YAZARLAR

Azgınlaşan ataerkillik, eşitlik yoksunu listeler, mücadele baki

Muhalefetin ana akımı Millet İttifakı, seçim yarışına girerken “kadın kotasını doldurduk” anlayışıyla sevinmemizi bekliyor. Bu siyasi akıl değişmeli. Kadın kotası doldurulup ağzı bağlanacak bir çuval değil! Onca düşük oranda tutulan o kadın kotası, siyasette kadın varlığı için olmazsa olmaz koşul, alt sınır demek. Fakat siyasi akıl, toplumun yarısına dörtte bir temsiliyet vermekle “çok şükür doldurduk” havasına girip bir de alkış bekliyor gibi.

Tek tanrılı dinler adı üstünde yaratıcının tekliği üzerine kurulu ancak fıkıh dini onlardan birisi değil. Milyarlarca ilah edinmişlerin dini fıkıh. Bunca ilahın tekliği sadece ortak özelliklerinde. Hasbelkader erkek cinsiyetinde doğmuş olanları yeryüzünün ilahları kabul edilir bu dinde. “Allah mısın be adam?” diye sorana da acayip köpürürler. “Şüphen mi var?” kabilindendir o köpürme sanmayın ki “haşa” diyecek olsunlar. Geçmişte yani İslam’da fıkıh, hukuk sistemiyken zaman içinde yaygınlaşıp keskinleşen patriyarkal din yorumları Müslüman kadının bugünkü cehennemine yol açtı. Ancak o zamanlar bile erkeklerin tek Allah’ı varken kadınlara sadece iki Allah tahsis etmişti fıkıh. “Kocaya secde…” vs uydurmalar kurdu bu düzeni. Zamanla değişti. Şimdilerde aklına esen, ipini koparan her erkek bütün kadınların kendini Allah olarak tanımasını ister gibi. Gaybı biliyorlar, cennete, cehenneme hükmediyorlar falan da işte mesele o tehditleri önemseyecek kadın bulunursa, sözleri geçer akçe. Kur’an’ı okuyan, bilen bunların ağzına “anne terliği” yapıştırıp susturur. Hoş şimdi kendileri “Allahlık” tasladıkları hale bunu yazan beni dini duygulara zarar vermekle de suçlayabilirler ya neyse. Seçime 31 gün kalmışken susmalarını beklemek olmaz. Giderek bu söylemlerin artacağını, kadın düşmanlığını İslam’ın edebi-adabı saymamız gerektiğini iddia edenlerin, sosyal medya podyumunda daha çok arz-ı endam edeceğini biliyoruz. Fırıncı küreğini, anne terliğini ya da acı biberi elde hazır edeceğiz. Sabır direniştir malum, direnişle her seferinde laflarını ağızlarına tıkayacağız elbet.

Sabır dedimse o sabrın tek yönlü olmadığı da bilinmeli. Hizbullahçı yaklaşımları benimseyip kadınlara “Allahlık taslayanların” ittifakına karşı, kadınlarla birlikte kazanılır. Muhalefetin ana akımı Millet İttifakı, seçim yarışına girerken “kadın kotasını doldurduk” anlayışıyla sevinmemizi bekliyor. Bu siyasi akıl değişmeli. Kadın kotası doldurulup ağzı bağlanacak bir çuval değil! Onca düşük oranda tutulan o kadın kotası, siyasette kadın varlığı için olmazsa olmaz koşul, alt sınır demek. Fakat siyasi akıl, toplumun yarısına dörtte bir temsiliyet vermekle “çok şükür doldurduk” havasına girip bir de alkış bekliyor gibi. Mealen “bu kadar kadın yeter” yaklaşımına rıza üretmek istiyorlar. Dini diktatörlük ile demokrasi ihtimali arasında seçim yapılacak kritik dönemeçte olduğumuz gerçeğini kadınlar çok iyi biliyor ya, işte buna güveniyorlar.

