Bekir Ağırdır: 'Ezber bozma zamanı'

Bekir Ağırdır, seçmenin önceliğinin ekonomi olduğuna dikkat çektiği yazısında "siyaseti ekonomik vaatlere ve projeciliğe" indirgeyen siyasetçilerin ezber bozacak yaklaşımlara ihtiyacı olduğunu yazdı.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR- Bekir Ağırdır, seçimlere giderken toplumun önceliğinin ekonomi olduğunu, muhalefetin ise bu konuda topyekûn bir bakış açısı ile ezber bozmadığı sürece, seçmene güven veremeyeceğini yazdı. Devletin, yerel yönetimlerin, sivil toplumun ve özel sermayenin işbirliği ile yerel kalkınmaya öncelik verilmesi gerektiğine dikkat çeken Ağırdır, devletin yeniden yapılandırılması, yeni bir ekonomik model ve şeffaflık konularında ezber bozacak yaklaşımlara gerek olduğunu ifade etti. 

"Eski zihin haritalarını, kodlarını, ezberlerini yeniden üretmenin çözüm olmayacağını" belirten Bekir Ağırdır'ın Oksijen'de yayınlanan "Ezber bozma zamanı" başlıklı yazısının ilgili bölümü şöyle: 

"Ekonomik reform programının ilk maddelerinin mıntıka temizliği anlamına gelecek acil tedbirler olacağı malum. Ekonomide kurum ve kuralların yerli yerine oturtulması ve enflasyonun düşürülmesi en acil konular. Muhtemelen muhalefetteki her bir partinin bu konudaki teknik öneri ve programları ve belki de aday kadroları hazır. Ama asıl ekonomik reformların temel hedefleri ve ilkelerinde yeni bir zihin haritasına ihtiyaç var.

YEREL KALKINMA STRATEJİSİ

Karşımızda üç Türkiye var. Bu üç Türkiye, ekonomik aktörleri, ulusal kalkınma sürecinde geldikleri aşama ve ekonomik refahın paylaşımı bakımından farklı. Aynı zamanda üç Türkiye sosyolojisi, demografisi, hayat tarzları, değerleri ve pratikleri bakımından da farklı. Bu farklılıkları dikkate alan bir strateji, geleneksel bölgesel kalkınma yaklaşımından ya da üretim ve yatırımın tümünün özel girişimlere bırakılmasından öte bir hamleyi gerektiriyor.

Güneydoğu’da, Doğu’da ya da yalnızca Şırnak’ta değil Kırşehir’de de devletin, yerel yönetimlerin, sivil toplumun ve özel sermayenin ortak olduğu yeni bir mülkiyet, iş ve yatırım modeline ihtiyaç var. Bunun için bir ulusal stratejinin, yeni yerel kalkınma stratejisinin oluşturulması gerekiyor.
Kamu mülkiyetindeki işletmelerin yarattığı sorunları yeterince yaşamıştık. Öte yandan bugün devletin desteği, yerel yönetimlerin katılımcılığı, sivil toplumun katılımı ve denetimi, özel girişimin sermaye katkısı olmadan üç Türkiye’nin ikisinde yerel kalkınmanın dinamikleri de aktörleri de yok veya yeterli güç ve kapasitede değil.

Büyüme fetişizmine kapılmayalım ama üretimi yerelleştirerek yaygınlaştırmadan, sermaye tekellerinin ve partizanlığın kontrolüne kaptırmadan yeni bir yerel kalkınma stratejisi geliştirmek zorundayız.

DEVLETİN YENİDEN İNŞASI

İkinci büyük zihni kopuş sosyal devletin inşası için gerekli. Yoksulluğun kalıcılaşması hem ulusal hem küresel bir mesele. Ülkeler arası kalkınma ve refah farkları kalıcılaştığı gibi her ülkenin kendi toplumsal kesimleri arasındaki adaletsizlik ve yoksulluk da kalıcılaşıyor. Bu nedenle yoksullukla mücadele üzerine küresel ölçekte önemli tartışmalar, arayışlar, çabalar var. Geçimi, eğitimi, sağlığı ve barınma hakkını onurlu yaşam hakkı olarak gören, yardım mantığından değil onurlu yaşam hakkı üzerinden yeniden düşünen bir zihni kopuş kaçınılmaz.

