YAZARLAR

Başak Demirtaş İBB adayı olmalıdır!

Mart’taki yerel seçimlerde CHP, elindeki belediyelerin önemli bir kısmını kaybederse -ki öyle görünüyor- bunun tek bir sorumlusu olur; o da kendisi. Haa, bir de Meral Akşener elbette. Sorumlusu ne Kürt halkı ne de solcular olur.

Başak Demirtaş’ın gazeteci İrfan Aktan’a yaptığı "İstanbul adaylığı için henüz partimiz DEM Parti’den bize bir öneri gelmedi ama halk ister, partimiz de uygun görürse, demokrasi ve toplumsal barışın önünü açacağına inanırsak, düşünebiliriz" açıklaması, açıkçası bir “heyecan” yarattı. Açıklama, üç “gerek şarta” bağlanmıştı ama “partimiz de uygun görürse” kuşkusuz en belirleyici olanı idi. Acaba DEM Parti, hızlıca bir açıklama yapar ve “uygun görür” müydü? Kuşkusuz böyle bir durum ilerici Kürt halk kesimleri ile solcuları, sosyalistleri “yeniden” ortak bir hedef doğrultusunda harekete geçirebilirdi. “Heyecan” buydu. Hatırlayanlar olacaktır; Selahattin Demirtaş’ın cumhurbaşkanı adayı olduğu dönemi, hani şu “seni başkan yaptırmayacağız” dönemini! Belki bir benzeri…

Bu “heyecan” bekleye dursun(1), asıl “heyecan” farklı bir yerde yaşanıyordu anlaşılan. Yok yok, AKP cenahında değil. CHP rozeti takmayan ama sıkı CHP misyoneri olanlarda.

Halk TV’de Şirin Payzın, “Sizin aday çıkarmanız, otomatik olarak Ekrem İmamoğlu’nun zora düşmesi demek” diyordu, DEM Parti’den Saruhan Oluç’a.

Can Ataklı, Başak Demirtaş’a "İstanbul’da aday ol, kocanı hapisten çıkar" dediler, diyordu.(2)

Fatih Portakal, bilgiyi hinlikle yoğuruyordu; "Şöyle bir beyin fırtınası yapalım, Selahattin Demirtaş ve Erdoğan anlaşmış olabilir", "Demirtaş’ı serbest bırakırız, siyasi tutuklular serbest kalır, kayyum atamayı bırakırız", "Başak Demirtaş İstanbul’dan aday gösterilecek olursa bye bye İmamoğlu, bu kadar net".(3)

Normal Şartlar Altında (NŞA’da) şaşırmamız gereken bu “heyecan”a artık şaşıramıyoruz da, alıştık, alıştırıldık! Yıllardır Erdoğan’ın uyguladığı bu tarza, yani “korkutarak eğitme”ye ki artık hayvanların eğitiminde bile kullanılmıyor (ödüllendirmeye geçtiler), sözde kendisini “ilerici, demokrat” diye lanse eden siyaset yapıcıların da uyum sağlamasına, bu tarzı kullanmakta kendilerini meşru görmesine!

Eğer desteklemezseniz AKP gelir haa, hatta tarafsız bile kalsanız AKP’nin işine yarar, hele hele aksi bir tutum alırsanız, siz kesin AKP ile anlaşmışsınızdır….

Oysa “asıl özne” hiç sorgulanmaz, ona hiç dokunulmaz! Asıl özne kim mi? Elbette CHP, elbette İmamoğlu, elbette CHP adına siyaset yapan, CHP rozeti takmasa da CHP’nin desteklenmesini “zorunlu” gösterenler!

Mesela CHP’ye şunlar sorulamaz; hamaset nutukları atmanın ve fotoğraf çektirmenin dışında bu ülkenin en önemli sorunu olan Kürt sorunu konusunda ne yaptın?