Milli görüş ve AKP, kadınları evin mutfağından çıkarıp, siyasetin mutfağında çalıştırdığı için kadın emeğini sömürerek iktidar kurdu ya ona özeniyor gibi Millet İttifakı da. "Kadınlar seçimlerin kritik öneminin farkında, “el mahkum” kendilerine oy verecek" anlayışıyla hazırlanmış listeler. Yazık. Eşit temsili hedeflemek yerine kadınları bir çuvala tıkmak misali kota doldurmakla övünenler, kadın adayları birbiriyle kapıştıracak şekilde liste hazırlamış. Örneğin Giresun aday listesi böyle. Cumhuriyet tarihinde hiç kadın vekili olmayan 20 ilden birisi Giresun. Hani seçilebilir sıralarda kadın aday bulundurmanın parametrelerinden birisi ilk sırada kadın aday görmektir ya. İşte Millet ittifakının iki büyük partisi bu şartı yerine getirmiş görüntüsü vererek büyük alkış bekliyor. İyi Parti Giresun’da Kadın Politikaları Başkanı Ünzile Yüksel’i birinci sıradan aday göstermiş. Kıymetli bir politikacı Ünzile Yüksel çok çalıştı, çok iş başardı, partisinde kadın bilincini yükseltmek adına. Umarım seçilir. Umarım çünkü ittifakın büyük ortağı CHP de Giresun’da Elvan Işık Gezmiş’e yer verdi. İki parti, iki kadın vekil adayına birinci sıradan yer verdiği için büyük alkış bekliyor olmalı. E, az şey değil Cumhuriyet tarihinde hiç kadın vekil çıkarmamış Giresun için yüzüncü yılda iki kadın aday liste başı.. Hiç az şey değil. Liste başı olan her aday kazanacak olsa ve bir de 4 vekilden üçünü AKP’nin aldığı ilde CHP ve İyi Parti vekil sayısını arttırırsa; fermuar sistemi kadın adaylar lehine kullanılırsa ne ala. Ancak listelerde dörtte bir şans tanıdıkları kadın adayları birbirleriyle yarışmak zorunda bırakan liste düzeni güven vermiyor. Yeni meclis, kadın vekil oranı açısından önceki döneme kıyasla daha yoksul kalacak gibi. Neyse umarım yanılan ben olurum. Hem Ünzile Yüksel hem Elvan Işık Gezmiş ve diğer kadın vekil adayları kazanır.

Önceki dönemlerde HDP sayesinde kadın vekil oranı yüzde on yediyi bulabiliyordu. Yeni mecliste de TİP ve YSP listesinden giren HDP sayesinde 28’inci dönem milletvekili seçimlerindeki kadın adayların oranı, eşit temsil hedefine yönelen iki parti dışında içler acısı: TİP yüzde 40,5; YSP yüzde 39,4; CHP yüzde 25,5; İYİP yüzde 25,3; AKP yüzde 18,8; MHP yüzde 15. Üstelik CHP yüzdesine ittifakın diğer dört partisi dahil bilindiği üzere. Aday listelerindeki oranların seçim sonrası mazbatalara nasıl yansıyacağı ayrı bir mesele elbette. Kadın düşmanlığını temel seçim politikası haline getiren iktidarın eşitlik karşıtı vaatlerine karşı seçim yarışına giren muhalefetin hedefi eşit temsil olmalıydı. Seçim kazanmak için eski siyasi akıldan kurtulup seçmene yeni bir hikâye sunmanın gerekli olduğu ortada. Sunulacak yeni hikâye için eşitlik ve ayrımcılık yasağıyla işe başlanmalıydı. Olmadı. Kadın seçmeni çantada keklik olarak gördükleri izlenimi veriyor bu eski siyasi akıldan vazgeçemeyişleri. Cumhuriyetin ikinci yüzyılına yakışmayan listelerine rağmen ne denli keskin bir dönemeçte olduğumuzu gören kadınların tüm toplum için fedakârlık yaptığına güveniyor partiler. Hadi bakalım bu seçimin sonucu demokrasiye doğru yol alabileceğimiz şekilde çıksın karşımıza. 15 Mayıs sabahından itibaren kadın hareketinin muhalefetine hazır olsun herkes. Kendi adıma söyleyim öyle ilk yüz günlük prim verme ihtimalimi listeler sıfırladı. Yok öyle tanınacak bir şans.

