YAZARLAR

Bayburt, Bayburt olalı kimse Bayburt’u görmedi mi?

Evet, şarkılarda bile “de get” diye ötelenen Bayburt’un pek göreni yok. Şehre ve insanına karşı hep bir önyargı var. Ama bunda ne doğanın suçu var ne de tarihî yapıların... O zaman hadi hep birlikte bakalım; olur da bir gün gidersek neler göreceğiz?

Babamın rahatsızlığı nedeniyle 1983 yılında Almanya’dan Bilecik’e taşınırken eşyaların arasında olan renkli televizyon ve VHS video, kısa sürede komşuların büyük ilgisini çekmişti. Memleket hasretiyle babam, karşısına çıkan her Türk filmini kasetlere kaydetmiş; her gece Almanya’da izlediğimiz filmler, göçünce de Bilecik’teki evimizde izlenir olmuştu. Hem de bütün mahalleyle... Tam yüz altmış iki film... Niyeyse içlerindeki tek yabancı film, Kirk Douglas’ın oynadığı Spartacus’tü. Ha bir de Tom ve Jerry vardı... Hepsini neredeyse ezbere bilirim ve bininci kez televizyonda karşıma çıksa tekrar tekrar izlerim. Bu filmlerden biri de “Şark Bülbülü”... Köyünden, İstanbul’a başlık parası kazanma amacıyla giden ve şans eseri çok ünlü bir şarkıcı olan Şaban Ballıses (Kemal Sunal), bir şarkı söylüyor:

“De get Bayburt, de get Bayburt, de get sende nem kaldı?
Hasan Kal'asında aman, caketim kaldı”

Bayburt Kalesi

O yaşlarda bu sözlerin ne anlama geldiğiyle, Bayburt’un Türkiye’nin bir ilinin ismi olduğuyla ilgili hiçbir fikrim yoktu. Bu satırları yazana kadar da Bayburt ile ilgili bilgilerim oldukça sığdı diyebilirim. “De get Bayburt”, aslında bir Urfa türküsüymüş. Urfalı bir şarkıcı, sahne aldığı Bayburt’taki mekânda sarhoş müşterinin istediği türküyü çalmayınca dayak yemiş ve bir daha dönmemek üzere şehirden kaçmış. Kaçarken de türküdeki meşhur ceketini orada bırakmak zorunda kalmış ve üzerine bu türküyü yakmış. Ama türküdeki Hasan Kal'ası neresi, çalıştığı yer mi, Bayburt Kalesi mi, Erzurum’daki Hasankale mi bilemiyorum...

Bayburt 

Adına “de get” diye şarkı yapılan bir il Bayburt... Tarihi boyunca da herkes “de get” demiş olacak ki Bayburt, Bayburt olalı pek de ziyaret edeni olmamış. Küçük il olmasından kelli şehrin üzerine yapılan şakalar malum. Ekşi Sözlük ve Onedio başta olmak üzere çeşitli internet sitelerinden bunları bolca okuyabilirsiniz. Onedio’daki “Bayburtlu Olmanın 15 Avantajı” başlığındaki bazı maddelerden örnek verelim:

  • Memleketinizin bütün ilçelerini ezbere bilirsiniz çünkü iki tanedir.
  • Memleketinizde “Havaalanı şehrin neresine yapılsın?” gibi gereksiz tartışmalara girmezsiniz.
  • Kimse Bayburt’un nesi meşhur bilmediği için memlekete gittiğinizde “Gelirken bana ondan getir.” diyemez.
  • Altmış dokuz sayısını duyduğunuzda aklınıza ilk önce Bayburt gelir.

Hemen gülmeyin öyle! Bayburt’un plakası altmış dokuz!

'BAYBURT, BAYBURT OLALI BELE ZULÜM GÖRMEDİ'

E bu kadar üzerine espri üretiliyor, meşhur bir de şehir efsanesi var elbette. Sözde 1970’li yılların başında Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası, Bayburt’ta bir konser düzenler. Konserin sonunda bir gazeteci, izleyicilerden bir amcaya konseri nasıl bulduğunu sorar. Amca da yıllarca Bayburt’la anılacak, hatta başka şehirlere de uyarlanacak şu sözü söyler:

“Bayburt, Bayburt olalı bele zulüm görmedi!”