Mesela İmamoğlu’na sormazlar (ya da Portakal’a, “neden İmamoğlu’na sormuyorsun” diye de sormazlar); 5 yıl boyunca Kürt halkı için ya da DEM Parti için ne yaptın da şimdi oylarını kayıtsız şartsız istiyorsun, diye. “Hakkari’lileri işten çıkarmadım, hatta birkaç Amed’liyi belediyede işe aldım ve çaktırmadım ama birkaç Bingöl’lü iş adamına ihale bile verdim” yanıtlarını aramıyoruz. 4 milyona yakın Kürt vatandaşın yaşadığı İstanbul’da, 16 milyonun belediye başkanı, halkaların kardeşliğini, birlikte yaşamasını amaçlayan hangi projeleri hayata geçirmiştir? İmamoğlu’na hatta Kılıçdaroğlu’na açıktan destek vermiş DEM Parti’ye hangi siyasi/sosyal olanakları yaratmıştır?

Kimse kusura bakmasın, iğneyi de çuvaldızı da kendine batırsın CHP! Erdoğan, yıllardır bu ülkenin tepesinde AKP’liler de şehirlerin tepesinde oturuyorsa bunun asıl sorumlusu CHP kadrolarıdır. Ve her yerel seçimde olduğu gibi şimdi de “bize oy vermezseniz AKP gelir haaa” korkutması arkasında belediyeleri ve “olanakları” kendi aralarında pay edenler de aynı kadrolardır.

Ufak bir hatırlatma; Tayyip Erdoğan’ın yüzde 25,19 oy alarak İstanbul Belediye Başkanı seçildiği 1994’teki seçimlerde diğerleri kaç oy almıştı dersiniz? Sosyal Demokrat Halkçı Parti Zülfü Livaneli yüzde 20,3; Demokratik Sol Parti Necdet Özkan yüzde 12,38, Cumhuriyet Halk Partisi Ertuğrul Günay (sonra AKP’ye geçti) yüzde 1,4; Anavatan Partisi İlhan Kesici (halen CHP milletvekili) yüzde 22,14. Yani Erdoğan yüzde 25, şimdilerde tek bir parça olalım diyenler yüzde 56 idi.

CHP BELEDİYECİLİĞİNİN NADİDE ÖRNEĞİ: KADIKÖY

Benzer bir “heyecan” Kadıköy’de yaşanıyor! Komünist Başkan, Kadıköy’den aday oldu ya. Aynı koro, aynı tarzda hücuma geçti.

"Sizi eleştirenler diyor ki; Zaten Tunceli'den aday olsanız seçilemeyecekti o yüzden Kadıköy'e aday oldu".

"Neden iktidarı değil de muhalefeti zorlamaya çalıştığınız tartışılıyor".

"Kadıköy'le Maçoğlu'nun ne alakası var. Neden Tunceli garantiyken orada kalmayıp da CHP'nin kalesi olan ve dengelerin hassas olduğu bir yere giriyorsunuz."

"Feneryolu'nda devrim yapıyoruz mu diyeceksiniz", "Bostancı’da domates mi ekeceksin".

Ne kadar tanıdık değil mi? Yine CHP’ye tek bir eleştiri yok! Yani CHP’ye şunları soran yok; “Yıllardır ve yıllardır Kadıköy’ü yönetiyorsunuz, sola ne verdiniz ki ne istiyorsunuz?”, “Solcu geçinen iki meyhane sahibine içki ruhsatı (o da rüşvetle) verince sol ideolojinin gelişmesine katkı mı sunmuş oluyorsunuz?”, “Kadıköy’de varolan onlarca kültür-sanat derneğinin, faaliyetlerinin hangilerini kurumsal olarak geliştirmeye, büyütmeye çalıştınız, birlikte projeler üretip, birlikte hayata geçirdiniz?”