En başta o bakanlığın adı, vaatlerde geçtiği gibi değil, "Kadın ve Eşitlik Bakanlığı" olmalı. Her türlü ayrımcılığın önlenmesi ve eşitliğin sağlanması için olmazsa olmazımız Kadın ve Eşitlik Bakanlığı. Kadın hareketiyle, sivil toplumla birlikte yönetilip yönlendirilecek bir bakanlık teşkilatı oluşturulmalı ve koordinatör işlevi görmeli. Ortaya kadın, aile, çocuk bakanlığı ismiyle çıkılırsa eğer şu an sineye çekilen listelerin bedeli ödettirilir yeni yönetime. Aile, çocuk ve diğer tüm toplumsal konular Sosyal Politikalar Bakanlığı adı altında teşkilatlansın o da ayrıca gerekli elbette ve üstelik orada da sosyal politikaları kadın eşitlik bilinciyle oluşturmak esas alınmalı. Bir de sakın ola ki kadın bakanların sayısı Kadın bakanlığı ve sosyal politikalar bakanlığı ile sınırlı tutulup bugünkü değiştirmek için birleştiğimiz kadın düşmanı iktidarın yolundan gidilmesin. Unutulmasın böyle bir tutumun da affı olmaz.

İktidar değişikliğinden beklentilerimi saymaya başlayınca hemen İstanbul Sözleşmesi hatırlatılır. Ben de derim ki “onun kaçarı yok, ilk anda uygulanacak.” Çünkü İstanbul Sözleşmesi Anayasa gereği hala yürürlükte. Etkin uygulanması talimatı verecek siyasi irade bekleniyor, Sözleşme ve 6284 sayılı şiddet yasası için. Avrupa Konseyinde İstanbul Sözleşmesi bakımında tekrar taraf ülke olmak için gerekli prosedürel çalışmalar başlatılırken iç hukukumuzun bir parçası olduğu için uygulanma başlamalı. Tırmanan şiddet kimsede beklemeye tahammül bırakmadı herkesin bilgisine. Bir ay sonra seçim sonucuna göre bir mücadele zemini kazanalım. Sonrası, sonra…


Berrin Sönmez Kimdir?

Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi mezunu. Aynı üniversitede araştırma görevlisi olarak akademiye geçti. Osmanlı Devleti’nin 1. Dünya Savaşı’na giriş süreci üzerine yüksek lisans tezi yazdı. Halkevi ve kültürel dönüşüm konulu doktora tezini yarıda bırakarak akademiden ayrılıp öğretmenlik yaptı. Daha sonra tekrar akademiye dönerek okutman ve öğretim görevlisi unvanlarıyla lisans ve ön lisans programlarında inkılap tarihi ve kültür tarihi dersleri verdi. 28 Şubat sürecindeki akademik tasfiye ile üniversiteden uzaklaştırıldı. Dönemin keyfi idaresi ve idareye tam bağımlı yargısı, akademik kadroları “rektörün takdir yetkisine” bırakarak tasfiyeleri gerçekleştirdiği ve hak arama yolları yargı kararıyla tıkandığı için açıktan emekli oldu. Sırasıyla Maliye Bakanlığı, Ankara Üniversitesi, Milli Eğitim Bakanlığı ve Afyon Kocatepe Üniversitesi’nde ortalama dört-beş yıl demir atarak çalışma hayatını tamamladı. Kadın, çocuk, insan hakları, demokrasi ve barış savunucusu, feminist-aktivist Berrin Sönmez’in çeşitli dergilerde makale ve denemeleri yayınlanmıştır.