Onurlu yaşam hakkının unsurları olarak her bir yurttaşın asgari geçimi, eğitim-sağlık-barınma imkan ve giderlerinin anayasal bir hak olarak tanımlanması, sağlanması, anayasa ile kurallara bağlanması sağlanmadan, tümüyle kar amaçlı işlere bırakarak sürdürülebilir olması mümkün değil.

Bu konuda da neleri eksik, yanlış yaptığımıza dair yeterince deneyim biriktirdik. Bugün geldiğimiz noktada hayatta ve hayata dair her alanda fırsat eşitliğinin kalmadığı, o nedenle her bireyin kendi kişisel hayatını sürdürme çabasıyla umutsuzluğa, bencilliğe, lümpenliğe, kayıt dışılığa, ahlaki savrulmaya teslim olduğu noktadayız.

Yeni sosyal devlet, eğitimde, her bir yurttaşın okuyabildiği yere ve zamana kadar ihtiyacını garanti etmek, sağlamak zorunda. Yeni sosyal devlet, sağlıkta, her bir yurttaşın ömür boyu sağlık hizmetlerine, doktora, ilaca erişimini garanti etmek zorunda. Bunun ön şartı devleti yeniden kurgulamak, devletin düzenleyici rollerini, standart belirleme ve denetleme rollerini yeniden tanımlamak ve düzenlemek.

Bugün ekonomide ve toplumsal hayatta devletin, yerel yönetimlerin ve sivil toplumun katılımı, rol paylaşımı, denetim ve hesap verebilirliği tanımlı yeni bir modele ihtiyaç var. Böyle bir zihni kopuş ve yeni model olmadan nakdi yardıma, tüketimde vergi indirimlerine, mali borç affı vaatlerine dayalı bir ekonomik programla başarılı olmak mümkün değil.

ÖN ŞART TOPLUMSAL UZLAŞMA

Asıl önemli üçüncü zihni kopuş ise bunlar dahil tüm bir ekonomik model, yeniden inşa politikaları için toplumsal uzlaşmayı ön şart kabul etmek olur. Topluma seçimden önce bunları, hedefleri, ilkeleri anlatmadan, topluma karşı tüm bu süreçleri hangi kurumlar, hangi kurallarla yöneteceğinize dair taahhütte de bulunmadan, toplumun kabul ve desteğini bu yoldan aramadan seçimi kazanmak da sonrasında başarılı olmak da mümkün olmayacak.

Dördüncü zihni kopuş devletin etkin devlet olarak, hesap verebilirliğin, şeffaflığın, katılımcılığın esas olduğu biçimde yeniden tanımlanması olacak. Yalnızca devletin değil aynı zamanda yerel yönetimin, sivil toplumun, siyasetin tanımlarının, kurallarının, yetki ve sorumluluklarının yeniden tanımlanması, tasarlanması, yapılandırılması gerekiyor. Eski kodları ve rolleri ile devletin de siyasetin de kalkınmayı, demokrasiyi inşa edebilmesi mümkün değil. Sorunların büyük kısmının kaynağı bizatihi devletin ve siyasetin eski kodları zaten.

Bu denli kapsamlı yeniden inşa dönemi yaşanmadan var olan sorunlarımızın çözülebilmesi mümkün değil. Sorunları da yokmuş gibi düşünerek, eski zihin haritalarını, kodlarını, ezberlerini yeniden üreterek toplumsal barış, huzur ve esenliğe ulaşmak mümkün değil. Siyasetin aradığı sihirli vaat, çılgın proje günlük hayata dair vaatler değil zihin haritalarında eskiden gerçekten kopuşla, yeni zihin haritalarıyla mümkün olacak. " (YAZININ TAMAMI)