Oysa yıllar sonra AKP’den geri alınmış İstanbul’da, CHP’li il ve ilçe belediyelerinde 5 yıl boyunca solcu demokratik kitle örgütleri ile ortak projeler yapılabilirdi. Kadıköy’de liselilere, Sarıyer’de üniversitelilere, Beşiktaş’ta beyaz yakalılara, Esenyurt’ta sığınmacılara v.b. yönelik bağımsız, kalıcı ve yerelden… Hepsini ellerinin tersiyle iten CHP’li başkanlar şimdi vaat yarışına girme ezberinde.

SUÇLU; CHP DIŞINDAKİ HERKES

CHP yıllardır uyguladı bu tarzı; “nasıl olsa benden başka seçenekleri yok, ne de olsa karşıda korkunç AKP var, laf ederler ama sonunda gelip paşa paşa oy verirler”.

Bu başarı, sadece CHP cenahındaki özgüven patlamasına yol açmıyor, solcular da politik taktik belirlerken “aman CHP’ye zarar vereceğiz algısı oluşmasın” ezikliğine yol açıyor. Örneğin; TİP bile sadece CHP’nin çok güçlü olduğu yani CHP’ye kaybettirmeyecek yerlerde aday çıkarmaya çalışıyor. İlginç değil mi, yani TİP yüzünden CHP’li bir aday kaybedecek olsa bunun sorumluluğunu üstlenememek, sanki “sosyalizm yenilecek AKP’nin karşısında” diye hayıflanacak olmak!

Neyse, sanırım çok uzatmaya gerek yok! Mart’taki yerel seçimlerde CHP, elindeki belediyelerin önemli bir kısmını kaybederse -ki öyle görünüyor- bunun tek bir sorumlusu olur; o da kendisi. Haa, bir de Meral Akşener elbette.

Bolu’da ırkçı Tanju’nun, Ankara’da ülkücülüğü ile övünen Mansur’un, Hatay’da AKP kırması, deprem yüzsüzü Lütfü’nün yeniden aday gösterilmesi kaçınılmaz olarak gösterilemez. Ya da kazanılması garanti olan İstanbul ilçelerine İmamoğlu’nun bürokratlarının aday yapılması, kendiliğinden gerçekleşmedi. Bu 5 yıl boyunca hiçbir hazırlığın ve öngörünün bulunmadığı açıklaması bile “hafifletici neden” olamaz. Bu durum doğrudan bir politik tercihtir.

Ve CHP, madem bu tercihlerini bilerek ve isteyerek yapıyor, sonuçlarına da kendisi katlanmalıdır. Bu sonuçlar başarısız olduğunda sorumlusu ne Kürt halkı ne de solcular, sosyalistler olur.

Bir soru ile bitirelim; solcular, sosyalistler neden CHP’ye (İmamoğlu’na, Yavaş’a, Savaş’a) oy versin?


1) DEM Parti hala bir açıklama yapmadı, en azından bu yazı yazılana kadar.
2) “Kim dedi” diye sorsalar Ataklı’ya, “kaynağımı söylemem” der elbette, gazeteci ya…
3) İlginç bir adam Portakal! Erdoğan, “Demirtaş’ı, siyasi tutukluları serbest bırakmayı ve kayyum atamaktan vazgeçmeyi” kabul etse DEM Parti bırakın aday çıkarmayı AKP’yi her yerde destekler. Bu çünkü “yeni bir süreç” anlamına gelir.


Yavuz Halat Kimdir?

Erzurum İspir’li. İstanbul Samatya’da büyüdü. İlkokuldan sonra iki yıl Darüşşafaka’da yatılı idi. “Ne Yapmalı”yı orada okudu. Maçka Endüstri Meslek Lisesi Elektronik Bölümü’nden 1984’te mezun oldu. Aynı yıl Yıldız Teknik Üniversitesi Elektronik ve Haberleşme Mühendisliği’ne girdi. Yıldız Rektörlük İşgali'nde 'işgalciler'den biriydi, bir süre cezaevinde yattı. Eğer bir başlangıç tarihi gerekir ise 14 Nisan 1987’den beri “solculuk” yapıyor.