Batman Barosu: Cezasızlık hakikati ve adaleti engelliyor

Batman Barosu, İnsan Hakları Haftası dolayısıyla 1990'lı yıllardaki faili meçhul cinayetler ve zorla kaybettirmelere yönelik panel düzenledi. 

Google Haberlere Abone ol

Metin Yoksu

BATMAN- Batman Barosu Sedat Özevin İnsan Hakları Merkezi, 10-17 Aralık İnsan Hakları Haftası dolayısı ile bir panel düzenledi. Baronun hizmet binasının Tahir Elçi Konferans Salonu'nda, "1990'lar Davaları Işığında Ağır İnsan Hakları İhlallerine İlişkin Davalarda Son Durum" başlığı ile düzenlenen panel, baro avukatlarından Nuri Mehmetoğlu moderatörlüğünde gerçekleşti.

Panelde, Hafıza Merkezi koordinatörlerinden avukat Emel Ataktürk Sevimli ile Diyarbakır Barosu eski başkanlarından avukat Mehmet Emin Aktar konuşmacı olarak yer aldı. İnsan hakları alanında hukuki çalışma yapmanın ve kayıt tutmanın önemine vurgu yapan konuşmacılar faili meçhul cinayetler ve gözaltında kaybettirmelerin Batman'da tartışılmasının önemli olduğuna vurgu yaptı.

Sevimli, Hafıza Merkezi olarak dava takiplerinin hafızasının oluşturulmasının önemli olduğunu söyledi. Hafıza Merkezi'nin takip ettiği 12 ana davanın olduğunu dile getiren Sevimli, davalar arasında JİTEM ana davası, Musa Anter ve Derik dosyası da olduğunu ifade etti. Takip edilen davalarda çoğunlukla cezasızlığın ön plana çıktığını vurgulayan Sevimli, inkarın devlet mekanizması içerisinde sistemleştirildiğini dile getirdi.

 

'DAVALARDA KARŞILAŞTIĞIMIZ İKİ KLASİK ŞEY VAR'

Binlerce soruşturma ve kovuşturma dosyası içinde yapılan takip ile birlikte 600'ü aşkın dosyayı belgelemeyi başardıklarını belirten Sevimli, "Türkiye 1990'larda binlerce, bazılarına göre on binlerce, keyfi infaz, cinayet var. Bu yıllarda bizim toplayabildiğimiz az sayıda dava ve soruşturma dosyası bulunuyor. Ama buna rağmen izleme ve kayıt tutmak önemliydi. Bu davalar arasında 12 ana dava var. Bunlar içinde Musa Anter davası zaman aşımına uğradı. Bu davalarda karşılaştığımız iki klasik şey var. Birincisi zaman aşımı, ikincisi ise hakikati ve hukuku engelleyen soruşturma engelleri oldu. Cezasızlık bütün uluslararası kaynaklarda bir kişinin yargılanmasının ceza almasının fiili engeli olarak tanımlanıyor. Ve davalarda bunların tamamını gördük. Aileler ve avukatlar yüzlerce kilometre uzaklıkta bulunan mahkemelere gitmek zorunda kaldı. Musa Anter davası için aile Batman'dan Mardin'den Ankara'ya gitmek zorunda bırakıldı. Kişiler savunmalarında suçlarını inkâr etmedi. 'Yaptık ama biz bu şekilde emir aldık' şeklinde savunma yaptı. Bunlara rağmen soruşturmalar engellendi. 'Devlet sırrı' denildi. Ceza ve infaz yasalarındaki değişiklik nedeni ile kesinleşen davalarda dahi cezasızlık politikası uygulandı. Mehmet Ağar aldığı hapis cezası infaz edilmedi" diye konuştu.

Sevimli son olarak "Cezasızlık dönemden döneme devirden politik bir tutum ve zihniyettir. 1934'lerde Dersim'de, 1940'larda, 6-7 Eylül pogromunda, 70 ve 80 darbelerinde, 2000'lerde zihniyet aynı iken sadece değişen yüzleri görüyoruz. Cezasızlık tüm failleri koruyan bir kalkan görevi görüyor" değerlendirmesinde bulundu.

Sevimli'nin arından konuşan Mehmet Emin Aktar, "Emel hanım bir Türk ve isteseydi. İstanbul'da kira, haciz vebenzeri davalara bakıp hayatını yaşayabilirdi ama bunu dert edinmiş ve çalışmış öncelikle teşekkür etmek gerekiyor. Bu onun tercihidir. Mücadelesi kıymetlidir. Bizim ise yapacak başka bir şeyimiz yoktu. Biz bu davaların içinde doğduk. Birçok JİTEM davasında ve faili meçhul cinayet dosyasında avukatlık yaptım. Peki neden bunlar Ege'de İç Anadolu'da değil de Kürdistan'da yoğunlaştı. Neden Kürtler öldürüldü. Oradan başlamak gerekiyor. Cumhuriyetin kurulması ile birlikte devlet egemenlik kurmaya başladı. Bu egemenliği korumak içinde hukuk sistemini, askerini, polisini ordusunu kurdu. Egemenliğini de toplum üzerinde kuruyor. Peki Kürtlere soruldu mu? İşte sorun da bu itirazdan başlıyor. Kürtler 'asimile ediyorsun, zenginliğimizi alıp başka yere götürüyorsun' diyerek itiraz etti. Kimisi sözle kimisi silahla itiraz etti. 1990'larda da bu oldu. En tehlikelisi ise meşru zeminden hareket edenler için oldu. Anadilde eğitim hakkı talep ediyorsun, itiraz ediyorsun ve meşru bir zemini var. Ama tek dil diyen var. İtiraz edenleri hizaya getiriyor" diyerek faili meçhul cinayetlere değindi.

 

'BENİ ÖLDÜRMEK İÇİN DE BİRİLERİNİ YOLLADIĞINI ÖĞRENDİM'

Faili meçhul cinayet davalarında tekil değerlendirilmelere dikkat çeken Aktar, "Öldürülen kişilerin ortak yanı Kürt meselesinde itiraz etmeleridir. Öldürülenlerin silahlarına ve öldürülme biçimlerine baktığınızda ortaklık görüyorsunuz. Yusuf Ekinci Ankara'da 1994 yılı başında Medet Serhat ise Kasım 1994'de öldürüldü aralarında 9 ay var. Aynı silah ile öldürüldüler. Halen organize cinayetler olmadığı söyleniyor" dedi.

Mehmet Eymür'ün katıldığı dava dosyalarını hatırlatan Aktar, "Eymür, 'pis işleri temiz insanlara yaptıramazsınız' demişti. Bir esnaf öldürülüyor tüm esnaflar korkutuluyordu. Bir avukat öldürülünce tüm avukatlar korkutuluyordu. Yıllarca avukatlık yaptım ve bu davalara bakarken bu oluşumların iki defa beni öldürmek için de birilerini yolladığını öğrendim" dedi.

Konuşmaların ardından soru cevap bölümüne geçildi. Ardından Tahir Elçi hakkında yapılan belgesel gösterimi ile panel sona erdi.