Bu olaydan yola çıkarak attığımız “Bayburt, Bayburt olalı kimse Bayburt’u görmedi mi?” başlığına geri dönelim. Evet, pek gören yok. Hatta Türkiye’nin her deliğine girip çıkmış birçok arkadaşım, Bayburt’u es geçmiş. Şehre ve insanına karşı hep bir önyargı var. Bunda gidenlerin anlattıkları ya da haberlere yansıyan olayların etkisi büyük... Üniversitede okumaya gelen kızlara ya da şort giyen erkeklere yönelik “tepki”leri duyan özellikle kadınlar, bu ili ziyaret etmek konusunda çekingen olabiliyor. Aynı zamanda örneğin; Gezi eylemlerinin yapılmadığı, Oy ve Ötesi’nin seçimler için geliştirdiği mobil aplikasyonu bir kişinin bile indirmediği tek; Anayasa değişikliğinde en yüksek oranda “evet” oyu verilen, AKP’ye en çok oy çıkan illerden Bayburt.

BAYBURT KALESİ VE DEDE KORKUT

Her ne kadar bu tür veriler, şehrin insanıyla ilgili çok bilgi verse de; kimse gitmediği ve şehir yönetimlerinin de yeterli vizyonu olmadığı için tarihî ve doğal güzelliklerden de kimsenin haberi olmuyor maalesef. Evliya Çelebi’nin 1647 yılında ziyaret ettiği Bayburt’un pazarında “üç yüz dükkân ve bir bedesteni bulunur; beş-on bin kişi alışveriş yapar, kıymetli seccade ve kilimleri başka yerlere ihraç edilir”miş. Ama sonraki yıllarda işgaller, savaşlar derken şehir epey tahrip edilmiş. Belki Evliya Çelebi’nin de uğradığı Bayburt Kalesi ise hâlen ayakta. Şehir zaten bu kalenin eteklerine kurulmuş vaziyette. Kimler tarafından yapıldığı bilinmese de tarihi çok eskilere dayanıyor. Milattan öncesinde inşa edildiğine dair rivayetler de var. Dede Korkut hikâyelerinde, Bamsı Beyrek’in on altı yıl burada tutsak kaldığı anlatılıyor.

Dede Korkut Türbesi

Dede Korkut demişken merkeze otuz dokuz kilometre uzaklıktaki Masat köyündeki, yapılış şekli ve mimari tarzı ile çok eskilere uzanan türbenin Dede Korkut’a ait olduğu söyleniyor. Türbenin üzerinde eski Türkçe 718 rakamı bulunuyor.

ÜÇ BİN YILLIK GİZEM

Bayburt’un en etkileyici yerlerinden biri, Aydıntepe Yeraltı Şehri olsa gerek. Aydıntepe ilçesinde yer alan kent, yüzeyden iki-iki buçuk metre derinde ana kayaya oyulmuş galeriler ve odalardan oluşuyor. Tonoz örtülü galerilerin ve havalandırma deliklerinin olduğu şehirde kazı çalışmaları devam ediyor. Buranın Halde şehrine ait olduğu ve Romalılar tarafından kovulan ilk Hıristiyanların burada sığındıkları ile ilgili bilgiler de söylenti düzeyinde. İnsan en az üç bin yıllık bu gizemi merak etmeden duramıyor.

Aydıntepe Yeraltı Şehri

Yine tarihi bilinmeyen ve sadece tahminler olan Saruhan Kalesi ise il merkezine otuz beş kilometre mesafede. Savunma ve gözetleme amacı ile kurulduğu düşünülen kalenin ayakta kaldığı da söylenemez. Yine Bayrampaşa, Kitre ve Çayıryolu (Sünür) köylerinde de bazı kale kalıntıları bulunuyor.

VARZAHAN KİLİSELERİ

Tamamı ayakta olmasa da epey iyi durumda olan, etkileyici detaylarını görebildiğiniz Varzahan Kiliseleri (Uğrak Kiliseleri) ise Bayburt’un on kilometre ilerisinde. Sekiz köşeli yapının yalnızca kuzeydoğu duvarı yıkılmış. Metinlerde adı, “skriptoryum” ya da açıkça “manastır” olarak değil, ibadet ve hac mekânı olarak geçiyor. Tıpkı kaleler gibi birçok kilise kalıntısına daha rastlamak mümkün Bayburt’ta.

Varzahan Kiliseleri

Tarihi İpek Yolu, Bayburt Gümüşhane güzergâhının yaklaşık yirmi beşinci kilometresinde yer alan Korgan Köprüsü ise klasik Selçuklu köprülerinden, kesme taştan iki gözlü, sivri kemerli bir yapı...

