımlanmasını çok önemsiyorum. 

Kent düzenin aynasıdır. Sosyo-ekonomik yapının mekâna ve insanlara yansımasıdır. Bu bozuk düzenin bu kentinde kargaşa, öfke ve suç üretilir. Belediyelerin ve sağlıklı kentler yaratmanın yasalarını getirmeyi bir kenara bırakıp DGM’leri getirmek kentlere barışı değil faşizmi, baskıyı ve sefaleti getirmektir.” der.

Belediye işçileri 29 Temmuz 1975’de ücretleri için direnişe geçince, Dalokay da Milliyetçi Cephenin mali kısıtlamalarına, baskı ve ayırımcı uygulamalarına karşı direnişe geçti. İşçilerinin hemen ardından yorganını, pijama ve terliklerini alarak üç günlük açlık grevine gitti. “Belediyenin sorunlarını tüm yeryüzüne iletmek amacıyla greve gidiyorum” der. “Ölüm orucu tutup düşmanlarımı sevindirmem. Bu nedenle açlık grevim üç gün sürecek!

1976’da da “55 günden beri ücretlerini alamamış olan işçilerimiz perişan durumdadır. Toplu sözleşmelerinden doğan hakla direnişe geçmiş tüm hizmetleri durdurmuştur. Zira üretmeğe güçleri yoktur. Kimsenin de aç işçiden tokların çöplerini toplamasını istemeye hakkı yoktur” diye feryat eder.

1976 Ekim’inde temizlik işçilerinin direnişi ve emekten yana duruşu gerekçesiyle İçişleri Bakanı Oğuzhan Asiltürk tarafından görevden alınır. O zaman belediye işçileri ve şoförleri, “06 Dalokay” “seni kimseler elimizden alamaz yanındayız sonuna dek” diye kucaklarlar. Aldırmazlar da.

O’nu Ankara ile özdeşleştiren halkının bu buluşunu, desteğini, bu güvenini Yelkenimizdeki Rüzgârı Çaldılar Yılmadık kitabında, yaşamının en büyük en güzel anı olarak tanımlar.

***

Vedat Dalokay 1991 yılının 21 Mart’ında eşi ve oğluyla -sanırım Erciyes'in karlı doruklarına tırmanmaya giderken- Hasandede (Kırıkkale) yakınlarında geçirdiği trafik kazasında yaşayanlar dünyasından ayrılıp, ölümsüzlere katıldı.

Uğur Mumcu 22 Mart 1991 Cumhuriyet’te şöyle uğurlamıştı; “Deniz Gezmişin mezarından aldığı bir avuç toprağı Nazımın mezarına serpmişti. Ey koca Vedat güle güle.”

Doğan Hasol’un deyişiyle bitireyim: “İnancını apaçık ortaya koyan, hatalı hatasız sollayan düşünceleriyle…” Devrimci Belediyecilik Derneği Başkanı ve toplumcu belediyecilik düşüncesinin öncü ismi Koca Vedat’ı bu halk unutmayacak!

* Ege Barış ve İletişim Derneği Başkanı