Korgan Köprüsü
KENAN YAVUZ ETNOGRAFYA MÜZESİ

Bayburt doğan, o topraklarda gençliğini yaşayan, çobanlık ve çiftçilik yapan Kenan Yavuz, daha önce dedesinin ve babasının tırpan biçtiği alanda kendi ismini taşıyan bir müze kurmuş. Birçok küçük yer insanı gibi çocukken “köyden kurtulma”, göç ettikten sonra da “toprağını borcunu ödeme” hayalleri kuran Kenan Yavuz, gençlerin doğdukları topraklarda doyması, köylerin betona boğulmaması, güzelliklerin unutulmaması için amatör bir ruh ile başladığı çalışmalarında, Avrupa’nın zirvesine çıkmayı başarmış ve Avrupa’da “Yılın Müzesi” ödülünü almış. Anadolu geleneksel yaşamını temsil eden, modern zamanlar öncesine ait beş yüzün üzerinde eserin sergilendiği Kenan Yavuz Etnografya Müzesi’nde ayrıca Kenan Yavuz’un doğup büyüdüğü taş ev, tarihî su ve bezir yağı değirmenleri, amfi tiyatro, açık hava sineması, kütüphane, geleneksel çarşı, sembolik bir köy meydanı, aşhane, konak, gece kondu, tandırlık, kuş evi, geleneksel çocuk oyun alanları, çay evi, seyir terası da bulunuyor. Bizim bu satırlarda anlatamayacağımız kadar güzel olan bu müzeyi, giderek, gidemiyorsanız da , ziyaret ederek görebilirsiniz. 

Kenan Yavuz Etnografya müzesi
CAMİ MİNARESİ Mİ, SAAT KULESİ Mİ?

Şehrin merkezindeki saat kulesini her yerden görebilirsiniz. Görünümü nedeniyle cami minaresi sanmanız mümkün. 1923 yılında yapımına başlanan ve bir yılda tamamlanan saat kulesinin boyu yirmi bir metre...

Bayburt Saat Kulesi (solda), Ferahşat Bey Medresesi (sağda)

Küçük su birikintileri, sarkıtları, dikitleri, mağara incileri, mağara çiçekleri, org desenli duvarlar, traverten basamakları ve doğal yapısı ile Çımağıl Mağarası, mesire yeri olarak değerlendirilen Sırakayalar Şelaleleri, Türk sivil mimarisinin örneklerini bir araya toplayan Bayburt Evleri, Anadolu Selçuklu sultanlarından II. Gıyaseddin Mesut (1282-1298) zamanında yaptırıldığı kabul edilen Ulu Camii, caminin hemen yakınındaki Bayburt Bedesteni, özel müze niteliği taşıyan Baksı Müzesi, L şeklindeki ve Farsça beyitlerin olduğu Pulur (Gökçedere) Medresesi, Pulur (Gökçedere) Ferahşat Bey Camii, Ferahşat Bey Medresesi, Sünür (Çayıryolu) Kutlu Bey Camii, Zahit Efendi Camii Bayburt’ta görebileceğiniz yerler.

Tamamen yünden yapılan ve kadınların örtünmek amacıyla kullandığı yerel giysinin adının “ehram” olduğunu söyleyip meraklısına iki bonus verelim.

KAYAKÇILARA BONUS

Tabii buraları görmek için kışın şehre gitmek çok mantıklı olmayabilir ama şehirde bir kayak merkezinin bulunduğunu söylersek fikriniz değişebilir. Bayburt-Erzurum sınırında, tarihî İpek Yolu güzergâhında bir de kayak sporları merkezi bulunuyor. Aralık ayında kar tutmaya başlıyor ve genelde mayıs sonuna kadar kayma fırsatı sunuyor. Kayak merkezinin bin iki yüz kırk metre uzunluğunda bir teleski'si var. Üç bin metreye yakın zirvelerden başlayan ve zorluk derecesine göre farklılık gösteren on ayrı pist bulunuyor.

Bayburt Kayak Merkezi
MOTOSİKLETÇİLERE BONUS

Benim bu şehirde en çok gitmeyi istediğim yeri sona bıraktım: Bayburt ile Trabzon arasında bulunan ve “dünyanın en tehlikeli yolu” seçilen Derebaşı Virajları... Son zamanlarda özellikle motosikletçilerin ama bir o kadar doğaseverlerin de ilgisini çeken Soğanlı Dağları üzerindeki dik yamaçlar ve keskin virajlar, yürek hoplatıcı nitelikte. Bu yolun sonu Of... Oraya kadar gider misiniz bilmem...


Serpil Kurtay Kimdir?

1978 yılında Almanya’nın Esslingen kentinde doğdu. İlk, orta ve lise eğitimini Bilecik’te tamamladıktan sonra Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden 1999 yılında mezun oldu. 1995-2003 yılları arasında Evrensel Gazetesi’nde muhabir, istihbarat şefi ve haber müdürü olarak çalıştı. Ardından on altı yıl Beşiktaş Jimnastik Kulübü’nün dergisinde editörlük ve genel yayın yönetmenliği görevinde bulundu. Çeşitli dergilerde yazarlık, kitap editörlükleri yaptı, yayın süreçlerinde görevler aldı. Hâlen kitap editörlüğüne, Antalyaspor Kulübü’nün dergisinde ve Gazete Duvar’da da yazılarına devam ediyor.